15 Temmuz darbe girişimi sırasında 3 bin kişinin yaralanmasına sebebiyet verdikleri iddia edilen askerlere açılan davanın dördüncü celsesi Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski Başyaveri Ali Yazıcı kızının ismini Erdoğan’ın koyduğunu belirterek, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, Erdoğan için “münafık” dediğini iddia etti.
15 Temmuz darbe girişimi için “darbeciyim.” diyen yegâne isim olan eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş bir kez daha konuşmak istedi. Ancak Mahkeme Başkanı, şov yapmasına izin vermeyeceğini belirtip sözlerini kesince Sönmezateş, Hakim ve Savcı’ya, “Darbenin nerede, nasıl planlandığını isim isim öğrenmek istemiyor musunuz?” diye sordu.
‘Sözde Yurtta Sulh Konseyi’ üyesi olduğu belirtilen isimler hakkında, 15 Temmuz’da 3 bin kişinin yaralanmasına sebebiyet verdikleri için açılan davanın dördüncü celsesi, önceki Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Gazeteci Müyesser Yıldız’ın aktardığına, Sincan Cezaevi yerleşkesi içindeki duruşma salonunda görülen davanın başlangıcında Mahkeme Başkanı, yine yaralamalardan asli sorumlu olan faillerin yargılandığı davalar ile Genelkurmay Çatı Davası’nın Yargıtay sonucunun bekleneceğini bildirerek -varsa- sadece sanıkların taleplerinin alınacağını söyledi.
Söz verilen ilk iki sanık, herhangi bir beyanları olmadığını belirtince Başkan, “Herkesten aynı cümleyi bekliyoruz.” dedi.
AKIN ÖZTÜRK: 8 YIL BOYUNCA BİR ALLAH’IN KULU BANA BİR ŞEY SORMADI
Ardından darbenin 1 numarası olduğu öne sürülen eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk şöyle konuştu:
“Eski Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı, ifadesinde, ‘Akıncı’da Yaşar Güler ve Abidin Ünal’la birlikte Akın Öztürk’ü kurtardık.’ diyor. Bu en kritik nokta. O gece Akıncı’ya gidişimin nedeni, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın arayıp, ‘Abi gider misin?’ demesidir. Gitmeden önce Akıncı’ya telefon ettik. Hulusi Akar oradaymış. ‘Seni bekliyor.’ dendi, gittim. Sabaha kadar Hulusi Akar’la beraberdim. Ama TBMM 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonu’na gönderdiği ifadede benden hiç bahsetmedi. İtirafçı bir amiralin ifadesiyle. Beni bu iddianameye yapıştırdılar. O amiral daha sonra, ‘Ben Akın Öztürk demedim, Adil Öksüz dedim. Akın Öztürk’ü tanımam, bilmem.’ dediği halde konsey başkanı olarak iddianamede kaldım. 8 yıl boyunca bir Allah’ın kulu bana bir şey sormadı. Gözünüzü seveyim ya…”
‘AKAR, ERDOĞAN’A ‘MÜNAFIK’ DİYORDU’
Mahkeme Başkanı, Erdoğan’ın eski başyaveri Ali Yazıcı’ya söz verirken, “Yargıtay’dan gelecek sonuç hukuki durumunuzu etkileyecek. Bu dosyada olmayabilirsiniz de. Hukuki durumunuz değişebilir, savunma yapmadan ayrılabilirsiniz.” hatırlatmasında bulundu. Sonrasında şu diyaloglar yaşandı:
Yazıcı: “Ben neden yargılanıyorum? Üç haciz geldi.”
Başkan: “Bizim ilgimiz yok. Bizi ilgilendiren taleplerinizi söyleyin.”
Yazıcı: “Ben ne bileyim neyin sizi ilgilendirip ilgilendirmediğini.”
Başkan: “Haciz mesela.”
Yazıcı: “Tamam, ben konuşmak istiyorum. 1 yıl yanında kaldığım Sayın Cumhurbaşkanının doğum gününü kutluyorum.”
Başkan: “Bu cümlenin davayla ilgisi yok, keserim.”
Yazıcı: “8 yıl önce arabada ona güzel bir hediye vermiştim, o da kabul etmişti. Şimdi de ona bir hediye vermek istiyorum. İzin verir misiniz? Benim kırmızı çizgim devlet ve devlet başkanıdır. Cumhurbaşkanı aleyhine tek bir kelime etmem.”
Başkan: “Cumhurbaşkanının doğum gününü kutluyorsun.”
Yazıcı: “Yasak mı?”
Başkan: “Değil de, bizim davayla ilgili değil.”
Yazıcı: “Her akşam çocuğunun yanına gidip sarılan biri beni anlayamaz. Neden, kimden korkuyorsunuz?”
Başkan: “Kimseden korkmuyorum.”
Yazıcı: “Genelkurmay Çatı Davası’ndaki savunmam sırasında o zamanki başkan, ‘2 saatte bitir, sana bir tane ceza vereceğim.’ dedi. Buradaki kararları hazmedilecek hale getiren Metin Kıratlı’dır. Cumhurbaşkanını seviyorum, onun özelini paylaşmayacağım.”
Başkan: “Talebi alalım. Güzel demagoji yapıyor, iyi top çeviriyorsunuz.”
Yazıcı: “Devletin gücünü arkana almış, ahkâm kesiyorsun.”
Başkan: “Oturun yerinize.”
Yazıcı: “Devleti zora sokacak bir şey söylemeyeceğim.”
Başkan: “Oturun Ali Bey.”
Yazıcı: “Olur da bir gün Reis beni çağırırsa, haritada yer beğenirsiniz.”
Başkan: “Normalde ara celsede söz verilmez.”
Yazıcı: “Hulusi Akar’ın Cumhurbaşkanı hakkında ne söylediğini anlatacağım. ‘Münafık’ dediği adamın arkasında duruyor şimdi. Ben hiç bir zaman Cumhurbaşkanına küfretmedim.”
“BAŞBAKANA ILGAZ TÜNELİ’NDE SUİKAST” İDDİASI NE OLDU?
Aracında dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’a suikast yapılmasına ilişkin bir not bulunduğu öne sürülen sanıklardan eski kurmay albay Bilal Akyüz de konuya ilişkin şu iddialarda bulundu:
“Ilgaz Tüneli’nde bunu yapanların sözde darbeciler olmadığı anlaşılınca Binali Yıldırım şikayetçi bile olmadı. Evet, yanlış duymadınız, şikayetçi bile olmadı. Ben önce suçlandım, sonra bu gerekçeden çıkarıldı ve iddia düşürüldü. Böylesi önemli bir iddia araştırılmadı, soruşturulmadı ve kamu davası açılmadı. Binali Yıldırım hangi pazarlık sonucu bu iddiasından vazgeçti ve kenara çekildi? Kesinlikle bana ait böyle bir not yoktu. Israrla yazı örneğimin alınmasını istedim. İki kez örnek verdim, ama sonuç gelmedi. Nitekim eski Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, kurşun kalemle yazılmış bu yazı için, ‘Sen o kadar çirkin yazmazsın ya… Biz onu çok gönderdik, ama sonuç gelmedi.’ dedi. Demek ki, yazı benim değilmiş. Binali Yıldırım’ın şikâyetçi olmamasının tek bir izahı var; bunun bir tiyatro olduğu, Cumhurbaşkanının üzerine gitmesini istemediği belirtilerek Binali Yıldırım susturulmuştur. 2022’de Azerbaycan’da sadece Binali Yıldırım’ın kaza geçirmesi, Ilgaz’ı akla getiriyor. Bu, Binali Yıldırım’ı susturma girişimi olarak da değerlendirilebilir. Ilgaz’la ilgili soruşturmanın genişletilmesini ve Azerbaycan’a yazı yazılarak, kazaya ilişkin belgelerin dosyaya getirilmesini talep ediyorum.”
SÖNMEZATEŞ: “KONUŞTURMAYIN DİYE EMİR Mİ GELDİ?”
Akyüz’den sonra; “Evet darbeciyim, ama FETÖ’cü değilim.” itirafında bulunan ve Erdoğan’a suikast suçlamasıyla yüzlerce kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş söz aldı.
Yine 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 15 Temmuz şehitleri ile ilgili davanın geçtiğimiz 10 Temmuz’daki duruşmasında, 4 yıl aradan sonra ilk kez konuşup, “mahkemeler başlamadan önce herkese sus emri ve Hulusi Akar hakkında konuşmama emri” verildiği iddiasında bulunarak dikkatleri çeken Sönmezateş, dünkü duruşmada da uzun bir beyanda bulunacağını bildirdi.
Mahkeme Başkanı da, “Talepler bu kadar uzun sürmez. Geçen seferki gibi, bize değil, basına yazılsın diye açıklama yapmanıza izin vermem. Taleplerinizi alayım, uzatmayın. Yorum, açıklama değil; talep.” uyarısında bulundu.
Sönmezateş, “Zaten yazılı vereceğim. Beni yazıp yazmamaları umurumda değil. Kovuşturmanın genişletilmesi ve başka taleplerim var. Ben bugüne kadar hiçbir ifademi medya için yapmadım. Zaten yazılmadı da; sadece bir kez…” karşılığını verdikten sonra şunları anlattı:
“Bizim hakkımızda MASAK raporu çıktı. Biz Gülen cemaatinin, Perinçek’çilerin, ulusalcıların çok sevdiği ifadeyle FETÖ’nün altın nesli, çocuğu isek, bu rapor önemli. Bir de sistemin empoze ettiği 15 Temmuz’un kahramanları var. Onların da MASAK raporu alınsın. Buradaki askerler ile göreve devam etmiş ve yükselmiş olanların MASAK raporu gelsin, kıyaslayalım. Hulusi Akar, Yaşar Güler, Metin Gürak, Abidin Ünal, Arif Çetin, Cihat Yaycı, Mehmet Okkan, Levent Bektaş, Halil İbrahim Fırtına, Can Çevik, İsmail Hakkı Pekin, Zeki Üçok, Levent Göktaş, Şirin Ünal, İsmail Metin Temel, Zekai Aksakallı, Yücel Karauz, Atilla Şirin, Ömer Şevki Gençtürk, İrfan Özsert ve Mehmet Yüzbaşıoğlu ile birinci derece yakınlarının raporları gelirse kim rüşvetçi, hırsız – göreceğiz.”
Mahkeme Başkanı, Sönmezateş’i bir kez daha uyarınca bu defa da şu diyaloglar yaşandı:
Sönmezateş: “Ben medyaya değil, size konuşuyorum. Size bir emir geldiyse, ‘Konuşturma.’ diye, bunu anlayışla karşılarım.”
Başkan: “Kimse bize emir veremez.”
Sönmezateş: “Ortada bir darbe var, ama ortada hiçbir şey yok. Bizler darbeye katıldık diye, ki sadece ben kabul ettim, ama katılmayan, FETÖ’cü olmayanlar için anlatmak istiyorum.”
Başkan: “Anlatmayın.”
Sönmezateş: “Darbenin nerede, nasıl planlandığını isim isim öğrenmek istemiyor musunuz? Savcım siz de mi istemiyorsunuz? Anlatmam lâzım, çünkü tutuklanmalarını isteyeceğim.”
Başkan: “İsimleri verin.”
Sönmezateş: “Hayır, anlatayım ki Türkiye’nin nasıl demokrasiden giderek diktatörlüğe dönüştüğü, polis ve yargının görev yapamaz hale geldiği ve tümüyle Erdoğan’ın kontrolüne girdiği anlaşılsın.”
Mahkeme Başkanı, Sönmezateş’i yine uyarınca diyalog şöyle sürdü:
Sönmezateş: “Ben Erdoğan’ın tutuklanıp yolsuzluktan yargılanacağını söyledim. Eğer masumsa, açıkladığı mal varlığı doğruysa ben suçluyum.”
Başkan: “Konumuz, yaralamalar. Keseceğim. Bu konuşmaların dosyayla hiçbir ilgisi yok.”
Sönmezateş: “Peki. ÖKK’da iki tim var. Birisi Ömer Halisdemir’i vuran, vatan haini, haşhaşiler. Diğeri, o gece Zekai Aksakallı’nın emriyle Özel Kuvvetler Komutanlığı Karargâhı’nı kontrol altına alıp darbecileri, FETÖ’cüleri öldüren tim. Beni bunlardan sorumlu tutup yargılıyorsunuz, değil mi? Ama iki tim aynı; Mihrali Atmaca’nın timi. Beni şimdi bu timlerden hangisi üzerinden yargılayacaksınız? Zekai Aksakallı gelsin, bize bu timleri anlatsın.”
İLKER BAŞBUĞ’UN DİNLENMESİNİ İSTEDİ
Sözlerinin devamında; “Darbenin bir mantığı vardır. Herkes bizlerin bir villada oturup darbeye karar verdiğine inanmak istiyorsa inanabilir. ‘Orgeneraller işin içinde değil.’ diyorsanız, inançları değiştiremezsiniz. O villaya hiç gitmedim ki. HTS kayıtları ortada, nerelerde olduğum görülüyor.” diyen Sönmezateş şu iddialarda bulundu:
“Dinleyeceğinizi bilsem Necip Torumtay döneminden başlar, darbenin nasıl planlandığını; Doğan Güreş, İsmail Hakkı Karadayı, 28 Şubat sürecinde, Hilmi Özkök döneminde ne olduğunu anlatırım. 2004-2005’te İzmir’de MAK Komutanıydım ve darbede görevim vardı. İyi ki olmamış. Yaşar Büyükanıt, vesayetin adamı, beklenen Genelkurmay Başkanı’ydı. O dönemde işler iyice kızıştı. Balyoz, Ergenekon; hepsi gerçek. Bunları hazırlayanlar şimdi hapiste. Şaşırdığım, onların konuşmaması.”
Sönmezateş, sözü İlker Başbuğ’a getirince Mahkeme Başkanı, “Bizden bir talebiniz var mı? Bunlar yargılaması bitmiş davalar.” dedi. Sönmezateş ise, “Ulusalcı mısınız, siyasal İslâmcı mı; görüşünüzü bilmiyorum.” karşılığını verdikten sonra, büyük bölümü Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında yargılanan isimlere şu suçlamaları yöneltti:
“15 Temmuz’un tüm gerekçeleri 2008-2010 İlker Başbuğ döneminde vardı, darbe geliyordu. Her şey planlandı. Erdoğan bunu öğrendi. MİT ve Emniyet İstihbarat’la çalışarak, FETÖ’cü polislerle her gün görüşerek karşı hazırlıklara girişti. İlker Başbuğ, Hasan Iğsız, İsmail Hakkı Pekin, Mustafa Bakıcı, Uğur Tarçın; Başbuğ’un has adamı, şimdiki Genelkurmay Başkanı Metin Gürak darbeye çalışanlardı. Ayrıca Dursun Çiçek, Sedat Özel, Hulusi Gülbahar, İlker Ziya Göktaş, Fuat Selvi, sonradan Hakan Fidan’ın has adamı olan Kemal Eskintan – o da Erdoğan karşıtıydı. Bunların altında onlarca subay, astsubay vardı. Bu isimlerle ilgili dava açılırsa, hiçbirisinde tanıklık yapmam. Çünkü İlker Başbuğ ne görev verdiyse onu yaptılar. İnternet siteleri kuruldu. Radyolarımız vardı. Cumhuriyet mitinglerini Dursun Çiçek ve ekibi planladı. Tuncay Özkan onlarla yakın çalışıyordu. Mustafa Balbay, Ümit Özdağ vesayet rejimine yakın isimlerdi.”
Mahkeme Başkanı, bu iddialar üzerine, “Basını takip eden herkes bunları bilir.” deyince Sönmezateş, “Gerçekten biliyor musunuz? İlker Başbuğ’un tanık olarak dinlenmesini istiyorum.” karşılığını verdi. Başkan, “Tamam, derdiniz talep değil.” sözleriyle Sönmezateş’ten yerine oturmasını isteyince de şu tartışmalar yaşandı:
Ali Yazıcı: “8 yıldır yatıyorum. Çocuğumun adını Reis koydu.”
Başkan: “Mahkemeyi şov malzemesi yaptırmam. Samimiyseniz yazın kitap, piyasaya çıkarın.”
Sönmezateş: “Siz hukuk adamısınız.”
Başkan: “Hukuk adamı olduğum için izin vermiyorum.”
Sönmezateş: “Şov diyorsanız, siz şov yapıyorsunuz.”
Başkan: (Jandarma komutanına seslenerek) “Alın yerine götürün.”
Sönmezateş: “Ben kendim geçerim. Belli oluyor kimin şov yaptığı.”
Muhsin Kutsi Barış: “15 Temmuz’un senarist ve planlayıcılarına ulaşmak yerine neden susturuyorsunuz? Neden Hulusi Akar, Yaşar Güler, Zekai Aksakallı gelmez? Arkadaşları neden dinlemek istemediğinizi anlayamıyorum.”
Murat Aygün: “Daha net olarak yaralı sayısını bilmiyoruz. Bu yaralılar ve avukatları neden burada yok?”
Orhan Yıkılkan: “Evet, mahkemeyi yönetmek sizin hakkınız; ama benim de doğruları öğrenme hakkım var. 8 yıldır buradayız. İşin arkasındaki insanlar ortaya çıkarılacaksa sabırla dinlemek lâzım. Bilen insanlar da bunlar olduğuna göre, konuşmaları gerekir. Bunları öğrenmek basının da kamuoyunun da hakkı.”
“AYHAN BORA KAPLAN VE ÇETESİNİN SİLAHLARI İNCELENSİN”
Bu tartışmaların ardından beyanda bulunan diğer bazı sanıklar da özetle şunları söyledi:
Osman Kılıç: “Bora Kaplan çetesinin elemanlarının 15 Temmuz’da Süleyman Soylu ile TRT’ye gittiği biliniyor. Silahları nereden aldılar, nerede kullandılar; akıbeti ve balistik raporları incelensin. Ayrıca 15 Temmuz’da tüm kışlalara müdahale eden polislerin silahlarının balistik incelemesi ve raporları da bağımsız uzmanlar tarafından incelensin.”
Osman Ünlü: “O gece 4. Kolordu’ya gittiğim şeklindeki tek bir cümleyle mahkûm edildim. Saat 01.00’de dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’la görüştüm, ‘Birlikte hareket edelim.’ dedi. TRT’ye darbe karşıtı ilk açıklamayı yapan general benim.”
Özcan Karacan: “Yaralılarla ilgili dosyaların çoğu uydurma ifadelerle dolu. Gazi denilen Cavit Akçay, Kara Havacılık Komutanlığı’nda inekçilik yaparak insanları dolandırıyordu. Bunu tespit edince telefonla görüşemeyeceği bir yere atadım. İşlerini yürütemeyince birkaç ay sonra istifa etti. Şimdi 15 Temmuz’da kıçından vurulduğunu söylüyor. Hiçbir belge, tanık yok.”
“MİT’İN HAVA SAVUNMA SİSTEMİ NE ZAMAN KURULDU? SURİYE ULUSAL KOALİSYONU İLGİSİ OLABİLİR Mİ?”
Ünsal Coşkun: “15 Temmuz’da MİT’in hava savunma sistemleri kullandığı açıklandı. MİT’in böyle bir görevi var mıydı? Bu faaliyetler hangi teşkilât ile yapıldı? Hava savunma füze ve silahları MİT’e ne zaman ve nasıl girdi? Personel bu silahlarla ne zaman ve nerede eğitim yaptı? Bu faaliyetlerde kullanılan personel ve silah kendi silah ve personeli değilse, bu faaliyetlerin o gece MİT’te Müsteşar Hakan Fidan’la yemek yiyen Suriye Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Muaz Hatip ile bir ilgisi olabilir mi?”
Murat Koçyiğit: “Temmuz’un ilk haftası darbenin planlandığı villada olduğum öne sürülüyor. Oysa 1-10 Temmuz tarihlerinde Jandarma Okul Komutanı Tuğgeneral Sadık Köroğlu izinli olduğu için ona vekalet ediyorum. Jandarma’dan bununla ilgili belge istensin.”
‘REİS’E SUİKAST GİRİŞİMİ YAPILSA SARAY’DA CANLI KALMAZDI’
Son olarak bir kez daha söz alan Erdoğan’ın eski başyaveri Ali Yazıcı, Saray’a mesaj niteliğinde şu ilginç ifadeleri kullandı:
“Küçük kızım 8 aşında. Adını Reis, Hatice Azra diye koydu. Onu 7 aylıkken bıraktım. Annesini de kelepçeleyip Tokat’ta üç gün nezarette yatırdılar. Ben Dağlıca’dan sorumluydum, Reis’e suikast girişimi yapılsa Saray’da canlı kalmazdı. Reis’in kılına zarar gelmesin diye canımı dişime taktım. Reis’i öldürmeyi kafama koysam, iki suikast silahım vardı. Eşim 3 çocuk annesi, hakları alındı. Mahkeme, ‘Hakkını verin.’ dedi, vermediler. Beni Reis seçip yanına aldı. O aldığı için insanlar korkuyor. 24 saat yanında yaşadım. Yaşadıklarım, gördüklerim namusumdur. Hiçbir yerde anlatmadım, ama beni taciz ediyorlar. İbrahim Kalın’ı da kurumunu da severim. Ama burada birileri kurumdan olduğunu söyleyip üzerime geliyor. Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler birinci amirim, Hulusi Akar ikinci amirimdi. Hulusi Akar, ‘Sen askersin, gelip bana tekmil vereceksin.’ dedi. Bir iki haftada bir gidip tekmil verdim. Neler söylediğini anlatmadım. Ama şimdi, Akar’ın 1 Ocak’ta Galata’da yapılan Filistin buluşmasındaki açıklamalarını görünce utandım. Reis için neler söylediğini biliyorum. Anneler en büyük kutsaldır. 15 yıl önce ölmüş anneme küfrediyorlar. Reis’le inanılmaz şeyler gördüm, paylaştım. Öldürseler de anlatmam, ama bana çok eziyet ediyorlar. Ahmet Zeki Üçok da ben de Trabzonluyum. Arkadaşlarım onun için, ‘Türk de Müslüman da değil.’ dedi. O benim soruları çaldığımı söylüyor. Yahu ben hep en öndeydim. Reis beni seçti. Asıl soruları alıp ABD’ye giden kendisidir. Hulusi Akar’ın kızının ABD’de hemşirelik okuduğunu açıkladı. Ben Hulusi Akar’ın da her şeyini bilirim, ama anlatmam. 8 yıl… Gerekli yerlere yazıyorum, ama işlem yapılmıyor. Tek bir yer var, Reis; ona da ulaşamıyorum.”
Mahkeme Başkanı’nın, “şov yapmaması” uyarısının ardından Yazıcı, sözlerini şöyle tamamladı:
‘ÇOCUKLARIMLA UĞRAŞILMASIN, HAKLARI VERİLSİN, İLAVE ZULÜM YAŞATMASINLAR’
“Ne şovu Başkan? Kokain partilerini, helikopterlerle Vatikan’a Lut kavmine gidildiğini söylemedim ki. Ama beni daha fazla zorlamasınlar. Gelmeyin ya üstüme artık. Hasan Doğan’ı, Fahri Kasırga’nın örtülü ödeneğini, giderayak insan haklarını hatırlayan Zühtü Aslan’ı anlatmadım. Benden ne istiyorlar? Sayın Cumhurbaşkanı ve devlete kondurmadan bazı şeyleri anlatacaktım, ama… Necdet Özel beni AKP’li ilân edip düşman oldu. Ne İsa’ya ne Musa’ya yarandım. Üzerime gelinmesin, halim kalmadı. Savcılara beni öldürün diye dilekçe yazdım. Çocuklarımla uğraşılmasın, hakları verilsin. Evden de atıyorlarmış. İlave zulüm yaşatmasınlar.”
Sanıkların ve avukatların beyanları bittikten sonra Savcı, davanın firari sanıkları Fethullah Gülen, Turgay Sökmen ve Ali Kalyoncu hakkındaki yakalama kararların infazın ile yaralamalarla ilgili asli faillerin yargılandığı davalar ve Genelkurmay Çatı Davası’nın sonucunun beklenmesi yönünde mütalaa verdi.
Mahkeme de bu mütalaaya ilave olarak bu aşamada tanık dinlenmesi taleplerinin reddine, ayrıca sanık Murat Koçyiğit’in 1-10 Temmuz tarihlerinde okul komutan vekili olup olmadığının Jandarma Genel Komutanlığı’na sorulmasına karar vererek duruşmayı 23 Aralık’a erteledi.
Bunun üzerine Ali Yazıcı 23 Aralık’ın, Asteğmen Kubilay’ın şehit edildiği Menemen olayının yıldönümü olduğunu hatırlatıp değiştirilmesini istedi. Mahkeme Başkanı, “Size de gün beğendiremiyoruz.” karşılığını verdi.
15 Temmuz RTE nin başından sonuna bilgi sahibi olduğu,bilinerek göz yumulan kanlı bir tiyatrodur.