HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN
Türkiye gündemi tamamen tepetaklak olan ekonomiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklayacağı eylem planına kilitlenmişken iki önemli gelişme oldu.
Önce kamuoyunda Şemdinli Davası olarak bilinen dosya, ardından da faili meçhul davalarının sembollerinden olan Cizre Davası yargı eliyle kapatıldı.
Böylece 1990’lı yılların faili meçhulleriyle, yargısız infazlarıyla kısacası derin devlet uzantılarıyla hesaplaşma-yüzleşme imkanı da tamamen ortadan kalktı.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Dosyaların detaylarında sizi boğmadan kısaca süreci özetleyecek olursam…
Kamuoyunda Cizre Davası olarak bilinen ve 21 kişinin kaçırılıp infaz edildiği olayla ilgili Yargıtay 1.Dairesi, dönemin ilçe jandarma komutanı Albay Cemal Temizöz ve adamlarıyla ilgili yargılamada berat kararını kesinleştirdi.
Aynı gün gelen diğer haber ise meşhur Şemdinli Umut Kitabevi yargılamasında sanıkların beraat ettirilmesi oldu. Hatırlanacağı gibi Umut Kitabevi’ne yapılan bombalı saldırı ve sonrasında yaşanan olaylara dair soruşturma bir dönemin sembolü olmuştu.
Suçüstü yakalanan sanıklar iki kez karmaşık bir yargılama sonunda 39’ar yıl hapse çarptırılmış ancak dönemin Genelkurmay Başkanı’nın sanık askerler için ‘tanırım iyi çocuktur’ demesiyle davanın seyri değişmişti.
Sonuç itibariyle 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlallerine yönelik 12 davanın tamamı Erdoğan-Ergenekon ittifakı eliyle kapatılmış oldu.
Gerek Türkiye’nin AB üyelik süreci gerekse de bugün KHK ile mesleklerinden ihraç edilen hakim savcıların çabalarıyla 2009’dan itibaren açılan Ankara Davası, JİTEM, Musa Anter, Cizre, Derik, Kızıltepe, Lice, Kulp, Dargeçit, Kızılağaç ve Yüksekova davaları bir bir sanıklar lehine sonuçlanmış oldu.
‘BEYAZ TOROSLAR’ HİÇ OLMAMIŞ!
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin başta Cemal Temizöz olmak üzere diğer sanıklara yönelik beraat kararını onayarak dosyayı tamamen kapatması bu dönemin sembolü olarak görülebilir.
Çünkü Albay Temizöz ve çetesinin işkenceleri herkesin bildiği bir sırdı. 21 kişi kaçırıldıktan sonra işkence görmüş ve infaz edilmişti.
Hatta bu sayının daha yüksek olduğunu iddia edenler de vardı.
Yargılama esnasında dinlenen tanıklar ve dosyadaki deliller Cizre ve civarında işlenen faili meçhullere dair önemli ipuçları bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştu.
‘Beyaz Toroslar’ın nasıl kullanıldığı, kaçırılan insanların nerede işkence gördüğü, nasıl infaz edilerek cesetlerinin nereye atıldığı şahitlerce anlatılmıştı.
Ancak 17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalı sonrasında köşeye sıkışan Erdoğan, içine düştüğü darboğazdan çıkabilmek için Ergenekon’la işbirliğine gitti ve davalar seyir değiştirdi.
Diğer davalar gibi, bu dava da konjonktüre göre yön değiştirdi ve il il gezdikten sonra Cemal Temizöz ve diğer sanıklar beraat ettirildi.
Yapılan itirazlarla bugüne kadar gelen süreç dönemin ruhuna uygun bir şekilde sonuçlandı ve Yargıtay dosyayı tamamen kapattı.
Aynı durum Şemdinli Davası’nda da yaşandı.
2005 yılında Umut Kitapevi’nin bombalanması sonrasında astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile itirafçı Veysel Ateş’e 19 Haziran 2006’da 39 yıl, 5 ay, 10’ar gün hapis cezası verilmişti.
Ancak itirazlar, yeniden yargılamalar ve dosyaya müdahil olan ‘derin Ankara’dan sonra yargılama sürüncemede kalmıştı. Hatırlanacağı gibi dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt sanık astsubaylar için “Tanırım, iyi çocuklar” demiş ve dava “iyi çocuklar davası” olarak kamuoyuna mal olmuştu.
Ancak 15 Temmuz sonrası yargıda yaşanan büyük çaplı tasfiyeler ve Saray’a eklemlenmiş yargıçların dosyaları yeniden almasıyla birlikte Şemdinli Davası da eksen değiştirdi.
Düşünün sanıklara suçüstü yapıldı, sanık askerlerden Ali Kaya aracın bagajından çıkardığı kalaşnikofla sağa sola ateş etmek isterken halk duruma el koydu ama sanık avukatları zamanın ruhuna uygun olarak ‘kumpas’ mağduru olduklarını iddia ettiler.
Mahkemeler onca delile ve şahide rağmen beraat ettirdi.
Şemdinli Davası gibi sembol davalardan olan Ankara JİTEM davası da geçtiğimiz aylarda kapatılmıştı. Kaçırılıp infaz edilen 19 kişiyle ilgili dava ‘zamanın ruhu’na uygun olarak kapatıldı.
Bu davanın sanıkları arasında Mehmet Ağar’da bulunuyordu.
ERDOĞAN-ERGENEKON İTTİFAKI İTİNAYLA ‘TEMİZLİYOR’
1990’lı yılların tüm faili meçhul davaları benzer akıbete uğradı.
Özellikle 17 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında Erdoğan’ın yargıya müdahalesi ile değişmeye başlayan hava 15 Temmuz çakma darbesiyle tamamen sanıklar lehine değişti.
Tıpkı Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi Türkiye’nin faili meçhuller ve darbelerle yüzleşme davaları bir bir tersine çevrildi.
Yani Erdoğan ve müttefiklerine göre kaçırılıp işkence edilen sonra kafasına yakın mesafeden ateş edilerek öldürülen ve cesetleri kuru bir dere yatağına bırakılan yüzlerce Kürt hayal ürünü(!)ymüş. Beyaz Toroslar ise bir şehir efsanesiymiş.
Tüm bu korkunç cinayetlerin şahitleri yaşıyor, delilleri dosyalarda mevcut. Dahası bu olayların failleri de ‘muteber’ insanlar olarak televizyon ekranlarına çıkıyorlar.
Bu cinayetlerin emrini verenler, insanlık dışı infazları gerçekleştirenler ve dosyaların üzerini örtenler Erdoğan’ın özel konuğu olarak Saray’da ağırlanıyorlar.
Dahası faili meçhuller bugünün de realitesi.
KHK’lı onlarca isim kaçırıldı ve zorla kaybedilmeler hâlâ devam ediyor. Devlet duyarsız, medya ilgisiz. Bugünün dünden tek farkı Beyaz Toros’ların yerini siyah Transporter’ların almış olması.
Bir başka ifadeyle sadece bugün yaşadıklarımıza bakarak bile 1990’lı yıllarda Güneydoğu’da yaşananları tahmin etmek zor değil.
Bugün gelinen noktada merkezinde Güneydoğu’da yaşanan insan hakları ihlalleri olan davaların hepsi kapatılmış oldu.
Hali hazırda Ergenekon’cu kadroların huzurunu kaçıran sadece bir iki dosya kaldı.
Yakında onlar da kapatılırsa, ki kuvvetle muhtemel öyle olacak, Perinçek’in tabiriyle ‘siyasetin köpeği olan yargı’ misyonunu tamamlamış olacak.
Durum gerçekten de AKP’nin bir dönem seçim sloganında olduğu gibi “Başkaları hayal eder, AKP yapar”.