NECİP F. BAHADIR | YORUM
Tayyip Erdoğan’ın, Beşar Esed’ın düşmesini kendi koltuğu üzerinden değerlendireceğini düşünmüştüm, yanılmadım. Sıcağı sıcağına ağzından çıkan şu sözlere bakar mısınız; “Şu anda da dünyada liderler arasında zaten iki kişi kaldık. Bir ben varım, bir de Vladimir Putin var. Diğerleri hepsi elimine oldu…”
Esed’in arkasından söylenecek söz mü bu? Bir başkası söylese polis kapıya dayanmış, savcı da ‘ne demek istediğini’ sormuş ve hapishanenin yolu çoktan görünmüştü.
“Esed gitti, Putin’le Erdoğan kaldı!” ne çok çağrışımları olan bir cümle… Erdoğan’ın, Esed’in gidişinde ‘kendi akıbetini’ gördüğü kesin. Yoksa, “Geriye Putin’le ikimiz kaldık!” der miydi?
Aslında Erdoğan’ın cümlesini siyasiler veya gazeteciler değil, uzmanlar yani ‘psikolog ya da psikiyatristler’ yorumlamalı. O sözlerin iç dünyasındaki hangi fırtınaların, yangınların eseri olduğunu anlatmalı. Neylersin ki Türkiye’de bunu yapacak uzman bulmak zor. Söz konusu Erdoğan olduğunda değil fikir ve düşünce ‘tıp’ bile susar, konuşamaz.
1980, belki de 1979, 12 Eylül’e giden yıllardı. Bir sabah karşı binanın duvarında boydan boya, “Şah gitti, Butto gitti, sıra sen de Ecevit…” yazısıyla uyandım. Ne anlama geldiğini çözecek yaşta değildim. Hakikaten çok geçmeden Ecevit de gitti. Yerine o sloganı yazanlar değil, Demirel geldi.
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir sistemde başarı iktidar süresiyle ölçülmez. Tarih kitaplarında, “Şu kral veya sultan şu kadar sene saltanat sürdü!” cümlesi belki anlamlı olabilir. Günümüzde ise yıllar, süreler istatistikten öte anlam taşımaz. İktidarı nasıl devrettiğin, sonrasında nasıl hatırlanacağın, “Nasıl bilirdiniz?” sorusuna verilecek cevap önemli.
Sende mi Brütüs?
Tabii asıl ‘tarihin ne hüküm vereceği’ önemli. İktidar yıllarındaki alkışların, övgülerin, yalakaların sonrasında alacağı biçim önemli. O gün gelecek ağzı kapatılanlar, hapishaneleri dolduranlar konuşacak.
Sadece muhalifler mi?
Yakın çevrenizin de dili açılacak. ‘Sen de mi Brütüs’ hayıflanmasını sadece Sezar değil her sultan söylemedi mi?
Esed bugün kim bilir kaç kişi veya ülke için “Sen de mi Brütüs!” diyerek yatağa girmekte. Rusya veya İran, Brutus’tan farklı mı? ‘Esed iktidarı’ niye düştü? HTŞ’nin başını çektiği muhalif gruplar çok güçlü olduğu için mi? Peki onlara yolu açan kim? Esed’i ayakta tutan Rusya ve İran değil miydi?
Vaktiyle Erdoğan ve siyasetine methiyeler düzen solcu bir gazetecinin şu sözlerini not etmiştim; “Benimki sadece iş. İyi para kazanıyorum. AKP’li görünmem konjonktür gereği. Erdoğan iktidardan düşsün, 5 dakikada eski halime dönerim. Ne yapalım dünya böyle…”
Sayıları az mı sanıyorsunuz? O gazeteci kim mi; hala ekranlarda iktidarı yağlamakla meşgul…
Şam’dan yansıyan en dramatik görüntüler, baba ve oğul Esed’in heykellerinin yerlerde sürüklenmesi değil. Eli silahlı, yüzleri maskeli muhalif grupların ismet-i harimine, yatak odasına kadar girmeleri de değil. En etkileyici ve dokunaklı fotoğraf ve görüntüler zindanlar ve hapishanelerden…
Saraylar ve zindanlar!
Dikta rejimlerinin her zaman iki mekanı dikkat çeker. İlki Saray diğeri hapishaneler. Saray, debdebenin, itibar ve zenginliğin mermer ve odalarla anlatıldığı, işret alemlerinin, entrikaların yaşandığı yerdir. Asıl diğer mekan, yani zindanlar veya hapishanelerde atar ülkenin nabzı. Her diktatörün, her otoriterin arkasında bıraktığı bir Saray’ı bir de hapishanesi vardır. Esed örneğinde görüldüğü gibi.
