Erdoğan’ın adamları

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

14 Mayıs’a yaklaştığımız şu günlerde görünen o ki rejimden beslenen ve Erdoğan’a göbekten bağlı olan çok geniş bir kitle, Erdoğan’ın gitmemesi için kraldan daha kralcı bir gayretle çalışacak. Çalışmak fiilini tırnak içine alıyorum. Kastettiğim, canlarını dişlerine takıp varlık sebepleri Erdoğan’ın rejimin başında kalmasına yönelik olarak kendilerine verilen tüm emirleri yerine getirecekler. Seçimlerin adil ve özgür bir ortamda gerçekleşmeyeceği en iyimser yorumcular tarafından bile kabul edilirken, temennilerle analizlerin birbirine karıştığı, iyimserlik ve kötümserlik atışmalarının yaşandığı, insanların ille de bir şeylere inanma isteklerinin depreştiği bir siyasal ortamda girecek Türkiye bu seçimlere. 

Erdoğan’ın adamları en alt seviyeden en üst makamlara kadar, hala devlet olduğunu zannettiğimiz yapının her biriminde etkin konumdalar. İnşa edilmiş ve konsolide olmuş bulunan rejimi oluşturan bu Erdoğanist bürokratik aparatın yanında, Erdoğan’ı kendi amaçları ve çıkarları için kullanan derin yapı da bu denklemde önemli bir rol üstlenecek. Erdoğan’ın adamları ile beraber bu güçler Voltran’ı oluşturup, taşmak üzere olan toplumsal tepki seline bent çekmeye çalışıyorlar. 

Ellerinde Yüksek Seçim Kurulu’ndan Milli İstihbarat Teşkilatı’na, Yüksek Yargı’dan polis teşkilatına, Anadolu Ajansı’ndan her seviye mahkemelere, aklınıza gelebilecek her türlü devlet biriminde direnecekler. Masa olarak tabir ettiğimiz yer, işte bu tüm bürokrasi sathıdır. Erdoğan giderse bizim de sonumuz olur diye düşünüyorlar. Haksız olduklarını söylemek mümkün değil. Beş-altı yerden maaşa bağlanan, anasından dadısına kadar herkesin başına nepotizmin bağrından kopmuş birer devlet kuşu kondurulmuş, mükemmel bir sistemleri var. Beraber yiyorlar, beraber hortumluyorlar. Suç ortaklığının sağladığı en ileri düzeyde sadakati sağlamış olan Erdoğan ve avaneleri, saraydan ülkedeki ortama bakıyorlar ve ellerindeki gücün belli ki farkındalar. Kritik dönemece girilen şu günlerde, herkes olacaklardan endişeleniyor. Çünkü yaptıkları yapabileceklerinden korkmamıza neden oluyor. Haziran-Kasım 2015 arası yaşananlar herkesin hafızasında. Ve o zamankinden çok daha motive durumdalar. Erdoğan, seçimi kaybetme ve iktidarı Kılıçdaroğlu’na teslim etme gibi bir şansı olmadığını biliyor. Kurduğu düzen, meşru ve barışçıl geriye dönüş yollarını tümüyle kapattı. Gemileri yaktı ve hiç gitmeyecekmiş gibi davrandı. Kendinden istenenleri ve beklenenleri yaparak cumhuriyet tarihinden hiçbir cumhurbaşkanının veya siyasi karar alıcının yapmadığı kadar izanı, dengeyi, kontrolü kaybetti. Sadece hortumlamakla kalmadı, devleti bir tür Gestapo rejimine dönüştürdü ve milyonlarca insanın anayasa ve yasalara aykırı bir şekilde takibata alınmasında siyasi sorumluluğu üstlendi. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi devir teslim bekleyenlere soruyorum: bu durumda siz Erdoğan olsanız demokratik sürecin gereğini yapıp koltuğu terk eder miydiniz? 

Bu soru bir endişeyi yansıtıyor. Gitmemeye çalışacak. Bunu başaracak mı bilmiyorum. Ama başaramayacağını düşünenler de tahminde bulunuyorlar. Ne olacağını hiç birimiz kestiremiyoruz. Zaten temel sorunların başında da tam bu geliyor. Bu tür sistemlerde öngörüde bulunmak olanaksızdır. Sistemde birçok belirsizlik var. Fakat bir faktör mutlak surette belirleyici rol oynayacak: Erdoğan’ın adamları! 

Daha önceki bir yazımda bahsettiğim kritik momentumu anımsayacaksınızdır. Momentum, sisteme sadık adamların net bir karar vermelerini gerektirecek bir anı betimliyor. Erdoğan’ın seçimleri çalmayı istediğinden şüphe yok. Bir adım sonrasını, yani çalmak için gerekli gördüğü adımları atacağından da şüphe yok. Bunlar kesin. Yalnız Erdoğan, seçimleri çok istese de, planlasa da, gerekli emirleri verse de, tek başına çalamaz. Bunu başarabilmek için çok disiplinli çalışacak sadık kadrolara gereksinimi olacak. MİT’ten polise, jandarmadan YSK’ya, SADAT’tan Anadolu Ajansı’na, yargıdan bürokrasiye, elinde maymuna çevirdiği her kurumda, kendi emirlerini harfiyen yerine getirecek kadrolar olmadan bu iş zordur. Erdoğan’ın adamları da o gece durumu test edecekler, havayı koklayacaklar ve bir karar verecekler. Eğer “bu iş olur” kanaatine varırlarsa, Erdoğan istediği neticeyi alabilecek bir operasyondan başarıyla çıkar. Bu imkân ve ihtimal yok diyemiyoruz. Çünkü maalesef istedikleri ortamı yaratmış bulunuyorlar. Konsolidasyon tamam. Rejim gereken olgunluk seviyesine ulaştı. 

Yalnız Erdoğan için sorun şu ki, birçok olumsuzluk sarsılmayacağı sanılan otoritesinin ve çizilmez denen karizmasın altını oydu. Ekonomik kriz, deprem, sel, işsizlik, Kılıçdaroğlu’nun beklenmeyen popülarite yükselişi, Altılı Masa’nın ve HDP’nin ittifakı, yaşlılığı ve sağlık sorunları – iki üç yıl öncesinin Erdoğan’ı ve rejimi yok. 

Çevresinde bir tedirginlik ortaya çıktı ve bu zincirleme bir reaksiyona dönüşebilir. Önümüzdeki birkaç hafta son derece kritik önemde olacak. Erdoğan’ın düşüşünü geriye çevirmesi hayatın olağan koşullarında ve doğal ortamda zor diyebiliriz. Ancak Erdoğan’ın ve rejimin elinde bazı enstrümanlar var ki istedikleri değişikliği yapay yollarla sağlayabilirler. Yukarıda da bahsettiğim Haziran-Kasım 2015 seçimleri arasında bunun provasını yaptılar. 15 Temmuz 2016’da ise çok daha ciddi bir operasyon yürüttüler. Şimdi bir mizansen ortaya koyamazlar demek zor. Buna bir de alternatifsizliklerini ekleyin. Köşeye sıkıştırılmış bir kediden farksız durumda Erdoğan. Ve henüz elindeki tüm imkânları tüketmedi. Risk alacak psikolojide ve kontrolü altında büyük bir güç var. 

Kılıçdaroğlu daha önce bürokrasideki memurları baskı altına alacak ve psikolojik dengelerini bozacak açıklamalar yapmıştı. Onları uyarmış, kanunların dışına çıkmayın, yoksa karışmam mesajı vermişti. Bu baskıyı ve psikolojik yıpratmayı doz yükselterek devam ettirmesi lazım! 

Erdoğan’ın adamlarını rejimin kontrolünden çıkarmayı denemek, bu süreçte en az seçim çalışmaları kadar önemli. Yoksa sandıkta kazanılan seçim masa başında kaybedilebilir. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Batı ülkelerinde hayat göründüğü kadar kolay değil. Hele Türkiye’de imtiyazlı bir konumda, bir eli yağda, bir eli balda yaşayanlar için çok daha zor.
    Türkiye’de; “Muhalifim, hem devletten ballı maaşımı alır, hem de Türk milletine söverim, Türk değil Türkiyeliyim, Türkiyeli ezilen azınlıklar, Ermeni Soykırımı” dediğin anda baş tacısın, kralsın.
    Sanırım batılılar şöyle de düşünmüş olmalı. Ülkesini, yıllarca birlikte yaşadığı halkını satan, aşağılayan insanların kutsalı yoktur. Gün gelir bizi de üç kuruşa satar.
    Yeminli Türk düşmanı M.E.Çaman’ın zoruna giden işte bu. Türkiye’de istediği hemen her şeyi yapabiliyordu. Ballı harcırahlı, maaşlı, tatilli yurt dışı görevlendirmeleri, parti liderlerine danışmanlık. Küfrettiği, “Soykırımcı” dediği Türk halkının devletine ait okullarda, bir de üste para alarak Türk cocuklarının beynini zehirlemek. Bütün bu imtiyazlardan mahrum kalmak, Türkiye’de kral gibiyken, Kanada devletinin yoksullara yardım fonundan para dilenmek insanın zoruna gider.
    “Ne istediler de vermedik.” diyen bir Erdoğan var. Olanların bütün sorumlusu Erdoğan mı, Akp’mi. Neden bu duruma düştünüz, hiç sorguladın mı bay Çaman. Ama gerçekçi, en az Ahmet Dönmez kadar cesur. Çünkü 15 Temmuz’dan bu yana aynı şeyleri söulüyorsunuz, sizden olmayan bir tek Türk bile ikna ettiniz mi, sanmam. Aynaya bakın ve cesur olun, özeleştiri yapın.

    • Zaten böyle düsünenlerin amaci Vagon olmaktan öteye gitmiyor. Magna Carta derler Westfalia derler… Senin Magnan 17. yüzyilin kadar Batida nerdeydi ve son 2. Dünya savasi ve Emperyalizim de nerdeydi! Halen sömürü devam ediyor, özellikle finanz sektörü üzerinden. Asaglik duyusundan kaynaklaniyor. Islam medeniyetini, Osmanlida Zekat in, hayvan halklarin nasil isledigini bilmez bu insanlar. Asri Saadette ki huzur toplumunuda. Ama ordada sonradan cikan sirf Yezidi görürler, suandaki Yezidi gördükleri gibi.

  2. Gayet basit ya. Calis sende ilerle öbürünü gec, her konuda, adalet, bilim, teknoloji … Batiyi tanrilastirmanin ne anlami var.
    Elestiri, tenkit hastaligindan cikmamiz lazim. Erdogan ne kadar zarar veriyorsa, böyle yapanlarda ayni zarari veriyor. Bunlara ayni negatif Enerjinin devamini sagliyor.
    Her konusan Türkiye öyle, Türkiye böyle. Kanada, ABD, Avustralya, Almanya söyle güzel. Zaten böyleleri icsellestirmis, Türkiyenin gelismesinide istemez.
    Yap kardesim, bir tuglayla baska. O caldikca, o zülüm ettikce sen biraraya gel Firma ac, Yurtdisindan oluyor madem teknoloji fabrikalari kur….
    Birakin bu negatif Enerjiyi, millete dagittiginiz yeter!!!!

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin