HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN – WASHINGTON Tr724
Konuya bir soru ile giriş yapalım: Başkan Trump’ın ‘en kısa sürede Suriye’den çekiliyoruz” açıklamasını ne zaman yaptığını hatırlayanınız var mı ?
Muhtemelen ‘sahi ya, 8 ay önce çekileceklerini açıklamışlardı’ diyeceksiniz.
Peki ABD Suriye’den çekildi mi ?
Hayır.
Bu hatırlatmayı yapmamın nedeni Osaka’da yapılan Trump-Erdoğan görüşmesi sonrası Erdoğan rejiminin yansıttığı toz pembe tablo.
Malum olduğu üzere Japonya’da yapılan G-20 Zirvesi sırasında Erdoğan ile Trump görüşmüş, Trump kameralar önünde hakaret mi iltifat mı olduğu net olmayan ifadeler kullanmış, ikili toplantılarda ise S-400 konusunda ‘Erdoğan’ın beklentisinin de ötesinde pozitif’ bir tavır sergilemişti.
Gerçi Trump resmi olarak “S-400 ambargosu olmayacak” demedi ama Erdoğan ve beraberinde götürdüğü 30 yayın yönetmeni-yazar “Trump ambargo olmayacağına garanti verdi” diye aktardı.
Hal böyle olunca da Erdoğan hayli moralli döndü. Sorun çözülmemiş olsa da Erdoğan’ın ‘zaman kazandığı’ ortada.
Peki gerçekte S-400 sorunu çözüldü mü? ABD ambargo uygulamayacak mı?
Trump’ın açıklamalarını yorumlattığım bir uzman ilginç bir benzetme yaptı: “ Başkan Trump’ın açıklamalarını Susurluk ayranı gibi görmek lazım. Köpüğü sönünce geriye ne kalıyor ona bakılmalı”
Gerçekten de Trump ilginç bir kişilik.
Öngörülmesi mümkün değil. Suriye’den çekilmek gibi hayati öneme sahip kararları kimseye sormadan danışmadan üstelik de yazılı politikalara aykırı bir şekilde twitterdan açıklayabiliyor.
Kendi partisine mensup senatörlerden bile tepki gelince ‘ben öyle dedim ama zaman vermedim’ deyip hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam edebiliyor.
Çalışma arkadaşları ile olan ilişkileri de öyle. Kameralar önünde övdüğü bakanları bir tweet mesajı ile kovabiliyor.
S-400 meselesinde de durum biraz böyle. Trump ‘durum biraz karışık’ deyip Obama’yı suçlasa da ABD Başkentinde politika değişikliği gözükmüyor.
Nitekim Erdoğan Trump görüşmesine dair Beyaz Saray’dan yapılan ilk açıklamada politika değişikliğine dair bir işaret yoktu.
Washington’un nabzını aktarması açısından kritik öneme sahip açıklamalar ise Pazartesi günü geldi. Aynı zamanda Trump’ın yakın arkadaşı ve destekçisi olan Senatör Lindsey Graham ‘ambargo iptali’ yönündeki yorumları ‘imkansız’ olarak tanımladı.
Geçtiğimiz haftasonu Türkiye’de olan Graham (Çok sık Türkiye’ye giden ve Erdoğan ile Trump arasında bir nevi kanal olan bir isimden bahsediyoruz) Türkiye’nin S-400 alması halinde ABD yasalarının ambargo koymayı şart koştuğunu, bunun alternatifinin olmadığını söyledi.
Bu köşede defaatla anlattım: halen ABD Başkentinde Erdoğan’ın iş yapabildiği tek kişi başkan Trump. Ne Kongre ne de Pentagon ne de diğer güç merkezleri Erdoğan’a yeşil ışık yakmıyor.
Erdoğan’da Trump’ı memnun etmek için ‘kesenin ağzını’ sonuna kadar açmış halde. Hatta son aylarda Erdoğan’ın yakın ekibinden bazı isimler Ankara ile Washington arasında mekik dokudu. Yeni lobi şirketleri ile anlaşıldı.
Onlar da bol sıfırlı dolarlarla dolu çekler yazıyorlar.
Erdoğan Trump’ın kalbine giden yolun paradan geçtiğini bildiği için sürekli “iki ülke arasındaki ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkaracağız” diyor.
Bu bir nevi ‘havuç’ politikası.
Zira Trump’ın temel politikalarından birisi bu: yani “benimle ticaret yap, bana para kazandır, ne yaptığın hatta konsoloslukta gazeteci kesmen bile beni ilgilendirmez”
Mevcut Türk Amerikan ticaret hacminin 20 milyar dolar olduğunu düşünürseniz Türkiye’nin ağır ekonomik krizde 50 milyar dolarlık ne alacağı sorusu cevapsız kalıyor.
Öte yandan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Eliot Engel’de yazılı açıklama ile Erdoğan’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Tıpkı Graham gibi Engel’de Kongre kanunlarını hatırlattı.
Uzun lafın kısası şu:
Erdoğan’ın “Trump’a oynama-Trumpla yürüme” politikası kısa vadede sonuç vermiş gözüküyor. Trump görece yumuşak ifadelerle Erdoğan’a zaman kazandırdı.
Ancak sorun ortada duruyor.
Trump ABD Başkanı da olsa ABD Kongresi’nden geçmiş yasalar var ve bu yasalar Trump’ı da bağlıyor. Yani Trump’ın ambargoyu iptal etme yetkisi yok.
Ancak CAATSA yasasında ABD Başkanına ‘180 gün erteleme’ yetkisi tanınıyor. Gerçi o yetki de şarta bağlı ama sonuçta Erdoğan ve ekibinin tüm oyun planı bu yetkiyi kullandırmaya yönelik.
Yani Erdoğan S-400’ü alacak ancak Trump’ın elini de güçlendirecek bir takım adımlar atarak CAATSA yasalarını 180 gün erteletmeye çalışacak.
Bunu yapabilir mi?
Trump’ın bunu yapma yetkisi var. Eğer Erdoğan Trump’ı memnun edecek bir takım ‘havuç’lar uzatmışsa-uzatırsa neden olmasın.
Özetle Erdoğan çözemeyeceği sorunu öteleyerek zaman kazanmaya çalışıyor. Erdoğan’ın diğer hedefi ise Trump’ı Türkiye’ye götürebilmek.
Ancak Trump’a 180 gün erteleme yetkisini kullandırmak zaten krizde olan Türk ekonomisine çok pahalıya patlayacak.
******
‘Ergenekon yokmuş’ Peki şimdi ne olacak?