AHMET KARABAY | YORUM
Farklı konularda birbirini yalanlayan, birbiriyle çelişen sözler söylemede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eline su dökebilecek Türkiye’den bugüne kadar siyasetçi çıkmadı. Umarım çıkmaz da. Yarın bugünler üzerine araştırma yapan tarihçilerin işi hayli zor olacak. Araştırmacıların en çok zorlanacakları uluslararası ilişkiler konusu olacak sanırım.
Türkiye Cumhurbaşkanı Atina ziyareti öncesinde Yunanistan’ın etkili gazetelerinden Katimerini’nin İngilizce editörü Athanasius Ellis’in sorularını cevaplandırdı. Ellis, röportajın sunumunda Erdoğan’ın “alıştığımızın dışında farklı bir üslup kullanması olumlu” diyen bir izlenimle başlıyor.
Erdoğan’ın iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açmaktan söz ettiğini belirten Ellis, “Üzerinde anlaşamadığımız konuların hükümetlerimiz ve halklarımız arasında gerilime ve anlaşmazlığa yol açmasına izin vermememiz gerekir.” dediğini aktarıyor.
Sanki bir yıl önce Eylül 2022’de Samsun’dan “Ey Yunan!” (Yunanistan da değil) diye esip gürleyen, “Bedeli ağır olur” diyen kendisi değilmiş gibi.
Erdoğan, konuşmasında hızını alamayıp daha sonra Yunanistan’a, “Bir gece ansızın gelebiliriz!” diye tehdidini somutlaştırmıştı. Bu tehdidin üzerinden bir ay geçmemişti ki Erdoğan’a, Avrupa Siyasi Topluluğu toplantısı için gittiği Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da söylediği sözler hatırlatıldı. Yunan Star TV muhabiri Erdoğan’a, “Bir gece ansızın Yunanistan’a gelebiliriz derken neyi kastediyorsunuz? Yunanistan’a gerçekten saldırmayı mı düşünüyorsunuz?” diye açık bir soru sordu.
Erdoğan, “Konuyu anlamışsın aslında!” diye başladığı cevabını, “Sadece Yunanistan için geçerli değil, bizi rahatsız eden, bize saldıran hangi ülke olursa olsun onlara karşı bizim cevabımız bir gece ansızın gelebiliriz.” diye sürdürdü.
Yunan gazeteci Ellis, bir yıl önce tehdidinin Yunanistan olduğunu açıkça ortaya koyan Erdoğan’a, aynı soruyu sordu. Son bir yıl içinde Yunanistan Ege’de işgal ettiği adacıklardan geri çekilmedi, oradaki silahlandırmasına son vermedi. Ama aynı Erdoğan bu kez bir gece ansızın gelmeyi başka türlü izah etti.
Erdoğan, “bir gece ansızın gelinecek” ülkeyi Yunanistan’dan alıp hayali bir ülkeye, daha doğrusu somuttan soyuta indirgeyip, “Ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör unsurlarına karşı ‘Bir gece ansızın geliriz’ dedik ve gereğini yaptık.” diye cevapladı.
Geçen yıl, Yunanistan Başbakanı Mitçotakis’in ABD ziyareti sırasında Türkiye’ye F16 uçaklarının verilmemesi konusunda telkinde bulunması üzerine Erdoğan küplere binmişti. “Artık benim için Mitçotakis diye biri yok.” demişti.
Bir gece ansızın geleceğini belirten ülkenin Yunanistan olmadığını söyleyen Erdoğan, Atina ziyareti öncesinde “Benim için bitti!” dediği Mitçotakis’e zeytin dalı uzatmayı tercih etti.
O Erdoğan değil, bu Erdoğan doğru yapıyor!
Erdoğan çelişkilerle yürüyor. Ancak, “Heyyytt!” diyen, “Eyyy”” diyen Erdoğan yanlış yapıyordu. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile barışan, BAE ve Suudi Arabistan ile iyi ilişkiler içinde olan Atina’ya, “Kiryakos (Mitçotakis’in ön adı) dostum, gel iki ülke arasındaki güveni sağlamlaştıralım. Ekonomi, ticaret, ulaştırma, enerji, sağlık, teknoloji, eğitim, gençlik, her alanda ikili işbirliğini artıralım.” diyen Erdoğan doğru olanı yapıyor.
Erdoğan’ın Kathimerini’den Ellis’e söylediklerinde doğru olan pek çok nokta vardı. “Her şeyden önce tüm sorunlarımızı cesur bir şekilde konuşmalı, kamuoylarımızı doğru bir şekilde yönlendirmeliyiz.” sözünün altına imzasını atmayacak bir muhalefet temsilcisi bulamazsınız.
Erdoğan’ın şu sözlerine de Ege’nin iki tarafında da onay vermeyecek aklı başında birini bulmak mümkün olmaz: “Yunanistan Türkiye’nin hasmı değil, birlikte yer aldığı NATO’nun kıymetli bir üyesidir. Ayrıca komşuyuz, komşu olarak kalacağız, birbirimizin haklarına ve hayati çıkarlarına karşılıklı olarak saygı göstermeliyiz. Bizim dostluk elimizi uzattığımızda ne kadar kucaklayıcı olduğumuzu yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Yunan halkı iyi bilir. Bizim kültürümüzdeki hoşgörüyü ve samimiyeti çok yakından tanırlar. Karşılıklı anlayış temelinde ilişkilerimizi ilerletmek ve bu coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu ifade ettiğimizde laf olsun diye söylemediğimizi de defalarca ispat etmiş bir ülkeyiz. Batı medyası bu sözlerimi çarpıtma gayreti içindedir.”
“Bölgede başka ülkeler de bu yönde ilerlerken, Ada’daki iki taraf neden işbirliği yapamasın? Ege’de de işbirliği yapabileceğimiz pek çok konu var. Her şey halklarımızın ve sonraki nesillerimizin huzur ve refahı için.”
Erdoğan, Yeşildağ’ı almak için mi bu dili kullandı?
Erdoğan’ın Yunanistan hakkında kullandığı alttan alıcı dille ilgili ortada dolaşan ilginç bir iddia var. AK Parti iktidarıyla ilgili sarsıcı bilgiler veren Ali Yeşildağ’ı Yunanistan’dan almak için bütün bunları yaptığı öne sürülüyor. Bilindiği gibi Yeşildağ’ın yakın geçmişte Yunanistan’a geçtiği ve oradan siyasi sığınma talebinde bulunacağı gündeme gelmişti.
Erdoğan’ın kasalarından biri olan Yeşildağ kardeşlerden isyan bayrağı açan Ali Yeşildağ’ın iadesini sağlamak ve onu susturmak istemesi çok şaşılacak bir şey değil. İnsanın çok inanası gelmese de Erdoğan’ı yakından tanıyanlar için bunun sürpriz bir yanı yok.
Nitekim, Almanya’da yayınlanan Frankfurter Allgemeine Zeitung, Erdoğan İsveç’in NATO üyeliği için yurt dışına giden Levent Kenez ve Abdullah Bozkurt’un kurduğu “Nordic Monitor” isimli internet sitesinin kapatılması şartını koştuğunu yazdı.
Erdoğan’ı en iyi tanıyan Batılı siyasetçi
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor, birkaç günden bu yana Türkiye’de. İktidardakilerin “bölgesel güç” olma iddialarını duyup da ona cevap verir gibi konuşan Amor, adını koymadan bölgesel güce giden yolu gösterdi. “Bölgesel güç olmak, pusulanın her yönünde arkadaşlara sahip olmayı gerektirir.” diyen İspanyol parlamenter, oysa Türkiye’nin bölgede dostu bulunmadığına dikkat çekti.
AP Türkiye raportörü, saldırgan ve tehditkar bir üslup kullanmaktan kaçınmanın maliyetsiz ve kolay olduğunu belirterek, “Tamamen izole edilmiş durumdasınız. Sahip olduğunuz tek gerçek dost Azerbaycan.” ifadesini kullandı.
AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen tahliye edilmeyen ve halen Silivri’de tutulan işadamı Osman Kavala’yı da ziyaret etti. Amor’un esas altı çizilecek ifadeleri ise Erdoğan’ın dış politika ile ilgili söylediği sözlerin esasen iç siyasete yönelik olduğunu belirtmesi oldu.
Türkiye’de iktidarı dış politikayla ilgili demeçlerinde sürekli iç kamuoyuna yönelik mesajlar vermekle suçlayan AP raportörü, “Türkiye’de birçok dış politika kararının, iç kamuoyunda nasıl algılanacağı dikkate alınarak belirlendiğini biliyorum.” diye konuştu.
AP raportörü Amor’un dile getirdiği en acı ifadelerden biri de “Türkiye, haklarınızın AYM’nin koruması altında olmadığı bir ülke olarak görüldüğü sürece asla saygı duyulmayacak bir ülke olarak anılacak.” demesiydi.
Nacho Sanchez Amor, mevcut duruma rağmen AB’nin, ilişkileri geliştirmek amacıyla diğer alanlarla ilerleme sağlanmasına hazır olduğunu sözlerine ekledi. Ankara’nın Avrupa Birliği’nden (AB) önemli tavizler alabilmek için söylemini yumuşatmak zorunda olduğunu sözlerine ekledi.
Kayıp evlatları için 975’inci defa bir araya gelen Cumartesi Anneleri’nin eylemlerine de katılan AP Türkiye raportörü, ayrılmadan önce Türkiye ziyaretini değerlendirdi. “Türkiye’de hukukun üstünlüğüyle ilgili bir değişim yok ve eksiklikler var.” diyen Amor, hukukun üstünlüğü konusunun, kendileri için temel kaygılardan biri olduğunun altını çizdi.
Son söylediği ise AB’nin Türkiye’den beklentisine yönelik oldu:
“AB’nin istediği, Türkiye’nin kendi anayasasını, kendi hukukunu uygulamasıdır.”