YORUM | CUMALİ ÖNAL
Suriye’nin muktedirlerinden en zengin işadamı Rami Mahluf, Facebook üzerinden ikinci kez Devlet Başkanı Beşar Esad’a seslenerek kendisine acımasını istedi.
İlk paylaşımında rejimin mallarına çökmek istediğini söyleyen Mahluf, ikinci videoda ise Suriye istihbarat örgütü Muhaberat’ın şirketlerinden çalışan personeli tutuklamaya başladığını anlatıyor.
Beşar Esad’ın annesi Enise Mahluf’un kollarında palazlanan kuzeni Rami Mahluf’un bir gün istihbaratın tepesine çullandığı bir suçlu olabileceği hiç düşünülür müydü? Ülke diktatörlükse yandaş işadamlarının önünde her zaman iki alternatif vardır. Ya diktatör bir gün onları de yer, veya diktatör gidince onlar da her şeylerini kaybederler.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Neyse bir zamanlar Muhaberat’ın en büyük destekçisi, en büyük sponsoru ve en büyük hizmetçisi olan Mahluf’un hikayesini bugünkü paylaşımı eşliğinde birlikte dinleyelim… Her sözünde alınacak tonlarca ders var…
“Şirketlerimi bırakmam ve gözlerim kapalı bir şekilde talimatlara uymam istendi. Baskılar, bazıları yönetici olan çalışanların tutuklanmasıyla başladı. Bu gücün kötüye kullanılmasıdır.”
“Bu baskılar iğrenç ve tehlikeli bir seviyeye ulaştı; yemin ederim buna adaletsizlik denir, buna özel mülklere izinsiz girme denir.”
Ne kadar tanıdık ifadeler değil mi?
Devam ediyor açıklamalarına…
“Sayın Başkan, istihbarat elemanların insanların özgürlüklerine karşı tecavüzde bulunmaya başladı. Bunlar senin insanların, sana sadık ve hala seninle birlikte. Başkalarının onlara zarar vermesine izin vermemelisin.”
Aynı Mahluf yüzbinlerce insanı öldüren Şabbiahaları örgütleyen Muhaberat’ın en büyük sponsoruydu. Varil bombalarıyla köyler, kasabalar, şehirler yok edilirken aynı Mahluf servetine servet katmakla meşguldü. Ya da zindanlara atılan ve bir daha haber alınamayan onbinlerce insan için tek bir söz söylememişti.
“Bu şekilde devam edersek ülke çok zor bir durumda kalacak: kaçınılmaz ilahi bir cezaya maruz kalacağız, çünkü korkutucu bir kavşaktayız.”
“Sana yalvarıyorum, Sayın Başkan … Bu insanlar orduya, istihbarata ve tüm Suriyelilere hizmet eden bir GSM şirketinde çalışıyor. Ve biz onları tutuklamak istiyoruz? Diyoruz ki “Rami, ya uzlaş ya da tüm adamlarını tutuklayacağız, öyle mi?”
Kendi sözleriyle zulme nasıl ortak olduğunu ne de güzel itiraf ediyor…
“Başkalarının bize bu şekilde davranmasına izin mi veriyorsun? Biz? Sizin için değerli herşeyinden vazgeçenler?… Sayın Başkan, bunu kabul etmiyorum…
“Bırakmam için bana baskı yapıyorlar, bırakmayacağım. Sayın Başkan, sizden adil olmanızı istiyorum, eğer beni duymazsanız, sadece Allah‘a dönebilirim,” Ardından Rum suresi 47. ayeti okuyor.
Her diktatörün, yolsuzun, hırsızın, zalimin en sevdiği yöntemdir dinle kandırmak. Mahluf da bunu ıskalamıyor bu sözleriyle.
Mahluf’un uzun süredir ev hapsinde olduğu söyleniyor, ancak nerede olduğu bilinmiyor. Mahluf‘un ikinci videosunda tonunu biraz daha sertleştirmesi ve rejimin isteklerini yerine getirmeyeceğini ilan etmesi ordu, istihbarat, bürokrasideki tarafarlarına güvendiği şeklinde yorumlanıyor. Ülke içi ve dışında çok derin bağlantıları olduğu bilinen Mahluf’un Esad’la ne tür bir mücadeleye gireceği ya da böyle bir mücadeleye girme gücünün olup olmadığı şimdilik belli değil.
Mahluf’un yaşadıkları ibretlik.
2011 yılında gösteriler başladığında Suriye halkı ilk olarak Esad’dan çok Mahluf’un adını ‘hırsız‘ diye anarak yönetimden elini çekmesini istemişti. O dönemlerde ihalelerden aldığı komisyonlardan dolayı adı ‘Bay Yüzde 5’e çıkan (ki benzer ifadelerle anılan pek çok kimse var dünya genelinde. Türkiye’de kimlerin bu tür komisyonlar aldığını herkes iyi biliyor, ancak dünyaca ünlü başka bir yüzde 5’çi daha vardı; Pakistan eski başbakanlarından Benazir Butto’nun eşi Asıf Ali Zerdari) Mahluf, gösterilerin ülke geneline yayılması üzerine kuzeni Beşar Esad’a destek olmak için tüm görevlerinden istifa ettiğini ve kendisini hayır işlerine adadığını söylemişti. Ancak çok geçmeden bunun yalan olduğu ortaya çıkmıştı.
Konuyu buradan biraz da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün twitterdan yaptığı görselli paylaşıma götürmek istiyorum.
Erdoğan ve Mahluf’un paylaşımları birbiriyle o kadar örtüşüyor ki; zorda kalınınca dinin ne kadar kullanışlı bir argüman olduğu çok iyi anlaşılıyor.
Erdoğan’ın paylaşımında insan hakları, hukuk, ahlak, demokrasi, vicdan vs. yoktu. Ama hamaset adına herşey vardı;
Din
Bayrak
Vatan
Kalabalıklar
Kırmızı güller
Darbe
Savaş
Hainler
Düşmanlar
Alçaklar
Videoda aslında Erdoğan meydan okuyor. Şu sözüne bakar mısınız… “Rabbim ömür ve imkan verdikçe, milletimize hizmet yolunda hep birlikte çalışmayı sürdüreceğiz…“ Yani 100 yaşına kadar yaşasa o koltukta kalacak.
Diktatörlükler ve otokraisler bir koalisyondur. Hiçbir dikatatör ya da otokrat tek başına ülkeye hükmedemez. O sadece piramitin tepesindeki kişidir. Onun bir altında, yani onu besleyen ortakları; işadamları, askerler, bürokrasi, istihbarat, cemaatler, önemli örgütler vs.dir.
Erdoğan da bir koalisyonun başında yer alıyor. O koalisyonu yanında tuttuğu sürece piramitin tepesinde kalabilir. Ve koalisyonun da harcı paradır. Para bittiği an koalisyon dağılır. Nasıl ki Mahluf, Suriye’de para bittiği için hedef haline geldi, benzer bir durumun Türkiye’de de yaşanması an meselesidir.
O yüzden Erdoğan’ın açtığı her ihaleyi alan üç beş işadamı açıktan ya da el altından yavaş yavaş Merkez Bankası’nı takviye etmeleri için ya sıkıştırılıyordur ya da bir süre sonra sıkıştırılmaya başlanacaktır. Krizin sona ermemesi ve ekonominin kötüye gitmesi ile Türkiye’nin Mahluflarını yakın zamanda imdat çığlıklarıyla karşımızda görebiliriz.