Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Ankut’un Cumhurbaşkanı’na hakaret davasında yaptığı savunmaya ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ davası açıldı.
Partiden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Başkanı Nurullah Ankut’un, ‘Kanunsuzlar 2’ ve ‘Kanunsuzlar 3’ isimli kitaplarında ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ettiği gerekçesiyle yargılandığı davada 4 yıl 8 ay hapis cezası verilmişti. Nurullah Ankut’un, duruşmada yaptığı savunma sonrasında Nurullah Ankut’a ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ettiği gerekçesiyle açılan yeni davanın ilk duruşması 14 Ekim 2021 Perşembe günü (Yarın) Çağlayan Adliyesi 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nde Saat 14.30’da görülecektir. Davanın ardından konuyla ilgili HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut ve HKP avukatları Çağlayan Adliyesi önünde bilgilendirme yapacaktır.”
Kendine gelince hukuku kullanmasını biliyor. Yani kendi canı yanınca hukuku hemen hatırlıyor. Kendisine dokunulunca hukuka sarılıyor. Hemde can simidine sarıldığı gibi sarılıyor. Canı neyi istiyorsa yapıyor, ama ne zaman kendine biri birşey söyledimi, ama hukuk var diyor. Buna bir isim koymaya çalışıyorum. Yani oyunun kurallarını çok iyi biliyor. Hukukun ne zaman devreye gireceğini çok iyi biliyor. Yaramazlık yaptığında hukuk devreye girecek. Ama birşey ters gidiyor. Hukukun devreye girmesi gerektiği yerde şiddet devreye giriyordu. Küçük dünyasında kural buydu. Ama dış dünyada hukuk diye birşey vardı ve yaramazlık yaptığında devreye o giriyordu. Dış dünyada demek hukuk diye birşey varmış, hem insanı dövmüyorlar. Kuralları öğrenmişti artık. İç dünyada yaramazlık yapana şiddet uygulanıyor fakat dış dünyada hukuk denen şey uygulanıyor. Eğer bir yeri iç dünyası gibi hissediyorsa mesela ülkeyi kendi çiftliği gibi görüyorsa, yaramazlık yapana şiddet uygulanır. Kendisi yaramazlık yaptığında çiftliğinde ona şiddet uygulayabilecek kimse olmadığından, özgürdü, istediğini yapabiliyordu, hem kimse ona şiddet uygulayamıyordu. O kadar mutluydu ki bu halinden taviz veremezdi, özgürdü artık, ona şiddet uygulayan yoktu yani travmadan kurtulmuştu. Ama travmalarını unutamıyordu. Ona şiddet uygulanması ve yaşadığı o korku ve çaresizliği unutamıyordu. Yaşanılanlar kafasında o kadar gerçekti ki, gerçek kuralların bu şekilde yani şiddet ile işlediğini kabul ediyordu. Artık o makamı ele geçirmişti. Yani çaresizlik yaşadığı makamı yani gücü eline geçirmişti. Korkulardan artık emin olabilirdi. Ama ters giden birşey vardı. Kin ve nefretini bir türlü yenemiyordu. Ve çiftliğinde bu kin ve nefretini yansıtmaya başladı çünkü burası onun çiftliğiydi ve çiftliğinde kurallar kendi dünyasına göre işliyordu. Ama ne zaman ki başkasında bir güç emaresi görürse yani kendisine dokunan birşey görürse yani güç veya hamleyi başkası yapınca hemen dış dünya yani hukuk moduna geçiyor. Çünkü yaramazlık ile suçlanıyor. Evet yaramazlık yapınca birileri birşeyler söylüyor. Yaramaz pozisyona düşünce normalde şiddet görüyordu ama şiddet görmesi olanaksız çünkü artık güçlüydü. Ama yaramaz pozisyona düşmesi onun korku ve acziyetini hatırlatmakta dolayısıyla nefretini ortaya çıkarmaktadır. Birşey öğrenmişti. İçeride yaramazlık yapınca şiddet görüyordu, dışarıda ise hukuk diye birşey vardı. Kendisi yaramaz pozisyona düşünce yani eleştirilince hukuku hatırlıyor, başkası yaramaz pozisyona düşünce şiddeti hatırlıyor. Yaramazlığı özgürce yapma hakkı var çünkü güçlü o, güçlü olduğu için haklı da o. Geçmişte hep ona şiddet uygulayan haklı oluyordu, o ise haksız. Bu da ona güçlü olanın haklı olduğunu öğrerti. Güçlüydü, istediğini yapabilirdi. Ama birisi ona yaramaz olduğunu hatırlatınca, kafada şiddet görme korkusu canlanıyor ve şiddet yani güç yerine hemen hukuka sığınıyor.
Kısaca demek istediğim şu; kendisi istediği kişiye hakaret edebilir yani hakaret etme, iftira atma özgürlüğü var. Ama kendisine birşey söylendi mi hukuku hatırlıyor. Yani özgürce hakaret edecek ama kimse birşey söylemeyecek. Kendisi iftira atarken hukuk işlemiyor ama birisi bir şey dediğinde hemen hukuk. Yukarıda bunun altta yatan nedenini açıklamaya çalıştım. Şöyle; o aslında güce inanıyor, hukuka inanmıyor. Güç eline geçtiğine göre istediğini yapabilir demek oluyor. Bunun alt yapısında küçük dünyasında yaşadığı cezalandırılma, şiddet yatıyor. Yani suçlu pozisyonda oluyor ve şiddet yoluyla cezalandırılıyor. O da haklı olarak soruyor “hani o hukuk o zaman neredeydi, madem hukuk vardı niye beni kurtarmadı” diyor. Madem güçlü, hukukun da zaten hükmü yok, çünkü hukuk güçlülere dokunmaz, rahat yaşayabilirdi. Kendisi istediği iftirayı istediği kişiye atabilirdi ama ne zaman biri gelip birşey söylerse, yani küçük dünyasındaki suçlu pozisyona girerse hemen hukuku hatırlayıveriyor.