İstinaf mahkemesi, 90’lı yıllarda Ankara’da işlenen 19 faili meçhul cinayete ilişkin aralarında, eski İçişleri Bakanı ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, dönemin Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin ve eski MİT yöneticisi, emekli Albay Korkut Eken’in de aralarında bulunduğu 18 sanıklı davada verilen beraat kararlarını yerinde buldu. Karara, üyelerden biri 160 sayfa muhalefet şerhi düştü. Üye hakim, şerh yazısında, “Sanıkların halk arasında korku, endişe ve panik yaratmak saiki ile (diğer suçların yanı sıra) kasten adam öldürme suçlarını işlemek amacıyla örgüt kurdukları ya da kurulan örgüte üye oldukları, suç örgütünün faaliyeti kapsamında adam öldürdükleri kesin bir yargı.” denildi.
T24’ün haberine göre mahkeme, Abdulmecit Baskın ve Behçet Cantürk cinayetleri yönünden dosyanın zamanaşımından düşmesine, diğer cinayetler yönünden ise beraat kararının yerinde olduğuna hükmetti. Karara, üyelerden biri 160 sayfa muhalefet şerhi düştü. Dosya Yargıtay’a gidecek.
2013 yılında görülmeye başlanan davada, daha önce verilen beraat kararı 2021 yılında istinaf mahkemesi tarafından bozulmuş ve sanıklar yeniden yargılanmıştı. Kararda, sanık Ayhan Çarkın’ın beyanlarının yeterince tartışılmadığına dikkat çekilirken, “cinayet mermilerinin aidiyetlerinin araştırılması” istenmişti. Ağar’ın da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında, söz konusu istinaf kararı sonucu yeniden yargılama başlamış, ancak 26 Mayıs 2023 yılında bir kez daha beraat kararı verilmişti. Mahkeme, istinaf mahkemesinin beraat kararını bozmasına rağmen ilk kararında ısrarcı olmuştu. Karar, yeniden istinafa taşınmıştı.
Sanıklar arasında örgütsel bağlantıya dair kanıt yok
Faili meçhul cinayetler davasında bu kez beraatları yerinde bulan istinaf mahkemesi kararında, “cinayetlerde kullanılan silahların ele geçirilemediği, olay yerlerinde elde edilen maddi bulgular ile sanıklar arasında bağlantı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmadığı, sanıklar arasında yargılamaya konu edilen eylemler açısından örgütsel bağlantı bulunduğuna dair iletişimin tespiti, dinlenmesi, tape, görüntü kaydı, teknik takip, tanık ifadesi gibi herhangi bir kanıtın ortaya konulamadığı” ifade edildi.
Daha önceki istinaf kararında sanık Ayhan Çarkın’ın beyanlarının tartışılması gerektiği vurgulanırken, bu kez beyanlarına itibar edilemeyeceği, beyanları arasında çelişkiler olduğu ve buradan hareketle delil kabul edilmesinin mümkün olmadığı ifade edilerek, şöyle denildi:
“Sanık Ayhan Çarkın’ın, manipülatif etkilere açık, samimi ikrar içermeyen, aşamalarda aralarında ciddi çelişkiler ve tutarsızlıklar bulunan, çeşitli maksat ve saiklerle açıklanması mümkün olan atfı cürüm niteliğindeki beyanlarına itibar edilemeyeceği, ayrıca adı geçen sanığın aşamalardaki beyanları arasında derin çelişkiler olduğu gibi bu beyanların bazı eylemlerin gerçekleşme biçimiyle uyumlu olmadığı, yalnızca bir kısım eylemlerdeki maddi bulgulara uygun olan beyanların bölünerek mutlak delil kabul edilmesinin mümkün görülmediği, beyanların hem maddi bulgularla hem aşamalarda hem de kendi içinde çelişkiler içermesi, içeriğinin başka bir beyan ve delille desteklenme olanağı bulunmaması karşısında, sanık Ayhan Çarkın’ın genel olarak eylemlerle ilgili beyanlarına kısmen veya tamamen itibar edilip bir mahkûmiyet hükmüne esas alınmasının mümkün olmadığı…”
Karada, 1995 yılında kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Tarık Ümit ile ilgili de, “Tarık Ümit ile iki istihbarat görevlisi arasında yapılan mülakata ilişkin ses kaydı çözümleme tutanaklarının elde ediliş ve kayda alınma şekli bilinmediğinden, delilin hukuka uygunluğu noktasında denetim yapma imkanı bulunmadığı gibi, söz konusu bant kaydı elde olmadığından içeriğinin de doğrudan incelenebilir nitelikte olmadığı ve delil değeri zayıf hem de hukuka uygunluğu sorunlu olan bu kaydın bir mahkûmiyet hükmüne esas alınmasının mümkün olmadığı” belirtildi.
Eymür ve Namlı’nın tanık beyanları dolaylı ve duyumdan ibaret
Davada, tanık olarak dinlenen eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür ve Hakkı Yaman Namlı’nın tanık ifadeleri için, “Tarık Ümit’in anlatımlarına dayanan, kişisel kanaat içeren ifadeler, doğrudan görgüye dayalı olmaması, çoğunlukla doğruluğu denetlenemeyen Tarık Ümit’in kendilerine anlattıklarından ibaret olduğu” ifade edilerek, Eymür ve Namlı’nın tanıklarının “dolaylı bilgiler ve duyumlar” nedeniyle mahkûmiyet için esas alınamayacağı ifade edildi.
Duyum, kanaat ve tahmin deliller yeterli değil
İstinaf mahkemesi kararında, “duyum, kanaat ve tahmine dayalı diğer beyan ve delillerin iddia edilen eylemleri tüm yönleriyle kuşkudan uzak bir biçimde ortaya koyacak nitelik ve nicelikte olmadıkları, her bir sanığın eylemlerdeki katkı ve ilgisini ortaya koyacak açıklık, nitelik, doğrudanlık ve hukukilikten uzak oldukları, sanıkların iddia konusu eylemleri işlediklerine dair her türlü şüpheden arındırılmış cezalandırılmalarına yeterli inandırıcı deliller elde edilemediği” belirtilerek, yerel mahkemenin beraat kararının yerinde olduğuna hükmedildi.
Muhalefet şerhi: Birilerini öldürdükleri, infaz emri verdikleri tartışmasız
Karara, üyelerden biri 160 sayfa muhalefet şerhi düştü. Birgün’den Kayhan Ayhan’ın haberine göre; üye hakim, karşı oy gerekçesinde dosyanın 12 olayda toplam 18 kişinin öldürülmesine dair sanık polis memuru Ayhan Çarkın’ın ifadeleri sonrası ilgili soruşturma evraklarının birleştirilmesiyle oluşturulduğunu hatırlattı. İki iddianameye konu edilen öldürme olaylarının suç yerleri farklı farklı olsa da mahkemenin yetkisi hususunda bir sorun bulunmadığını belirten üye hakim, şu ifadeleri kullandı:
- Zira öldürme olaylarının suç işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütün faaliyeti çerçevesinde çoğunlukla kamu görevlilerinden oluşan sanıklarca gerçekleştirildiği iddia edilmekte olup söz konusu suç örgütünün, kesinleşmiş mahkeme kararlarında işaret edildiği üzere Ankara merkezli oluşturulması nedeniyle suç yeri Ankara olmakta, mahkemenin yetkisinde bir tereddüt bulunmamaktadır.
- Gerçekten, sanıklardan bir kısmı ülkenin çeşitli yerlerindeki faaliyetleri nedeniyle suç işlemek amacıyla Ankara merkezli örgüt kurmak veya kurulan örgüte üye olmak suçlarından Ankara mahkemelerince mahkum edilmişlerdir. İlgili mahkeme kararları kesinleşmiştir. Böylece mahkemenin yetkisi de kesinleşmiştir.
- Yine, bir kısım sanıklar hakkındaki İstanbul 6 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 1997/180 esas ve 2001/36 karar sayılı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin kararı ile kesinleşmiş bulunan ilamı: ‘..halk arasında korku, endişe ve panik yaratacak şekilde, ammenin selameti aleyhine, kasten adam öldürme, adam kaldırma, yağma cürümlerini işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturdukları,..’ kesin kaydını taşımakla, sanıkların halk arasında korku, endişe ve panik yaratmak saiki ile (diğer suçların yanı sıra) kasten adam öldürme suçlarını işlemek amacıyla örgüt kurdukları ya da kurulan örgüte üye oldukları, suç örgütünün faaliyeti kapsamında adam öldürdükleri kesin bir yargı.
- Zira, sanıkların ekseriyetinin iş bu yargılamanın ya da istinaf incelemesinin konusu olsun ya da olmasın birilerini öldürdükleri; suç örgütünün yöneticisi konumunda olan sanıkların da infaz emrini verdikleri tartışmasızdır.