İlla da iflah olmaz muhalif olmanız gerekmiyor. Majestelerinin hoşuna gitmeyen, canını sıkan söz ve davranışta bulunursanız sabahın köründe kapınız polis tarafından çalınır. Her diktatörün ilkesi aynıdır; “Acırsan acınacak duruma düşersin. Onun için acımak yok…”
Firavun’un siyaseti de buydu, Nemrud’un da… Onların izinden gidenlerin farklı davranması, merhametli olması mümkün mü?
“Esed gitti, Putin’le ikimiz kaldık!” cümlesi sıradan bir söz değil. Bilmiyorum, sadece bana mı çok şey çağrıştırdı? Doğru değil mi? Sadece ikisi kalmadılar mı? Bu sözü söyleyen Esed’in gitmesinden memnuniyet duymuş olabilir mi? Hiç sanmıyorum. Onun da Esed gibi Saray’ı ve hapishaneleri var.
Bugün gerçek anlamda her iki mekanın da içine girmek, girebilmek mümkün değil. AKP yanlısı gazeteciler büyük iştahla, Şam zindanlarında, Hama hapishanelerinde kimi ölmüş kimi ömrünü geçirmiş muhaliflerin hikayelerini anlatıyor. Peki AKP’nin zindanları da muhaliflerle dolu değil mi? İçeride ne ararsan var, milletvekili, gazeteci, yazar…
Hiçbir iktidar sonsuza kadar sürmez!
Saray sadece ‘odalarının sayısıyla’ bir ara gündeme geldi. Konuşan, tartışan, itiraz eden susmak zorunda kaldı. Ah bu Sarayların ve zindanların dili olsa… Var! Ama konuşması için vaktini bekliyor. Şam sarayları ve zindanları dile gelmek için kaç yıl bekledi.
Hiçbir iktidar sonsuz olmadığına göre bir gün Putin de Erdoğan da sarayından ayrılmak zorunda kalacak. Putin’i bilmem ama Erdoğan’ın sonu göründü. Bir daha ne adaylığı mümkün ne de seçilebilmesi… Bugün bile koltuk değneği MHP olmasa tek başına ayakta duramaz. Güven oylamasına çevirdiği 31 Mart’ta siyasi meşruiyetini yitirdi. Bir topal ördek…
Erdoğan’ın bugün bakmayın Esed’e ‘zalim, kanlı…’ gibi sıfatlar yakıştırdığına… Düne kadar Esed’le ‘el sıkışmak’ ve görüşmek için can atıyordu. O zaman ‘Esed zalim ve eli kanlı biri’ değil miydi?
Çok eskiye de gidebiliriz. Erdoğan’ın ilk yılları… Esed ve ailesi el üstünde ağırlanmadı mı? O zamanlar çok mu temizdi Baas rejimi? Hama ne çabuk unutulmuştu? Peki, Sisi’nin Esed’ten bir farkı var mı? Kahire’nin saray ve zindanları diye gelse de konuşsa…
Eğer Erdoğan, Esed’in akıbetini öngörmüş olsaydı, görüşmek için el uzatır mıydı? Yalvar yakar olur muydu? Putin’den tavassut ister miydi? Sırf bu görüşme talebi bile olacaklardan ne kadar habersiz olduğunun göstergesi değil mi? 22 yıllık hikaye Erdoğan siyasetinin bir adım ötesini göremediğinin örnekleriyle dolu.
Esed sonrası haberlere bakın, hiç Erdoğan’ın izlerini görüyor musunuz? Ülkelerine dönmek isteyen Suriyeli mültecilerin iki katına çıktığı haberinden başka…
Gece boyunca stratejik noktalara bombalayan İsrail, Suriye’ye girdi, Şam’a 25 kilometre yaklaştı.
Nerede Erdoğan?
AKP, Esed’in gidişinden ‘siyasi çıkar’ devşirmek isteyebilir. Fakat sonuç alamaz. Esed’in Erdoğan’a bir ‘getirisi’ yok ama ‘götürüsü’ haddinden fazla.
“Esed düştükten sonra Putin’le ikimiz kaldık!” diyen Erdoğan haklı…
Peki zamana yenik düşmeyen taht var mı?