YORUM | Dr. YÜKSEL ÇAYIROĞLU
Günümüzde LGBT bireylerin sayısının, etkisinin, görünürlüğünün artmasıyla ve eşcinselliğe yönelik yasaların, algı ve düşüncelerin önemli oranda değişmesiyle birlikte eşcinsellik en çok konuşulan ve tartışılan konulardan biri hâline geldi. Konu etrafında çok sayıda akademik makale yazılıyor, yoğun bir şekilde anket ve araştırmalar yapılıyor, konuya yeni tanımlar, izahlar getiriliyor.
Eşcinsellik kendisini toplumsal bir realite olarak öyle kabul ettirdi ki artık hiç kimsenin bu konuyu görmezden gelmesi mümkün değil. Eşcinselliği onaylamayanlar da kendilerini meselenin dışında tutamıyorlar. Zira hem LGBT bireylerle aynı toplumu paylaşıyor hem de çocukları hakkında endişe ediyorlar. Özellikle ilâhî dinlerin konuya yaklaşımını bilen dindar aileler, eşcinsel bireylere nasıl bakacaklarını, çocuklarını eşcinsellikten nasıl koruyacaklarını ve çocuklarının toplumun her kesiminde karşılaşacağı bu bireylere karşı nasıl bir tutum geliştirmeleri gerektiğini merak ediyorlar. Sayıları hızla artan LGBT’ler ise cinsel tercihlerine dinin ne dediğini, kendilerine dinde yer olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar.
Dinin eşcinsellik karşısındaki tavrı çoklarınca merak edildiği ve konu etrafında ciddi bir kafa karışıklığı yaşandığı için meseleyi farklı boyutlarıyla ele almak istiyoruz. “İslâm eşcinselliğe nasıl bakar?” şeklinde ortada tek bir soru var gibi görünse de esasında meselenin pek çok detayı var. LGBT bireylere karşı nasıl bir tutum geliştirileceği, bir insanın hem eşcinsel hem de dindar olup olamayacağı, eşcinselliğin doğuştan gelen bir özellik olup olmadığı, karşı cinse ilgi duymayan birine ne tavsiye edileceği, nasıl bir söylemle kamusal alana çıkılacağı, bu konuda çocuklara nasıl bir terbiye verileceği bu konuda ilk akla gelen sorular.
İslâm’ın konuya yaklaşımına ve bu soruların cevaplarına geçmeden önce konu hakkında genel bir bilgi verilmesi, eşcinselliğin sebepleri ve neticeleri üzerinde durulması faydalı olacaktır.
Konuyla İlgili Kavramlar
Günümüzde cinsel birliktelikler veya cinsel yönelimler üç kategori altında toplanıyor: heteroseksüellik (karşı cinsellik), biseksüellik (iki cinsliklilik) ve homoseksüellik (eşcinsellik). Heteroseksüellik, karşı cinse ilgi duymayı, karşı cinsle birlikte olmayı ifade diyor. Yani kadınlara ilgi duyan erkekler veya erkeklere ilgi duyan kadınlar heteroseksüel olarak isimlendiriliyor. Eşcinsellik, aynı cins insanlar arasındaki cinsel yönelimi ifade ediyor ve bir adım ötesinde kadınların kadınlarla veya erkeklerin erkeklerle yaşadıkları cinsel birlikteliği. Biseksüellik ise hem kendi cinsine hem de karşı cinse yönelik cinsel birlikteliği, cinsel yönelimi ifade ediyor.
Günümüzde homoseksüel veya biseksüel olan bireyler LGBT kısaltma ile ifade ediliyor. Bu harfler, lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel/travesti kelimelerinin kısaltmaları. Kendi cinsleriyle birlikte olan kadınlara lezbiyen, erkeklere ise gey deniliyor. Transseksüel ise kendi cinsiyetini kabul etmediği için karşı cinse ait kimliği benimseyen kimseleri ifade ediyor. Bunlar biyolojik cinsiyetiyle problemi olan, duygusal ve psikolojik olarak kendilerini karşı cinse ait gören kimselerdir. Karşı cinsin elbiselerini giyen, karşı cins gibi davranan kimselere ise travesti deniyor. Cinsel azınlıkları ifade eden başka kelimeler, başka harfler de kullanılıyor. Mesela LGBTQIA denilerek buna queer, interseksüel ve aseksüel kelimeleri de ekleniyor. Günümüzde bunlar “cinsel azınlıklar” olarak tanımlanıyor. Fakat asıl konumuz olmadığı için detaya girmiyoruz.
