YORUM | EBUBEKİR IŞIK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referandumun fitilini ateşlediği şu günlerde gerek hükümet medyasının gerekse de AK Parti kurmaylarının hep bir ağızdan dile getirdiği bir husus var, “Hayır diyenler cephesi F…ö, HDP, Dış Güçler, CHP, PKK…vb’’ şeklinde uzunca ve konjonktüre göre genişleyen bir listede yan yana gelmiş farklı bir çok aktörden oluşuyor. Özellikle, PKK’nın başkanlık sistemine karşı olduğu ve kendisini destekleyen Kürtlere mutlak surette referandumda sandığa gidip hayır oyu kullanmalarını istediği cami kürsülerinden dahi günde beş vakit söylenir hale geldi. Fakat, hakikaten PKK referandumda kendisini destekleyen Kürtlerin hayır yönünde oy kullanmasını mı istiyor? PKK, Erdoğan’ın başkanlık sistemine hükümet zevatının belirttiği gibi gerçekten karşı mı?
Bu sorunun cevabını dilerseniz barış süreci devam ederken, sürecin önemli mimarlarından olan dönemin başbakan yardımcısı ve Ankara milletveki Yalçın Akdoğan’dan dinleyelim. Akdoğan, HDP’lilerin “Öcalan’ın Başkanlık Sistemi”ne karşı olduğu yönündeki iddialarına karşılık verirken, 28 Temmuz 2015’te şu ifadeleri kullanmıştı: “Sürekli Öcalan adına yalan söylüyorlar, ‘Öcalan başkanlık sistemine karşı, Öcalan AK Parti’yle koalisyona karşı…’ Külliyen bunlar yalan. Öcalan’ın adını kullanarak sürekli toplumu kandırıyorlar. Öcalan ile görüştükleri dönemde koalisyon diye bir konu var mıydı ki Türkiye’de, Öcalan ‘onunla yapın şununla yapın’ desin. Bu yüzden büyük bir sorumsuzluk var. Öcalan bunları muhtemelen yakalasa sopayla kovalar diye düşünüyorum, ‘her şeyi mahvettiniz’ diye..”
Öcalan’ın avukatı: Sistemin değişmesinden yanayız
Yalçın Akdoğan’ı haklı çıkaracak bir açıklama da PKK’ya yakınlığı bilinen ve başında Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Kamuran Yüksek’in bulunduğu Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) geldi. DBP, sisteme karşı olmadıklarını, sistemin değişmesinden yana olduklarını kamuoyu ile paylaştı. Daha sonra mesele ile ilintili daha detaylı bir açıklama yapan DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, “İçerikle ilgili kaygılarımız var, ama kategorik olarak sistemin değişikliğinden yanayız. Daha katılımcı, demokratik bir sistem olmalı” dedi.
Diğer taraftan geçtiğimiz hafta HDP Mardin milletvekili Altan Tan: “Biz başkanlığı da tartışırız parlamenter sistemi de tartışırız. Sistem belli olduktan sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan da aday olur, biz de aday oluruz, başka birisi de aday olur. Halk o sisteme göre birini seçer. PKK açısından söylüyorum şimdi ikincisini yine bütün İmralı tutanaklarının hiçbirisinde kesinlikle ‘Başkanlık olmaz’ diye bir cümle yok. Öcalan’ın ‘kesinlikle ben başkanlığa karşıyım, asla başkanlık olmaz’ diye bir cümlesi yoktur” şeklinde son derece tartışmalı ifadeler kullanmıştı.
Hakikaten, İmralı tutanaklarına bakıldığında Öcalan’ın “Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz” ifadeleri meseleyi daha net gözler önüne serecektir.
‘Demirtaş bu meseleyi çözer’ deniyordu
Altan Tan’ın kamuoyunda büyük yankı uyandıran beyanatlarının hemen ardından benzer şekilde AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, 16 Nisan’da yapılacak olan ve başkanlık sistemini öngören anayasa değişikliği referandumunda HDP seçmeninin yarısından fazlasının ‘Evet’ yönünde oy kullanacağını iddia etti. Miroğlu, “5 milyona yakın son durumda HDP’nin oyu var. Bu oyların önemli bir kısmının yarısından fazlasının evet oyu olarak sandığa yansıyacağı kanaatindeyim” dedi.
Milliyet’te konuşan Orhan Miroğlu, “HDP ve PKK cephesinden gelen saldırılara rağmen, HDP’ye oy veren kitlenin içinde bile ‘Bu meseleler nasıl çözülebilir?’ sorusuna cevap konusunda yüzde 65 oyla hâlâ Recep Tayyip Erdoğan önde duruyor. Yüzde 25 civarında, ‘Demirtaş bu meseleyi çözer’ deniyordu. 60’lı 70’li yıllardaki inkâr sürecinden bugüne gelindiğinde izlenen politikaların boşa çıkması, sancılı dönemlerin yaşanmasına rağmen ilk defa bir lidere karşı o lideri siyasi manada desteklemeyen insanların bile güven duyması söz konusu” diye konuştu.
İlginçtir, Erdoğan’ın başkanlık sistemine diğer bir destek de parti tüzüklerinde ‘Kürdistan’ ve anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesinden bahseden Hüda-Par’dan geldi. Hüda-Par Genel İdare Kurulu Üyesi Şehmus Tanrıkulu, yeni Anayasa’da Kürtçe’nin resmi dil olmasını istediklerini belirterek, “Ülkemizde var olan sorunların temelinde Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri vardır. Dolayısıyla bunların değiştirilmesi veya ekleme yapılması sorunları çözecektir. Şu anda Anayasa’da Türkçe’den başka herhangi bir dilde eğitim yapılamayacağı öngörülmektedir. Türkçe’nin yanında Kürtçe de Arapça da olsun, bunların eklenmesini istiyoruz. Türkiye’de var olan bir sosyolojik gerçeği görmemiz lazım. Var olan Anayasa hükümleri değişmeden de eklemelerle yapılabilir. Türkçe’nin yanına Kürtçe, Arapça da rahatlıkla verilebilir” dedi.
Son tahlilde şunu belirtmek mümkün. Abdullah Öcalan’ın pragmatik tavrı ve Türk siyasetindeki Erdoğan realitesini kabul etmesi ile alakalı olarak; PKK, PKK’ya yakınlığı kamuoyunca malum olan DBP, HDP tabanından Kürt Meselesini çözse çözse Erdoğan çözer şeklinde bir saplantıya sahip olan önemli ölçüde bir seçmen kitlesi, ve İslamcı-Kürtçü görüşleri ile bilinen Hüda-Par seçmeni 16 Nisan’da yapılacak ve sistem değişikliği öngören referandumda Erdoğan’a başkanlık sistemini reva görecekler kanaati kamuoyunda son derece ağır basmakta.