Erdoğan’ın Aşil topuğu

YORUM | BÜLENT KORUCU

Acemi bir kumarbaz gibi elini açık etti. Arenaya ilk kez çıkan bir çaylak gibi zayıf noktasını gösterdi. Rakibin beceriksizliğini strateji zannederek paniğe kapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millet İttifakı’nın adayını bilememenin telaşıyla kendi gölgesiyle dövüşen boksöre döndü.

“Yüreğin yetiyorsa çık karşıma ya da adayını çıkar” diye Kemal Kılıçdaroğlu’na meydan okuması, neredeyse bir yalvarmaya dönüştü. 2023’teki rakibi ortaya çıkmadığı için oyun kuramıyor. Elinde kalmış tek silahla kazanmayı planlıyor. Ve vaktinden önce ateşlediği kurşunun sekip kendini vurması an meselesi.

Karşısında CHP liderini istemesinin tek sebebi onu etnik kimliği ve mezhebiyle vurmaya hazırlanması. Başka çıkış noktası kalmadığını o da görüyor. Son seçimdeki gibi halka “Bu kardeşinize yetkiyi verin, faizle, dövizle nasıl mücadele ediyor görün!” diyecek hali yok. O yetkinin etkilerini halk acı acı yaşıyor zaten. Suriye’ye askeri operasyon da derdine deva olacak gibi görünmüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev iki cümleyle balonu patlattı. “Türkiye ile savaşmayı planlamıyoruz” ifadesiyle aba altından sopa gösterdi. Bununla da yetinmedi, “Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesine çekinceli yaklaşıyor diye Suriye’ye operasyon konusunda Türkiye ile pazarlık yapmıyoruz. Operasyona gözümüzü kapatmıyoruz. Rusya bölgedeki müttefiklerini satmaz,” dedi.

Başka çaresi kalmadı. Erdoğan gerilim siyasetine oynayacak ve toplumsal fay hatlarını harekete geçirmeyi deneyecek. “Senin meşrebinle mezhebinle işim yok; korkma çık” açıklamasını onu tanıyan herkes tersinden okudu. Zaten beklenen bir şeydi. Ama Erdoğan silahı, hedef menzile girmeden ateşlemek zorunda kaldı. Çıkışlarıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığını sağlar mı bilmiyorum fakat seçilme ihtimalini yükselttiği muhakkak. Stratejisini açık etmekle kalmadı, vakitsiz kullandığı için etkisini de kırdı. Bilhassa Meral Akşener’in İYİ Parti Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın yol açtığı krizi yönetme şekli havayı tersine çevirdi. Oral, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinin “toplumun yüzde 70’ini oluşturan muhafazakar kitle için olumsuz algılandığını” söylemişti. Akşener hem bizzat özür diledi hem Oral’ı CHP Genel Merkezi’ne göndererek Kemal Bey’den özür diletti. Bununla da yetinmedi disiplin kuruluna sevk etti. Bu özgüvenli duruş AKP liderinin işini biraz zorlaştıracak.

Erdoğan, aday belirsizliğinden telaşlandığını açık ettikten sonra Altılı Masa paydaşları ikinci adımı atıp o zaafa vurmalı. Aslında Kılıçdaroğlu ilk adımı attı bile. Adayı açıklama şartı olarak televizyonda düello teklif etti. “Yüreğin yetiyorsa televizyonda karşıma çık, ben de adayın kim olduğunu söyleyeyim,” diye meydan okudu.

İki hafta önceki yazımda bunu önermiş ve “Kemal Bey’in yerinde olsam ‘Bir canlı yayında tartışalım, program bitişinde adaylık başvurusunu imzalayayım’ diye meydan okurdum. Erdoğan kesinlikle bunu göze alamaz. Zira o Gökçek’ten daha fazla öfke kontrolü sorunu yaşıyor. 2008 düellosundaki performans AKP liderini çıldırtmaya yeter,” demiştim.

Bence Altılı Masa bu yoldan yürümeli ve Erdoğan’ı televizyon tartışması konusunda sıkıştırmalı. Böylece adayı açıklayın baskısından kurtulmakla kalmaz üstüne inisiyatifi daha fazla ele almış olurlar. Böyle bir şarta bağladıklarında belirsizliğin sorumluluğu Erdoğan’a yüklenir. Bir taşla en az iki kuş.

Dünyanın her yerinde seçim yarışının olmazsa olmaz parçası karşılıklı tartışma. Prompter bağımlısı bir lider olan Erdoğan ısrarla zor soru soracak gazetecilerden ve rakiplerinin karşısına çıkmaktan kaçıyor. Gazetecilerin basın toplantılarına girebildiği günlerde, en basit sorular karşısında nasıl dengeyi kaybettiğini biliyoruz. Yandaş gazeteciler bile bazen çalışmadığı yerden sorduklarında zor durumda kalıyordu. Soru ve cevapları prompter’a yazmaya mecbur oldular. Öyle ki bazen sorulmamış soruların cevaplarını okur hale geldi. ATV’de ve de en yandaş gazetecinin moderatörlüğünde bile rakiplerinin karşısına çıkmaya cesaret edeceğine ihtimal vermiyorum.

Son 10 yıldır etrafında “isabet buyurdunuz efendim” yalakaları dışında kimseyi tutmuyor. Herhangi bir münazara ve müzakere ortamında bulunmuyor. Polemik karşısında cevap refleksleri ölmüş durumda. Bir yayınlık canı var. O yüzden ne kadar tahrik edilirse edilsin yayına çıkamaz.

Bu gerçeği her gün yüzüne vurmak için büyük strateji dahisi filan olmaya gerek yok. “Yeri ve zamanı sen seç, sana prompter da serbest” cümlesini her fırsatta tekrarlamalılar. Oysa Kılıçdaroğlu’nun resmi Twitter hesabında ve “Kılıçdaroğlu ne söyledi?” adıyla partinin yönettiği hesapta tek bir paylaşım bile yok. Adam bu benim zayıf noktam diye durmadan bağırıyor oysa…

Muhalefet boş kaleye topu yuvarlamaktan aciz. Böyle giderse Erdoğan kendi kendine, zaaflarına yenilecek…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Kılıçdaroğlu canlı yayında ne tartışacak ki? Mesela ne soracak tayyipe? Laikliği mi, irtica tehditini mi, cumhuriyetin değerlerini mi, hukuk devletini mi, cumhuriyeti mi, insan haklarını mı, demokrasiyi mi, anayasayı mı, batılılaşmayı mı, işkenceleri mi, adam kaçırmaları mı, 20 temmuz ohal darbesini mi? Cumhuriyetin değerlerine bu kadar da düşmanlık olmaz ki. Cumhuriyetin değerleri gerçekten kılıçdaroğlu ile ayakta kalıyormuş. Kılıçdaroğlu bir çekildi kenara değerler yerle bir oldu. Cumhuriyetin değerlerini kılıçdaroğlu üzerine bina etmek yanlıştı. Kılıçdaroğlu canlı yayına çıkamaz. Çünkü çıkarsa cumhuriyetin değerlerinden, laiklikten, irtica tehlikesinden, iran oluyoruz paniğinden bahsedemeyerek kendi değer yargılarını göstermil olacak herkese. Daha ondan en başta laik tepki vermesi beklenirken o ankaradan istanbula yürüyerek bütün solcuların tepki beklentisini küçülttü. Küçülte küçülte neredeyse yok oldular. Sanki laik devleti bir kenara koydular. Üç boyutlu uzay boşluğunda tayyip ve müslümanlarını devlet olduğunu inandırdılar. Aslında devlet yoktu, tayyip ve müslümanları vardı. Şaşkınlar devlet olduklarını sansınlar diye kimse sesini çıkarmadı. Şimdi siz diyorsunuz ki kılıçdaroğlu tayyiple canlı yatına çıksın. Ama yukarıdaki senaryoya göre laik devlet, kılıçdaroğlu, cumhuriyetin değerleri yok. Olmayan biri tayyiple ne konuşacak? Zamları konuşur, enflasyonu konuşur, çiftçinin, emeklinin dertlerini konuşur, tank paleti konuşur, man adasını konuşur. İnsan haklarını, hukuku, demokrasiyi, işkenceleri, basın özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü konuşacak hali yok. Yoksa yıllardır konuşmadığı bu konular hakkında canlı yayında birden bire sürpriz mi yapacak? Olmayan kılıçdaroğlu birden bire oluverecek mi? Tayyip ve müslümanları uluslararası yardımla gerçek dışı bir dünyaya taşıdılar. Bu dünyada kılıçdaroğlu şeklen var ama aslında yok. Bu dünyada tayyipin müslümanları, bahçelinin ülkücüleri, ergenekonun teröristleri var. Çünkü bu dünya hukuksuz bir dünya. Zaten böyle bir atmosferde ancak mafya ve çeteler yer alırlar. Solcular bu süreçte yoku oynarken, siz gezinin bu süreçte hiç eylem yaptığını gördünüz mü?, pasif olarak islamcıları desteklediler. Normalde tepki vermeleri gerekirken oh olsun dediler. Yani liderleri gibi tepkisiz kaldılar, aslında biz yokuzu oynadılar. Sanki sahnede tayyipin müslümanları ve khk lar vardı yada daha spesifik olarak tayyipin müslümanları ve cemaat vardı. Aynı köprüdeki senaryo gibi. Köprüde sanki dünyada sadece askerler ve siviller vardı, sanki devlet yokmuş gibiydi. Aynı şekilde bu sefer sahnede tayyipin müslümanları ve cemaat vardı. Devlet o esnada çekirdek çitliyordu. Bu sahnede eksik olan ne dediğinizde devlet demek gerekirdi. Ama kılıçdaroğlu devletin eksikliğini hiç hissettirmedi. Solcular kılıçdaroğlu şahsında sahneye tutundular. Sanki devletsizlik kader olmuştu. Fırtınada herkes liderine devlet diye tutunuyordu. İnsanlar devletin ne olduğunu hiç anlayamamış. Bir tanesi bile kalkıp sorgulamadı liderini. Hatta sol ve müslümanlar eğer kendi iradelerine kalsa devleti kendileri yıkmışlardı. Çünkü devlet yıkılırken intikam sahibi sol oh olsun diyordu. Müslümanlar zaten devlete ihtiyaç duymuyorlar. Onların devleti ya tayyip olur ya babaları olur ya dedeleri olur yada aşiretleri olur. Devlet ne ki? Hizmet hareketi ise hukuka sıkı sıkı bağlıdır. Varlığını hukuka bina eder bana göre. O yüzden cemaati yok etmek için kılıçdaroğlu yenikapıda tayyipin yanına yanaştı ve birlikte devleti kaldırdılar. Kimlerin devletle sorunu olduğu, kimlerin hukuk devletine düşman olduğu apaçık görülmektedir. Biz bunları görüyoruz ama adını koymuyoruz. Niye? Ayıp olur diye mi?

  2. Ya promtersiz konuşmayı beceriyorsa…

    Güreş öğretmeni öğrencisine 99 oyun ve bu oyunların nasıl çözüleceğini öğretmiş. Öğrenci öğretmene meydan okumuş. Güreşmişler 99 oyun yenişememişler. Öğretmen 100 oyunu yapıp öğrencisini yenince: “Öğretmenim bu oyunu öğretmediniz” sözü karşısında “bu güne saklamıştım” diye cevap vermiş.

    Adam 20 yıldır iktidarda. 2013’den sonraki her seçimde kaybedecekti; kazandı…

    Çin filmlerindeki gibi. İhtiyar, çelimsiz, beceriksiz biri filmin bir yerinde ortaya çıkar ve ortalığı karıştırır.

    Birebir görüşmelerle, bir-iki saat ekranda görüşmeyle 20 yıllık müktesebatı yerle bir edecek, itibarı sıfırlayacak hatalar yapmasını beklemeyin.

    “Afedersiniz Ermeni” der, Kılıçdaroğlu’nu ya inkar etmek, ya sessiz kalmak, ya “etnik geçmişimi neden sorguluyorsun” demek zorunda bırakır.

    Teyzem 30 küsur yıllık Atatükçü Düşünce Derneği, 20 küsur yıllık Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyesi. Kılıçdaroğlu aday olsa destekleyecek. “Ama bir tarafı Ermeni” dedim. “Yok canım Ermeni falan değil, Alevi” dedi. Baktım Ermeni olduğunu öğrense kafası karışacak; üstelemedim…

    Halkın çoğu Müslüman, sünni… Çoğu sağcı…
    Müslüman ve sağcıların içinde hiç mi dürüst, çalışkan, hak yemekten korkan, solcuların da hoşuna gidecek bir tek adam yok mu?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin