YORUM | BARBAROS J. KARTAL | @BarbarosJKartal
Son KHK’larla meclisin fiilen devre dışı kaldığını, cumhurbaşkanı sistemi için uyum yasalarının bu şekilde geçemeyeceğini söyleyenlere gülüyorum. Ülke bir yıldan beri KHK’larla yönetiliyor. Bir, iki gün daha tartışılır sonra başka bir gündeme geçilir. Ortaya bir atlet yemi attılar ülke 3-4 gün bunu tartıştı. Erdoğan başka bir gündem bulur ortaya atacak.
Erdoğan geçmişte endişe ettiği bütün aktörleri bir şekilde etkisiz hale getirmeyi başardı. 15 Temmuz kumpası ile orduda önemli bir tasfiye yaptı. Son atamalarla terfi ve hiyerarşideki değişikliklerle liyakat ya da terfi sırasından ziyade kendisine yakın ya da biat etmiş komutanların yükseleceğini gösterdi. Bu yeni teamülü son KHK ile yazılı bir metne bağlayarak ilan da etmiş oldu.
Emniyet teşkilatında zaten önceden başladığı büyük tasfiye sonucu Aktroll IQ’suna sahip on binlerce polis ve bekçi alındı. Şimdi yine bunların yanına on binler gelecek. Evde arama esnasında hırsızlık yapan polis ehveni şer olacak yakında.
Yargı zaten zavallı bir durumda. Yüksek mahkemeler Saray’ın bir şubesi gibi hizmet veriyor. Anayasa Mahkemesi üyeleri korkudan vicdanlarını tamamen yitirdiler, işe gidip gelen bankamatik memurlarından farksız durumdalar.
Seçimleri düzenleyen YSK üyelerinden hapse girenler oldu, mevcut üyeler her türlü hile ve düzenbazlığa ses çıkaramayacak kişilerden oluşuyor.
Medya deseniz en muhalifi Sözcü ile Cumhuriyet diyeyim, siz anlayın.
Bu durumda Erdoğan’ı frenleyecek hiçbir aktör kalmamış durumda. Seçim dediğimiz şey Erdoğan’ın bütün devletin imkanlarını kullanıp propaganda yaptığı, kendisine rakip olanları hapse attırdıktan sonra elinde oyuncak YSK ile yapılan bir ritüel. Bütün hukuksuzlukları meşrulaştıran bir ambalaj.
Peki ne olur?
Bütün diktatörler gibi Erdoğan’ın en büyük korkusu bir halk isyanının çıkması. Bu, şu an için pek mümkün görünmüyor. Hilenin ilk kez bu kadar göstere göstere yapıldığı referandum akşamı olmadıysa, Demirtaş’ın derdest edilip hapse atıldığında olmadıysa ya da buna benzer sosyal olaylarda olmadıysa genel bir kalkışma beklemek biraz zor. Erdoğan kendi kitlesini hem iyi besliyor hem de devamlı korku yayarak tetikte tutuyor. Erdoğan her ihtimale karşı hazırlık olarak kendi polis ve bekçi teşkilatının yanı sıra paramiliter güçlerini kurdu. Ve bunun da açık açık bilinmesinden rahatsız değil.
Yani “yeter artık” diye sokağa çıkanların vurulacağının bilinmesini istiyor. Hem toplumu geriyor hem de tehdit ediyor.
Erdoğan’ın en büyük avantajı kendisini destekleyenlerin bir blok oluşturabilmesi ama karşıdaki yüzde 50 dağınık ve heterojen. Son seçimdeki MHP desteği ve yapılan hileleri bilen Erdoğan kendisinin azınlık olduğunun farkında ama karşı tarafın tek başına hareket edemeyeceğini çok iyi biliyor ve ayrıca bunu önleyecek tedbirler alıyor. HDP’nin tamamen şeytanlaştırılması, CHP’nin komik bir şekilde terör destekçisi ilan edilmesi boşuna değil.
Şimdi MHP seçmenine yönelik hamleler içerisinde. Şaşalı Osmanlı hikayeleri ve ırkçı milliyetçi söylem bunun göstergesi. Son örnek şimdiye kadar hiç gitmediği Malazgirt kutlamalarına el atması ve büyük törenlerin yapılacak olması.
Meral Akşener ve kurulacak partinin nasıl şeytanlaştırılacağını yakında göreceğiz. Bu yeni oluşuma destek verenlere neler yapılacağını da. Akşener şu an için sadece MHP’nin yerini doldurabilecek bir potansiyel gösteriyor. Bu bile Erdoğan için yeter bir tehdit. Hayır bloğunun tek aday çıkaramadığı ve Kılıçdaroğlu, Akşener, Demirtaş ve Erdoğan’ın seçime gittiği bir ortamda sonucun ikinci tura kalması çok yüksek bir ihtimal. İkinci turdaki aday Kılıçdaroğlu bile olsa Erdoğan’ın bu riski alması mümkün değil.
Erdoğan’ın elinde olmayan şey
Türkiye’deki aritmetiğin ve iklimin seçimle değişeceğine inananlardan değilim. Bu kadar gücü elinde tutan bir rejimin meşru bir seçim yapılmasına izin vermeyeceğini düşünüyorum. Ancak Erdoğan’ın şekilsel de olsa seçimlere ihtiyacı var. Bizde meşru seçim denince akla sadece oy pusulalarının sayılması geliyor. Halbuki seçim finansmanından medyada eşit yer alabilme, güven ortamı, eşit imkanlarla yarışabilmek gibi şartlar gerçekleşmedikten sonra, oyların sayılması en basit çözülecek bir şey ki onu bile bu muhalefet yıllardır çözemedi.
CHP’nin müşahidi olan binlerce sandıkta son genel seçimde CHP’ye oy çıkmadığını söyleyip geçelim.
MİT’in başbakana sorumlu olmasından alınıp cumhurbaşkanına verilmesinin sokaktaki vatandaş için bir önemi var mı? Yok. Zaten ülkeyi Erdoğan yönetiyor diyor vatandaş. On binlerce polis alınmasına nasıl bakıyor? Amcamın oğlu dayımın oğlu polis olacak diyor. Ekmekleri ile oynanan insanlar için bir empatisinin olmadığını da çok önce gördük zaten. Kendi cebine dokunmadığı sürece asla tepki vermeyecek bir vatandaş var karşımızda. 2001 krizi gibi büyük bir ekonomik dalgalanma olmazsa AKP’ye oy verenlerin görüşünün değişmesi pek ihtimal değil.
Ama Erdoğan’ın elinde olmayan bir şey var. Uzun bir süredir ülkeyi yönetmenin getirdiği yorgunluk, bıkkınlık, rant kavgası ve mafya gibi ülkeyi yönettikleri için kavga ortamı…Erdoğan’ın önüne gelen notlarda bunun yer aldığı çok net anlaşılıyor. Bunu teşkilatlardaki değişikliklerle aşması mümkün değil.
Şimdiye kadar kontrol edebileceği yangınları çıkaran Erdoğan yine bunu deneyecek gibi görünüyor. Yeni bir mağduriyet bileziğini eline almadan hileli bile olsa kendisini dış dünyada meşru gösterecek seçimlere gitmeyecek gibi. Son referandumun gerçek analizini en iyi kendisi biliyor çünkü.
Bakalım bu mağrur rejim bir kez daha mağdur olabilecek mi? Yoksa bütün diktatörler gibi sonunu kendisi mi getirmiş olacak.