Erdoğan koltuğu bırakır mı, Akşener evine döner mi?

NECİP F. BAHADIR | YORUM

Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde sürpriz bir çıkışla, “31 Mart benim için final, bu son seçimim.” dedi. Evet, daha önce de 3 kez “Gidiyorum!” mesajları verdi. Fakat ne partiye veda etti, ne de cumhurbaşkanlığına. Eski sözleri düşünüldüğünde, “Son seçimim!” çıkışı anlamsız kalabilir. Nitekim yorum ve değerlendirmeler bu yönde oldu.

O sözlerinin önüne arkasına baktım. Önceden kararlaştırılmış planlı bir çıkış değil. Lafın gelişi kabilinden söylenmiş sanki. Camdan okumuş olsaydı durum çok daha farklı olurdu. Sohbet sırasında 31 Mart seçimlerini konuşurken söyledikleri ‘mevzuatı’ hatırlatmaktan başka mana içermiyor gibi. Erdoğan’ın sözleri yasal durumun tespitinden ibaret. Zaten ‘finali’ zaten ‘son seçimi’… Aksini söyleseydi anlamı ve önemi olurdu. Dönemini tamamlayınca gitmeyecek mi? Bırakmayacağını düşünenler var tabii. O kadar uzun değil.

Erdoğan’ın yaptığı, ‘yasanın verdiği yetki’ diyerek, ‘olağan hali’ dile getirmekten ibaret. Bu çıkışı geçmişteki sözleriyle kıyaslanamaz. Çünkü şu an ‘yasal zorunluluk’ söz konusu. Daha doğrusu Anayasa’nın ‘açık hükmü’ var. AKP ve Erdoğan için ‘yasa veya Anayasa ne ki!’ denebilir. Doğru, Erdoğan’ın yasa dinlemediği, Anayasa’yı takmadığı vaki. Şimdi niye ‘yasal yetki’ sınırları içinde kalsın ki…

Meseleye bu açıdan bakanlar haksız değil. 

Aslında ‘benim finalim ve son seçim’ gibi çıkışlar seçmen üzerinde etkili olacak duygusal mesajlar içeriyor. AKP, 31 Mart seçimlerine giderken son düzlükte ‘Erdoğan’ın finali’ propagandası yapsa halkta karşılık bulurdu. Bir ‘veda atmosferi’ içinde Erdoğan’ı uğurlamak, AKP’ye ilave oy getirebilir. Ne Erdoğan, ne de AKP sözcüleri ‘final mesajının’ devamını getirdi. Belli ki Erdoğan’ın sözleri seçimle ilişkili değil. Mesajı seçmene değil yani.

Komplo teorilerine yatkın olanlar adres olarak siyaset üzerinde etkili ‘güç odaklarını’ gösteriyor. Ben komplo teorilerine mesafeliyim. Eğer öyleyse mesajını ‘gönülsüzce’ ve zayıf üslupla gönderdi. Ben ihtimal vermiyorum.

Bundan sonrası açıkça Anayasa’yı çiğnemek olur!

İlginçtir, içeride o sözleri fazla ciddiye alan olmadı. Tabii AKP içinde varlığını Erdoğan’a borçlu olanlar hariç. Böyle ‘gri zamanlar’ siyasette göze girme yarışına sahne olur. Gözyaşı dökenler, ‘Gitme!’ diye feryat edenler eksik olmaz. Nitekim AKP’de kimi isimler sistemin açıklarına dikkat çekerek formüller üretmeye başladı. Adı ‘borsa’ iddialarında çok geçen Mustafa Elitaş konuştu. Hukuksuzluk sürecinin mimarlarından Bekir Bozdağ topa girdi.

Son olarak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç açıklama yaptı. O da Bekir Bozdağ gibi Meclis’in erken seçim kararı alması durumunda Erdoğan’ın tekrar aday olabileceğini vurguladı. Adalet Bakanı’nın ağzından da çıkmış olsa, bu hukuku ve sistemi zorlayan formüllerin ‘ciddiye alınır’ tarafı yok. Madem öyle, bir kişinin sonsuza kadar seçilmesi mümkün; o halde Anayasa’ya ‘Cumhurbaşkanı 2 defa seçilir hükmü’ niye kondu? Hiçbir formül Anayasa’nın üzerinde değil.

Erdoğan’ın bu döneminin de ‘tartışmalı’ olduğu doğru. Ama bundan sonrası ‘tartışmalı’ falan olmaz; açıkça ‘Anayasa’yı çiğnemek’ olur. Erdoğan’ın hukuku ve sistemi fazla zorlayacağını düşünmüyorum. Evet, Erdoğan bırakacak. Sadece cumhurbaşkanlığını değil AKP genel başkanlığını da…

O konuşmasında gözlerden kaçan başka nokta var. Nedense cümlenin devamı o kadar dikkat çekmedi.

Erdoğan, “31 Mart’tan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak.” dedi. Her ne kadar 31 Mart vurgusu yapsa da, ‘emanetin devri’ seçimden çıkacak neticeye bağlı değil. Kanaatimce 31 Mart vurgusu emanet sürecinin hızlanacağı anlamına geliyor. Erdoğan iç dünyasında ‘bırakma kararını’ vermiş… Ve yerini alacak ‘veliahtın arayışı’ içine girmiş. Kamuoyu pek fark etmese de AKP’de ‘emanetin devri’ süreci başlamış.

“Bırakır mı?” sorusu demode ve anlamsız. Bir gazetecinin söylediği gibi Erdoğan’ın ‘Erdoğansız Türkiye vaadi’ gerçek.

Güncel soru; veliaht kim olacak?

Güncel ve manidar soru Erdoğan’ın emaneti kime devredeceği, veliahtın kim olacağı? Partide öne çıkan bir isim yok. Liderlerin güçlü olduğu yapılarda ikinci, üçüncü adamlar olmaz. Arada büyük boşluk olur. Anladığım kadarıyla Erdoğan eskilerden birini değil, yeni bir isim sürecek sahaya. Ve dönemin sonunu da beklemeyecek.

İhtimal ki AKP genel başkanlığını, cumhurbaşkanlığı süresinin dolmasını beklemeden uygun göreceği bir isme devredecek. Sonrasında olası bir muhalefet iktidarı, AKP’nin de Erdoğan’ın da felaketi demek. Emaneti devredeceği ismi, seçim sonuçlarının da etkisiyle 31 Mart’tan sonra hazırlamaya başlayacağı sonucu çıkarıyorum ben.

Veliahtın ‘aile çevresinden’ aranması gerçekçi değil. Veliaht adayı olarak sahaya sürülen Berat Albayrak fiyaskosu ortada. Türk siyasetinde toplum liderden sonra yakınlarına prim vermiyor. Bugüne kadar hiçbir karizmatik liderin aileden devamı çıkmadı. MHP tabanı kurucu lideri Alpaslan Türkeş’in oğluna bile parti genel başkanlığı vizesi vermedi. İnönü’nün, Menderes’in, Özal’ın çocuklarından siyasete meyledenler oldu fakat hiçbiri babalarının koltuğuna oturamadı.

Siyaset tarihinden dersler çıkarmakta oldukça mahir olan Erdoğan bu gerçeğin farkında… Onun için veliaht aileden değil dışarıdan biri olur. Atamayla gelenler başarılı olmaz. Örnek mi? Özal’ın Yıldırım Akbulut’u ve Mesut Yılmaz’ı, Demirel’in ise Tansu Çiller’i… Liderleri siyasi şartlar doğurur. Ve mevcut siyasi iklim ve koşullar yeni doğumlar için son derece uygun. Fakat üstten atamayla değil alttan koşulların iteklemesiyle gelmesi lazım. Erdoğan’dan sonra AKP’den partiyi toparlayacak güçlü bir lider çıkmaz.

31 Mart, Meral Akşener’in kader seçimi olacak

Erdoğan’ın ardından benzer bir mesaj da İYİ Parti Lideri Meral Akşener’den geldi. Seçim çalışmaları sırasında vatandaşlarla sohbet ederken, “Büyük bir risk aldık. Tek başımıza sizin karşınıza çıkıyoruz. Oy vermezseniz ben evime döneceğim. Siyasetin s’siyle meşgul olmayacağım. Kendimi koymuş durumdayım.” dedi. 31 Mart’ın Akşener için ‘kader seçimi’ olduğu doğru.

İYİ Parti’nin Ordu’da AKP’den transfer ettiği Enver Yılmaz dışında favori olduğu hiçbir şehir yok. Bırakın iddialı olmayı, İYİ Parti’nin adayları yarışın bile içinde değil, esamesi okunmuyor. Akşener’in stratejisi ‘kazanma’ üzerine değil, eski ortağı CHP’ye kaybettirme üzerine. Onda da İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde tabanını konsolide etmekte zorluk çekiyor. Bugün tepkilerin odağında olduğuna bakmayın Akşener, Türk siyasetin şekillenmesinde çok etkili bir aktör oldu. Hataları, doğrularından çok.

Erdoğan son iki cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasını ona borçlu. 2018’de muhalefet blokunun Abdullah Gül’ü aday yapma projesini tek başına akamete uğrattı. Kendisi aday oldu. Yüzde 10 barajını bile aşamadı. Son seçimdeyse ‘Altılı Masayı’ aday belirleme sürecinde ‘mundar’ etti. Gel-git hareketiyle toplumun umutlarını söndürdü.

Bedelini de ağır ödedi. Erdoğan’ın rakibi olabilecek potansiyele sahipken şimdi siyasete veda etmeye hazırlanıyor. Sandığın laneti çarptı Akşener’i. Oysa siyaseti ‘doğru okuyup stratejik oyun planı’ geliştirebilseydi, cumhurbaşkanlığı koltuğu bile mümkündü. Onca tecrübesine rağmen peş peşe sergilediği ‘ergen siyasetçi’ acemiliklerinin izahı yok . Eğer siyaset dışı bir trafiğin içinde değil ise…

Büyük olasılıkla 31 Mart Meral Akşener’in ‘finali ve son seçimi’ olacak. İktidar umudu verecek bir oy oranını yakalayabilmesi pek mümkün görünmüyor. Eğer sandık bir sürpriz yapmazsa. Parti yönetimi ve teşkilatlardan gelen istifalar tabanda çözülmeye yol açacak gibi. Oy oranında sert bir düşüş sürpriz olmaz. Akşener koltuğunu kaybetmesi ve evine dönme olasılığı yüksek. Seçimden sonra, MHP’nin yedekliğine soyunarak iktidarın parçası olmak gibi manevraların da işe yarayacağını düşünmüyorum.

Sinan Oğan, İYİ Parti’ye göz kırpıyor!

Yerine bir isim göz kırpmaya başladı bile. Kim mi? Cumhurbaşkanlığı seçimin sürprizi Sinan Oğan… Mayıs’tan sonra ortalıkta pek görünmeyen Oğan, Yozgat’ta İYİ Parti adayının seçim çalışmalarına katıldı ve oy istedi. Parti yönetimi bu durumdan hoşnut olmadı tabii. Belli ki Oğan’ın gözü İYİ Parti liderliğinde… Siyasi anlayış ve ideoloji olarak İYİ Parti’ye uzak biri değil. Birçok İYİ Parti’li ile birlikte MHP’de siyaset yaptı. Ve bir trafiğin içinde olduğu da anlaşılıyor. Tek başına hareket ettiği kanaatinde değilim ben.

31 Mart’tan sonra AKP’de emanetin devredileceği veliaht süreci hız kazanır, İYİ Parti’de ise Akşener evine döner, siyasetin s’si ile bile meşgul olmaz. Yerine gelecek ismin belirlenmesinde etkili olmak ister ama zor. Boşta olan Sinan Oğan’a bir koltuk bulunur. Ve Mayıs’ın siyasi borcu bu şekilde ödenir.

Komplo teorilerine mesafeli olduğumu belirttim ama söylediklerim bazılarına komplo teorisi gibi gelebilir. Komplo teorisi yaftası yerine satır aralarını doğru okumak ve sonuçlar çıkarmak denmesi daha doğru olur.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. İlkokuldan bu yaşıma aklımdan çıkmayan tören konuşması: Atatürk istese kendini kral ilan edebilirdi. Ama o demokrasiyi tercih etti. Ben diyorum ki artık Türkiye’nin ikinci yüzyıl lideri Erdoğan olacak. Bu her ne koşulda olursa olsun böyle kabul edilecek. Bu devlet projesi olarak korunacak. Eleştiren yanacak. Hatta gelecekte CHP, ERDOĞAN’ı koruma kanunu çıkaracak.CHP, Erdoğan eleştirisini suç sayacak ve Erdağan’ın en büyük hamisi olacak. Ben diyorum ki Erdoğan istese kendisini kral ilan edecek güce sahipken demokrasiyi tercih edecek.

  2. Her şeyi bildiğini zanneden cahil hırsız, parlak zekâlı(!) Varank’tan veliaht çıkarsa, hayret etmem. O da üç günde fiyasko kralı olur. M. Akşener’in nereye gideceği kimsenin umurunda değil. İyi parti, kırsalda başka partilerde kendine yer bulamayan eski MHP’lilerin sığınağı olsa da, büyükşehirlerde tabanını da tavanını da kaybetmiş durumda. Sinan OGAN ancak malum şeye tüy dikme görevini yerine getirir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin