YORUM | AV. NURULLAH ALBAYRAK
Hayatlarının baharında olan binlerce üniversite öğrencisi genç, terör örgütü suçlamasıyla cezaevlerinde. Üniversiteyi bitirip iş sahibi olmayı, aile kurmayı, kendilerine yıllarca bakan ailelerine maddi manevi destek olmayı düşünen, kız erkek binlerce üniversite öğrencisi, savcıların hukuk dışı iddiaları, hâkimlerin duyarsızlığı nedeniyle ne yazık ki hayatlarının baharında cezaeviyle tanıştılar.
Her birinin geleceğe dair kim bilir ne hayalleri vardır. Duruşmalara çıktıklarında, hâkimlerin de hayal kurabildiklerini düşünerek, çekine çekine hayallerini anlatmaya çalışıyorlardır. Mahcup eda ile söyledikleri ‘Arkadaşlarımla birlikte mezun olmak istiyorum, ne olur beni bundan mahrum etmeyin’, ‘Ailemle geleceğe dair hayallerimizi konuşmak ve hayata geçirmek istiyorum’, sözlerine karşılık hâkimlerden duydukları, ‘Bana ajitasyon yapma, bana hikâye anlatma, geç bunları’ oluyor. Oysa hikâye dedikleri o insanların hayatları, umutları, beklentileri.
HÂKİMİM ‘AJİTASYON’ DEDİĞİ…
Cezaevinde olan bir üniversite öğrencisinin gözyaşlarıyla arkadaşına yazdığı mektubunu okudum. Hayallerini, umutlarını anlatmaya çalıştığı hâkimin, ‘bana ajitasyon yapma’ deyişini gözyaşlarıyla anlatıyor. Hâkimin ajitasyon dediğinin hayatı ve hayalleri olduğunu arkadaşına anlatmaya çalışıyor. Gözyaşlarıyla yazılan bu mektubu biraz vicdanı olan insan, ancak gözyaşlarıyla okur. Hayalleri olan insanların kaderlerinin, hayal kurmayı bilmeyen hâkimlerin elinde olması ne kadar da acı.
Hayallerden korkan, onları dinlemeyi zaman kaybı olarak düşünen, anlatılanlara ajitasyon diyerek itiraz edenlerden adaletli bir uygulama beklemek zor. Karşısındakini dosyadan ibaret gören, onun isminden, hayatından daha çok dosya numarasına kıymet veren hâkimleri gördüğümüzde ‘hâkim olmak kolay zor olan insan olmak ya da insan kalabilmek’ demekten kendimizi alamıyoruz.
DUYGULARINIZ VAR MI?
20 yıllık meslek hayatım boyunca, hâkimlerde de duygu var onlar da insani vasıflar taşıyor, sadece duygularını göstermekte zorlanıyorlar diyebileceğim örnek sayısı ne yazık ki birkaç taneyi geçmiyor. Hatırladığım, aslında tek denilebilecek insani davranış örneğinde, ‘tutukluluğun devamı kararı verdiği sanığın eşinin bayılması üzerine bizzat yanına giderek ona su içiren ve dosyada bazı eksiklikler var onlar tamamlandığında eşin de tahliye olacak diyen’ bir hâkim bu davranışıyla tarafsızlığına zarar vermediği gibi insan olduğunu ve karşısındaki insanların da bir hayatlarının olduğunu göstermiştir. Aslında insanların bekledikleri de sadece bir dosyadan ibaret olmadıklarının bilinmesi.
İnsanların beklentisi az ancak sizler, acaba bir yanlış yapmış olabilir miyim, haksız bir kararım nedeniyle masum birilerinin hayatlarını karartmış olabilir miyim, geç karar verdiğim için ya da zamanında gerekli incelemeyi yapmadığım için birilerinin özgürlüğüne engel olmuş olabilir miyim diye düşünmüyorsanız; insanlıktan, haktan, hukuktan bahsetmeyin.
Bırakın insanlar hayallerini, beklentilerini sizlere anlatsın. ‘Bana hikâye anlatma’ bağnazlığından kurtulun. Hayalleri dinlemekten korkmayın, aslında öncelikle insanları dinlemekten korkmayın.
Gerçekten adaletli olmak istiyor musunuz ve bizlere insani vasıflara sahip olduğunuzu göstermek istiyor musunuz? O zaman, karşınızdaki insanın kalbini ve düşüncelerini anlamak için onların ne yapmayı arzuladıklarına bakın, yani onların hayallerini anlatmalarına fırsat verin ve hayallerin ne demek istediğini anlamaya çalışın. Sizin için çok zor olduğunu biliyorum, ama en azından çaba gösterin…