MEHMET DOĞAN | YORUM
İnsanlık ölüyor. Kin ve nefretin, hırs ve hasedin, açgözlülük ve kötü şöhretin salgın bir hastalık halinde insanlığa sirayet ettiği bir dönem yaşanıyor.
Ey insan!
Kan ve gözyaşının seller gibi akmakta olduğu dünyada bu selleri durdurmak için hiçbir çaban olmayacak mı? Hiç sesin çıkmayacak mı?
Ey insan!
Davud gibi davran. Golyatlara karşı sapanını kullan. Ses sapanına kalbini, kafanı yerleştir ve fırlat. Golyatların suratına suratına fırlat.
Ey insan!
İnsanlık can çekişiyor. İnsanlık ruhu başını alıp gitmiş. Gitmeyen bir avuç ruh da bedenin toprak gücünü, su gücünü, hava gücünü, ateş gücünü kullansın.
Ey insan! İnsan kardeşlerim!
Toprak, su, hava, ateş toplarınızı cana ve ruha düşman güçlere karşı ses sapanlarınıza yerleştirip fırlatın modern Neronların, Golyatların suratına.
Ey insan kardeşlerim!
Irkını, vatanını, inancını, ideolojini, kültürünü bahane edip, bana ne, deme! İnsanlık yok olduktan sonra bunların ne değeri kalır?
Ey insan kardeşlerim!
İnsanlık ailesi korkunç tehlikeler altında! Gün, doğruluk, iyilik, güzellik için birlik olma günü! Neme lazım, bana ne, benden sonra tufan, elle gelen düğün bayram deme günü değil!
Ey İnsan!
Gün dayanışma günü! Empati günü! Kardeşlik günü! Gün, insanlığı kurtarma günü, insan olarak kurtulma günü!
Ey İnsan!
Nerede vicdan, nerede sevgi, şefkat, merhamet? Nerede acıma, nerede insan? Yoksa sen de mi yoksun ey insan? Ses ver insanlık adına, seslen!
Ey İnsan Kardeşim!
Dünya tatlı, can aziz mi? Dünya oyuncakları cazip, dünya oyunu zevkli mi? Dünya salıncağında gafletle salınıp gitmek nereye kadar?
Ey İnsan!
İnternet, evrensel bir boğa yılanı gibi yutup yok mu etti seni? Sanal oyunların kucağında bu sarhoşluk nereye kadar? Bu ucuz tatminler nereye kadar?
Ey insan kardeşim!
Sesime ses ver! Yankılansın insanlık sesi yeryüzünde! Evrensel bir ses güllesi olup patlasın, Neronların, Golyatların başında! Dünya Davud’un zaferini kutlasın. Modern Yunuslar: “Bir sinek bir kartalı / Salladı vurdu yere / Yalan değil gerçektir / Ben de gördüm tozunu” desinler.
Ey İnsan kardeşlerim!
Mesajlarımızı her dile çevirip, yapay zekalar yoluyla “insanlara” ulaştıralım. Bilim, sanat, ekonomi, siyaset, sanayi vb alanlarda uzman, akademisyen olarak değil, insanlardan bir insan olarak, insanlık ailesinin bir ferdi olarak bakıp ve yerimizi belirleyelim. İhtisas körlüklerine, inanç, ırk, ülke, kültür körlüklerine düşmeden ses verelim. Dünyanın gidişinde hiçbir düzelme olmadan kıyamet de kopabilir, ne gam. Biz, konum gönderelim, insan kardeşlerimize.
Ey İnsan!
Habil ve Kabil kutuplarında neredesin? Mazlum ve zalim saflarından hangisindesin? İçlerinde insanlık ateşi yananları zulüm ateşleri yakmaz. Yanardağ kraterleri gibi ateş çukurlarına insanlığı dökme çılgınlığı, sadizmi deliliğine düşenler, süfli alt benliklerinin kölesi olanlar, dış benliklerinin süslü görüntülerinin şehvetiyle kendinden geçenler, insanlık fukarası zavallılardan kurtulmak için iç benine dön, üst benine, kalbine ve ruhuna bak, oradaki ruhla insanlığa açıl, el ver, gönül ver, can ver, söz ver, ümit ver, kısaca kendini insanlığa, hakikate aç! Hakikatten yana sesini yükselt! Solo değil, korolar oluşturmaya koş!
Yolun açık olsun, insan kardeşim!
İran’lı sosyolog Ali Şeriati konferanslarına “sizi rahatsız etmeye geldim” diye başlardı; “ben ilaç değilim ki sizi rahatlatayım”. Aramızdan en insaflılarımızın, en merhametlilerimizin söyleyeceği bir söz bu. Ancak bu işi dert edinmiş, bu davaya yaş döken insan “ayağa kalk” diyebilir. “İnsanın” oturması ve rahatına bakması, ayağa kalkmamaya diretmesi sizin canınızı yakmış belli ki.
Kaleminize, gönlünüze sağlık Mehmet Bey.
Özlediğimiz kalem… ve şifre ‘insanlardan insan olma’… keşke, keşke, her birimiz, hepimiz, başta ben kendim şu ‘insan olma’ önermesini anlayabilsek ve hakkını verebilsek!