YORUM | MAHMUT AKPINAR
Geçen hafta AKP iktidarı tarafından çok tehlikeli bir düzenleme yapıldı. Konunun boyutları, tehlikesi, neler getirip götüreceği kamuoyunda tartışılmadı. Resmi Gazete’de yayımlanan düzenlemeye göre TSK Milli Savunma Bakanı’nın onayı ile “milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğini ciddi şekilde tehdit eden terör, toplumsal olaylar ve şiddet hareketlerinin meydana gelmesi durumunda” her tür silahını Emniyet ve MİT’e, herhangi bir şarta bağlı olmadan devredebilecek. Buna göre iktidar, TSK elindeki tank, top, füze, (varsa) nükleer silah, savaş uçağı gibi düşmana karşı ve sınırları korumak için bulundurulan ağır silahları “toplumsal olaylar” gerekçesiyle halka karşı MİT ve Polis eliyle kullanabilecek.
BU DÜZENLEME NEDEN TEHLİKELİ?
TSK ve ordular dış düşmana karşı ve sınırları korumak üzere eğitim alır. Silahları, teçhizatı ona göredir. Askerin hedefinde “düşman” vardır. Askerin yöntemleri, mantalitesi düşmanı imha etmek, etkisiz hale getirmek üzerinedir. Dolayısıyla silahları da ağırdır, öldürücüdür. Oysa iç güvenlik birimi olan polis ve jandarma gibi kolluk güçleri ülke içinde huzuru ve asayişi sağlamakla görevlidir. Eğitimi, silahları ve mantalitesi buna göredir. Jandarma ve polis düşmanla değil, suçlularla mücadele eder ve suçu önlemeye çalışır. Görevi suçluları veya güvenliği bozanları imha etmek değildir. “Zanlı” veya “şüpheli” olarak addedilen vatandaşları yargıya teslim eder. Görevi temel özgürlüklerini engellemek, onların kolunu kırmak, işkence etmek, siyah transportlarla kaçırıp illegal yerlerde illegal şekilde sorgulamak değildir. Kolluk güçleri kimseye “suçlu”, “düşman”, “vebalı” muamelesi yapamaz. Zira suçu sabit olana kadar herkes masumdur ve suç ancak mahkeme kararı ile sabit hale gelir.
Bu düzenlemenin tam da Boğaziçi Üniversitesi eylemlerini müteakip gelmesi oldukça anlamlı. Zira Erdoğan ekonomik kriz, yolsuzluk, işsizlik, kurulan soygun düzeni, kayırmacılık nedeniyle sürekli zemin kaybediyor. Toplum kötü yönetimden, adaletsizlikten, yozlaşmadan rahatsız ve huzursuz. Eski AKP seçmenleri dahil, giderek daha yüksek oranda insan Erdoğan’ın artık bir “milli güvenlik sorunu”, ülkenin en büyük problemi olduğunu biliyor. O gitmeden ülkeye huzur gelmeyeceğini düşünenler hızla artıyor.
Erdoğan için yol tükendi, gidebileceği alan kalmadı. Bir yandan yine yeni siyasi mühendisliklere soyunup, muhalifleri bölme, ayrıştırma yöntemini denerken, öte yandan en kötü ihtimale göre hazırlıklar yapıyor. Daha fazla güç elde etmek, devleti bütün unsurlarıyla kontrol etmek için üst üste adımlar atıyor. Zaman geçtikçe seçimle, sandıkla, yasal yollarla iktidarını sürdürmenin imkansızlığını görüyor. O nedenle de seçimi, sandığı iptal ettiğinde de kalıcı ve güçlü olabilecek projelere yöneliyor. Erdoğan ve yakın çevresinin en büyük kabusu artan huzursuzluk karşısında Gezi tarzı yeni kitlesel protestoların çıkması. Yerel seçimlerdeki mağlubiyet sonrası seçmen desteğiyle iktidarını sürdüremeyeceğini, toplumsal desteği yitirdiğini anladı. Bir süredir her ihtimale karşı koltuğunu koruyabileceği etkili enstrümanlar edinmeye çalışıyor.
AKP iktidarı kolluk güçlerini zaten Hitler’in SS birimleri gibi muhaliflerini sindirmek, ezmek için kullanıyor. “Kırın kapıyı alın!” mantığıyla polis son 6-7 yıldır anayasa, yasa, hukuk, temel haklar tanımıyor. Huzuru ve güvenliği sağlaması, vatandaşın haklarını koruması gereken kolluk birimleri adeta terör estiriyor. Siyaseten AKP’ye muhalif olan kesimlere vatandaş değil “düşman” muamelesi yapıyor ve imha etmeye çalışıyor.
Düşmana karşı kullanılması gereken ağır silahların, bir emirle polisin, MİT’in kontrolünde, içte ve vatandaşa karşı kullanılabilecek olması herkesin uykularını kaçırması gereken bir konu. Durumun vahametini anlamak için bu düzenlemeyi Erdoğan iktidarının bazı eylemleriyle birlikte okumak tabloyu netleştirecektir:
Ülkede uzunca süredir geleneksel medya havuz oldu ve neredeyse mutlak manada iktidarın kontrolünde. Buna ilave Erdoğan rejimi halkın tek nefes borusu sosyal medyayı kontrol etmek için üst üste adımlar atıyor. Sosyal medya platformlarını Türkiye’de temsilci atamaya zorluyor, ağır cezalar kesiyor. Denetim altına alamazsa kapatmaktan çekinmeyecektir. Haberleşme kanallarını mutlak denetim altına almak istiyor. Zira topluma veya bir kesime karşı kıyım ve kırım olursa duyulmasın, bilinmesin istiyor.
Geçen ay ülkede kırıntısı kalan sivil toplumu dernekleri bitirebilmek için düzenleme yapıldı ve idari bir kararla artık derneklere kayyım atanabilecek. Demokrasinin zemini olan STK’lar bitme noktasına getirildi.
Bir başka hukuk, yasa ve akıl dışı düzenleme Erdoğan’a dilediği hesaplara, menkul ve gayrimenkullere el koyma yetkisi veren düzenleme idi. Böylece dilediği muhalifin hem kişisel mallarına, hem de kurumsal yapılarına çökebilecek.
Erdoğan’ın halkı sindirmek ve rejimini tahkim etmek için partililerden oluşan bekçilik sistemini, parti teşkilatlarının silahlandırılmasını, SADAT’ın silahlı milisler oluşturmasını, bunların bir kısmına suikast eğitimleri vermesini, IŞİD unsurlarının himaye edilip karanlık işlerde kullanılmasını, 15 Temmuz’da ortamı provoke eden, Harp Okulu öğrencilerinin kafasını kesen kirli yapıları da bu düzenleme ile birlikte ele alın.
Bütün bunlar Erdoğan’ın artık seçimle ayakta kalamayacağını anlayıp, seçimsiz bir ortamda ülkeyi, toplumu kontrol etmeye yönelik geliştirdiği yöntemler, enstrümanlar. Er geç toplumdaki huzursuzluk yükselecek ve patlama noktasına gelecek. Bunu Erdoğan da öngörüyor ve işte tam da bu döneme hazırlık yapıyor. Toplumsal olaylar çıktığında Saddam gibi Esed gibi kendi insanlarını ezip geçebileceği, yok edebileceği bir yapı inşa ediyor. Hiç şüpheniz olmasın ki koltuğunu tehlikede hissettiğinde Erdoğan da Esed gibi milyonları öldürmekten, ülkeyi yakıp-yıkmaktan çekinmeyecektir. Son düzenleme ona bu imkanı veren en önemli kozdu ama, kimse tehlikenin farkına varmadı.
Maalesef Türk toplumu Erdoğan’a sürekli güç vererek kendisini bir açmaza, çıkmaza sürükledi. Bu aşamadan sonra toplumun yüzde 80’i dahi Erdoğan’ın gitmesini istese göndermek kolay değil. Elinde çok fazla koz var. Artık güç Erdoğan’ın ağzında değil, midesinde. Onu yuttu ve hazmetti, kasa dönüştürdü. Devlete bu kadar hakim değilken “yüzde 50’yi evinde zor tutuyorum!” diyerek iç savaş çıkarabileceğine dair gözdağı vermişti. Şimdilerde o zamanla kıyaslanmayacak kadar devlet üzerinde etkin, legal, illegal, silahlı, silahsız unsurlara sahip.
ABD’de Trump’ın devrilmesi sonrası bazı şeylerin değişeceğini Erdoğan görüyor. ABD ve AB’den gelecek yaptırımlar ülkedeki şartları daha da ağırlaştıracak, Erdoğan’ın seçmen desteğini iyice eritecektir. Bu memnuniyetsizlikten protestoların sosyal olayların çıkacağını öngörmek kehanet değil. Öte yandan Erdoğan bu düzenlemeyi şu anda ortağı olan, ama her an iplerin kopması beklenen Ergenekon yapısına karşı bir koz olarak da elinde tutmak istiyor. İster Ergenokan’a karşı, isterse toplumsal olaylara karşı olsun yapılan iç savaş çıkarabilecek, ülkeyi Suriyeleştirebilecek çok problemli bir düzenleme.
PEKİ ERDOĞAN NASIL GİDER?
Gelinen noktada Erdoğan Türkiye’nin milli güvenlik sorunu, en büyük problemi oldu. Ülkede pimi çekilmiş bir bomba var. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. Global anlamda meydana gelen değişiklikler Erdoğan’ın aleyhine. Ülke şartları her geçen gün aleyhine gelişiyor. Eğer her kesimden muhalefet güçlü bir toplum desteğiyle hukuk, özgürlükler vurgusuyla, mahalle ayrımı yapmadan bu problemi çözmeye odaklanırlar, Erdoğan’ı yalnız bırakırlarsa belki az hasarla ve suhuletle çözme imkanı olabilir. Sonuçta Erdoğan’ın talimat vereceği polisler, memurlar da fecaatin ve felaketin farkında.
Eğer Türkiye, Erdoğan’dan akıllıca kurtulamazsa çok daha kötü günleri bekleyin! Suriye olmaya hazırlanın!
Bütün işaretler onu gösteriyor.
Tuzak kuranların en hayırlısı Cenabı Allah’tır. Siz Alem-i İslam’ın bahadır sancaktarı Türk Milletini, Türk Devletini ve Türk Ordusunu sahipsiz mi? Sanırsınız! Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.!
Uzun zamandir uyariyorsunuz, resmin arka planini gorunur ve anlasilir hale getiriyorsunuz, bu cok degerli. Umarim ulkenin bu gidisatini goren, ulke icinde gerek politikada gerekse toplum icinde soz sahibi insanlar da bunu gorebilir ve sizin bu yazilarinizi okuyabilir.
Ancak, demokrasi, ozgurluk, refah, adalet gibi yapilar sistemin ayakta kalip, insanlara hizmet etmesine yarayan, carkin disleridir. Sistemin bu disleri birer birer kirildi ve alti coktan oyuldu, islemez hale getirildi. Bunlar duzgun sekilde isler hale gelmeden hicbir sey duzelmez. Bunu Akp ve mevcut muhalefet de, geri isler hale getiremez gorunuyor. Burda su onemli gercek ortaya cikiyor. Bu ulkeye demokrasi, ozgurluk, refah, adalet, insanlarin birbirine ve sisteme saygisini disaridan getiremez veya karsiliksiz, bedelsiz vermez. Bu kaybedilen degerler, bir kanunla, paket veya koliyle getirip verilecekler seyler de degil. Toplumun ciddi bir kesiminin zamanla, kararli ve cesaretli mucadelesi ile duzelmesi mumkun olabilir.
Ozgurluk bedava degildir, ve bedavadan da geri gelmeyecektir. Bir zamanlar ekonomi iyi gidiyor diye veya degisik kesimlerin degisik sebeplerle, sistemin islemesine yarayan carkin dislerinin birer birer kirilmasina, goz yummalari, sessiz kalmalari ile buralara gelindi.
Tamirat icin; cok nedamet, cok cesaret, cokca maaliyet gerek… Ama geri donuse gecmek icin birazla baslamak sart.