TÜSİAD’ın son çıkışı ne anlama geliyor?
HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ
Enflasyondan kaçan dolar alıyor. 31 Aralık 2018 tarihi itibarıyla 148 milyar dolar olan döviz tevdiat hesapları 29 Mart’ta 182 milyar dolar mertebesine yükseldi.
Türkiye’de işadamı, esnaf, çiftçi, memur varsa tasarrufunu dolara çevirdi. Banka hesaplarında döviz tutarı 34 milyar dolar arttı.
KUR ŞOKUNDAN SONRA REKOR KIRILIYOR
Geçen sene ağustos ayında kur şokunun akabinde 7 Eylül 2018’de döviz hesapları 174 milyar dolara çıkmıştı.
6 ay geçmeden Cumhuriyet tarihinin rekoru 182 milyar dolara çıktı. Ekonomi 2001 krizinde bile bu kadar dolarize olmamıştı. Tam bir dolara hücum devri…
MERKEZ BANKASI SATTI, ONLAR ALDI
Bu arada Merkez Bankası’nın (TCMB) net rezervi 34 milyar dolardan 21 milyar dolara geriledi. TCMB satarken vatandaş dolar satın aldı. Neyse ki vatandaş TCMB kadar basiretsiz değil.
Hükümetin talimatı ile 31 Mart Mahallî İdareler Seçimi’ne kadar doları 5,50 TL’nin altında tutmak için akıntıya kürek çeken Merkez Bankası’nın göremediğini vatandaş gördü ve dolar birikimini artırdı.
O BORÇLARI ÖDEMEK MÜMKÜN DEĞİL
Herkes şunun farkında: Türkiye’nin 220 milyar dolar döviz borcunu mevcut kriz şartlarında ve bütçe açığı ile temin etmesi mümkün değil.
Dolayısıyla enflasyon yüzde 20 civarında seyrederken kim niye TL’de dursun ki!
Şirketler ya da şahıslar kendince parasını muhafaza etmenin yollarını arıyor. Döviz alanların ne kadar isabetli karar verdiğinin delili yine dolar/TL grafiğinde saklı.
Doların mütemadiyen yükselen grafiği, TL’de kalanların yandığının resmi.
TÜSİAD BAŞKANI ÇOK ŞAŞIRTTI
Vatandaşın dolar alırken ne kadar isabetli karar verdiğini teyit eden yeni bir teklif ortaya atıldı.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) çiçeği burnunda başkanı Simone Kaslowski, birikmiş döviz borçlarına çözüm bulunmasının şart olduğunu söyledi.
Hükümete “acilen harekete geçin” mesajı veren Kaslowski’nin teklifi hayli tartışmalı.
Teklife göre döviz borçları banka bilançolarından çıkarılmalı ve bankalar bu krediler için munzam karşılık ayırma mükellefiyetinden kurtarılmalı.
BORÇ KAMUYA GEÇECEK
Kaslowski bir başka ifadeyle, “Devlet, bankalara Hazine kâğıdı versin ve dolaylı olarak 220 milyar dolar borcu üstlensin.” demek istiyor.
Teklifin kabul edilmesi halinde bankalar borçlar karşılığında Hazine kâğıtlarını teminat olarak gösterip yeni kredi alma yollarına bakacak. O kredilerle borçlu şirketlerin tulumbasına can suyu verilecek.
Kâğıt üstünde mükemmel gibi görünüyor! Oysa böyle bir plan 220 milyar dolar borcu vatandaşın sırtına yıkmak demektir. Vatandaşa mı sordunuz o borçları alırken?
YABANCI ALACAK İÇİN KAPIYA DAYANDI
“Döviz borçlar şirketlere ait olsa da eninde sonunda devletin önüne gelir.” derken bugünleri kastetmiştim. “Ucuz ve bol para devri bitti, toparlanın.” ikazlarımıza gülüp geçtiler. Herkes rantın sağladığı konfordan memnundu.
