Erdoğan’ın ‘kucağa oturtulduğu’ gün

TARIK TOROS | YORUM 

17-25 Aralık Rüşvet Yolsuzlukla Mücadele Haftası, herkese kutlu olsun!

Hatırlatalım; bu hafta, 2014’te bizzat MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından ilan edildi ve sadece o yıl idrak edilebildi.

“Ülkeye kötülük yapmak için profesyonel bir ekip getirseniz, bunların yaptıklarını görünce şapka çıkarır.” tespitini çokça kullandım.

Bu yıl, şöyle bir ilave yaptım: “Bir despot, kendine muhalefet etsin diye profesyonel bir ekip getirse, mevcut Türkiye muhalefetinin eline su dökemez.”

***

17/25 Aralık komplo değil suçüstüdür.

Darbe değil iktidar sahiplerinin siyaseten sonudur.

Kodese düşmeden hayatta kalmaya çalışıyorlar, yaptıklarının çerçevesi bu.

***

17/25 Aralık rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlığın suç olmaktan çıkmasıdır.

Buna teşne olmayanların devletten temizlenmesidir.

Gelgelelim, 10 yıl sonra içinden çıkamayacakları bir belayla başbaşalar.

“Yesinler birbirlerini!” diyecek kadar vahşi değilim.

***

Rejim 10 yılda şu 5 şeyi başarıyla hayata geçirdi:

  1. Yargıçlar ve savcılar “verdikleri kararlar yüzünden” tutuklanarak Polis Devleti tesis edildi.
  2. Muhaberat Devleti, Abdullah Gül gibi mevcut unsurların onayıyla yasal zemine kavuştu.
  3. Medya ustaca dönüştürülüp ehlileştirildi.
  4. Saray Muhalefeti’ dizayn edildi, partilerdeki ayrık otları temizlendi.
  5. Kendine özgü dinamikleri olan antidemokratik Tek Parti Seçim Sistemi oturtuldu.

***

17/25 bizzat aktörlerince de teyit edilmiştir:

-Dosyamda ne varsa doğrudur. Kendimi ayırmak istedim orada, ama gücüm yetmedi. Döverler, öldürürler beni, bilmem ne yaparlar. Beni o hırsız çuvalına koymayın. (Erdoğan Bayraktar, 29 Ağustos 2021)

***

Sadece Bayraktar mı?

CHP’nin avukatları, Şubat 2020’de “sıfırlama tapelerinin gerçekliğini” mahkemede kanıtladılar. Parasını Ankara’nın ödediği Halkbank avukatları, bankanın genel müdürü Süleyman Aslan’ın Reza Zarrab’dan rüşvet aldığını New York mahkemesinde teyit ettiler.

***

17/25’in atlatılabilmesi için tek başına AKP tabanının ikna edilmesi yetmiyordu. Karşı mahalle de ustaca susturuldu ve iktidarla ateşkes imzaladı.

Ve şu görüş hakim oldu: “Dosya doğru olsa bile devlet içindeki bir grup iktidarı bununla dizayn etmeye kalktı, bunu onaylayamazdık.”

Sonrası çorap söküğü gibi geldi: 17/25’in fatura edildiği Cemaat’in devlet ve toplum düzeninden sökülüp atılması için Erdoğan ile işbirliği yaptılar. 

Erdoğan da bunu yetki ve güç alanını genişletmek için sonuna kadar kullandı.

15 Temmuz 2016’dan sonraki yargılamalarda “Cemaat’le ilişki kesme miladı” olarak 17/25’in belirlenmesi bundandır.

***

17/25 Aralık Türkiye’nin itibarının beş paralık edilmesidir.

Boğazına kadar rüşvet, yolsuzluk ve kara para pisliğine batmış olan Erdoğan, bir numaralı ulusal güvenlik sorunudur.

Dünya, 10 yıldır Erdoğan ve ailesine bununla şantaj yapıyor ve her defasında sonuç alıyor. Misal, Reza Zarrab davası nedeniyle ödül alan FBI yetkilisinin açıklamasını hiç unutmam: “Zarrab davası başlangıç; Türk ve İran devletinin üst düzey yetkilisi birçok kişi bu yolsuzluğa bulaştı.”

***

Misal 2:

Türkiye Kasım 2015’te hava sahasını ihlal ettikleri gerekçesiyle bir Rus jetini düşürdü. Türkiye liderliği, beylik laflarla “Yine olsa yine yaparız, özür filan demeyiz” diye kestirip attı.

Çok değil günler sonra Moskova, Erdoğan ailesinin Suriye ve Irak’tan çalınan petrolün en büyük alıcısı olduğunu açıkladı, Rus TV kanalları petrolün nasıl taşındığını uydu fotoğrafları ve krokilerle anlatmaya başladı.

Erdoğan özür diledi dilemesine ama Putin için artık bu tek başına yeterli değildi.

Milyar dolarlık S-400 anlaşması, bugüne kadar ödenen en büyük kan parasıdır.

***

Misal 3:

Türkiye’nin Suriye harekatı ABD’nin canını sıkınca, Ekim 2019’da ABD Kongresi, Erdoğan’ın mal varlığının araştırılmasına karar verdi. Ankara, derhal geri adım attı ve Suriye’de ateşkes ilan edildi.

Tasarı donduruldu.

***

Saray Muhalefeti, bilmiyor mu bunu. Biliyor elbette. Fakat size böyle söylemiyorlar.

Çalıyor ama çalışıyorlar öyle mi?

Ali Yeşildağ ne güzel söylemiş: “Tayyip abinin en büyük özelliği, paranızı çalar sonra size kendini alkışlatır.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

17 YORUMLAR

    • Ne o! ısırılınca adamın canı acımış. napsın İRECEP. sakin ol hele bi. senin altın kuru sanki. altınının onsu kaç usd oldu! birikimler artıyor dimi İRECEP.

  1. Milli İstihbarat Teşkilatı’ndaki (MİT) görevlerinden dolayı Hakan Fidan’ı ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası Beratı’ ödüllendirilmesi İngiltere Gizli İstihbarat Teşkilatı (MI6) Başkanı Richard Moore kutladı.

  2. Daha önce çokmu masumdu
    Çok baba laflar bunlar

    Adamın hayatı hep kucakta geçmiş,

    1990 BOP anlaşması var Baykal ile birlikte dimi

    Hatta Metin Yüksel suikastı ne olacak? 80 öncesi
    neyse size fazla yazmaya gerek yok

  3. Yav o ne biçim başlık. mecazi kastettiniz ama yakın anlam tr724 e yakışmamış. Köpek havlar ısırır ama sen ne havlayabilir ne ısırabilirsin.

  4. Muhalefet Cemaati bitirme önceliği olduğundan AKP ye destek vermiştir. Bu uğurda türbana bile karışmamış, laiklik ve irtica gibi değerleri kullanmaz olmuştur. Sahnede iki türbanlı vardı. Muhalefet geri çekildi. Cumhuriyetin değerleri umurunda değildi. AKP nin ahlaksızlık yönünden aldığı darbeyi Cemaate vermeyi tercih etti. Halbuki Devlet tepki vermişti. Devleti bile yok saydılar. Devlet yoktu cemaat vardı. Adeta Devleti geri çektiler ve sahneyi kendi istedikleri gibi kurdular. Devletin olağan tepkisini yok saymış meseleyi cemaat ile AKP nin kavgasına indirgemiştir. En büyük hata buradadır. Devlet bir tepki veriyor ve hırsızlığı ortaya çıkarıyor. En doğal vazifesini yapan Devleti muhalefet kabul etmiyor ve operasyonu Cemaat yaptı diyor. İnsanların cemaat yönünden ortak yönleri olabilir ama cemaat yaptı demek bir aldatmadır. İnsanlar Devlet görevlerini yerine getiriyorlarsa bunu cemaat yaptı demezsin, Devlet yaptı dersin. Burada Devlet yok sayılmaktadır. Muhalefet Devleti yok saymıştır. Hatta Devletin yerine Cemaati koymuştur. Yani insanlar anayasal görevlerini yaparken muhalefet anayasal görevleri yok saymıştır. Devlet yerine cemaati koyarak sanki Devletin ele geçirildiğini söylemiştir. Devlet yerine cemaat konduğu için artık Devlete rahatlıkla operasyon çekebilirlerdi. Hırsızlar istediklerini yapıyorlardı. Devlete istediklerini yapıyorlardı. Hukuktan kurtulmuşlardı. Artık çok rahat hareket ediyorlardı. Devlet yoktu. Anayasal görevini yapacak insan yoktu. Görevini yapan f.tö oluyordu. Devleti f.tö ile eşleştirip yok ettiler. İnsanlar Devletsizliğin ne olduğunu bilmiyorlar. Anayasalarda belirtilen maddeler ile kavgayı düşmanla kavga ediyormuş gibi algılayabiliyor. Devlet cumhuriyetin değerlerini de içeriyordu ama Devleti cemaate verdiklerinden cumhuriyet değerlerinden bile muhalefet kaç yıldır bahsetmiyor. Sahneyi sanki AKP ile cemaat kavga ediyormuşa çevirdiler. Devletin değerleri çiğnenirken muhalefet adaleti, hukuku, insan haklarını savunacağı yerde yesinler birbirini dedi. Yani muhalefet Hukuk Devletini, Türkiye Cumhuriyetini, laikliği savunacağı yerde geri çekilmiştir. Birbirlerini yesinler derken geri çekildi. Hani hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır taktiğini uyguluyor. Asıl düşmanını yani cemaati AKP ye dolaylı destek vererek ayrıca sürece kendisi de katılarak bitirdi. Hem muhalefet hem iktidar bu süreçte Devletsizlikten yararlanmıştır. Devletsizliğe ihtiyaçları vardı. Çünkü Devlet onlara cinayetlerinde engel oluyordu. Atatürkün kurduğu Devleti ortadan kaldırdılar. Dediğim gibi Devlet algısına her yere sızdı diyerek cemaati yerleştirdiler. Derin Devlet algısını değiştirip sanki bütün derin işleri Cemaat yapmış gibi cemaatle değiştirdiler. Cemaati her yerde göstermeye başladılar. 15 Temmuzda Türk ordusunu cemaat gibi gösterdiler. Cemaati şekil vermek istedikleri yeni Devlette tehdit olarak kullandılar. Devlete karşı hiçbir saygıları yoktu. Hukuka, anayasaya, orduya karşı hiçbir saygıları yoktu. Cemaati dövüyoruz diyerek Devleti parçaladılar. Cemaat Devletle eş tutuldu. İnsanlar Devletin parçalandığını anlamadılar. Güçler ayrılığı değeri ellerinden alınırken muhalefet kılını kıpırdatmadı. Güçler ayrılığı da mı Cemaatin işine yarıyordu. Yani insanların işine yaramıyormuydu. Ama muhalefet bu dönüşümde de vardı. Güçler ayrılığı o kadar önemsizdi ki muhalefet ve iktidar cemaatle uğraşmaya devam ediyordu. Güçler ayrılığı kimsenin umurunda değildi. Güçler ayrılığını getirenler şimdi güçler ayrılığını ortadan kaldırıyordu. Devlete istedikleri şekli veriyorlardı. Devleti değiştiren, dönüştüren kendileri. Avrupadan uzaklaştırıp İran benzeri bir tek adam rejimi kuran kendileri. Devlet suçlu olduğu için insanlar Devletlerine sahip çıkmadı. Devleti değiştiren, dönüştüren, krallığa çevirenlere sahip çıktı. Gerçek Devleti bıraktılar, AKP nin ve muhalefetin ortak kurduğu yeni Devlete sahip çıktılar. Bir çocuğun elinden lolipopu bu kadar kolay alamazsın. İnsan Devleti için biraz direnir. Onu hemen iktidar ve muhalefete teslim etmez. Sahip çıkar. Hukukuna, namusuna sahip çıkar. Devlet bu insanlara ne yapmışta bu kadar kolay parçalanmasına izin verildi. Demek ki Devlete karşı bir düşmanlık var. Cemaatin Devlet olmadığını anlamak çok mu zor. İnsanlar cemaat anayasasını mı uyguluyor yoksa Türk anayasasını mı? Eğer insanların anayasasını uyguluyorsa, insanların anayasasını uyguladı diye bir insan nasıl düşman olabilir? Ben anayasa ve hukuka bağlıyım. Şimdi hukuka bağlılığımı Fenerbahçe adına göstermiyorum. İnsanlar resmen kendi anayasalarını yok sayıyorlar. Ben senin anayasana göre görevimi yapıyorsam sen kendi anayasana itiraz edebilirmisin? “Sen benim anayasama uyma” Ne yapayım peki? “Sen teröristsin” İnsanlar kendi anayasalarına sahip çıkamıyor. Anayasasına yabancılaşmış. Çünkü anayasa ile insan arasına set çekmişler. Anayasayı öcüler ara ara gelip istediklerini yapıyorlar. Anayasaya insanlar karışamıyor. Senin anayasal görevini yapman çok sıradan, normal birşey iken o bunu kabullenemiyor. Sahipleri var ve kızarlar. Anayasaya sadece sahipleri dokunur. Sahiplerin sözü dışına çıkamazlar. O yüzden senin normal davranışına anlam veremez, sahibini yani Devlet sandığın sahibini kızdırdığı için o insanlara düşman olursun.

  5. Ben Erdoğan olsam veya etrafındaki üst düzey görevlilerden biri olsam bu tarz başlıkları gördükçe daha da hınçlanır ve zulmümü arttırırdım. AKPli bir savcı olsam da şu başlığı görsem cemaat davalarında daha da haksızlık yapardım, hatta hemen Türkiye’den kaçamamış birkaç isme zulme başlardım.

    Acaba hiç düşündünüz mü, “Evet, Erdoğan zulmediyor ama yurtdışında yaşayıp tuzu kuru olan biz yazar çizer tayfası acaba yazdıklarımızla bu zulme dolaylı da olsa ne kadar katkıda bulunuyoruz?” Allah, Kur’an’da Hazreti Musa’ya Firavunla konuşmaya giderken tatlı bir dille konuşmasını söylüyor. Hem belki Firavun biraz akıllanır hem de akıllanmasa bile belki zulmü azalır ya da en azından arttırmaz. Siz neden böyle başlıklar atıp zulmün daha da artmasına potansiyel bir katkıda bulunuyorsunuz? Siz yurtdışında “korkusuzca” yazıyor olabilirsiniz ama yüzbinlerce Hizmet mensubu hala Türkiye’de kelle koltukta geziyor ve bu saldırganlıklarınız ve üslupsuzluğunuz onlardan birine dahi zulmün arttırılmasına sebep oluyorsa bunun vebali üstünüzedir, bilesiniz. Diğer Hizmet insanları da bu üslupsuzluğa karşı çıkmalı. AKPli medya gibi yazmak istiyorsanız sizi o tarafa alalım. Bu tarafta böyle üsluba yer yok.

    • Kitabından ortasından konuşmayacağız diye ana avrat düz gidelim isterseniz. Üslup namusdur. Bu Hizmet’in kurucusu Hocaefendi birçok kitabında üslubun öneminden bahsetmiştir ve kendisi konuşmalarında bize en normal gelen halk tabirlerini kullanırken bile özür dileyerek kullanmıştır.

  6. tr724 yetkililerine, yorum yapanlar hakkında yasal olarak almanız gereken bütün bilgileri istemeniz ve bunlar arasında provokatör olanları ve yazarlara karşı terbiyesizce hitab edenleri ayıklamanızı tavsiye ederim..
    Ajan provokatör ler sureti haktan görünebilirler bizim argümanlarımızıda kullanabilirler ajitasyon ise en güzel silahlarıdır.

  7. Sayin yazar, sayin editor, lutfen bu basligi degistirin veya yaziyi kaldirin. Uslubunuz namusunuzdur. Karsi tarafin namussuz olmasi, size ayni sekilde mukabele etme hakki vermez.

  8. Sayın TR724 yöneticileri, lütfen yazarlarınızı koruyun. Şahsa yönelik saldırıları yayınlamayın. Yazarlarınızın kolayca harcanmasına, yıpranmasına izin vermeyin.
    İngiltere´de 1840 ile 1901 yılları arasında Kraliçe Viktoria dönemi yaşanmış. O dönemde bu tür konular o kadar abartılmış ki, kütüphanelerde kadın ve erkek yazarların kitaplarının yan yana konması bile rahatsızlık uyandırır olmuş.
    Korkarım ki, kucağa oturtmak gibi bir ifadeden müstehcenlik çıkaran veya öyle görünen kişilere bir defa geçit verilirse, iş evlerimizde kitapların yazarlara göre dizilişine karışmaya kadar gidebilir. Aralarında nikah düşen kadın erkek kitaplarının yan yana konmasından rahatsız olabilirler.
    Elif Şafak ile Orhan Pamuk´un kitabını yan yana koymanızdan bunlar farklı anlamlar çıkartabilirler.

    • Kucağa oturtmak müstehcen bir tabirdir zaten. TDK sözlüğünde bile argo olduğu belirtiliyor. Yazarlar eleştirilemez mi, yaptıkları yanlışlar gösterilemez mi? Kişiler değil kavramlar ve değerler önemlidir ama işinize gelmediğinde bir AKPliden farkınız kalmıyor.

  9. Özlem Zengin hakkında, “”Bende farklı kıpırdanmalar yaratıyor!!! “”dediğim için yorumumu kaldıranlara sormak isterim.Tarık Torosa bir tek Ana avrat küfür içermeyen yukarıdaki yorumları nasıl kabullenebiliyorsunuz?17-25 Aralık “Bir suçüstü halidir.”Ne vardı 17-25 Aralık Olayından sonra bile RTE yi büyük bir çoklukla işbaşına getiren/işbaşında tutan halk kesimi çok daha kirlidir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin