Haber-Yorum | Nurullah Kaya
Bu dönemdeki hadiseleri tam anlamıyla idrak edemeyişimizin birçok nedeni var. Maddi ve manevi boyutları olan bu durumun önemli bir alt başlığı da okumamak, okuduğunu kritik edip anlayamamaktan kaynaklanıyor. Bu can alıcı eksikliğimizi dini konulardan ekonomiye, siyasetten spora kadar hemen her alandan örneklendirebiliriz. İfade etmek istediğimi daha da özelleştirerek gündemdeki bir konuyla, sözde yargı kararıyla ‘yok’ edilmeye çalışılan Ergenekon Terör Örgütü’yle anlatmaya çalışayım. Aslında başlı başına sorunun ana kaynaklarından biri olan bu örneklemle birçok konuya ışık tutabiliriz.
Türkiye’deki derin yapının şeması 2007 yılında Ümraniye’de bulunan el bombalarıyla başlayan operasyonlarla ortaya çıkmaya başlamıştı. Ergenekonla ilgili günler, haftalar hatta yıllar süren muazzam bir bilgi akışı yaşandı. O dönem medya Ergenekon’u, yapısını, yaptıklarını, planladıklarını ve eylemlerini sıcağı sıcağına nefes almadan anlatmaya çalıştı. Türkiye’de kanayan birçok yaranın neden iyileşmediğinden, darbe planlarının ayrıntılı detaylarından, Kürtlere yapılan akılalmaz zulme, ahlaksız siyasi hesaplardan, önemli faili meçhullere…. Birçok karanlık nokta ve planlar deşifre olmuştu/oluyordu.
Ergenekon davaları ve haberleriyle ilgili bir gerçek var ki, insanlar o dönem yazılanları detaylı okumuyor. Son yaşananlardan edindiğimiz tecrübeyi dikkate alarak sokaktaki vatandaşları bu kapsamın dışında tutsak dahi profesöründen öğretmenine, iş adamından mühendisine kadar toplumda eğitimli görünen kesimden karşılaştığım birçok insan ne yazık ki Ergenekon’la ilgili detaylara hakim değil. İstisnaları var. Hatta Ergenekonla ilgili birçok gazeteciye taş çıkartan kişiler de var. Ancak bu insanların sayısı çok kısıtlı.
Özetle bugünlerde sorulan sorulardan, tartışmalardan acı tecrübemin ne kadar yerinde olduğunu farkediyorum. Ergenekon davalarında yapılan haberlerdeki başlıklar dışındaki yazıların okunmadığını üzülerek anlıyorum. Bugün hala bazı konuları ve yaşananları sorgulayanlardan, bizim gibi günlerce gözleri ağrıyana kadar “binlerce sayfalık iddianameleri okusaydılar keşke, Silivri’deki duruşmaların en azından bazılarına katılsalardı keşke” diyemiyorum. Diyemiyorum çünkü o dönem insanlar haberleri, yorumları okumamışlar. Yazılanlara dikkat kesilmemişler. Bunu içim acıyarak bir tarafa koyuyorum ve o dönem yakın çevremizden “siz de çok abarttınız, hergün hergün Ergenekon haberleri” “Aynı manşetleri görmekten gına geldi” diyenleri hatırladıkça yüreğimi hafakanlar basıyor.
Geldiğimiz noktanın daha da üzücü yanı saatlerce sosyal medyada zaman öldüren insanların hadiseleri anlayabilmeleri için açıp o dönemin haberlerini yine okumuyor olması. Ergenekon’la, darbe planlarıyla ilgili iddianameleri araştırmıyor olması. Ve bu yüzden hala anlamsız sorularla meşgul oluyoruz.
Birçok kişinin bu dönemde gösteremediği duruşu ortaya koyan Ahmet Altan da aslında bu duruşunu bir yönüyle ergenekon konusundaki okumalarına borçlu. Ne yazık ki toplumu çok iyi okuyan Ergenekon, bugün herkesin gözünün içine bakarak “ben yokum” diyebiliyor. Çünkü okunmadığını biliyor ve okumayanların canını okuyor.