Ergenekon özeleştirim

YORUM | LEVENT KENEZ

Bazıları sosyal medyayı ve orada yazıp çizen çoğu cahili ya da  görevli trolü çok ciddiye alıyor ve onlardan etkileniyor.

Hele hele twitter’da birilerini ikna edeceğini sananlar boş yere kendilerini yoruyor.

Sosyal medyayı bilgi sahibi olmak için kullanırsanız bugünkü baskı ve sansür ortamında oldukça faydalı bir yer. Takip etmek istediğinizi edersiniz, en komiği de gidip gönüllü takip ettiğiniz insanlara sövüp saymadır ki duymak istemiyorsan takip etmezsin olur biter.

Bir de iş propagandaya döküldüğü zaman söylenen sözlerin değerinin kaybolduğu hatta itici hale geldiğini artık görmeyen kalmamıştır.

Anonim bir hesaba sahip olmak bir insan hakkıdır. İsteyen kimliğini gizleyebilir. Anonim hesap sahibi olmayı herkese sayıp sövmeye bir ruhsat gibi kullananlar kadar anonim hesap görünümlü 657’liler de cirit atmakta. Bu yüzden bu hesapları ne ciddiye almak gerekiyor ne de onlarla muhatap olmak.

Geçtiğimiz hafta Haluk Savaş Hoca’nın durumu ve cezaevinde iftira atmayı kabul etmeyen bir mağdur ile ilgili olarak Ergenekon meselesi gündeme geldi.

Sosyal medyada Ergenekon davalarını kumpas zanneden kişilerin birçoğunun yazdıklarına baktığımızda ya da ezberleri incelediğimizde zerre kadar meseleyi bilmediklerini kolayca anlıyorsunuz. Kulaktan dolma ve propaganda bilgileri papağan gibi tekrar ediyorlar.

Ayrıca, sureti haktan görünüp Ergenekonculara 2 satır bir şey demek adına objektiflik ayağına önce cemaatin üzerine işemek de gerekmiyor. Bu artık çok kabak tadı vermiş hatta modası geçmiş alıcısı da pek kalmamış çok da sırıtan bir taktik.

Çoğu kendinden çağdaş, kimisi Kürtçü, kimisi demokrasi havarisi, kimisi 15 Temmuz’dan sonra aydınlanmış kesimlerin kontrgerilla, derin devlet, askeri vesayet, sivil uzantılar gibi afilli lafları ömürleri boyunca geveleyip konjonktür değişince nasıl rüzgar gülüne döndüklerini nasıl kaypaklaştıklarını da görüyorsunuzdur.

Bugünün Türkiye’sinde gak diyenin üzerine çöküldüğü ortamda en rahat takılanların Ergenekoncular olması tabii ki bir rastlantı değil.

“Hazır yüzde 50’yi evirip çeviren biri varken bunu karşımıza almaktansa bunu kullanıp esas düşman olan cemaati bitirmek varken neden 28 Şubat’taki gibi aptalca şeyler yapalım” diyenlerin zahiri başarısına tanık oluyoruz. Ergenekoncular rüyalarında bile göremeyecekleri şeyleri yaşamanın zafer sarhoşluğunda.

AKP iktidarda kalmak için bu derin yapılar ile mücadele etmek zorundaydı. Söz verdiği özgürlükçü anayasa, AB reformları ve Kürt sorununa barışçı çözüm vaadlerini yerine getirebilseydi; ülkeyi vesayetten temizlemiş, yeni bir toplumsal sözleşmeye kavuşturmuş ve iç barışı sağlamış bir parti olarak tarihe altın harflerle geçecekti. Onun yerine battığı yolsuzluk ve suç havuzundan seni buradan kurtarırız ama şunların işini bitirmemiz lazım diyen eski düşmanları ile koalisyon kurmayı tercih etti. Tıynetleri buna hazırdı. Böylece kendi sonunu hazırladı.

Ergenekon, Balyoz, Şike, Casusluk davalarının ne kadar doğru olduğu ileri de daha net anlaşılacak.

Bu davalar konusunda ezik, büzük olmak, acaba demek yakın geçmişi hiç bilmemek, davalara konu olan dosyaları hiç okumamak ve bunların etki ajanların durmadan yaydığı propagandanın etkisi altında kalmak ile ilgili.

Savcı savcıdır, polis de polis. Polise kimi al dersen onu alır. Cemaatten bir çok kişiyi gözaltına almaya yine aynı polislerin gitmesi bunu delildir.

Bütün dünyada bu davalar arkasından ciddi bir siyasi iradenin yer alması ile bir sonuca gitmiştir. AKP  bu davalar ile ilgili tek hesap sorulacak yapıdır.

Ve bu davalar ile ilgili en büyük hukuk ihlali bu davaların akamete uğraması ve pervasız suç örgütü üyesi sanıklarının elini kolunu sallaya sallaya ülkede cirit atmasıdır. Şahsım adına en büyük özeleştirim bütün sivil-askeri uzantılarına ulaşılması için vatandaş olarak gerekli hissiyat içinde olmamamdır.

Bu davalar esnasında hayatını kaybedenler sürekli gündeme getirilip insani bir zırh ile davaların esasına yönelik bir karartma uygulanıyor. Bu insanlar o kadar samimi ise Ergenekon davalarında hayatını kaybedenler ile birlikte konuşmasından korkulduğu için öldürülen kişileri de gündeme getirirler ki dürüst oldukları belli olsun.

Bu davalarda yapılmış usul, esas hataları var ise bunun birinci dereceden bilgi sahibi savcı ve hakimlerin bir kısmı içeride hücrede işkence görüyor, kendilerini savunamıyorlar bile.  Tek kişilik hücrelerde akıl sağlıklarının bozulması için intikam alınıyor. Yurtdışında olanlar da garip bir sessizlik içerisinde yaptıklarını savunamayan kişiler gibi yaşıyorlar. Çıkıp konuşmaları bildikleri her şeyi anlatmaları gerekirken sessizlikleri kumpas diyenlerin ekmeğine bal sürüyor. Herkesin kendine göre bir takım insani sebepleri olabilir ama herkes de susmaz kardeşim.  Hırsız, katil göğsünü gere gere dolaşırken hırsızı, katili yakalayan sinemez.

Ergenekon’u bugün yaşanan zulümlerin karşısına koymak kansızlık

Hele hele Ergenekon’u bugün yaşanan zulümlerin karşısına koymak tek kelimeyle kansızlık ve şerefsizliktir. Kıyas bile edilemez. 300 civarı tutuklusu olan davalardır. Hiçbiri işkence görmemiştir. Hiçbir tanesinin aile bireyine dokunulmamıştır. Hiçbirinin kızı, karısı sorgu esnasında karşısına getirilmemiştir. Bir tanesinin bile ailesinin pasaportu iptal edilmemiştir. Bir tanesi bile Meriç’i geçmek zorunda kalmamıştır. Bir tanesinin bile mal varlığına dokunulmamıştır.. Memur olanların maaşı devam etmiş, kurumları onlar için para toplamış, asker olanlarda askeri cezaevinde kanunen olması gerekenden daha konforlu bir hapis hayatı yaşamıştır.

AKP kapatma davasından Danıştay cinayetine, Zirve katliamından Cumhuriyet gazetesi bombalanmasına, Hrant Dink cinayetinden 367 kumpasına, her yerden fışkıran silahlardan propaganda sitelerine, Seferberlik Tetkik Kuruluna ve burada yer kalmadığı için tek tek sayamayacağım yakın geçmişin bütün namusuzluklarının gerçek failleri hesap vermemiştir.

Milli irade diye yeri göğü inletenlerin, ülkedeki tek söz sahiplerinin 27 Nisan’da kendilerine muhtıra verenlere dokunamadığını unuttu herkes. Üstüne madalya aldı adam. 28 Şubat diye istismar etmedikleri şey kalmadı, 28 Şubattan kimse içeride değil.

İran ajanlarını gece gündüz canı pahasına takip edip ülkenin namusunu kurtaranlar içeride, İran ajanları ya bürokraside ya de deşifre olduğu için kaçtılar gittiler.

15 Temmuz’dan sonra bazı polis ve savcılarla tanışma fırsatım oldu. Bu adamların devlette çalışmaları TC için bir jest imiş. Devletin kimi baş kimi ayak yaptığına kahrolmamak mümkün değil. Bu vesile ile ülkenin derin yapılardan arınması için görevini layıkıyla yapmak için çalışan ve bu uğurda hapiste olan ya da ülkeyi terk etmek zorunda kalan bu kişilerden Allah razı olsun. Tez zamanda diğer masumlarla birlikte özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum.

Yine bu davaları haberleştirdiği için bu kanlı örgütün intikam kini sebebiyle özgürlüğünden mahrum kalmış bütün meslektaşlarımın da tez zamanda özgürlüklerine kavuşmalarını dilerim.

Rüzgar gülü olmak iyi değildir. Rüzgar bazen hiç esmez öylece kalırsın. Bazen fırtına kopar ne yana döneceğini bilmezsin.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin