HABER-YORUM | KAMİL MAMAN
Türkiye karadeliğe doğru yol alıyor. Erdoğan olağanüstü yetkilerle donatılmış Başkanlık koltuğuna oturdu. Suç işlediğinde kendisini yargılayacak bir kanun ya da sistemin olmadığı bir Başkanlık. Kararlarının sorgulanamadığı, geri çevrilemediği bir sistem. Bu bir Diktatörlük. Her diktatör birbirine benzer. Aynı ruhsal ve duygusal hastalıklara sahiptirler. Ülkelerini yönetme şekilleri aynıdır. Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti yasalarında yaptığı değişikliğin benzerini geçmişte Hitler ve onun gibiler yaptı. Diktatör kendini ve çevresindekileri korumak, gücün tamamını elinde tutmak için attı her adım, aynı zamanda onu kendi felaketine doğru götürür. Diktatörler genellikler bu şekilde kendilerini devirirler.
Bütün diktatörlerin uykularını kaçıran, aklında dolaşan tek soru vardır: “Beni yıkmak için şimdi kimler plan yapıyor?” Her saniye, aleyhinde planlar, tuzaklar ve komplolar düzenlendiğini düşünen diktatör, kendini olağanüstü yasalarla ve yetkilerle donatarak güvenlik duvarı örmeye çalışır. Gerçekte ise uykusunu kaçıran, ruhsal ve duygusal hastalıklar (Narsist, psikopat, paranoyak, epileptik, diyabetik vb) olduğu için yasalar ve yetkilerle kendini donatmak diktatörü hiçbir zaman rahatlatmaz, tatmin etmez ve ona güven sağlamaz. Her seferinde daha fazlasını ister.
Kendi ürettiği iç düşmanla mücadele diye istediğini yapıyor
Erdoğan iç ve dış düşman oluşturarak Türkiye’yi yönetiyor. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) diye bir iç düşman uydurdu. Kendine muhalif olan ve toplumda solcu, sağcı, ateist, dindar, liberal, demokrat, komünist, Alevi, Kürt, Ermeni kimliğiyle bilinen, ona karşı çıkan herkesi FETÖ diye ürettiği hayali iç düşmanın içine atarak davalar açıyor, işkenceden geçiriyor, hapse atıyor, cezaevlerinde öldürüyor ya da sürgüne gönderiyor. Türkiye, Erdoğan’la sanki Hitler Almanyasının bir benzerini yaşıyor.
Erdoğan iktidara geldiği zaman daha sosyalken, zaman içinde bütün diktatörler gibi yalnızlaştı. Yalnızlaştıkça da çevresine karşı güvensizliği artmaya başladı ve giderek paranoyaları derinleşiyor. Diktatörleştiğinin ayrımına varamayan Erdoğan ve halk, tam tersine onun, insanların mutluluğu için yeryüzüne Tanrı tarafından gönderildiğine inanmaya başladı. Erdoğan 17 Aralık 2013’ten 2018 yılına kadar kendi yetkilerini artırmak için 5000 den fazla yasa ve kanun değişikliği yaptı. Bu değişiklikleri giderek yetersiz görmeye başlayan Erdoğan, kendisine suikast ya da darbe yapılacağı şeklinde her söylentiden etkileniyor. Korku, Erdoğan’ı daha zalim ve acımasız bir diktatöre dönüştürüyor.
Erdoğan’ın korkusu dayanılmaz bir noktaya doğru gidiyor. Türkiye, ekonomik, sosyal, ahlaki, eğitim, sağlık, insan hakları ve hukuk alanında hızlı bir çöküşe doğru ilerliyor. Bu gidiş Erdoğan’ın en korkulu rüyası sanırım. Şimdilik halkın yarısı Erdoğan’ı destekliyor. Fakat halkın tercihleri menfaatleri doğrultusunda çok hızlı bir şekilde değişebilir. Erdoğan ülkede iç karışıklıklar ve ayaklanmaların çıkmasından korkuyor. Toplumu ve muhalifleri kendisine yönelik bir ayaklanma sözkonusu olduğunda caydıracak bir yasaya ihtiyacı var. Kendine muhalif olanlara yönelik kullanacağı yasa olan idam cezasının yeniden geri getirilmesi gündemde. Türkiye’de, 3 Ağustos 2002’de Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde kaldırılan idam cezasının geri getirilmesi için Erdoğan’ın kurmaylarına çalışma yapması yönünde talimat verdiği biliniyor.
Erdoğan idam cezasını nasıl geri getirecek?
Bu yasa insanlık dışı, aynı zamanda tehlikeli bir uygulama olduğu için o da bütün diktatörlerin gitti yolu izleyecektir. Diktatörler getirdikleri yasaları ilk başta, halkın güvenliği, darbeciler, ajanlar ya da sapıklar için getirdiklerini söyler. Bu sayede halktan da büyük destek alırlar. Büyük bir halk desteği karşısında CHP ve diğer muhaliflerin Erdoğan’ı durdurma şansı yok. Hatta küçük çocukların ve kadınların tecavüz edilip canice katledilmeleriyle ilgili getirilecek bir idam cezasını Erdoğan’ın muhaliflerinin de desteklemek zorunda kalacakları bir gerçek. Fakat bütün diktatörler gibi Erdoğan da idam cezasını “vatana ihanet, başka ülkelere ajanlık yapmak, terör örgütü kurmak ve yönetmek vb” gibi bazı unsurlarla genişleterek kendisine muhalif kişileri idamla yargılayacağını görmemek gerçekten saflık olur. Kendisini desteklemeyen herkesi vatan haini, ajan ve dış güçlerin maşası şeklinde lanse eden Erdoğan ve etrafındakilerin çıkaracağı idam yasasıyla, herkesi ölüme götürebilecek bir yolun taşları döşeniyor. Erdoğan Türkiye’de korku oluşturarak, ülkedeki muhalefeti dizginlemek için geçmişte çıkardığı bütün yasalar gibi idam yasasını da kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda kullanacağı çok açık.
Sistemin tamamını tek başına Erdoğan kontrol ediyor. Kendisini durduracak yasal bir güç bulunmuyor. Erdoğan 2017 yılında birçok kere meydanlarda halka yaptığı konuşmalarda idamı desteklediği ve idamı isteği görülüyor: “Parlamentodan geçip, benim önüme geldiğinde ben bunu onaylarım. Eğer olmadı bir halk oylaması da onun için yaparız. Şehitlerimizin katillerini bizim affetme yetkimiz yoktur.”
Erdoğan idam cezasını getirirken, tepki toplamamak için bu insanlık dışı yasayı meşru bir zeminde halka kabul ettirmeye çalışacaktır. Bugünlerde tartışılan ve konuşulan halkın idam cezasının geri gelmesi için desteklediği konuların başında kayıp ve kaçırılıp tecavüz edilerek öldürülen çocuklar geliyor. Ankara’da 8 yaşındaki Eylül’ün kaçırılıp öldürülmesi, son olarak Ağrı’da 4 yaşındaki Leyla’dan gelen acı haber, kayıp çocukları tekrar gündeme getirdi. Türkiye’de kimi kaçmış kimi kaçırılmış 5 binden fazla çocuk var. Bu veya buna benzer bir mesele üzerinden Türkiye’ye idamı tekrardan geri getirebilirler. Sapık ve caniler için getireceği bir idam cezasının sınırlarını geniş tutarak, bu yasayla kendine muhalif kişileri cezalandırma yoluna gideceklerdir.
“Uzun Bıçaklar Gecesi”
Diktatörler her sorunu kendi çıkarları için kullanabilen insanlardır. Erdoğan da buna benzer bir durumu lehine çevirerek, yakın bir zamanda istediğini idam edebilecek bir yetkiyi de kendinde toplamıyı planladığı görülüyor. “Uzun Bıçaklar Gecesi” diye bilinen ve Nazilerin “Operation Kolibri” adını verdiği iç temizliğin zirve noktası olarak bilinen benzer bir operasyonu Erdoğan idam cezasını geri getirerek yapabilir mi?
Diktatörler hayatta ve ayakta kalmak için herşeyi yapar. Bütün medyayı ve yargıyı Erdoğan kontrol ediyor. Erdoğan getireceği idam cezası sonrası kontrol ettiği medyada yaptıracağı haberlerle, bazı muhalif siyasilerin ve kişilerin kendisine yönelik suikast hazırlığı içinde olduklarını ve vatana ihanet ettiklerini, başka ülkeler adına casusluk yaptıklarını söyleyebilir. Daha sonra bunları yargılayıp idam cezasına mahkum ettirebilirler. Erdoğan bunu daha önce de yaptı. Muhaleflerin kendisine ve ailesine yönelik suikast planları yaptıklarını, muhaliflerin vatana ihanet ettikleriyle ilgili kendine yakın medya kuruluşlarında yalan haberler yaptırdı. Bu haberleri delil kabul eden Erdoğan’ın kontrolündeki yargı ‘Ağır Ceza Mahkemelerinde’ çok sayıda dava açarak birçok kişiyi müebbet hapis cezası ile yargılıyor şuanda. Eğer Türkiye’de idam cezası yürürlükte olsaydı, müebbet hapis cezasından yargılanan bu muhalif kişilerin tamamı idam cezasıyla yargılanacaklardı ve idam edileceklerdi. Diktatörün iki dudağı arasından çıkan her söz, Tanrı sözünden daha güçlüdür!
İngilizcesi için tıklayınız
tarih illa ki tekerrür ediyor