Erdoğan’ın iddiasını, emrindeki mahkemeler çürüttü!

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Detaylara girmeden önce kişisel duruşumu not edeyim… ‘Soru çalmak’ aşağılık bir suçtur. Kim yapmışsa lanetlenmesi gerekir. Birazdan detaylarını okuyacağınız mahkeme kararlarında göreceğiniz yüzde 6’lık onay-doğrulama bile fazladır.

Hatta yüzde 1 bile fazladır. Hele ki Gülen Cemaati gibi eğitimi önceleyen, dini ve evrensel değerleri referans alan bir hareket içinde yer alan herhangi birinin bu suçu işlemesi ihtimali bile kabul edilemez. Herhangi bir meşrulaştırma,  tevil de tümden reddedilmelidir.

Ancak burada derin bir nefes alıp ‘ama’ demek gerekiyor…

Çünkü soru çalma, darbeye teşebbüs ve sahte delil gibi Erdoğan rejiminin temel iddialarında amaç suç ve suçluyu aramak değil. Öyle olsa 750 bini aşkın insana terör, 300 küsür bin kişiye de idari soruşturma açılmaz, kundaktaki bebekten beli bükülmüş yaşlı insanlara kitlesel tutuklamalar olmazdı. Gözaltında işkenceler, hapiste şaibeli ölümler yaşanmazdı. Gerçekten hakkaniyetli bir yaklaşım olsa 15 Temmuz dahil toplamda bir kaç bin kişiyle sınırlı ceza yargılaması yapılabilirdi.

Kaldı ki bu yaklaşım sadece vicdani değil aynı zamanda hukukun da emri.

Fakat tersi yapıldı. 1 milyonu aşkın kişiye ‘terör’ soruşturması açıldı. Her türlü hakları ellerinden alındı. Savunma hakkı bile kullandırılmadı. Açlığa, yokluğa mahkum edildiler. Yaşadığı ‘şeytanlaştırmayı’ kaldıramayan onlarca KHK’lı intihar etti. Hayatlar karardı, aileler parçalandı.

Oysaki ceza yargılaması delile bakar.  Delil varsa suç vardır, kanıt yoksa suç da yoktur !

ERDOĞAN REJİMİNİN BÜYÜK BAŞARISI 

Gelelim konunun esasına…

Yani Erdoğan rejiminin Gülen Cemaati için ürettiği, “Ssoruları çaldılar!” söyleminin detaylarına. Erdoğan rejiminin yargı ve  medyasına göre Gülen Cemaati mensupları 2005 ile 2013 yılları arasında 9 yıl boyunca 8 kategoride 12 sınavda tüm soruları çaldı.

Çok büyük ve esaslı bir iddia, değil mi? Erdoğan rejimi siyasi gücü ve propaganda aygıtları vesilesiyle bu söylemi kabul ettirdi. Bu açıdan soru çalma söylemi rejim için bir başarı hikayesi denebilir!

Eğer Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı’nca hazırlanan rapora bakarsanız, güvenlik güçleri kılı kırk yarmış, tüm iddiaları delillendirmiş ve gereğini yapması için yargıya havale  etmiş diye düşünebilirsiniz.

Erdoğan medyası ve sözde bağımsız-muhalif medyanın hiç sorgulamadan manşetlere taşıdığı bu rapora göre toplam 17 bin 894 kişi soru çalma ithamıyla sanık oldu. 17 bin 894 sanığın sınavlara göre dağılımı ise şöyle;

  • 13 bin 421 kişi 2010 KPSS sınavı
  • 3 bin 205 kişi  2009-2011 Polis Memurluğundan Komiser Yardımcılığına geçiş sınavı
  • 269 kişi  2012 yılı Polis Akademisi Sınavı
  • 310 kişi  2009 yılı Polis Koleji Girişi Sınavı
  • 212 kişi  2012 yılı  Kaymakam adaylığı giriş sınavı
  • 86 kişi   2012 yılı Avukatlar için Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Sınavı
  • 371kişi 2010 ile 2013 yılları arası Dışişleri Bakanlığı Meslek Memurluğu Sınavı ve  Konsolosluk Memurluğu Sınavı.

Rakamlara bakıp çok ince bir çalışma yapılmış, somut deliller elde edilmiş diye düşünebilirsiniz. Fakta yargılama aşamasına geçildiğinde öyle olmadığı görüldü. Bu arada az önce detaylarını verdiğim soru çalma rakamları toplam Cemaat davaları içinde yüzde 2.5’e tekabül ediyor.

Yani rejim söyleminden hareket etsek bile soru çalma tüm Cemaat davaları için de çok küçük bir yere denk geliyor. Oysa ki iktidar ve sözde bağımsız-muhalif medyanın tabi Özgür Özel gibi muhalif liderlerin diline bakarsanız Cemaat bütün olarak soru çaldı !

Kayıtlardan devam edelim.

Erdoğan rejiminin soru çalma iddiasıyla yargılanan 17 bin 894 kişinin ağır ceza mahkemeleri ve Yargıtay kararlarındaki durumuna baktığımızda bambaşka bir sonuçla karşılaşıyorsunuz. Binlerce karara nasıl bakalım diyenlerdenseniz endişe etmeyin. Zira Avukat Murat Akkoç ve bir grup KHK’lı hukukçu oturup binlerce kararı tek tek taradı. 2021 ile 2024 yılları arasını kapsayan bu çalışma da çok çarpıcı sonuçlara ulaşıldı.

Avukat Akkoç ve ekibi 1 Ekim 2023 ile 25 Ekim 2024 arasında 12 bin 392 kararı tek tek taradı. Bu noktada şunu hatırlatalım:  soru çalma iddiası resmi evraklarda Resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçu’ olarak geçiyor.

Son bir yılda Yargatay’da karara bağlanan ‘soru çalma‘ davası ise 366 adet. Bunların 334’ü yerel mahkeme de zaten beraat etmiş. 32 sanıkla ilgili Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen mahkumiyet ise Yargıtay aşamasında, “Aslında beraat etmesi gerekirdi!” denilerek bozulmuş. Sanık aleyhine bozulan dava sayısı ise sadece 3.

Rakamların daha iyi anlaşılması için yüzdelik dilimle aktarırsam;  taranan konuyla ilgili 366 Yargıtay kararından 343’ü beraatle sonuçlanmış ki bu yüzde 93.7’ye tekabül ediyor. Yani suçlanan her 100 kişiden yaklaşık 94’ü beraat etmiş. Yargıtay’ın ‘soru çalmaktan’ suçlu bulduğu kişi sayısı ise 23. Yüzdelik dilimle yüzde 6,3.

Yani hukuksuzluğun zirveye çıktığı, mahkemelerin tiyatroya dönüştüğü Erdoğan rejimi yargısında bile soru çalmakla suçlananların yüzde 94’ü beraat etti.  Bu veriler Cemaati şeytanlaştırmak için üretilen operasyonun sonu demek.

Kaldı ki soru çalma suçlamasının içinde de çok büyük çelişkiler ve tutarsızlıklar vardı. Her şeyden önce başta Erdoğan’ın kendisi olmak üzere tüm propaganda aygıtları bu kişilerin çok zeki ve iyi yetişmiş olduğunu ifade etti. İşlerinden veya okullarından KHK ile ihraç edilenler Silivri ya da Sincan zindanlarından -tüm imkansızlıklara rağmen- girdikleri üniversite sınavlarında derece yaptılar.

Bunun sayısız örneği var. Küçük bir Google araştırması bile bu gerçeği teyit eder. Ayrıca ihraç edilen kişilerin kariyerleri de ortada. Hele ki Türkiye’de soykırıma uğrayan ve bu yüzden yurt dışına gidenlerin başarı hikayeleri artık belgesellere konu oluyor.

Mesela Cemaat ile yıldızı hiç barışmamış isimlerden eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin  Youtube’daki ‘Neyin Nesi TV’de yaptığı açıklamada, cemaat kadroları için şu tanımlamaları yapmıştı: “Bu çocuklar tam da komuta kademesinin istediği çocuklar. Yani zeki, ‘emredersiniz’ diyor, çok fazla eleştirmiyor, her türlü görevi yapıyor… Yani tam böyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, TSK komuta kademesinin aradığı konuları tespit etmişler ve bunları o şekilde sundukları zaman bunların FETÖ’cü olarak bilinmelerine gerek yok ama bunların hepsi öyle bir gelmişler ki şeye, aranan adam olmuşlar. Bunların hepsi çok çalışkan insanlar olmuşlar, yani bana da deseler şimdi ‘Kimleri seçeceksin?’ diye, onlardan seçerim. Çünkü bunlar hem zeki hem işte master yapmış, doktora yapmış, birkaç yabancı dil biliyor, bir kaç yerde çalışmış, Doğu’da Güneydoğu’da güzel görevler yapmış. Şimdi bu adamlar ister istemez komuta kademesi tarafından, en küçüğünden en büyüğüne kadar, seçilip çalışılmak istenen adamlar.”

Bu konuda sayısız örnek sıralanabilir.

“Peki güncel yargılamalarda soruların kendilerine verildiğini itiraf edenler var!” diyenlerdenseniz  ben size delil hatırlatması yaparım. Öncelikle bu ifadeler hangi şartlarda alındı, işkence ve kötü muamele yapıldı mı sorusuna cevap vermek gerekir.

15 Temmuz dosyasına büyük emek vermiş birisi olarak diyebilirim ki, güncel yargılamalarda işkence ile alınan çok fazla ifade var. Eğer iddiayı destekleyen başka bir veri yoksa bu ifadelere şüpheyle yaklaşmak şart. Yukarıda bahsettiğim yüzde 6,3’lük onama kararların AYM ve AİHM süreçlerini de dikkatli izlemek gerekiyor.

Eğer işkence görmediği halde soru alma-verme işini delilli şekilde ortaya koyan varsa da hukuk gereğini yapmalı ve en ağır cezaları vermeli. Sonuçta suç bireyseldir, kimse başkasının işlediği suçun cezasını çekemez, çekmemeli. Hem dinler hem sosyal normlar hem de hukuk bunu emrediyor.

Bu arada soru çalma ile ilgili ifadelerde dikkatimi çeken bir nokta var. Tıpkı Gülen Cemaati’ni 15 Temmuz’a çeken bir takım adamların aynı zamanda soruların verilmesi ile ilgili ifadelerde de karşımıza çıkması üzerinde durulması gereken bir konu. Sayıları çok az olsa da sanki bilinçli ve programlı bir şekilde Cemaat’i suça bulaştırma çabasına girişmişler.

Fakat bu yorumlarımın ceza yargılamasında karşılığı yok. Çünkü mahkemeler de hele ki ceza yargılamalarında aslolan delildir. Nitekim Erdoğan rejiminin AKP ve MHP kadrolarından topladığı hakimler bile iddianamelerde dile getirilenlerden tatmin olmamış ki yüzde 94 oranında beraat verdiler.

Sonuç olarak; Erdoğan rejimi Gülen Cemaati’ne yönelik soykırım sürecinde, “Soruları çaldılar!”söylemiyle çok başarılı bir algı operasyonu yaptı. Doğrudan veya dolaylı yandaşlar eliyle bu algı yaygınlaştırıldı. Mahkemelerde bu iddiaların yüzde 94’ü boşa düştü ama beraatların hiçbiri haberlere konu olmadı. ‘Havuz’ medyasında manşetten verilen çalma iddiasının boş çıkması ve sanıkların beraati iç sayfalarda kısa haber olarak bile girmedi.

Rejim amacına ulaştığı için ‘soru çalma’ söylemlerini artık neredeyse kullanmıyor ama sözde muhalefet Erdoğan rejimi söylemlerini tekrar ediyor. Bakalım bu Yargıtay kararlarından sonra da, “Cemaat soru çaldı!” diyebilecekler mi?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin