Erdoğan, her yerde ‘istenmeyen adam’ olmayı başardı!

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Türkiye gündemi UEFA’nın milli futbolcu Merih Demiral’a iki maç ceza vermesine kilitlendi. MHP lideri Devlet Bahçeli yazılı açıklama yaparak, milli takımın yarınki Hollanda maçına çıkmaması çağrısı yaptı. Saray’dan düğmeye basılmış gibi AKP’li bakanlar, vekiller, yandaş gazeteciler, bürokratlar ve ‘aktroller’ hep UEFA’yı kınayan açıklamalar yapıyorlar.

Her zaman olduğu gibi fırsatçılar ve rantçılar ‘verin gazı’ modunda. Yine her zaman olduğu gibi akl-ı selim kayboldu. Bırakın diğer gündemleri sadece Merih Demiral’ın ‘Bozkurt’ işareti yapması olayı bile Türkiye’nin içine düştüğü ‘Kath-ı Rical’i göstermeye, ispatlamaya yeter.

Eskilerin ‘Kath-ı Rical’ diye tanımladıkları “Devlet yönetiminde ve liyakat isteyen diğer alanlarda kalifiye eleman bulunamaması hali” tam olarak günümüz Türkiye’sini tarif ediyor. Gerçi Türkiye’nin sorunu kalifiye eleman bulunamamasından çok, banallığın, çapsızlığın, ahlaksızlığın ödüllendirilip, düzgün, namuslu ve kaliteli kadroların tasfiye edilmesinden kaynaklanıyor.

Kısaca özetleyelim; Erdoğan’ın tek adam rejiminde futbolcular da Saray’ın propaganda aygıtının parçası haline geldi. Yandaş futbolcular AKP’nin politik ajandasına göre reklam kampanyalarında bile yer alıyorlar. Tabi Saray’a biat edenler milli formayı ve bol sıfırlı anlaşmaları kapıyorlar.

Rejimin milliyetçi-dinci jargonu da doğal olarak futbolcuların söylemlerine yansıyor. O yüzden Merih Demiral’ın çıkışını spontane, düşünmeden yapılmış bir hareket olarak görmemek gerekiyor.

Eğer ortada bir devlet aklı olsaydı, Futbol Federasyonu ve siyaset devreye girer Merih Demiral’a basın açıklamasında ortamı yumuşatacak bir açıklama yaptırırlar, oluşacak zararı minimize ederdi. Çünkü UEFA’nın ‘sahalarda siyasi içerikli mesaj verilmemesi’ yasağı çok basit.

‘Bozkurt’ işaretine özel bir yasak değil yani. Ama tam tersi yapıldı. Merih Demiral açıklamalarının dozunu yükseltti, başta AKP kurmayları olmak üzere herkes yangına körükle gitti.

Sonuç ortada; Merih çok kritik iki maça çıkamayacak. TFF süreci yönetemediği gibi sonrasında yaptığı açıklamalarla adeta ‘tüy’ dikti. Federasyon yöneticileri o kadar çapsız ki Merih’in aldığı cezanın CAS’a götürülemeyeceğini bile bilmiyorlar.

Adeta sosyal medyada mizah konusu oldular.

Peki tüm Türkiye bu gelişmeleri konuşurken – tartışırken neleri gözden kaçırdılar?

İşte bu nokta çok önemli. Erdoğan ve ortağı Bahçeli başta Sinan Ateş duruşmaları olmak üzere esaslı gündemleri gözden kaçırıyor. Düşünsenize merhum Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş mahkeme salonunda MHP yönetiminden İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın’ın adını verdi. MHP yönetimi doğrudan suçlandı. Duruşmalarda gördük ki MHP yönetimini kurtarmak için evrakta sahtecilik dahil her türlü suç işlenmiş.

Normal şartlarda bunu konuşuyor olmalıydık ama olay nerelere götürüldü.

AKP cephesi de farklı değil. Ekonomik kriz, insan hakları ihlalleri, tarihi yolsuzluklar ve skandallar konuşulmuyor. Sinan Ateş suikastinde Erdoğan rejiminin rolü gözden kaçırılıyor. Erdoğan rejiminin istihbarat aygıtları en başından Sinan Ateş’in öldürüleceğini biliyordu. Tıpkı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın vahşice öldürülüşünü dakika dakika izledikleri gibi Ateş cinayetini de engellemediler. Aksine siyasi ajandaları için istismar ettiler.

Bu dava sayesinde sallantıda olan MHP-AKP ittifakına can suyu da verilmiş oldu. Koz Erdoğan’ın elinde ve Sedat Peker’in tabiriyle MHP’den parça parça kopartıyor. Bahçeli rest çekemiyor. Erdoğan, Sinan Ateş üzerinden gitse tüm MHP yönetimini hapse yollatır.

Bu arada Merih Demiral gündemi sayesinde ‘Mossad Skandalı’nı da gözden kaçırdılar. Hatırlanacaktır; Erdoğan rejiminin Gazze’de yaşanan soykırım sürecinde İsrail’le ticarete devam ettiğinin ortaya çıkmasından sonra MİT imaj çalışmasına girişmiş ve “Türkiye’deki MOSSAD ajanlarına operasyon yaptıklarını” iddia etmişlerdi.

Toplanan sanıklar günlerce rejim medyasında manşetlere taşınmıştı. Fidan’ın imaj çalışması yapıldıktan sonra unutturuldu. Türkiye Merih Demiral’ın ‘Bozkurt’ işaretini tartışırken ‘MOSSAD ajanı’ denen sanıklar tahliye edildi. Rejim mahkemeleri bile sanıkları daha fazla tutamadı.

Erdoğan, Almanya’da hoş karşılanmayacak

Peki başlıkta bahsettiğim ‘istenmeyen adam’ meselesi ne? Türkiye’de bunlar yaşanırken doğal olarak dünyanın başka ülkeleri de bizi yakından takip ediyor. Yani herkes her şeyin farkında. Böyle bir dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yarınki maçı izlemek için Berlin’e gidiyor. Fakat Erdoğan Almanya’da hoş karşılanmayacak. Hatta medyası ve muhalif siyasileri (iktidar partisinden böyle bir açıklama beklenmez) açıkça ‘gelme’ diyor.

Normal şartlarda maç vesilesiyle de olsa bir ülkenin cumhurbaşkanı geldiğinde ona üst düzey eşlik edilir, beraber fotoğraf verilir. Anck Alman siyasiler Erdoğan’la görüşmeyecekler. Erdoğan’a herhangi bir program da planlanmadı.

Oysa bir devlet aklı olsa milyonlarca Türkiyelinin yaşadığı Almanya ile daha sıkı ilişkiler geliştirir AB yolunun kapısını açardı.

Aynı durum ABD ile de geçerli. Erdoğan, Almanya’da olduğu gibi ABD’de de istenmeyen adam. Gerçi Türkiye’nin stratejik konumu ve politik çıkarlar nedeniyle Beyaz Saray ya da Biden yönetiminden Erdoğan aleyhine açıktan “Gelme!” demez. Ancak diplomasinin başka türlü bir dili var.

Mesela Başkan Biden görev süresince Erdoğan’ı Beyaz Saray’a davet etmedi. Tabiri caizse Erdoğan’ı görmezden geldi. Türkiye ile ilgili konularda hep ağırdan aldı. Erdoğan rejimi ve propaganda aygıtları bu durumu Beyaz Saray ile sınırlı tutmaya çalışsa da gerçekler öyle değil.

Kongre başta olmak üzere ABD başkentinde Erdoğan ve AKP’ye sempatiyle yaklaşan neredeyse yok. Milyonlarca dolar verilen lobi şirketleri bile etkili olamıyor. Mesela ABD Kongresi’nden çıkan son mektup bize çok şey söylüyor. Malum olduğu üzere ABD Kongresi’nin 142 üyesi başkan Joe Biden’a mektup yazıp, Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerine karşı harekete geçme çağrısı yaptı.

Yani ABD Kongresi’ndeki her üç vekilden birisi Türkiye ile ilgili bu mektuba imza attı. Erdoğan medyası verilen mesajı itibarsızlaştırmak için çeşitli algı oyunlarına girişse de rakamlar ortada. Gelin son 3-4 yılda yazılan benzer mektuplara bakalım.

Ermeni lobisinin çok güçlü olduğu Kongre’de Ermeni Soykırımı ile ilgili Biden’e gönderilen mektupta 107 imza vardı. Gazze’de yaşanan insani dramla ilgili yazılan mektupta 86, ABD’nin güney sınırında yaşanan mülteci kriziyle ilgili 77, Hindistan Başbakanı Modi’nin Beyaz Saray ziyareti öncesi Hindistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çeken mektupta 75, 7 Ekim saldırısı nedeniyle Hamas’ı kınama mektubunda 55 imza, İsrail’in Gazze’deki sivil toplum kuruluşlarına saldırısını kınayan mektupta 40, Türkiye’ye F-16 satışını engelleme amaçlı yazılan mektupta 34 , İsrail’e destek mektubunda 24 imza vardı.

ABD’de seçim öncesi ve yazın ortasında 142 Kongre üyesinin böyle bir mektuba imza atması Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerinin ne kadar önemsendiğini gösteriyor. Tabi Cemaatin etki gücünü de. Düşünsenize; bir dönem Washington’da el üstünde tutulan itibar gören Erdoğan artık istenmeyen adam. Almanya’da da aynı durum söz konusu.

Türkiye’nin stratejik önemi olmasa hiçbir medeni ülkeden davet alamayacak. Bu realiteyi gözden kaçırmak için Erdoğan ve ortağı Bahçeli, Merih Demiral gündemine sarılmasın da ne yapsın?

Hatta Erdoğan yarınki maça gidip ‘Bozkurt’ işareti bile yapabilir!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. ‘Kath-ı Rical’ değil de ‘Kaht-ı Rical’ olmalı…
    Evet en büyük sorunumuz bu değil ama sobaya atıp ısınmak için bile olsa toplanan odunların ‘eğri’ değil de ‘dosdoğru’ olması için gayret sarf eden bir anlayış, bize de yani TR724’e de yakışır.

  2. Mustafa Jemalden çok hazzettiğimi söyleyemem.Ancak bir sözü varki.Tek kelime ile muhteşem.””MİLLETLER LAYIK OLDUKLARI GİBİ YÖNETİLİRLER.””Toplumun o denli çivisi çıktı ki ŞU ANDA LAYIK OLDUĞUMUZDAN ÇOK DAHA İYİ YÖNETİLDİĞİMİZ i söylemek abes olmaz…Toplum resmen çürüme sürecine girdi….

  3. Türkiye Hollanda maçı esnasında, RTE’nin silüetinden tek bir kare vermeyen, Avrupa Futbol Şampiyonası yayınlarından sorumlu rejilerini tebrik ediyorum. Uğursuzluğu her yeri kapladı. Maça, işçiye memura ve emekliye verdiğin zammı kutlamak için mi gittin? Elini uzattığı her yer kuruyor. Tıpkı Ebu lehep gibi! Onun zalim varlığını aşkla isteyen tek bir yer var? Cehennem deryası.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin