Erdoğan kendisiyle birlikte muhalefeti de bitirdi

YORUM | TARIK TOROS 

“Türkiye Enes Kara’nın intiharını konuşuyor.”

Hayır!

Ülkenin bir bölümü konuşuyor.

Kalan büyük bölümü ya habersiz ya da tepkisiz seyrediyor.

***

20 yaşındaki, tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisinin 8’inci kattan kendini atarak intiharı…

Hepimizin içini acıttı.

Öncesinde çektiği video, bıraktığı mektup ve vasiyetindeki satırlar vicdanları kanattı.

Ailenin telkini ve baskısıyla bir cemaat evine yerleşmiş.

Son üç yıldır Müslüman olmadığını söylüyor.

Buna rağmen çıkamamış oradan.

Orada da baskılanmış.

Namaz, dua, okuma ve dini dersler veya toplantılardan bunalmış.

Bir süre sonra okuduğu tıp fakültesi de onu kasmaya başlamış.

Sınavların aşırı zorluğundan, “tıpta uzmanlık sınavı”nı kazanmanın güçlüğüne…

Doktor olunca başına geleceklerden de endişe ediyor, düşük ücret ve aşırı çalışma saatleri gibi.

Hasta yakınlarının şiddetine uğrama ihtimalini daha 2’nci sınıf öğrencisiyken kendine dert etmiş.

Geleceğinden umutsuz.

Ailesini aşamadığı, okuluyla ilgili hayal kırıklığını gideremediği, cemaat evini terk edemediği anlaşılıyor.

***

Konu bir anda “Cemaat evleri ve yurtları kapatılsın” noktasına evrildi.

O kadar takip ettim, “Nasıl olacak bu?” sorusunun cevabı yok, verilmiyor.

Sadece ev ve yurtlar değil:

“Cemaat ve tarikatlar kapatılsın” diyenler de var, paralel olarak.

Böyle demeyeni linç ediyorlar.

Öfke o denli büyük ve rüzgar sert esiyor.

Bu bana, Gezi’de eyleme katılmayanlara dönük hiddeti hatırlattı.

NTV olayları vermiyor diye… Patronu olan Şahenk’in restoranlarını basıp müşterileri terk etmeye zorlayanlara tanık olmuşluğum vardır.

***

Kimse Enes’in aile ve okul hayatıyla ilgilenmedi, fatura tek başına cemaat evine kesildi. Elbette, onu intihara götüren mühim bir sebep. İstemediği bir yerde kalıyor ve her sabah artık gitgide yabancılaştığı bir okula devam ediyor. Bunu ne ailesine, ne arkadaşlarına, ne okuluna anlatabiliyor.

Ve anlattığında iş işten geçmiş oluyor.

***

“Cemaat ve tarikatlar kapatılsın” korosu öyle baskın ki…

Kendine istediği anlayış, hoşgörü ve toleransın çeyreğini…

Kendi gibi düşünmeyenler için istemiyor.

Misal:

İktidarın, “LGBT’yi kapatalım” çıkışına atarlanan aynı çevreler…

Önüne arkasına bakmadan “Tarikat ve cemaatleri kapatalım” diyor.

İktidarın eşcinselliğe “sapıklık” demesine itiraz edenler…

Cemaat ve tarikatları “sapkın” görüyor.

Türlü hakaretler de cabası.

TİP Genel Başkanı, “kan emici tarikatlar” dedi mesela.

***

Türkiye Enes Kara intiharını konuşmuyor.

Ülke, bu intihar üzerinden bir kez daha kutuplaşıyor.

Eminim, başından beri tepki vermeyen Erdoğan ellerini ovuşturuyordur.

AKP tabanını konsolide etmekte rakipleri daha başarılı oldu ve oluyor çünkü.

***

KHK intiharları orada duruyor.

Teki bile bu kadar gündem olmadı.

Halbuki “KHK’ları iptal edelim” demek için intiharların yaşanması da gerekmiyordu.

***

Unutmayın:

Bir hakkın kötüye kullanılması, onun kullanımını ortadan kaldırmak veya yasaklamak için geçerli argüman değildir.

Enes Kara, kaldıramadığı dünyaya veda etti.

Ülkede gelecek umudu kalmayan, intihar kertesinde yığınlar var.

