HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Saray’da çok sayıda “cinci hoca” istihdam ettiği biliniyor. Pek çok hayranının, yaşanan bu kadar badireden Erdoğan’ın zarar görmeden çıkmasını anlatırken, “Siz Reis’in etrafındaki o güvenlikçiler tarafından mı korunduğunu sanıyorsunuz? Esas koruyucusu halkın duası ve üç harflilerin etrafında görevlendirilmesi” dediklerini benim gibi sizler de defalarca duymuş olmalısınız.
Ancak bugün anlatacağım “üç harfliler” bu görünmez üç harfliler değil. Tam tersine her yerde görülen, neredeyse her sokakta gözümüze çarpan üç harflilerden söz ediyorum.
Her dönemde bir günah keçisi bulan Erdoğan, son zamanlarda pahalılığın sebebi olarak zincir marketleri hedef gösterdi. Eylül ayının son günlerinde ABD’ye giderken bu marketlere savaş ilan etti, dönüşte de savaşın gereğini yerine getireceğini duyurdu.
Erdoğan’ın sözünü ettiği “piyasayı alt üst eden” 5 büyük marketin BİM, ŞOK, A101, Migros ve Carrefoursa olduğu bizzat Saray’a yakın isimler tarafından duyuruldu.
Bilindiği gibi Türkiye’de 249 zincir market var ve bunların toplam mağaza sayısı 38 bin 387. Erdoğan en yaygın olan bu 5 marketi hedef aldı.
ERDOĞAN’IN SUNDUĞU ÇÖZÜM DE ÜÇ HARFLİ
Zincir marketlerle ilgili bugüne kadar hiç yapılmayan denetim, Erdoğan’ın ABD yolunda sarf ettiği sözlerden sonra vakit kaybedilmeden yapılmaya başlandı. Erdoğan’ın mutemet ismi Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un talimat verdiği ekipler, akın akın zincir marketleri denetime koyuldu.
Bunlara ceza yazılacağını da yine Erdoğan’ın dönüş yolunda söylediği “Şu anda bazı marketlerle ilgili bir denetim süreci olacak. Bazı cezai müeyyideler gelecek” sözlerinden öğrenmiş olduk.
Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafında mantıklı düşünenler kalmadı, yahut da etrafında ona yanlış yaptırmak isteyenler çoğaldı. Danışmanları, Erdoğan’a Tarım Kredi Kooperatiflerinin açtığı bir marketi gezdiler. Sunulan çözüm de üç harfli: TKK.
“Ürünleri kaliteli, fiyatları ucuz” bulduğunu söyleyen Erdoğan, enflasyonla nasıl mücadele edeceklerini de bu vesile ile kamuoyu ile açıklamış oldu. “Süratle, Türkiye genelinde ilk etapta 1,000 kadar bu tür marketlerin yapılması talimatını verdik” dedi.
Sonucun ne olacağı belli. 2018 seçimleri öncesinde patates-soğan pahalılığına çözüm bulmak için tanzim satış mağazaları kurmuşlardı. AK Partili belediyelerin ve devletin sübvanse etmesiyle açılan çadır mağazalar seçimin bitmesi ile de sessiz sedasız kapanıp gittiler.
Onların altyapısı çadırdan ibaretti, belediye veya başka yerlerden temin edilen geçici personel ile hizmet verildiği için devletin sırtına bindirilen zarar, satışa sunulan malların sübvansiyonundan ibaret kaldı.
Cumhurbaşkanı açılacak mağazaların 600 metrekareden büyük olacağını söylüyor. Belirtilen büyüklükte 1,000 marketin açılması, buralarda istihdam edilecek personel ve oluşturulacak altyapı 2018 öncesi kurulan çadır marketlerden çok daha fazla yük bindirecek.
TÜRKİYE BU FİLMİ 1970’Lİ YILLARDA GÖRDÜ
1970’lerde Türkiye’de enflasyon ve karaborsanın toplumu sarstığı yıllarda bazı büyükşehir belediyeleri tanzim satış mağazaları açtı. GİMA, hatta Et Balık Kurumu’nun mağaza çoğaltma atağına kalkması bu dürtü ile olmuştu.
İnsanların saatlerce kuyrukta bekleyip alamadan döndüğü çok olurdu. Anlaşılan bugün de 70’li yılların durumuna sürüklenme yolundayız. Yalnız bugün mağaza açmada bir başka hesap daha var gibi.
Bilindiği gibi TÜİK, fiyat araştırmasının önemli bir kısmını marketlerden alınan belli başlı ürünlerle yapıyor. TÜİK görevlilerinin işi bundan sonra çok kolaylaşacak gibi. Artık bu görevlilerin adresleri TKK marketleri olacaktır herhalde. Böylece TEFE ve TÜFE’yi bırakıp çekirdek enflasyonu esas alan Merkez Bankası’nın da elini güçlendirmelerine biraz daha yardımcı olurlar.
Ben yakınlarımda TTK market var mı bilemediğim için gidip fiyat karşılaştırması yapmadım. Ancak, bugüne kadar paylaştıkları ile güven oluşturmuş bazı kişiler gitmişler ve buradaki ürünleri diğer üç harfli mağazalarla karşılaştırmışlar.
“Devlet lastik satar mı, don satar mı?” diye dalga geçip kamunun elindeki bütün fabrikaları satanların devlet eliyle marketçilik yapması kaderin garip bir cilvesi olsa gerek. Binaların yapım ihalesini de Cengiz Holding ya da Beşli Çete’den birine verirlerse iş tam bildik şekilde yürümüş olur.
Yalnız halkın merakla beklediği yeni tanzim satış girişimleri var. Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt tanzim satışları ne zaman kurulacak acaba?
Oysa fiyatların dizginlenmesi için market açmaya gerek yok. Üretimi teşvik etmek ve rekabetin önünün açılması bir de çiftçinin, emekçinin sırtındaki vergi yükünün hafifletilmesi ile bütün bu sorunlar çözüm yoluna konulur.
Cumhurbaşkanı’nın oturduğu Saray odasının sayısını bile bulmayacak kadar TKK marketlerle bu “fiyat zulmünün” önüne geçilemez.
TTK BAŞKANI VE YARDIMCISININ ALDIĞI MAAŞLAR
Hele hele bu TKK yönetimi ile bu mücadeleye girişmek pek akıl kârı gibi görünmüyor. Kooperatifin başındaki ismin 11 maaş, danışmanın 5 maaş aldığı bir anlayışla pahalılığa çözüm bulunamaz.
Türkiye 2 maaş, 3 maaş alan bürokratları yıllar içinde duymuştu ama 11 maaşı, Tarım ve Kredi Kooperatifleri Birliği Genel Müdürü Fahrettin Poyraz ile 5 maaşı da danışmanlığını yapan Davut Arpa ile öğrenmiş oldu.
Üstelik bu bilgiyi muhalefetten biri açıklamamıştı. AK Parti’de yıllarca milletvekilliği yapan, halen de Erdoğan’ın en yılmaz savunucularından olan Mehmet Metiner duyurmuştu. 10 yerden “yönetim kurulu başkanlığı” maaşı alan Poyraz, bir de daha önce milletvekilliği yaptığı için milletvekili emekli maaşı alıyor. Metiner’in nasıl bir baskıya maruz kaldığını bilmiyoruz. Bu paylaşımdan sonra Twitter hesabını bile kapatmıştı.
Bugün anlıyoruz ki AK Parti ve Saray nezdinde Fahrettin Poyraz’ın özgül ağırlığı Metiner’den çok fazla imiş. Erdoğan’ın geleceğe yönelik Poyraz ile ilgili daha önemli görevlendirme planları varmış.
11 yerden maaş alan bir ismin başında bulunduğu, oturduğu sarayın günlük harcaması 8 milyon TL olan kişilerin yönettiği zihniyetle pahalılığa çözüm aranmaz, aranıyor gibi görünse de bulunamaz.
Erdoğan’ın “Vatandaşlarımızın kesesine uygun fiyatların uygulandığı bir yer” diye tanımladığı alışverişin tutarı belli oldu. Sözcü’den İsmail Şahin’in haberine göre, Erdoğan’ın kurutulmuş meyveler, atıştırmalık, kuruyemiş, mantı, şalgam ve meyve sularının bulunduğu alışveriş arabasındakiler için 1,002 lira 47 kuruş ödemiş.
İçinde temel gıda maddelerinden hiçbiri yok. Gerçekten “tam vatandaşın kesesine göre” imiş.
Piyasaların manivelalarını yanlış kullanıp 128 milyar doları buharlaştıranlar, enflasyonun ve faizin sebebi olanlar, yol açtıkları akaryakıt, doğalgaz ve elektrik zammından hiç söz etmiyorlar.
Anlaşıldığı kadarıyla, “Burada devlet işletiyoruz, bakkal değil” diye kasılan devletlûlerimiz devlet işletmeyi beceremeyince market işine yöneldiler.
Zaten çok olduğunuz marketlere 1,000 adet yenisini ekleyeceğinize, mevcut marketleri devletleştirin gitsin. Nasıl el konulacağı konusunda gerekli know how sizde oluşmuş durumda.
Oldu olacak SSCB dönemindeki gibi olsun. Temel gıda maddeleri ayrı bir markette satılsın. İnsanlar kuyruğa girip alsınlar.
Biraz daha piyasanın dengesi ile oynarsanız hem marketleri bitirirsiniz hem de piyasayı devletleştirirsiniz.
Görülen o ki gerçekten ne büyük bir telaş içindeler, ne yapacaklarını bilmiyorlar. Rodeo yapıyorlar. Bütün çabaları biraz daha uzun süre kalabilmekten ibaret.
OYSA İŞİN SIRRI BİLİNİYOR
Oysa işin sırrının ne olduğu binlerce yıl önce ortaya konulmuş. İslâm dinindeki yasaklamaları, devletten icazetli din adamları hatırlatmıyorlar. Tevrat’taki On Emir’den 8’incisi “Çalmayacaksın” diyor.
Televizyon yayınlarının tek kanallı olduğu dönemlerde yağ reklamında olduğu gibi işin sırrı “çalmayacaksın” emrinde saklı.
26 Eylül’deki seçime girmeyen eski CDU lideri Almanya Şansölyesi Angela Merkel, göreve geldiğinde ne ise aynı şekilde görevden ayrılıyor.
Merkel, göreve geldiğinde aynı evde oturuyordu, şimdi aynı evde oturuyor, yakın çevresinden medyaya yansıyanlara bakılırsa görevden sonra da aynı evde oturacak.
BİM’ler bir zaman en ucuz market durumunda idi, AK Parti de bir zamanlar mazlumların yanında ve adaletli bir parti idi, ya da öyle görünüyordu.
Şimdi üç harfliler gibi AK Parti de çok değişti. Üç harflilerle giriştiği mücadele Erdoğan’ı kurtarır mı, çarpar mı hep birlikte göreceğiz.