Erdoğan’ın bir askeri zafere ihtiyacı var

YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN

Seçimler gelmeden Suriye’de bir askeri operasyon yapmak rejim için artık elzem oldu. Bu operasyon Erdoğan’a ve ortaklarına acilen gerek duydukları yakıtı sağlar mı emin değilim. Ama denemek dışında başka seçenekleri de yok. Çünkü Erdoğan’a çıkacak oy oranı kamuoyu yoklamalarına göre neredeyse her hafta biraz düşüyor. Bugün itibarıyla Ekrem İmamoğlu da, Mansur Yavaş da, Kemal Kılıçdaroğlu da, Meral Akşener de Erdoğan’ı ikinci turda yeniyorlar. Erdoğan’ın ikinci turda galip geldiği bir anket sonucu yok. Artık AKP kurmayları ve saray ahalisi de durumun farkındadır. Bir bahaneye ihtiyaçları var. Kaldıraç olarak kullanacakları bir bahaneden bahsediyorum. Elbette tek bir ata oynamayacaklardır. Bunun için fazlasıyla deneyimliler. İçeride de bir şeyleri karıştıracaklardır. Belki HDP’nin kapatılması gibi ortamı daha da gerecek, Suriye’de yiyecekleri naneleri kolaylaştırabilecek bir girişimde de bulunabilirler.

Ama biz Suriye operasyonuna odaklanalım.

İki hedefleri olacaktır. Birincisi seçimleri güvenlikleştirmek yoluyla avantaj elde etmek ve puanları yükseltmek; ikincisi ise eğer gereken puan yükselmesi sağlanamıyorsa, o zaman seçimleri ertelemek. Cumhurbaşkanının olağanüstü yetkileri arasında bu var ve Erdoğan bunu kullanmayacak değil. Elbette kullanabilir. Önce Suriye’de operasyona başlarlar. İçeriye oldukça yüklü bir askeri kuvvet sokar, bölgeye yerleşirler. Bunun için Rusya’dan ve Suriye rejiminden izin almaları gerekiyor. Putin Erdoğan’ı Esad’la görüşmeye zorlayacak adımları atmaya başladı. Rejimin mümessilleri, dışişlerinden propaganda birimlerine kadar, bunun zeminini hazırlamaya başladı bile. Bu minvalde İsrail’le karşılıklı büyükelçilerin atanması, konsoloslukların açılması ve normalleşme gerçekleşiyor. Şam yönetimiyle görüşmelere başladılar. “Kardeşim Esad” moduna girmeleri yakındır. İsrail’le de “can bedende oldukça düzelme olmaz” diyen bir Erdoğan vardı. Unutmayın; Erdoğan için bu yanardöner hamlelerin tümü “ilm-i siyaset”. Dansözlükte ve kıvırmada Erdoğan dönemi Türk dış politikası tam bir köçektir. Mavi Marmara’yı hatırlayın. Rus uçağının düşürülmesi olayını dikkate alın. Libya’da izledikleri tutumu düşünün. Oradan oraya savrulan bir hazan yaprağı gibi, ya da dalgaların inisiyatifine kalmış, dümeni kırık bir gemi gibi, Türkiye zavallı, acınası bir halde, bu rejimin inisiyatifine terk edilmiş durumda. Şimdi de her zamanki gibi salt kendi menfaatlerini düşünüyorlar. İktidarı kaybetme gibi bir lüksleri olmadığından, her yolu deneyeceklerdir. Fakat Suriye’ye müdahale çantada keklik değil tabii. Neden mi? Bakın anlatayım.