Eşcinsel davranışla eşcinsel yönelimi birbirinden ayırmak gerekiyor. Bir insanın gey veya lezbiyen olarak isimlendirilmesi için kendi cinsine karşı bir cinsel yönelimin bulunması şart koşuluyor. Yani eşcinseller karşı cinse değil, kendi cinslerine karşı duygusal, romantik duygular taşıyorlar. Eşcinsel yönelim; fantezi, merak, heves, arzu veya şehvet gibi duyguların tesiriyle kişinin kendi cinsiyle bir veya daha fazla girdiği bir ilişki değil. Gey ve lezbiyenlerin sadece ve devamlı surette kendi cinslerine karşı eşcinsel davranışlar gösterdiği ifade ediliyor. Nitekim Amerikan Psikologlar Derneği de (APA) eşcinselliği, “kişinin kendi cinsinden bir bireye karşı, sürekli, duygusal, romantik, cinsel ya da sevgiye dayalı ilgi duyduğu bir cinsel yönelim” şeklinde tanımlıyor.
Eşcinsel yönelimin, eşcinsel eğilimden ve eşcinsel kimlikten farklı olduğu üzerinde de duruluyor. Toplumlarda eşcinsel eğilime sahip olan veya eşcinsel tecrübeler yaşayan insanların sayısı bir hayli olsa da, eşcinsel yönelime sahip olanlar bunlara nispetle çok daha azdır. Psikologlar yaşadığı birkaç tecrübeden veya bazı duygularından ötürü kendilerini eşcinsel zanneden bir çok kişinin gerçekte böyle olmadığını söylüyor. Hatta gençlik ve ergenlik döneminde bazı kişilerin kendi cinslerine karşı cinsel çekime kapıldıkları fakat bunun ileriki yaşlarda tamamen kaybolduğu da ifade ediliyor. Anlaşılan o ki eşcinselliği tek bir kalıba koymak doğru değil. Pek çok tipi ve çeşidi var. (Cinsel yöneliş, davranış ve kimlikle ilgili değerlendirmeler için bkz. Ebu Zaynab Abd al-Rahmân, Why Homosexuality is Prohibited in Islam, London, 2015, s. 25-38)
Eşcinseller veya eşcinselliği savunanlar, insanların kadın ve erkek şeklinde iki cinse ayrılmasına itiraz ediyor ve eşcinselliğin üçüncü bir cinsiyet olduğunu iddia ediyorlar. Onlara göre eşcinsellik kişinin bir tercihi değil; doğuştan getirdiği genetik bir özelliğidir. “Eşcinsel olunmaz, eşcinsel doğulur” sözü en sık tekrarladıkları jargonlardan biridir. Onlara göre bir insanın, sahip olduğu cinsel organlar açısından kadın veya erkek olarak doğması “tanımlanmış bir cinsiyet”tir. Kişi bunu kabul etmeyerek farklı bir cinsel kimlik tercih edebilir.
Kısacası modern dünyada cinsiyetin de cinselliğin de artık anlamı değişti. Bunlar dinle, ahlâkla, kültürle, yaratmayla, fıtratla alakalı kavramlar değil, daha ziyade bireyin özgür tercihleriyle alakalı kavramlar olarak görülüyor. Son yarım asra kadar tüm insanlık âleminde yadırganan ve ayıplanan, uzmanlar tarafından bir çeşit “psikiyatrik bozukluk” ve “ruhsal hastalık” olarak görülen eşcinsel davranışlar bugünün dünyasında normal kabul ediliyor. Bu konular tartışmaya bile açılmıyor.
İslamî literatürde eşcinsellik için kullanılan kelimeler “livata” ve “sihak”tır. Erkek eşcinselliği için livata, kadın eşcinselliği için ise sihak kelimeleri kullanılır. Fakat bu kelimeler eşcinsel yönelimi değil, eşcinsel davranışı tanımlar. Yani bir insan heteroseksüel olsa ve bir kereliğine hemcinsiyle ilişkiye girse bile yine de bu fiilin adı duruma göre livata veya sihaktır. İslâm hukukunda günümüzdeki anlamıyla geylik veya lezbiyenlikten bahsedilmez. Zira dinde hakkında hüküm bildirilen veya yasağa konu olan şey duygu ve eğilimler değil; fiil ve davranışlardır.
Bir de fıkıh kitaplarında geçen hünsa, hünsa-i müşkil kavramları vardır ki bunlar eşcinsellikten tamamen farklıdır. Hünsa, hem erkek hem de kadına ait cinsel organlara sahip olanları tanımlar. Şayet sahip olduğu cinsel organlardan ve onların işlevinden yola çıkarak onun erkek veya kadın olduğuna hükmedilemez ise ona da hünsa-i müşkil denir.
Konuşulması Zor Bir Konu
Şunu kabul etmek gerekir ki eşcinsellik çok boyutlu, oldukça kompleks ve konuşulması çok zor bir konudur. Çok boyutlu olmasının sebebi meselenin dinin yanında pozitif hukuka, siyasete, psikolojiye, ahlâka, sosyolojiye, tıbba ve daha başka alanlara bakan yönlerinin bulunmasıdır. Kompleks olmasının sebebi eşcinselliğin sebeplerine, aile ve toplum üzerindeki tesirlerine, insanın ruh ve beden sağlığını nasıl etkilediğine yönelik bilimin hâlâ net açıklamalar yapamamasıdır.
Konuşulması zor bir mesele olmasının sebebi ise popüler kültürün, medyanın, kanunların ve hatta bilim çevrelerinin yoğun baskısından ötürü konunun özgürce ele alınıp tartışılamamasıdır. Eşcinsellik aleyhinde ileri sürülen fikirler hemen “homofobi” damgası yiyebiliyor; hatta eşcinsel haklarına saldırı olarak görülerek hukukî yaptırımlara konu olabiliyor.
Tıpkı evrim konusu gibi eşcinsellik de salt bilimsel bir duruş ortaya koymanın, objektif ve tarafsız araştırmalar yapmanın oldukça zor olduğu bir konu. Çünkü meseleye bilimsel olmaktan çok ideolojik yaklaşılıyor. Veya şöyle diyelim: Bu konudaki tutumlar, algılar, kabuller bilimsel çalışmaları da etkiliyor. Oysa ki insanı ilgilendiren her konu özgürce tartışılabilmeli, konuşulabilmeli. Eşcinsel davranışların zararları hakkında fikir beyan edilmesi, yasak olan bir tabu veya dogma olarak görülmemeli.
LGBT haklarını, insan hakları olarak görmek ve onları toplumsal saldırılardan korumaya çalışmak modern dünyanın kendi şartları içerisinde anlaşılabilir ve yerinde gayretlerdir. Fakat homoseksüellik etrafındaki bütün tartışmaları LGBT haklarının korunmasına ve homofobiyi önleme gayretlerine indirgemek oldukça eksik bir yaklaşım olur. Mesele sadece homoseksüellere nasıl davranılacağı meselesinden ibaret değildir. Bu konuda sorulması ve araştırılması gereken bir çok soru vardır. Mesela:
Homoseksüelliği teşvik etmek yerine bir kısım zararlarını gündeme getirerek azaltmaya çalışamaz mıyız? Çocukları bundan korumak için çareler ortaya koyamaz mıyız? Bundan kurtulmak isteyen insanlara ilaç, tedavi, terapi adına alternatifler sunamaz mıyız? Eşcinselliğin sebepleri hakkında araştırmalar yaparak ailevî ve sosyal faktörleri masaya yatıramaz mıyız? Homoseksüeller ile heteroseksüeller üzerinde yapacağımız araştırmalarla eşcinselliğin insan üzerindeki etkilerini teşhis edemez miyiz? Konuyu daha etraflı anlama adına eşcinsel evlilikleri, eşcinsel ailelerde yetişen çocukları mercek altına alamaz mıyız? Eşcinselliğin yaygınlaşmasının bireye, aileye, topluma nasıl tesir ettiğini analiz edemez miyiz? Meseleyi dinî, ahlâkî, felsefi ve psikolojik açıdan ele alarak değerlendiremez miyiz? Cinselliğin anlamı ve amacı hakkında daha tutarlı açıklamalar yapamaz mıyız?
Elbette bütün bu çalışmaların yapılması gerekiyor. Dolayısıyla konu etrafındaki zorluklara rağmen eşcinselliğin uzun vadede birey sağlığı, hayat kalitesi, toplum huzuru, insan psikolojisi, aile hayatı ve hatta topyekûn nesil üzerinde olumsuz bir kısım tesirlerinin olacağı kanaatinde olan bilim adamlarının konu etrafında çok boyutlu ve derinlikli araştırmalar yapmasına ihtiyaç var. Asırlar boyunca eşcinselliğe olumsuz yaklaşan insanlığın hata edip modern insanın bu hatasından döndüğünü düşünmek için elimizde makul ve ikna edici hiçbir sebep yok. Hatta günümüzde LGBT haklarını savunanlar bile çoğu itibarıyla içten içe bir şeylerden rahatsız oluyor, en azından çocuklarının gey veya lezbiyen olmasına gönül rahatlığıyla “evet” diyemiyorlar.
Yaşanan gerçeklik; dinî, ahlâkî, psikolojik veya daha başka sebeplerle homoseksüelliğe karşı çıkanları büyük bir ikilem içinde bırakıyor, zira başa çıkılması zor bir meydan okumayla karşı karşıya bulunuyorlar. Gelebilecek tepkilerden ve mahalle baskısından korktukları için eşcinsellik hakkındaki fikirlerini rahatça dile getiremiyorlar. Ailenin ve insan neslinin selameti için en doğru yolun heteroseksüellik olduğunu savunamıyor; savunduklarında kendilerini suçlu, cahil veya gerici hissediyorlar veya öyle etiketleniyorlar. Kendi tercihlerini yaşama konusunda eşcinsellere tanınan özgürlük, eşcinselliği tasvip etmeyenlere tanınmıyor. Çünkü şahsi özgürlük talepleri, dinlerin ortaya koyduğu dünya görüşünün de, toplumların kültürel yapılarının da, insanların sahip olduğu değer yargılarının da önüne geçmiş durumda.
(Bir sonraki yazıda eşcinselliğe yönelik değişen bakış açısını ve bunun sebeplerini ele alacağız.)
Bugün İslam dünyası Katolik kilisesini – Papa’yı- LGBT ile ilgili konularda yalnız bırakıyor.
Her kötülüğün kaynağının batı olarak bildiği için bu konuya da Batının bir hastalığı olarak yaklaştı.
Malesef yazınızda muğlak bölümler fazlaca.Meselenin dini ve başka bir sürü faktörü var söylemi genel bir söylem ama zaten dini boyut herşeyi kapsar içinde psikolojiyi de sosyolojiyi de barındırır.İslam duygulara değil fiillere hüküm verir evet ama bu konuda böyle düşünmek kişilere açık kapı bırakır çünkü duygularını kontrol etmek için uğraşmayan fiillerini de kontrol edemez.Dinimiz bu konuda genel yönelim ya da o anki durum olarak bir cevaz veriyor mu vermiyor bunu net ifade etmek gerek.Bize düşen bu duruma götürecek yolları küçüklükten itaberen yoğun bir şekilde önlemek bu konuda fikirler geliştirmek.
“İslam duygulara göre değil fiillere göre hüküm verir” demek eşcinsel hislere sahip müslümanları biraz rahatlatmak içindir. Çünkü birçok eşcinsel müslüman sırf bu duygulara sahip olduğu için bile, bir davranış göstermese de, kendisini dinden çıkmış görebiliyor veya günahkar görebiliyor, intihara meyil olasılığı daha da artıyor.
Bu konuları konuşurken üstenci bir dil ile veya sadece fıkhi, bilimsel vs. açılardan değil, eşcinsel bir müslümana da hitap edercesine konuşmalı çünkü biz görmesek de özellikle günümüzde sayıları fazla ve bir yerlerden çıkış yolu arıyorlar. Konu İslam ve eşcinsellik ise hitap edilecek ana kitle onlardır. “İslam fiillere göre hüküm verir ama duygular da fiillere kapı aralar” demenin, her ne kadar doğru bir tespit olsa da, onlara bir faydası olduğunu sanmıyorum. Onlar da duyguların fiillere kapı araladığının farkındadır zaten.
Bence bu yazı, bir seri şeklinde olacaksa kesinlikle müslüman eşcinsellere bir yol gösterecek şekilde olmalı ama onların da hassas ruh hali göz önünde bulundurulmalı çünkü bu, büyük bir imtihan, özellikle de günümüzde. Yıkıcı söylemler bizleri vebal altına sokabilir. Herkes “Kendi çocuğum eşcinsel olduğunu söylese ne yapardım?” hassasiyetiyle ve düşüncesiyle yaklaşmalı, hiç tanımadığı, bilmediği birinin eşcinsel olduğu fikriyle değil.
Diyorsunuzki “LGBT haklarını, insan hakları olarak görmek yerinde gayretlerdir…”
Bu söz Allaha isyan degilse nedir? Kusura bakmayin ama cinsel sapikligin hakki yoktur, eger var diyorsaniz imaninizi gözden gecirin.
Insanlar genelde cinsel serbestlik sebebiyle sapitiyorlar, porno belasi, internetteki fuhus zina bir müddet sonra tatmin etmemeye basliyor ve escinsellik veya pedofillik gibi sapikliklar türüyor, sebebi budur. Peki siz ey cemaat, batiyi öve öve bitiremeyen ve en ufak bir sorgulama yapamayan cemaat, internetteki bu belaya karsi ne yaptiniz? Kötülükleri engellemek bir yana, hakkidir diyorsunuz, yuh!
Yazarın cümlesini kırpıp kırpıp koymuşsunuz. O cümlede yazar şöyle demiş: “LGBT haklarını, insan hakları olarak görmek ve onları toplumsal saldırılardan korumaya çalışmak modern dünyanın kendi şartları içerisinde anlaşılabilir ve yerinde gayretlerdir.”
LGBT’ler de bir bireydir ve insandır, o yüzden haklarının korunması normal değil mi? Siz ne öneriyorsunuz örneğin? Ne yapmalı şu anki LGBT bireylere karşı? Hapse mi atılmalı, zorla terapiye mi gönderilmeli, öldürülmeli mi, para cezası mı verilmeli? Ya da siz kendi çocuğunuz veya sevdiğiniz bir insan böyle olsa ne yaparsınız? Eleştiri kolay, bir de sizin fikirlerinizi duyalım.
LGBT birey ile eşcinsellik kavramı arasındaki farkı artık kavrayalım. Eşcinsellik, minimize edilmesi gereken bir sorundur, evet. Ama LGBT bireyler birer insandır. Onların da hakları vardır. Yazar zaten bu ayrımı yapmış. Homoseksüelliğe ve onun normalleştirilmesine karşı çıkmış ve onla mücadele edilmesi gerektiğinden bahsetmiş. Ama bu mücadelede LGBT bireylere zulmedemezsin. Siz koskoca yazıdan kalkıp küçük bir cümleyi, tamamen bağlamından kopartarak ve kırparak almış ve onu eleştirmişsiniz.
Evet, sahabe zamanında eşcinsel ilişkiye girenler öldürülmüştür ama şu an o zamanda yaşamıyoruz. Zaman geçtikçe cezalar veya muameleler bazı konularda değişiyor. İmam Ebu Hanife örneğin bu ilişkiye girenlerin öldürelemeyeceğini ama başka cezalar verilebileceğini söylüyor. Bakın, daha sahabeden 100-200 sene sonrasında bile görüşler zamana göre değişmeye başlamış. Günümüzde de sahabe devri gibi dinin yaşandığı bir coğrafya yok, hatta tam tersi bir coğrafya var. Bu devirde LGBT bireylere 1400 sene önceki cezaları veremezsin. Veya “onların hakları yok” diyemezsin. Hele ki sekülerizmin hüküm sürdüğü modern dünyada. Afganistan’da yaşıyorsanız orası ayrı.
Homoseksüellik bence de tartışılmalı ve kesinlikle meşrulaştırılmamalı ama homoseksüelliğin yanlış olduğunu insanları ikna ederek, argümanlar öne sürerek konuşmak başka bir şey, LGBT bireylerin hiçbir hakkı yok demek başka bir şey. İkincisinin kimseye bir faydası yok.
Yazar “LGBT haklarını, insan hakları olarak görmek”ten bahsediyor, yani escinsellik hakkida insan hakki manasinda…
“Siz ne öneriyorsunuz örneğin?”
Dogru düzgün aile ici egitim ve Allah korkusu iman gücü yanisira bundan daha önemlisi yani escinsellik pedofillik gibi sapikliklardan korunma acisindan daha önemlisi yukarda belirttigim gibi sinirsiz özgürlük belasi ve internetteki porno belasi. Insanlar porno izleye izleye, masturbasyonu aliskanlik haline getire getire sapitiyorlar, bir müddet sonra tatmin etmiyor ve daha sapik cinsel iliskilere meyl basliyor, oda tatmin etmeyince bir level daha ileriye gidiyorlar, problemin kaynagi bu bence.
Cözüme gelince, escinsel olan kisi bunun bir hastalik oldugunun bilkincine varmali öncelikle, sonra uyusturucu aliskanligindaki tedavi gibi bu sapikliklardan, internetteki sitelerden uzak durarak bir müddet sonra fabrika ayarlarina dönüs basliyor, zihin yapisi ve fantaziler normallesebiliyor, tedavisi uzak durmak, aliskanlik haline geldiginden dolayi birden olmuyorsa tedricen…
Yazarın dedi gibi çok zor bir konu. Batı’da yaşayan bir çok insan bunun bizzat yaşıyor. LGBT’yi porno izlemeye bağlamak meseleyi sığlaştırır. O zaman eski zamanlarda olmaması gereken bir durum değil mi? Ama vardı, dolayısıyla LGBT’yi pornoya bağlamak doğru değil. Tabii pornonun kendisinin bir problem olduğu gerçeğini değiştirmez. Eskiden daha mı az yaygındı yoksa kitle iletişim araçları olmadığı için çok bilinmiyordu? Bu da ayrı bir konu. Yazıyı çok önemli buluyorum ve devamının gelmedini arzu ediyorum.
O Allah’a isyan ediyor bu kafir diyerek konuyu saptırmalar yüzünden bunca zaman susuldu bu konu hakkında. Hakkaniyetli ve akılcı ve vicdanlı bir yaklaşım şart. Ben yaşımın da çok genç olması sebebiyle onlarca kaybolmuş müslüman görüyorum kendi etrafımda, böyle üslup yüzünden dininden korkan kaçan.
Henüz diğer yazıları okumadım ama eğer amacımız biraz da olsun İslamı yaşamak ve yaşatmaksa dinimizin kucaklayıcı merhametini de kaybolmuş gençlerin önüne tutmak gerekir.
Bu yazı serilerini çok kıymetli buluyorum. Herkes bu konu hakkında ya kaçamak cevaplar verip benden uzak olan yılan bin yaşasın diyor kendi evini bilmeden , ya da ona buna kafir dinden çıkmış diyor.
Senelerdir bu konu hakkında benden daha bilgili (!) müslümanların fikrini toplu ortamda sordum konuşmaya haya(!) ettiler, konuşmamayı tercih ettiler. Sonuç benim aynı mecliste olan eşcinsel arkadaşlarım hala oldukları yerdeler.
Her yerde internette bu normalleştiriliyor. İnsan içten içe bilse bile dinimiz izin vermiyor o inanç ilk günkü gibi kalamıyor herkesin normal deyip hele de insani değerler altında bu sadece ,,sevmek’’ diye basitleştirdiniz konu.
Bu konu daha çok konuşulsun tartışılsın müslümanlar arasında bence.
bu yazıya ve araştırmasına zaman ayıran ve buna cesaret edenlerin kalemine ve yüreğine sağlık.
Bu konuların ele alınmasında böyle tepkiler vererek yazarları demotive etmeyin genç ve öğrenmek isteyen neslin hakkına girmeyin bence .
Selametle
Hocam,
Bu konuya diger semavi dinlerin yaklasimi nedir? Bundan da bahseder misiniz?
Sayın Çayıroğlu,bu gerçekten çok ihtiyacımız olan bir konu, çok teşekkürler ele aldığınız için.Batı kültürünün içinde çocuklarımızı yetiştiriyoruz,sınıflarında ve çevrelerinde lgbtli bireyler var, bana da zaman zaman görüşlerimi soruyorlar ama tam cevap veremiyorum.O yüzden, hep sebeplerini hem ailelere tavsiye içeren bir yazı serisi olmasını umuyorum.
Kendimce biraz araştırmıştım medyada tanınan gay bireylerin hayat hikayesini.çok ünlü iki tanesinin çocukluk yaşamıyla ilgili şöyle bir ayrıntı yakaladım. Her ikisinin de çocukluğunda ya baba yok yada anne çok dominant ve baba çok silik etkisiz kalmış. Her ikisi de dikişe meraklı ablalarının etkisinde büyümüş.belki cinsiyetine ait kimlik geliştirecek sosyal ortam olmaması, etkenlerden biridir.Bir tanesi de çocukken tacize maruz kalmış.uzmanlar gay bireylerin mazisinde genelde bir taciz hikayesine rastlıyorlar.
Yanılıyor da olabilirim. Bence psikolojik nedenleri araştırılırsa, çocuk yetiştirenlere çol faydalı bilgiler sunulabilir.
Hocam, bu konunun ayrıntılı olarak ele alınması gerekıyordu. Bu yazı dızısı umaım faydalı olacaktır.