YORUM | MAHMUT AKPINAR
Erdoğan sadece iktidarı değil, devletin açık/örtülü tüm aygıtlarını, imkanlarını denetimi altına aldı. Daha önce TSK, MİT bünyesinde “devlet namına” kullanılan güdümlü gazetecileri, siyasetçileri, etki elemanlarını artık şahsi ikbali için rahatlıkla kullanıyor. Piyasada derin, karmaşık angajmanları olan veya kendi hesabına devşirdiği farklı profillerde kimseleri piyonlar gibi piyasaya sürüyor ve kendince siyasi tasarım yapıyor.
Erdoğan, Millet İttifakında yer alan partilere alternatif olabilecek, onlara zarar verecek, güdümlü partiler ve liderler üretiyor. Bence ta baştan Muharrrem İnce ile anlaşması vardı. Zurnanın zırt dediği yerde İnce rolünü oynadı ve daha seçim gecesinin başında “Adam kazandı” deyip başkanlığı Erdoğan’a ikram etti. Sonra ortadan kayboldu. Kurduğu parti ile güya Erdoğan’a da muhalefet ediyor, ama asıl zararı CHP’ye veriyor, zira oradan oy çalıyor. Tansu Çiller’i, yeni kurulan sağ partilere alternatif olsun, onlara gidecek oyların önünü kessin diye piyasaya sürdü. Başbakanlık yapmış, yaşı kemale ermiş Çiller’in Erdoğan istedi diye kendini madara etmesi anlaşılır değil. Ama Erdoğan kerli ferli kişileri önce imkanlara boğup, kendisine mahkum edip, sonra kullanmayı başarıyor. Muhtemelen Çiller’in de bazı diyet borçları var. Şimdilerde HDP’den oy alabilecek muhafazakar Kürtçü bir parti geliyor. HDP’de siyaset yapan, hapse de giren Kars eski belediye başkanı Ayhan Bilgen, İslamcı kökenlere sahip, bir dönem Milli Görüş’le yolları kesişmiş bir isim. Son zamanlarda sanki Erdoğan lehine HDP’den oy devşirme talimatı almış gibi davranıyor. Belki de tahliyesi mukabili anlaşmaya zorlandı. Erdoğan bu tür şantajlara sıkça başvuruyor. Kurulan bu partiler ve liderler muhaliflerinden ne çalsa kardır diye düşünüyor olmalı.
Millet İttifakı başkan adayını yıprattırmamak için ısrarla bir isim ortaya koymuyor ve bu durum Erdoğan’ı geriyor. Çok defa meydan okudu, tahrik etti, ama onlar dolmuşa binmediler. Fakat Erdoğan muhtemel adayları yıpratma sürecini çoktan başlattı. Muhtemel adaylardan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı, iktidar imkanlarıyla çalıştırmamak ve yıpratmak için elinden geleni arkaya koymuyor.
Son operasyonel çıkışı Ümit Özdağ yaptı. Özdağ önce İYİ Parti’de maraza çıkarmaya çalıştı lakin başaramadı. Sonra Zafer Partisi’ni kurdu. Damdan düşer gibi Mansur Yavaş’ı “Partisinin ve ülkücü camianın başkan adayı!” olarak ortaya atması hayra alamet değil. Zira Mansur Yavaş bütün anketlerde adaylık için en şanslı siyasetçi olarak öne çıkıyor. Eski MHP’li, milliyetçi olduğu düşünülen Özdağ güya Mansur Yavaş lehine konuşuyor gibi yapıp onun yıpranma sürecini başlattı. Umarım Mansur Yavaş sükunetiyle, siyasi tecrübesiyle bu tezgaha gelmez. Ama Özdağ argo tabirle ‘tersten tıraş’ yapıyor, sağ gösterip sol vuruyor. Adını erken ortaya atıp yıpranma sürecini başlatması bir yana, faşizan söylemleri, derin, şaibeli tarafları olan bir siyasetçinin Yavaş’ı sahiplenmesi sadece sorgulanmasını artırır.
AKP’nin seçimi almak için yaptığı düzenlemeler ve bu tür salvolar gösteriyor ki Erdoğan seçim sürecini başlattı. Ortam ısınıyor. Türkiye Erdoğan’ın söylemlerinin aksine zamanında seçime gitmeyecek. Erdoğan elindeki kartları açıp kozları oynadıktan ve sonuçlarını alacağını düşündüğü, kendini hazır hissettiği anda seçime gidecek.
Peki Erdoğan’ı alt edebilecek bir başkanın profili, özellikleri nasıl olmalı?
Erdoğan ülkeyi çok gerdi, politize etti, halkı kutuplaştırdı. Kanaatimce ideolojik yönü önde olmayan, kucaklayıcı, kuşatıcı, ülkeyi normalleştirecek ama aynı zamanda karizması olan bir başkan adayı lazım ülkeye. Bana sorarsanız karizmatik, bireysel özellikleri önde bir lideri tercih etmem. Ülkeye uzlaşmacı, uyumlu, ekip çalışmasına müsait, demokrasiye ve hukuka inanan, mütevazı bir lider lazım. Ama maalesef Türk toplumu kadroya, ekibe, uzmanlığa, programa bakmıyor, lidere odaklanıyor. Oysa bu tür liderler uzunca süre kalınca kolayca otoriterleşiyor. Erdoğan’ın ebedi kalacakmış gibi uhdesinde topladığı muazzam ve sorumsuz yetki artık her gelenin ağzını sulandıracak. Ülkenin önceliği ve ihtiyacı buna tedbir almak, hesap veren, hukuka uyan, demokratik yönetime geçmek. Başkan seçilecek kimse her şeyden önce bunları yapmaya aday olmalı.
Başkan adayının Kürtlerin desteğini alabilmesi önemli. Zira Kürt oyları yine anahtar konumunda olacak. Öte yandan muhafazakarların endişe etmeyeceği biri olmalı ki AKP’den oy çalabilsin. Katı laikçi veya ideolojik Kemalist bir aday muhafazakar, dindar seçmene Tek Parti CHP’sini ve laikçileri hatırlatır.
Mansur Yavaş eski MHP’li, ülkücü. Aday olması durumunda AKP-MHP ittifakından, milliyetçilerden, muhafazakarlardan en fazla oy alma potansiyelindeki lider. Başarılı bir belediye başkanı, bir bagajı, kirli yanı görünmüyor. Bu yönleri önemli bir avantaj. Ama Mansur Yavaş’ın ülkücü kökleri aynı zamanda Kürtler, sol ve liberal kesimler için endişe sebebi. Zira ülkücüler özgürlükçü değil, devletçidir. Çeteleşmeye, Ergenekon türü derin, kirli yapılarla bağ kurmaya yatkındır. Makul ve dengeli bir profil çizse de Kürtlerin Mansur Yavaş’a rezervi var. Demokrat solcular ve liberaller uzun vadede Yavaş’tan bir Bahçeli çıkmayacağından emin olamıyorlar. Maalesef Mansur Yavaş’ta demokrat, özgürlükçü kesimlerin endişelerini giderecek tutum ve taahhütler göremiyoruz.
Bir diğer iddialı aday adayı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. İmamoğlu ulusçu Kemalist duruş yanında Kürtlere sürekli sıcak mesajlar veriyor. Muhafazakarlara karşı din düşmanı olmadığını ispat gayretinde. Soyadını avantaja çevirmeye çalışıyor. Ama CHP’ye karşı hem Kürtlerin hem muhafazakarların tavrı vardır. Öte yandan liberaller, demokratlar, azınlıklar da CHP’yi devletçi ve güvenilmez bulur.
Adı anılan adaylardan birisi de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu. Kemal Bey ezilmiş, ötekileştirilmiş kesimden gelen bir lider olarak CHP’nin eski görünümünü değiştirmeye, partiyi daha demokrat, çoğulcu hale getirmeye çalışıyor. Hatta zaman zaman “Valla billa din düşmanı değiliz!” demeye kadar varıyorlar. Ama sonuçta herkes Kılıçdaroğlu’na rağmen CHP içinde derin, tahammülsüz, ulusalcı güçlü bir damar olduğunu biliyor. CHP’nin eski kodlarının yeniden hortlayabileceği kaygısı herkesin aklında duruyor.
Şahsi görüşüme göre Kılıçdaroğlu’nun Dersimli, Alevi, Zaza geçmişi Türkiye için büyük şans. Keşke başkan olsa diye temenni ediyorum. Kılıçdaroğlu bu profiliyle ülkede kronikleşmiş Alevi-Sünni, laik-dindar, Kürt-Türk gerilimine çözüm üretebilecek, bu sorunları yumuşatabilecek profilde bir lider. Ayrıca mütevazı kişiliği, kirli ve akçalı ilişkilerinin olmaması önemli. Ama başkan olmak için yüzde 50 artı 1 oy gerekiyor ve maalesef Türk toplumun 3’te 2’si Alevi’ye, Kürde, CHP’ye olumsuz bakıyor. Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nun sonuca varma ihtimali zayıf. Ekonomik sebeplerle Erdoğan’a ders vermek isteyen dindarlar, muhafazakarlar CHP ve Kılıçdaroğlu söz konusu olunca son anda karar değiştirebilir.
Terslik şurda; iktidar kaçıncı sahte partisini kurdu, muhalefette ise seçim yaparken bize sunulan üç potansiyel kemalist aday arasından hangisini seçsek diye kendimizi zorluyoruz. Koskoca dünyada bize sunulan üç seçenek var. Kılıçdaroğlu hep kaybetmiş bir seçenek, diğerleri fazla sorgulamadığımız ama hdp nin desteği ile kazanmış olmalarından dolayı ümit bağlanan başkanlar. Ne ilginçtir ki belediyeleri hdp sayesinde kazanan bu başkanlar insanların umudu olmaktadır. Ancak ne tuhaf ki sanki hdp hayatlarına hiç girmemiş gibi davranmaktadırlar. Başkanlıklarını hdp ye borçlu iken sanki hdp diye bir parti yokmuş gibi davranmaktadırlar. Bu oyunlardan bıktım artık. Tayyip zaferi kurdu, milliyetçilerden, suriye düşmanlığı üzerinden oy kapsın diye. Sanki suriyeli meselesini kendisi yüzünden olmamış gibi. Sonra muharreme parti kurdurdu chp den oy çalsın diye. Chp nin cumhurbaşkanı gösterdiği aday chp den adam çalmaya çalışan tayyip hesabına çalışan biri çıktı. Chp nin çıkardığı aday bu kadar olur. Demek kazayla muharrem başkanlığı kazansaydı türkiyenin başı olarak tayyipe hizmet etmeye devam edecekti. Bu da chp nin ufkunu gösteren bir belge gibidir. Tansuyu 28 şubatı hatırlatmak için kuruyor. Muhalefet ne yapıyor bu arada? 3600 ek göstergeden bahsediyor. Gazetelerde yazan ekonomi haberlerini papağan gibi kürsüden salı günü tekrarlıyorlar. Bizde anlıyoruz ki bunlar muhalefet yapıyor. Türkiye neden sadece kılıçdaroğlu, ekrem, mansura mahkum oluyor ki? Neden sanki futbol takımındaki sayılı oyuncuları oyun dağılımı kurmaya çalışıyor gibi kendimizi zorluyoruz. İnsanlar ne kadar zorlandıklarını farkında mı? Sanki bir araba alacağız 3 modelden birine karar vereceğiz. Birisini beğeniyoruz ama vitesi otomatik değil, diğerini beğeniyoruz ama mazotlu değil, öteki çok güzel ama koltukları biraz dar. Önümüzdeki en büyük gerçek ortada duruyor. Hdp sayesinde kazanıldı. Ve hdp görmezden geliniyor. Bu emirler kimden geliyor? Hdp yi yokmuş gibi davranacaksınız emrini kim veriyor? Başkanlıkları hdp sayesinde alırken iyiydi ama. Peki yarın ben bunlara oy versem beni de hdp ye yaptıkları gibi görmezden gelmeyeceklerinin garantisi var mı? Adamlar hdp yi diri diri gömdüler. Oy alırken iyiydi. Demediler ki biz hdp nin oyunu istemeyiz. Demediler ki biz pkk nın oyunu istemeyiz. Hepsi pkk nın oyu sayesinde başkan oldu. Bu gerçeği ancak kendileri temizleyebilirler. Hdp yi kabul ederek temizleyebilirler. Oh ne güzel ya şu işe bak. Neresinden tutsan dökülüyor. Zaten bu döküntüler yüzünden ve gerçek bir muhalefet çıkmadığından bu rejim değişmeyecek. Tayyip gidecek yerine biraz makyajlısı yani güçlendirilmiş parlamenteri gelecek. Türklere tek vaad ettikleri bu. Ben başka birşey vaad ettiklerini duymadım. Birde gübreyi bedava yapacaklarını vaad edebilirler. Bunlara inanalara şaşıyorum. Bunların hepsi yapmacık davranıyor. Bunlar halka hitap ediyormuş gibi yapıyorlar ama aslında rejime göbekten bağlılar. Rejimin askeri olarak davrandıkları için muhalefeti sadece tayyipin ekonomisi üzerinden yapıyorlar. Yani faiz diyorlar, enflasyon diyorlar. Sanki onlar demese biz faizi, enflasyonu anlamayacağız. Hdp farklı mı? Değil. Onun türk partilerinden hiç farkı yok. Aynı şeyleri söylüyor. Kürtçe faiz, enflasyondan bahsediyor. Birde demokratik barış diye bir türlü manasını anlamadığım birşey söylüyor. Mesela faik öztrak ısrarla suçlunun adresini gösteriyor. Şuçlu recep tayyip erdoğan diyor birkaç kere tekrar ederek. Yani meseleyi tayyipe indirgeyerek yani bir şahsa indirgiyerek ekonomik krizden sorumlu olan rejimini korumaktadır. Rejime hiçbir eleştiri getirmezler. Rejim türkleri sıkı takibe almakta ve dünyadan koparmaktadır. Faik buna eleştiri getirmez. İlginçtir hdp de bu konularda yani muhaberat rejimine eleştiri getirmez. Sadece tayyipin şahsını öne sürerler. Sürsünler o ayrı konu ama yeni rejimi kontrol altına almak asıl amaçları. Yeni bir muhalif parti kurulmuyır çünkü gerçek mıhalefet gerçekten muhalefet yapmaya başlarsa yökü eleştirecek, mgk yı, diyaneti eleştirecek. Siz chp nin hiç diyaneti eleştirdiğini duydunuz mu? Benimki sadece dıştan gözlem. İç dünyalarını bilmem. Ama siz bunlara açıklık getirdiklerini duydunuz mu? Tam onların istediği noktada herşey. Hep onları konuşuyoruz. Çünkü onlara mahkumuz. Onlarda bunun farkında. Rahatlar çünkü gerçek muhalefet yok. Arabeskçiler müslümcü, ferdici, orhancı diye ayrıldıkları gibi türkiyede ekremciler, mansurcular, kemalciler diye ayrıldılar. Kürtler sayesinde gelenler görmemiş gibi davranarak kürtleri dışlıyorlar. Sanki onlarca yıl bu parti mecliste değilmiş gibi. Birde pkk ile bir olmayız diye yalandan numara yapmasınlar. Hepsi 15 temmuzda aynı dili kullandılar. Türkler 15 temmuzu ne kadar sorguladıysa kürtlerde aynı miktarda sorguladılar. Eşit yani. Demek ki sınır koyunca türkler de kürtler de aynı sınırda durabiliyorlar. Bunların kavgası sınıftaki iki ayrıcalıklı çocuğun kavgası gibidir. Yani kılıçdaroğlunun ikinci yolu ile hdp nin üçüncü yolu ayrı yollar gibi görünsede bunlar aralarında sıkı bağlar içinde hareket ederken, düşmanlık edilecekse düşmanlık, seçimlerdeki gibi dostluk edilecekse dostluk yaparak kontrolü ellerinden bırakmazlar. Gerçek karakterler olmadığı için film senaryosundaki oyuncuları izler gibi izleyeceğiz, umut bağlayacağız. Ama kimse farkında değil mi körler sağırlar gibi bir diyalog var. Kimseye hiçbir vaat vermiyorlar. Mesela örnek olarak rejim çok değişti karanlıklaştı. Kılıçdaroğlu ne vaad ediyor. Herkes eline bir kağıt kalem alsa vaadlerini yazabilirmi?
İÇİMİ HARİKA BİR ŞEKİLDE YAZIYA DÖKMüşsunuz
LAKİN
İçimdeki peki aday kim olsun sorusuna cevap yazmamışsınız….