Suriye’yi karıştırdıkları dönemde her şey nispeten kolaydı. Kendilerini demokrasi havarisi gibi gösterirken, kuzu postuna bürünmüş çakal gibi hareket etiler. Suriye’ye demokrasi götüreceklerdi. Olaya bakar mısınız? Bu dönemde Türkiye’de kör topal da olsa bir demokrasi olduğundan, ABD başta olmak üzere Tüm NATO bunlara inandı. Eğit donat işlerini Türkiye’de yaptırdılar. Ama o eğittikleri ve donattıkları sözde muhalefetin esasında tümüyle cihatçı teröristlerden oluştuğunu çok geç anladılar. Tabii hemen desteği kestiler. Böylece Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) IŞİD ve El Kaide ideolojisine inanan militan cihatçılara dönüşürken, Türkiye’nin sahadaki uzun kolu oluverdi. Türkiye Erdoğan’ın ve avanelerinin Şam Emevi Camii’nde Cuma namazı kılma ve halifelik hayalleriyle derin komaya girmiş uyuklarken, ülke cihatçıların geçiş güzergâhı oldu. Erdoğan ve İslamcıları bu barbarlara “bizim çocuklar” diye bakmaya devam ediyordu. Bu arada Ruslar sahaya indi ve Esad’ın gerileyişi durdu. Ama o arada İslam Devleti (IŞİD) Irak ve Suriye’nin önemli bir bölümünde saha kontrolünü ele geçirdi. Bunu nasıl mı yaptı? Türkiye’nin göz yumması, hatta desteği ile tabii ki. Türkiye Rusya’nın sahaya inmesiyle beraber Şam’ı da, Emevi Camii’ni de, Cuma namazını falan da unutmuştu zaten. Ankara’daki sülükler baktılar ki Neo-Osmanlıcı hayalleri gerçekleşmiyor, her dönemin ötekisi olan kolay hedef Kürtlere yöneldiler. Daha önce Ankara’da misafir ettikleri Kürtlerin üzerine gidecek hamleler yapmaya başladılar. Her sınır ötesi operasyon, Erdoğan ve Avrasyacı müttefiklerine daha fazla avantaj sağlıyordu. İçeride de Kürtlerin üzerine gittiler, Çözüm Süreci’ni bitirdiler, Diyarbakır Sur ve Cizre’yi ağır silahlarla uzaktan bombaladılar. Bunları eleştiren Barış Akademisyenlerini üniversiteden kazıdılar. Kimse sesini yükseltmedi! Böylece içeride de dışarıda da Kürtler rejimin kum torbası oldu. Ve Erdoğan’ın oylarını arttırdı, onun rejiminin konsolide olmasına yaradı.

Bugün bu taktiğe yine gereksinim duyuyorlar. Hem de eskisinden kat be kat daha fazla!

Fakat sorun şu. Bugün bu istedikleri kalibrede bir askeri operasyonu yapabilmek için Rusya ve Esad’ın iznine ihtiyaçları var. Rusya bunun karşılığını elbette ki isteyecek. Putin Erdoğan’ın Esad’la ilişkileri normalleştirmesini istedi, Erdoğan da elbette kabul etti. Çünkü başka şansı yok. Masada eli güçlü değil. Esad’la barışacak, yani çengilikte daha ileri kademeler göreceğiz. Dahası Esad da kanımca Erdoğan’ın Suriye Kürtlerinin üzerine gitmesini kabul edecek. Neden mi? Çünkü sonuçta onları ölümle tehdit edip sıtmaya razı olmalarını istiyor. Kürtler, kendilerine saldıran Türkiye’den korunmak için Esad yönetiminin himayesini – ve tabi ki de şartlarını! – kabul edecek. Hesap bu. Erdoğan için de bu ehven-i şer bir durum olur. Tabii Esad daha kurnaz. Kanımca orta ve uzun vadede işleri tersine çevirerek Türkiye’yi istikrarsızlaştırıcı bir ortamı yaratmaya çalışacaktır. Bunu babasından öğrenmemiş olduğunu düşünemeyiz. Toprak bütünlüğünü sağlayan ve belini doğrultan Suriye’nin ilk yapacağı şey, Türkiye’den intikam almak olacaktır. Bunun için en ucuz ve kolay yol, Suriye topraklarını – tabi Rus koruması, daha doğrusu kalkanı olduğu bir ortamda – Kürt militanlara açmaktır. 1990’lara geri dönen Türkiye, Suriye’nin de 1990’lardaki politikalarına geri döneceğini hesap etmiştir herhalde! Böylece Erdoğan seçimi kazanmaya yarayan bir avantaj yakalayabilir, HDP’yi kapatacak bahaneleri üretebilir, hatta gerekirse güvenlik bahanesiyle seçimleri erteler ve böylece kaybedeceği seçime girmemiş olur. Bu muhalefet – lafın gelişi! – zaten sınır ötesi tüm operasyonlara tezkerede yeşil ışık yaktı. Nasyonalizmde birbirleriyle yarışan partiler, tümü de neo-İttihatçılıkta birleşiyor. Bu zafiyeti bilen rejim, gereken adımları atacaktır.

Putin’in daha makro hedefi ise Atlantik topluluğunu (Batı’yı ya da NATO’yu) zafiyete uğratmak. Bu iş için Türkiye’nin NATO’yla bağlarının daha fazla zayıflatılması lazım. Erdoğan’a finansal ve stratejik destek verirken, seçimleri kazanmasını – ya da diktatörlüğünü derinleştirebilmesini – sağlamayı hedefliyor. Amacı Erdoğan’ı kendine daha fazla bağlamak, Türkiye’yi daha fazla Avrasya güdümüne sokmak ve Avrasyacı Türkiye’yi tümüyle Moskova uydusu haline dönüştürmek! Erdoğan’ın ortakları da bunu istiyor. Erdoğan’ın iktidarı kaybetmemek zorunda olduğunu biliyorlar. Suriye’ye TSK girdikten sonra birkaç yıl Türkiye’nin Vietnam savaşını sağlayacak ortamı oluşturacaklar. Binlerce asker ölecek, Türkiye ekonomisi savaş yüzünden daha da vahim günler yaşayacak, hatta tümüyle iflas edecek. Ama Ruslar kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyecekler, sıcak denizlere ulaşmak ve tarihi misyonlarını tamamlamak için gerekenleri fazlasıyla yapacaklar. Ukrayna savaşı da, Suriye’deki güçlü konumları da, Türkiye’yle geliştirdikleri ticari ve stratejik ilişkiler de bu yolda onların işlerini kolaylaştıracak gibi görünüyor.

Erdoğan’ın askeri bir zafere ihtiyacı var. Bu zaferin gerçek mi çakma mı olduğunun hiçbir önemi yok. Tek amacı iktidarını korumak! Bu uğurda ne Kürtleri katletmekten, ne kendi askerlerini ölüme sürüklemekten, ne de ülkeyi Rusya’ya peşkeş çekmekten geri duracak. Çok kritik bir döneme giriliyor. Bu sürecin sonunda ya Erdoğan rejimi daha da otoriterleşecek, ya da tümüyle bir gecede çökecek bir dönemin kapısı aralanacak. Bu dönemde gerçekleşecek sonuç, Türkiye’nin 21. yüzyılda nasıl bir ülke olacağını da belirleyecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Türkiye nin komşuları ve çok yakın komşuları olan Mısır, Suudiler, İsrail, BAE, Suriye ile ilişkileri kesiyor. Bunu bir hastanın ameliyat öncesi narkoz alması gibi düşünebiliriz. Yani yıllarca sürecek ameliyat için komşular ile ilişkisi kopartılıyor. Bu kopartılma bazı çatışma bahaneleri öne sürerek oluyor. Mesela İsrail ile gazze gemisi, Mısır ile Sisinin darbesi, Esad ile muhalif Araplar, BAE ile 15 temmuz finansörü olması, Suudlar ile düşmanlığı galiba Türkiyenin İrana yanaşması etkisiyle bütün ilişkiler donduruluyor.

    Aslında nedeni bir çeşit vedalaşma. Çünkü ameliyattan sonra Polis Türkiyesi olacak. Sanki eski Türkiye herkesle kavga ediyor iken yeni Polis Türkiye herkesle barış içinde yaşamak isteyen barış yanlısı görünümde. Zaten Asker Türkiyenin komşularla sorunu yoktu. Psikolojik sorunları kendisiyle ilgiliydi. Ama yeni Polis Türkiyeye dönüşeceği için Asker Türkiye ile komşuları kötü gösterdi, Polis Türkiye ile yeniden barışçıl tutumunu takındı. Hem de öyle böyle değil.

    Ameliyat masasından kalkar kalkmaz yangından mal kaçırırcasına ilk komşularına koştu. Komşuları sıraya dizdi. Sanki bayram namazından sonra köy camisinde köylüler ile bayramlaşır gibi apar topar herkesle barıştı. Yani ne yapmış oldu? Polis Türkiyeyi yani Esad benzeri Muhaberat rejimi kendisini komşulara tanıttı. Ben artık buyum dedi. Beni tanıdınız mı? Hani Arap düşmanlığı yapan ve Türkleri Araplardan uzak tutan Askeri vesayettim. Ameliyat sırasında hem Türkün şeyini, güçler ayrılığını hem Sünni Arapların şeyini yani vatan ile ilişkilerini kestiler.

    Artık Suriyede Şii Esad rejimini rahatsız edecek Sünni Arap kalmamıştı. Hepsini Şii Esadın devletinden dağıttılar. Esad üzerinde ki baskı da kalkmış oldu. Yoksa Esada hep baskı yapacaklardı Sünni Araplara da haklarını ver diye.

    Ameliyattayken Türk devleti topraklarından geçen cihatçılar üzerinden Suriye topraklarındaki bütün Sünni Arapları dağıttılar. Artık yeni Türk rejiminin sürekli Arapları kötülemesi gerekmeyecek. Türk rejimine Arapları düşmanlaştırma görevini verenler Şii Esad ile işbirliği içindeki ulusalcılardı. Uluslaşma sayesinde coğrafi sınırlar bizim kişilik sınırlarımız oluyordu. Şimdi Sünni Araplardan Şii Esadı kurtarmakla kalmadı iş, Sünni Kürtler de yine ameliyat esnasında toprakları kullanan cihatçılar sayesinde PKK ya verildiler. Yani Sünni Kürtlere zorla sahip olan PKK ışid sayesinde kahraman yapılmıştır.

    Buradaki ışidin görevi tıpkı 15 temmuzda tayyipi öldürmeye giden ekibin sokakta saatlerce bekletilmesi gibidir. Işid ve PKK üzerinden şöyle bir propaganda yapıldığından eminim. Sünni Kürtlere diyorlar ki Işid Sünni Türkler üzerinden gelip saldırıyor. Sünni Türklere de diyorlar ki Suriyedeki Sünni Kürtler PKK dır. Bu sayede iki Sünni grup düşmanlaştırılıyor.

    Demek ki neymiş Sünni Araplar harcandı, Sünni Kürtler PKK ya teslim edildi, Sünni Türkler de ışidleştirilmektedir. Bu olayların şöyle kafamızı kaldırıp çevresine bakarsak şunları göreceğiz; Şii mason Türkler, Şii Kılıçdaroğlu, Sünnilik Alevilik de neymiş diyen Nötr Tayyip, İran yanlısı Perinçek, Şii PKK, Şii İran, Şii Irak, Şii Esad. Sanki bir çember oluşturulmuş.

    Suudlar ve Mısırın, Suriyede Sünni Arapları yok eden Sünni Türkler ile neden barıştığını anlamadım. Demek ki Sisi de bir darbeci sonuçta ve Türk rejimi Sisinin darbesini kabul etmiş oluyor. Yani Mısır Sünni Arapları da darbeyi yemiş orada. Sisi de bu lutüf karşısında Esadımsı Türkiye rejimini tanıyor. Demek ki Sünni Türkler, Sünni Araplar, Sünni Kürtler kısacası Osmanlı bu şekilde parçalanıp idare ediliyor. Sonra Sünni Türklere Sünni Arapları, Sünni Araplara Sünni Türkler kötüleniyor. Bu sayede Sisi ve Türkün Sisisi rahat ediyorlar.

    Sonra bunlar olurken, bunları göstermek bir yana, geri kalan artıklar birbiriyle vuruşturuluyor. Sünni Türklere Sünni Kürtler kötüleniyor, içeride bu işi yapanlar var, Sünni Kürtlere de Sünni Türkler kötüleniyor, içeride bu işler için özel uğraşanlar var.

    Şimdi Sünni Arapların işi bitti. Herkes farkında ki sıra Sünni Türkler ve Sünni Kürtlere sıra geldi. Öyle bir ortam ya da savaş çıkacak ki, Kürtler kardeşimizdir diyen hain, Türkler kardeşimizdir silah sıkmam diyen hain ilan edilecek. Evet Polis Türkiye yeni özellikler kazandı ve bu kabiliyetini gösterecektir.

    Çember gittikçe daralıyor. Ben artık pek kımıldama alanı kaldığını düşünmüyorum. Tayyipe katılmak isteyen işçi partili adam ne demişti; yaşasın Türkiye Cumhuriyeti. Demek ki Türkiye Cumhuriyetini yaşatmak için Hitler tarzı bir kampanya yürütülecek. Ve bunun liderliğini bu adam gibileri alacak. Arkalarına Sünni Türkleri katacak. Peki Sünni Türkler Sünni Arapların başına gelen Işidleştirilme sürecinden emin olduklarını söyleyebiliyorlar mı?

    Kuzey Suriyede Türkiyeyi rahatsız edenler Türklerin bu lokmayı yutmak isteyeceğini biliyorlar. Günün sonunda olacak hikayeyi yazayım; Işid PKK ya saldırıyor ama PKK Sünni Kürt ulusunu kahramanlar gibi korumakta kararlı. Işidin vahşetine boyun eğmiyor.

    Sünni Türkler bu Işidin kendi içlerinde olduğunu anlamak, kabul etmek istemediler. Halbuki o hep Sünni Türklerin içindeydi. Hem de Sünni Türklerin en zor zamanlarında köprüde yardıma gelmişti. Hatta hiç çekinmeden kendi karakterini göstermişti. Demek ki Sünni Türklerden o kadar emin ki hiç çekinmeden Işid karakterini yani kafa kesmeyi canlı yayında herkese şov gibi gösteriyordu. Siz hiç bir Sünni Türkün bu kafa kesmeden rahatsız olduğuna dair birşey duydunuz mu? Düşmanımın düşmanı dostum mu desem, yoksa görmemezlikten gelme mi desem yoksa inanmıyormuş gibi yapma mı desem anlamadım. Yok öyle birşey olmadı diyorlar. Keşke bu konuyu iyi araştırsalardı. Çünkü PKK Kürt özerk bölgesi bu Işid sayesinde kuruldu. ABD nin Özerk Bölgeye yerleşmesi Işid sayesinde oldu. ABD nin bölgeden çıkmaması Işid yüzündendir. Yani bu sahne bari Güneydoğuda yaşanmasın diyorum ama bence artık Şii çemberi daraldı. Tanrılar Sünni Türklerin ve Sünni Kürtlerin kahramanlıklarını görmek istiyor. Bu çatışma Kürtlerde ulus bilinci oluşturmak içindir. Ayrıca ebedi olarak Sünni kardeşleri kopartmak için. Yeni ‘Türk’ rejimi zaten bölünmeye göre kurgulandı. Bütün mekanizmalar felç edildi. Güçler ayrılığını terk edip tek adam rejimini el ele geçirmelerini açıklayamadılar. Bu son cümlemi hiç kimse açıklamadı. Önce ohal darbesinin arkasında durdular sonra tek adam referandumunda pusulalara itiraz etmeyerek esadımsı rejimin arkasında durdular.

    Apar topar Türkleri komşularıyla tekrar barıştırıyorlar. Çünkü tanıtma, kaynaşma tamamlansın ki asıl bölme meselesine geçilecek. Tanıtma işlemlerini Tayyip hayatta iken yaptırdılar hızlıca, yangından mal kaçırır gibi, herkes yani Sünni Türkler de bu barışları mesela İsrail ile barışı özellikle rahatlıkla kabul etsin diye.

    Yıllar sonra Kılıçdaroğlu baş örtüsü konusunda iyi polisi oynamaya başladı. Ameliyat olmuş, büyük tuzak kurulmak üzere, bu esnada ne kadar demokrat olduğunu göstermeye çalışıyor. Aynı zamanda olacaklarla alakalarının olmadığını çünkü baş örtüsü serbest olmalı demiştir. Ne zaman diyor biliyormusunuz, Türk rejimi bütün komşularla barıştıktan sonra. Yani ameliyat başarıyla geçtikten sonra.

  2. Batinin isi bitiyor ilerigörüslü Arkadas. Dogu artik ataga gececek. Her cikisin bir inisi var. Vahsi Kapitalizim de cökecek. Ukraynada ABD nin parmagi oldugunu asil hedefin Rusyayi zayiflatip Cin e vurmak oldugunu bil. Ne dinsizden yana ol ne imansizdan. Yeni bir düzen lazim bu dünyaya, Batinin Refah seviyesinin her ne olursa olsun korundugu bir düzen degil!!!! Silkin kendine gel ey Ahmak!!!!

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin