Ethem Sancak’ın sahip olduğu ‘Es Medya’yı sattı’ haberlerinin ayrıntıları ortaya çıkmaya devam ediyor. Sancak’ın, Star, Akşam ve Güneş gazeteleri ile 24 ve 360 televizyonları Hasan Yeşildağ’a sattığı öğrenildi. Kamuoyu Yeşildağ’ı, AKP Lideri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Pınarhisar Cezaevi’ndeki arkadaşlığından tanıyor.
Medyaradar’ın aktardığına göre, bünyesinde Star Gazetesi, Akşam, Güneş, TV 360 ve Kanal 24’ün yanı sıra Lig Radyo ve bazı dergiler bulunan Es Medya’nın yeni sahibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir süre kaldığı Pınarhisar Cezaevi’nden arkadaşı olan Hasan Yeşildağ oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında verilen hapis cezasının ardından bilerek suç işleyerek ondan önce Pınarhisar Cezaevi’ne giren Hasan Yeşildağ, Erdoğan’ı cezaevinde bizzat karşılamış ve 4 ay boyunca bütün görüşmelerini düzenlemişti. Cezaevi sürecinde Erdoğan’ın içerdeki eli ayağı olan Hasan Yeşildağ’ın, o günden sonra da Erdoğan’ın yanından hiç ayrılmadığı belirtiliyor.
AKP MKYK Üyeliğine seçilen Ethem Sancak, Bloomberg’e yaptığı açıklamada sahibi olduğu Es Medya’yı sattığını doğrularken, satışın kime yapıldığını açıklamamıştı, satışla ilgili daha sonra detaylı bir açıklama yapacağını söylemişti.
Hasan Yeşildağ kimdir?
Karanlık ilişkileriyle dikkat çeken Hasan Yeşildağ hakkında 16 Şubat 2006 yılında bir makale kaleme alan Sabah yazarı Mahmut Övür şunları yazmıştı.
Kim şu Hasan Yeşildağ?
Bir süre önce Türkiye’de ciddi bir ‘Yargı Skandalı’ yaşandı. Skandalın nedeni gazeteci Abdi İpekçi‘nin katili Ağca‘nın ‘yanlışlıkla’ salıverilmesiydi.
Sonunda yanlıştan geri dönüldü ve Ağca yeniden cezaevine girdi. O süre içinde dikkat ettiyseniz, Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren, geçmişindeki karanlık noktalar enine boyuna tartışıldı.
Çok şey söylendi ama hiçbir şey yapılmadan bir dahaki karanlık olaya kadar tartışmaya ara verildi. O günlerde, bunun kadar olmasa da önemli bir ‘ayrıntı’ daha dikkatlerden kaçtı.
Adeta ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ sözünü haklı çıkartacak bir ayrıntıydı bu…
Şimdi o günlere dönelim ve o kaotik ortamda kaybolan o ayrıntıya dikkat çekelim.
Ağca yanlışlıkla salıverildikten sonra yakalandığında, kardeşi Adnan Ağca cezaevinin önünde medya ordusu karşısında isyan ediyordu.
Öfkeliydi Adnan Ağca. O öfkeyle ileri geri bir sürü şey söyledi. Söylediklerinin içinde elle tutulamayacak saçma şeyler de vardı, gerçekten düşündürücü iddialar da…
İşte Adnan Ağca‘nın iddialarından biri:
“Başbakanın gizli kasası Hasan Yeşildağ. Her gün gizli gizli görüşme yapıyorlar. Mehmet AliAğca‘nın suç ortağı Hasan Yeşildağ, Kartal’da beraberlerdi.”
Şaşırtıcı değil mi? Ne demek istiyor acaba?
İnsanın aklına “yine deli saçması bir iddia ortaya atılarak kafaların karışması amaçlanıyor” düşüncesi geliyor.
Ama ya öyle değilse?
İşin doğrusu Adnan Ağca‘nın bu sözlerini büyük çoğunluk ‘deli saçması’ olarak değerlendirdi ki, sadece bir televizyon bülteninde yayınlandı. Ve hiç kimse bu sözlerin ne anlama geldiğini de sormadı.
Sahi kimdi şu Hasan Yeşildağ?
Adnan Ağca‘nın günahına girip suçladığı biri mi, yoksa bugün önemli ilişkileri olan ama dünü bir hayli ‘bilinmez’ biri mi?
Bu sorulara Hasan Yeşildağ‘ın bir cevabı var mı bilmiyoruz. Ama bildiğimiz başka şeyler var. Hasan Yeşildağ adını özellikle AK Parti İstanbul camiası çok iyi biliyor.
Çünkü, Yeşildağ‘la Başbakan Erdoğan‘ın ilişkisi bir hayli gerilere uzanıyor. Bu ilişkinin derinliği bir yana, su yüzüne çıkması Saray Cezaevi dönemine denk düşüyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, 4 aylık hapis cezasını tamamlamak için Saray Cezaevi’ne girdiğinde onu karşılayan kişi Hasan Yeşildağ‘dı.
Daha önce de yazdım, basit bir çek suçu işleyerek önceden cezaevine giren Hasan Yeşildağ, Tayyip Erdoğan‘ı karşılamış, 4 ay boyunca da tüm görüşmelerini düzenlemişti.
İşin politik ayağında ise kardeşi Zeki Yeşildağ var. Zeki Yeşildağ, AK Parti Beyoğlu İlçe örgütünden seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyesi.
Şimdi asıl soruya gelelim: Hasan Yeşildağ‘ın Ağca ve çevresiyle nasıl bir ilişkisi vardı?
Geçmişinde birçok ‘karanlık’ olayın olduğu söyleniyor, doğru mu? Ve bugün Hasan Yeşildağ İstanbul’da ne tür işler yapıyor?
İlgili ve yetkili kişilerden yanıt bekliyoruz.
****
İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP’li Meclis Üyesi Zeki Yeşildağ, müzmin bekârlığa son vermiş ve Washington’da dünya evine girmiş.
Biliyorsunuz, Yeşildağ soyadı İstanbul’un hatta Türkiye’nin yüksek tepelerinde bir hayli etkili… Özellikle Hasan Yeşildağ adı bu köşeyi izleyenlerin hiç de yabancısı değil. Aslında Yeşildağ kardeşlerin inanılmaz yükseliş öyküleri gerilim ve macera romanlarına taş çıkartacak cinsten. Şimdi bu romana yeni bir bölüm daha ekleniyor. Bu bölüm, Yeşildağ ailesine yeni bir ismin katılmasıyla başlıyor.
Washington’da mütevazı bir evlilik töreni… Damat adayı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Zeki Yeşildağ. Gelin adayına gelince…
İşte o ismi duyduğunuzda siz de şaşıracaksınız. Çok değil 12 yıl önce Türkiye’yi sarsan “Civangate” skandalına imza atan, dönemin Emlakbank Genel Müdürü Engin Civan’ı bilirsiniz.
Washington’daki mütevazı düğünün gelin adayı Engin Civan’ın kızkardeşi Müjde Civan.
*****
Tuncay Özkan, Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde Hasan Yeşildağ-Tayyip Erdoğan ilişkisini şöyle anlatıyordu.
“Hasan Yeşildağ, Abdullah Çatlı grubunun adamıydı. Sonra bu bağ bitti. Çünkü işe uyuşturucu karıştı.
Hasan Yeşildağ, Türkiye’de Abdi İpekçi dahil cinayetlere karışmış, tutuklanmış, polise konuşmuş ve bazı arkadaşlarını ele vermişti. Kaçaktı İsviçre’de… İsviçre’de uyuşturucu ve örtülü faaliyetlerinden dolayı cezaevinde yattı. Avrupa’da uyuşturucu işini iyi bilenlerden… İsviçre savcılarının ve gizli servisinin bunlarla ilgili bilmediği hiçbir şey yok. Kullanılmışlıkları da çok…
Ama nedense onunla birlikte cezaevinde olanlar bir daha İsviçre’ye giremezken, Yeşildağ İsviçre’yi ikinci vatanı yaptı. Halen kardeşlerinden Ali, çeteci Ali Fevzi Bir’i fidye için kaçırmaktan aranıyor. Cin gibi iki kardeş Hasan ve Zeki Yeşildağ birlikte hem siyaset, hem ticaret yaşamında para ve yer kazanıyor.
Hasan Yeşildağ, dans virtüözlüğü gibi batı toplumunun modernliklerine de olağanüstü uyum sağladığı için hem liberallerin yanında, hem siyasal İslam içinde hiç sıkıntı çekmiyor. Bu ailenin etkinliğinde İsviçre çok önemli bir yer tutuyor. Tayyip Erdoğan “Yeşil-dağ benden üç gün önce cezaevine girmiş arkadaş” diyor ya, zamanlama olarak doğru içerik olarak yanlış.”
Erdoğan’ın cezaevi fedaisi nasıl oldu?
Tayyip, dört aylık tatilini pardon cezasını tamamlamak için Pınarhisar Cezaevini seçmeden önce, Hasan Yeşildağ basit bir çek suçu için aldığı beşbuçuk aylık cezayı Pınarhisar Cezaevinde geçirmek maskesiyle buraya yerleşiyordu. Önce Pınarhisar’dan sekiz tane ev kiralanıyor, buralara güvenilir isimler yerleştiriliyordu. İlçe girişindeki benzinlik kameralarla donatılıyor, böylece ilçeye giriş ve çıkış kontrol altına alınıyordu.
Erdoğan’ın görüşme trafiğini de yönetiyordu
Cezaevindeki mahkûmların birçoğu başka cezaevlerine naklediliyor, cezaevi baştan aşağı yeniden tefriş ediliyordu. Yerlere halılar seriliyor, pencerelere perdeler asılıyor, Tayyip kendini evinde sansın, alıştığı nimetlerinden eksik kalmasın diye her türlü konfor sağlanıyordu. Her yana, her köşeye kameralar yerleştiriliyor, silahlı adamlar dört tarafa konuşlandırılarak çok sıkı bir koruma yapılıyordu. Cep telefonu masasından eksik olmayan Tayyip’in görüşme trafiğini de Hasan Yeşildağ organize ediyordu.
Hasan Yeşilsdağ AKP’li bakan ve milletvekillerinin sofrasında
Kasım 2008’de Rizeliler günü nedeni ile yapılan kutlamalara Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Rize Milletvekili Ali Bayramoğlu, AKP İl Başkanı Yılmaz Katmer, Çayeli Kaymakamı Mehmet Aktaş, THY Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hamdi Topçu ve Hasan Yeşildağ katılıyordu.
12 Eylül öncesi Ümraniye bombacısı
Eski ülkücü Hasan Yeşildağ 12 Eylül öncesi Ümraniye Bombacısı olarak biliniyordu.
Galiba Birşeyleri Iskaladık ve Iskalıyoruz
Haber oldukça ilginç, Es Medya’nın sahibi Ethem Sancak medyasını Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevindeki gönüllü koruması Hasan Yeşildağ’a satmış. Bu medyanın sahibi gerçekte Ethem Sancak mıydı? Yoksa O birisi adına bu sahipliği yürütüyordu da şimdi bu durum mu değişti? Yeni sahip de aynı işlevi mi devam ettirecek? Bunların hepsi sorulması gereken ve oldukça su götüren hususlardır. Ama benim dikkatimi çeken ve irdelemek istediğim husus o değil, tamamen farklı ve haberin içinde başka bir ayrıntı.
Sene 1999, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından bir şiir okuduğu gerekçesiyle alınan muhalif figür R. T. Erdoğan dört ay hapis yatacak ve hangi hapishanede yatacağına kendi karar veriyor. Hapishane kendisi için özel hazırlanıyor, hiç sınırlama olmadan üç odalı misafirhane (pardon hapishane hücresi demeliydik) kendisine tahsis ediliyor ve bir de gönüllü koruma bulunuyor. Daha da ilginci bu koruma gönüllü suç işleyip aynı hapishaneye gitmeyi başarıyor. Orada R. T. Erdoğan’ın görüşmelerini ayarlıyor vs. Bu iş teknik olarak da çok kolay olmasa gerektir. Mesela bu gönüllü koruma bir suç işledi ve o hapishaneye gitmeyi umuyorken ya mahkemesi ertelense ve ceza alması gecikseydi ne olacaktı? Yada hakim ceza vermek yerine tahliye etseydi? Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri idaresi başka bir hapishaneye yollasaydı? Bütün bunları organize edebilen bir mekanizma var ve bu “çok kritik muhalif” için tıkır tıkır işliyor. Tuhaf değil mi? Ama daha tuhafı var:
Şimdi burada şu soruyu sormamız lazım değil mi? Bu ülkede solcu, sağcı, dinli, dinsiz, cemaatçi, selefi, muhalif, muvafık vs. azıcık gazetecilik damarı olan kişiler bu durumu neden sorgulamadılar? Bu ülkede ne zaman ve hangi muhalif lider adayına bu kıyak yapıldı? Bu nasıl bir adalet anlayışıdır ki aynı dönemde hapishanelerde “Hayata Dönüş” adı altında onlarca insan ölürken bu “çok tehlikeli” muhalif liderin dört ay özel şartlarda partisini dizayn etmesi ve kamuoyunda “mağduru oynaması” sağlandı? Ya bizim anlı şanlı tecrübeli gazetecilerimizin hepsi bu ayrıntıları nasıl atladılar? Bence hepimiz tembeliz, zahmetsizce bize servis edilen bilgilerle yetiniyoruz ve ancak “ba’di harap el Basra” yani iş olup bittikten sonra uyanıyoruz.
Ek Yorum
Yukarıdaki yorumu yolladıktan sonra Hasan Yeşildağ ile ilgili epeyce yeni bilgi haberin güncellemesine girmiş. Ancak bu bilgiler yukarıda dile getirilen endişeleri daha da derinleştirmekten başka birşeye yaramıyor. Hasan Yeşildağ ile ilgili daha önce medyaya yansıyan şeyler varmış ama biz duymamışız. Bizim medya bu konuda pek seçici davranmış anlaşılan.
“Reis”in cezaevi macerası hala çok karanlık. İnsanın aklına kötü şeyler geliyor. Hatırladığımız kadarıyla o dönem böyle önemli bir siyasi figür için cezaevleri çok tehlikeli idi. Mesela Hasan Mezarcı cezaevine girdikten sonra bir kısım uçuk şeyler iddia etmeye başladı, ciddi psikolojik problemler yaşadı ve tamamen gündemden silindi. Şevki Yılmaz bu riskten dolayı soluğu Almanya’da aldı ve uzun zaman geri dönemedi. Ama anlaşılan bir el “Reis”i o zaman da koruyup kollamış. Acaba Reis’in Mehmet Ağar’la olan dostluğunun başka boyutları da var mıdır? Acaba bizim “derin yapılar” kaç parçadır ve bu parçalar arasında da bazı çatışmalar mı olmaktadır? Biz bazen bir grubun karşı olduğu kişiyi onlardan değil diye düşünüyoruz ama belki de derinlerin öbür parçasındandır. Umalım ki bir araştrmacı gazeteci çıkar da bunları da araştırır ve bizi de meraktan kurtarır.