YORUM | BÜLENT KORUCU
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İstanbul 6. Olağan İl Kongresi’nde seçim bildirgesini açıkladı. Toplantıya Erdoğan’ın salondakilere deve-cüce oynatması damgasını vurdu. Uyuklamaya başlayan sınıfı canlandırmak için öğretmenlerin sık başvurduğu bir yöntemdi. AKP Genel Başkanı salondaki coşkuyu mu az buldu, yoksa patronun kim olduğunu bir kez daha ve biraz rencide ederek göstermek mi istedi? Bilmiyoruz. Milli Görüş’ün kurucu lideri Necmettin Erbakan da herkesi ayağa kaldırırdı. Ama o yemin ettirir konuşmasını öyle bitirirdi. Erdoğan’ın tavrı öyle değildi. Bir nebze askerdeki eğitim çavuşlarının ‘çök-kalk’ cezasına benziyordu.
Ertesi gün kontrolündeki gazetelerin ortak manşeti doğal olarak Erdoğan’ın konuşması ve verdiği sözlerdi. “Şimdi burada milletimle ahidleşiyorum.” diyen Erdoğan, ülkeyi 16 yıldır tek başına yöneten adam değil de ilk defa seçime giren çiçeği burnunda bir genel başkan gibi konuştu. Eşinden son bir fırsat isteyip af dileyen hayırsız koca gibiydi. Yapacağına söz verip oy talep ettiği şeyler aslında yapamadıklarının itirafı.
Cümlenin başındaki ‘Ahdim olsun ki,’ bölümü sadece AKP’nin fanatik seçmeni için anlam ifade ediyor. Normal insanların aklına şu sorular geliyor:
“Türkiye küresel bir güç olarak dünya sahnesinde yerini alacak.” E hani dünya beşten biz hepsinden büyüktük? Avrupa kıskançlıktan çatlıyor, ABD ağzımızın içine bakıyor, Rusya kanatlarımızın altına sığınıyordu? Öyle değil miymiş?
“Enerjide dışa bağımlılık azalacak.” Bırakın bağımlılığı azaltmayı bütün yumurtaları aynı kefeye doldurarak kölelik vesikası bile imzaladınız. İran ve Rusya’dan hem pahalı enerjiyi alıyor hem de siyaseten onların gölgesinde sığıntı haline geliyorsunuz. Suriye’deki teslimiyetçiliğin bir sebebi de bu bağımlılık.
“Yerli otomobil ve savunma sanayisindeki çalışmalarımız hızla sürecek.” Yerli otomobil her seçim döneminde uyandırılan gulyabani gibi. Birkaç gün aramızda dolaşıp Kaf Dağına geri dönüyor. Savunma sanayinin durumunu ise Başbakan Yıldırım ‘yerli ve milli’ Altay tankı için Almanlara işbirliği çağrısı yaparken şöyle özetlemişti: “Daha fazla Almanya’ya fayda getirir çünkü makineler Almanya’dan geliyor. Önemli aksamlar Almanya’dan geliyor. Daha basit parçalar Türkiye’de yapılıyor”
“İstihdam artışı ile yeni fabrikaların önü açılacak.” Burada bir terslik yok mu? Normalde fabrikalar açılır, böylece istihdam artar. Yabancı sermaye korkudan kaçıyor, yerli sermaye ya halka arzları iptal ediyor ya borç yapılandırıyor. Yeni yatırım şöyle dursun, eskileri yaşatacak kaynak sorunu yaşıyorlar. İşsizlik bütün istatistik hilelerine karşın artıyor.
“Faiz, enflasyon ve cari açık düşecek.” Bütün bunların bir KHK’lık canı var(!) Neden bu güne kadar düşürmediniz. 16 yıllık yönetim döneminde hukukun iyi kötü işlediği, demokratik hedeflerin rafa kalkmadığı dönemlerde sorunlarla başa çıkılabiliyordu. Neden şimdi çırpındıkça batıyoruz? Hiç düşünmez misiniz? Bu arada Faiz, enflasyon, cari açıkla ilgili hiç olmazsa vaat var. Dövizden Erdoğan bile umudunu kesmiş olmalı ki tek kelime yok.
“Ahdim olsun ki, dar gelirli vatandaşlarımızın geçimi kolaylaştırılacak.” Erdoğan bütün seçimlerde kendisine oy veren ana kitlenin hayatını kolaylaştıracak, refah seviyesini yükseltecek adımları atmadı. Bir vaat olarak dile getirilen bu cümle aslında bir itiraf. 16 yıldır alt ve orta gelirli kesimler, yerli otomobil gibi sadece seçim dönemlerinde hatırlandı. Yine bir seçim geliyor, emeklilere bayram ikramiyesi müjdesi gündemde. Aylığa vurduğunuzda 170 liralık bir artış bile değil. AKP döneminde emekli maaşlarındaki kademeli ve kalıcı erime durdurulmuyor. Onun yerine seçim rüşveti dağıtılıyor. Oysa yıla yayılmış ve sonraki zam dönemlerinde kümülatif artışa katılacak bir maaş artışı hem emeklinin işine gelir, hem de Hazine’nin üstüne binecek yükü dağıtırdı. Kaşıkla verdiğini seçimden sonra kepçeyle alacaklarını da hatırdan çıkarmayalım.
“Vergi yükü adil hale gelecek, dar gelirli vatandaşın vergisi azalacak.” Bu başlık için fazla söze gerek kalmadan sadece Mehmet Cengiz desek yeter. 16 yıldır asgari ücreti bile vergiden arındırmayan AKP, çıkardığı af ve yapılandırmalarla büyük balıkları beslemeye devam etti. Ayrıca vergisini zamanında ödeyenleri keriz yerine koymayı sürdürdü. Erdoğan bu konuda samimi ise neden somut kalemler saymıyor. Mesela ‘asgari ücretten alınan vergiyi kaldıracağız, pırlantadan almadığımız gibi zaruri ihtiyaç maddelerinden de almayacağız’ demiyor.
Erdoğan’ın seçim bildirgesi, tam anlamıyla yapamadıklarının listesine dönüşmüş. Muhalefetin derlemesine ihtiyaç bırakmamış. Misafir ayakkabılarını giydikten sonra ‘daha karpuz kesecektik’ diyen ev sahibi gibi vaatlerde bulunmuş. Elinde tuttuğu medya ise karpuzun güzelliğinden dem vuruyor. Bakalım vatandaş inanacak mı?