Hepsi de cemaat evlerinde kalıyor değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Bu durumda Turkiye yi kapatalim, içindeki sağ sol tüm bencilleri de gömelim.
    Herkes kendi çöplüğünü ne kadar da seviyor ya!? İmar etmeye çalışanlara, gecekondularını yıkmaya gelen belediye ekipleri muamelesi yapıyorlar. Solcular da sağcılar da anlamalı, bu ülkeyi sadece siz sevmiyorsunuz, bu ülke için emek veren sadece siz değilsiniz. Bence en iyisi siz bu ülkeyi sevmek yerine içindekilere haklarını verin yeter.
    40 senedir bu toplumun tüm kuşaklarını gördüm, aynı ‘malın’ revize edilmiş halleri sadece.

  2. Tarık bey, olaya maalesef tek taraflı bakıyorsunuz. Cemaat ve tarikatları savunuyorsunuz.
    Bu başlı başına kötü bir şey değil. Ama meselenin farklı yönlerini de görmek lazım. Bu yapılmazsa sizi herkes dinlemez, sadece bir taraf sözlerinizi kaale alır.
    Belki de her şey etki-tepki meselesi.
    Bu üzücü vahim olaydan sonra tarikat evleri kapatılsın diyenler tepkisel, tek taraflı ve dengesiz davranıyor olabilir. Buna karşı çıkabilirsiniz. Ama bunu yaparken öbür tarafı da görün.
    Öbür tarafta benim gördüğüm şu: Cemaat ve tarikatlar da en az öbürleri kadar hoşgörüsüz, hatta bağnaz. Ciddi manada herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli. Buna hizmet camiasını da dahil ediyorum ben.
    Mesela Fethullah Gülen hocaefendi. İslam´dan çıkanın öldürülebileceğini savunan ifadeleri var. İnanmayan “Asrın Getirdiği Tetrreddütler 4” kitabındaki “Dinde zorlama yoktur” ayeti ile ilgili soruya bakabilir. Orada diyor ki mesela, “Bütün Müslümanların hukukunu muhafaza bakımından, İslam, mürtede hayat hakkı tanımamıştır.”
    Şimdi ben bu yaklaşım ile ilgili farklı bir noktada olunduğuna dair bir şey duymadım.
    Bu durumda hizmet camiası dahil tüm cemaat ve tarikatlere şu sorulabilir:
    – Sizin modern dünyadaki din özgürlüğünden anladığınız nedir?
    – Biz modern dünyanın özgürlük nimetlerinden faydalanırız, ama kendimizle ilgili din özgürlüğünü uygulamayız mı denmektedir?
    Tarık bey, bu sorular uzatılabilir. Ama öyle görünüyor ki, laik yobazlık ile dindar/dini bağnazlık aynı madalyonun iki yüzü gibi. Biz olaylara tek taraflı bakarak ikisini de görmezsek bir yere gidemeyiz.