Memleket krizde ve şirketler döviz borcundaki artışı karşılayacak iktisadi bir faaliyet ikliminden mahrum. Üstelik elde avuçta kalan son tasarruflar yüksek faiz ve enflasyon dişlileri arasında öğütülüyor.
Yabancılar da parasını istiyor. Patronlar kulübü de borçların kamulaştırılmasını teklif ediyor. Hazine’de böylesine yüksek tutarlı bir borcu üstlenecek bir nakit fazlalığı olmadığı gibi Hazine geçen seneye kıyasla yüzde 60-70 daha fazla faiz ödeyerek borç bulabiliyor.
FAİZLER YÜZDE 70’E FIRLAR
Böyle bir teklifin kabul edileceğine ihtimal vermiyorum. Hazine’nin ilacı olsa başına sürecek.
Şayet kabul edilirse kamunun borcu milli gelirin yüzde 70-80’ine tırmanır ki böyle bir tabloda Hazine faizleri yüzde 50-60’a fırlar.
31 Mart’tan bugüne kaybettiği halde İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerinin mazbatalarının verilmemesi için ipe un seren Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi sürüklediği kriz şartları daha da ağırlaşacak.
Sandıktan çıkan mesajı zerre kadar anlamadığı gibi, neticeleri kendine yontacak kadar manipüle edebildi.
HUKUK ELDEN GİTMEDEN SÖYLEYECEKTİNİZ
Patronlar Kulübü’nün başkanı Kaslowski, yatırım için demokrasi ve hukukun en önemli kriter olduğunun altını çizmiş çizmesine de bu düsturu “Lütfen borçlarımızı üstlenin!” diye yalvarırken hatırlıyor.
Böylesine ezik bir halde söylenen ideal beyanları kimse dinlemez.
Hukuk elden giderken, sadece Bank Asya’ya para yatırdığı için binlerce kadın-erkek tutuklanırken, Koza İpek ve Boydak gibi binden fazla şirkete el konulurken sessiz kaldıkları için bugün TÜSİAD’ın “hukuk ve demokrasi” havariliğine soyunması hiç inandırıcı değil.
Keşke vaktinde tek adam tehlikesine karşı set çekebilselerdi.
Söylediklerinin Erdoğan tarafından kale alınma ihtimali olmadığı gibi batıda da artık itibarları zedelendi. Hukuk elden giderken seyirci kalan TÜSİAD’ın Avrupa Birliği ve ABD nezdinde de ağırlığı kalmadı.
MUHALEFET KAZANDIĞINI KAYBEDECEK KADAR ACİZ
Geçti Bor’un pazarı. Üstelik Erdoğan’ın şu anda döviz borcu ile dibe batanları düşünecek halde değil.
İstanbul ve Ankara’yı hile ve yalanlarla masada kazanabileceğine olan inancı arttı. Muhalefetin bildik ezikliği ve dirayetsizliği sayesinde sandıkta kaybettiği iki büyükşehirde her geçen gün yeni mevzi kazanıyor.
Milli İrade de Yüksek Seçim Kurulu da elinde oyuncak.
Yabancılar geçen hafta 1,4 milyar dolara tekabül eden hisse senedi ve tahvili sattı, çıktı. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) batık kredileri talip. Borcunu ödeyemeyen şirketler yarı yarıya ucuza el değiştirecek.
İSTANBUL’U BIRAKMAYACAK, ÇÜNKÜ…
Erdoğan da o arada oğlu Bilal’in Okçular Vakfı’nın, saltanatının ilk senesinde şampiyon olmak üzere sahaya sürülmüş Başakşehir Spor’un, 60 bin AKP’li bankamatik memurunun, metrekare fiyatı 15 bin doları bulan kupon arazilerin teminatı olan İstanbul’u sandığa rağmen cebren ele geçirmeye bakacak.
Dolar hesapları ile Erdoğan’ın sinsi hesapları arasında öyle kuvvetli bir bağ var ki hâlâ TL’de kalan varsa vay haline…