  3. O çocuk gibi baskıdan kurtulmak isteyenler maalesef baskı nedenini din görmektedir. Din öyle bir şeyin içine girmiş ki bu pozisyonda sapkın tarafı temsil edenlerin değerlerini temsil etmektedir. Yani dini akıllarınca köşeye şıkıştırdılar. Baskı diye adlandırılan şey toplumun örf ve adetleridir. Din örf ve adet olmasada en önemli baskı unsuru görülmektedir. Atatürk insanları devlet eliyle ve okullarıyla bu baskıdan kurtarmaya çalışmıştır. Değerleri bir kenara itip modern olmayı öğretmiştir. Yani kızları açılmayı, açık kıyafetler giymeyi öğretmiştir. Toplum bunu devam ettirmiştir. İnsanların eski değerleri ret ediliyordu. Eski insanlar dindardı ama yeni insanlar dindar değildi. Eski adetler ile yaşamak istemiyordu. Özgür olmak isteyen insanlar değerlere karşı bir bariyer geliştirmiştir. Çünkü baskının nedenini din olarak algılamıştır. İnsanlara baskı olarak din gösterilmiştir. Onun adına açıktan din diyemediklerinden irtica demişlerdir. Geçenlerde sayın yazar ahmet bey üstad dönemi gazeteleri yayınladığında şok olmuştum. 28 şubat ile aynı dili kullanıyorlardı. Dehşete kapıldım. Demek nasıl 40 sene pkk ile yaşıyorsak adamlar meğer irtica ile yüz senedir uğraşıyorlarmış bıkmadan usanmadan. Asıl baskıyı kendileri yapıyordu ama açıktan baskı değil, psikolojik şiddet uyguluyorlardı. İşte bizden olan aydın olur, medeni olur, bizi seçmezseniz karanlık olursunuz, yobaz olursunuz. Yani dini rituelleri yerine getiren aşağılanma baskısı altındadır. Ve bu propaganda kaç senedir sürdürülüyor bilmiyorum ama bizler muhtemelen bu propagandanın 4. Veya 5. Nesli olmalıyız. Bu psikolojik propaganda ilk defa cemaat operasyonları ile durdu. Çünkü cemaati bu değer baskısı yapan yani ‘gerici’ kesimlere yaptırıyorlardı. Bir kaç yıl kimse tarikat ve cemaatleri, yani irticayı hatta ışidi konuşmadı. Bu dönem cemaatin yokedilişi aynı zamanda rejimin dönüştürülmesi dönemine denk gelmektedir. İlk defa cemaate operasyon yapılırken irtica kelimesi kullanılmadı. Ve ilginçtir tekrar konuşmaya başladılar. Kapatılsın diyorlar. Çünkü propagandanın bu neslindeki tesiri daha şiddetli görülmektedir. Özgür olmak isteyen insanlar değerlere karşı set çekmektedir, duvar örmektedir. Çünkü psikolojik propaganda işe yaramıştı. İnsanlar dini değerleri gericilik, yobazlık olarak algılıyordu. Bir insandaki gericiliği, yobazlığı dine veriyorlardı. Çünkü onlara yobazlığın nedeni din olarak öğretildi. Gün geçtikçe bu potaya girenlerin sayısı iyice arttı. Sayı olarak çoklar ama hala hucüm eden onlar. Çünkü onlar özgürlük için set kurdular ve baskı onların özgürlük alanını kısıtlayacak ve yok edecekti. Bu paranoya altında karşı tarafı yok etme dürtüsü doğuyor. Yani hezeyanlar ve dürtüler ile bir dünya kurmuşlar. Kendilerine duvar olarak laikliği kurmuşlardı. Ama çok ilginç bir şekilde laiklik artık kullanılmamaktadır. Rejimi irana doğru çevirdiklerinden beri laiklik elden gidiyor, cumhuriyetin değerleri saldırı altında kavramları kullanılmıyor. Bunun yerine kendilerine yeni bir set kırdular. Laikliği ellerinden aldılar. Özgürler açıkta kalınca yeni bir cephe açtılar. Bu sefer daha toplumsal seviyede bir cephe. Lgbti cephesi açtılar. Artık özgürlüğü bu cepheden savunacaklar. Eşcinselin özgürlüğünü savunmak için bu cepheyi tutuyorlar. Enesde aile baskısından dolayı kendine bir cephe kurmuştu. Dini baskıya karşı tam tersini yani ateistliği savunacaktı. Bu sayede kendine özgür bir alan açıyordu. Kendine ait bir alanı oluyordu ama bedeli sürekli aileye karşı, baskıya karşı savunma içinde olması gerekiyordu. İşte özgür insanlar bu düşünceyle toplaşıyorlar ve büyük cepheler açıyorlar. Bu cephelerin varlığı özgürlük için savaşı çağrıştırmaktadır. Çünkü yüzyıllık propaganda ile toplum değerleri kötü gösterilmiştir. Aslında burada kötü gösterilmek istenen diğer değerlere nazaran din değeridir. Kemalist olmayan taraf sürekli kötü, baskıcı gösterilmiş. Sanki bir tarafta zombiler var diğer tarafta amerikalılar. Toplumun değerlerine yobazlık adı altında kötü gösterilen insanlar bu değerlere karşı araya barikatlar kuracaklar. Yetmedi kendileri iyi karşı taraf kötü olduğu için karşı tarafı dolayısıyla o toplumun içinde kalan dini kötüleyecekler. Bir aile dini öğretmeye kalktığında çocuk ‘yobaz’ değerleri öğrenmek istemeyecektir. Kaçacaktır ve ateizme sığınacaktır tepkisel olarak. Yani asıl baskıyı kemalist sistem uygulamıştır. Kemalizmi yüceltirken müslümanlığı karanlık göstermiştir. İnsanlar karanlıktan aydınlığa kaçsın diye. Yani psikolojik baskı yapmaktadır. Namaz kılıyorsan sana irtica, gerici dayatmasında bulunuyordu. Aklı başında olan insan etkilenmesede milyonlarca gence de bu baskı yapılmaktadır. Arkadaşları içki içerken o dışlanacak. Zaten cemaatler de bu yüzden oluşuyor. Bir kişinin psikolojik baskıya tek başına katlanması ile arkadaşlarıyla birlikte katlanması farklıdır. Ama yinede baskı doğru değil. Yani gencin baskı olmadığında özgür tarafa geçeceği bilinsede baskı doğru değildir. Ama burada sinsi bir baskı varlığını devam ettirmektedir. “Eğer müslüman olursan yobaz olursun, sakın müslüman olma, onlar karanlık” baskısını bir insanın aşması için öncelikle dini yönden baskının kaldırılması gerekmektedir. Dini bir baskı olmadığını gören insanlar içlerindeki sesi dinlemeye başlayacaklardır. Aslında dinden kaçmıyorlar yani dine karşı bir tepki yok ama özgürlüklerinin sınırlanmasından o kadar korkuyorlar ki. Baskıdan başka seçeneği olmayanlar zavallıdır. Ama en güzeli yaşayarak temsil etmektedir. Bunu da cemaat yaparak onların psikolojik propagandasını kırmıştı. Kemalistler kemalist söylemleri terk etmek zorunda kaldılar. O yüzden yeni hattı laiklik üzerinden değil, lgbti hattı üzerinden kurdular. Özgürlüğü seçenlere eşcinselliği savunduracaklar özgürlük adı altında. Çünkü davaları özgürlüğün temsilcileri olduğudur. Yani yobazlığı terk eden özgürlük bayrağını sallayacak. Onlara göre savsş özgürlükler ve karanlıklar arasında yaşanacak. Aynı yüzüklerin efendisi gibi. Aslında özgürlük anlayışlarını cemaat soruşturmalarında gördük ama insanlar yasağa karşı gelmeyi özgürlük sanmaktadır. Eğer içki içiyorsa özgürdür. Bütün referansını yani özgürlüğünü dine bağlamıştır. Dolayısıyla özgürlüğü din ile birebir ilişkilidir. Burada o kişi özgürce içki içmek için aslında kendi dinini bağlamıştır. Kendi dinini bağlayan birisi başkaların da dinini bağlamak isteyecektir. En büyük zulmü kendi dinine yapmaktadır. En büyük baskıyı kendisine yapmaktadır. Din kimseye zorla bir şey yapamaz. İnsanın içindeki duygulara hitap eder. İnsanlar dinden öcü gibi kaçmaktadır çünkü din kötü gösterilmektedir. İnsan ancak kendi dinini zincire vurabilir. Kendi yaptığı baskıcı eylemi sanki başkaları yapıyormuş gibi davranmaktadır. Dinden kaçış varmış gibi ama insan kendinden kaçamaz. O yüzden zaten konu dönüp dolaşıp dine geliyor.

  4. Iste tam bir savas yazisi. Su an yazarin yasaklamalarin bi yararinin olmadigini söylemesi gerekiyor. Cünkü karsidan böyle bir sinyal geldi, bu sinyale böyle bir sinyal verilebilir ancak. Böyle düsünüyor, böyle refleks veriyor. Böyle ögrenmis zamaninda SHOW TV´den ATV´den.
    Yazarimiz bilmiyor ki, savasci gazetecilik Türkiyede miyadini doldurdu. Allah askina cemaatler kapansa ne kapanmasa ne su anda, sen neyi kurtardigini düsünüyorsun. Su vakitten sonra kac genc cemaat yurtlarinda kalir, kac ana-baba cocugunu buna ikna edebilir. Cemaat yurdunu mantikli bulan ana-baba kaldi mi ki bi kere.
    Türkiyede, hatta dünyada cemaatler bitti artik, dis dünya icin de hedef kitle icin de bir karsiligi kalmadi.
    Kalmasi da gerekmiyor.
    Dindar insanlar nasil bir zamanlar oturup cemaat olmanin, yurt acmanin, okul acmanin yararli olduguna inanmislarsa, simdi de oturup nasil bir olusum icinde ne yapmalari gerektigini tekrar düsünmeleri ve yeni bir forma girmeleri gerekiyor. Cemaatleri ve onlarin kurumlarini sürekli olarak tamire alamazsiniz. Artik tümüyle yeni sablonlarla düsünmek gerekiyor.
    Bu sürekli olarak dini konulari didikleyerek de olmaz. Sen kendin dini sana anlatildigi gibi yasadin mi ki cözümü dini hizaya getirmekte buluyorsun.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin