YORUM | ALPER ENDER FIRAT
2020 yılının Temmuz ayında Halk TV’de Gökmen Karadağ ile Açıkça programına konuk olan İstanbul Ekonomi Araştırma’nın kurucusu Can Selçuki, “Haziran ayında ‘Türkiye’nin en büyük problemi ne diye? sorduk. İlk 15 cevapta ‘fe.ö’ yok. Çünkü toplumda ‘f.tö’ ile mücadele yok” demişti. Selçuki’nin sözlerinin tercümesini şu sözlerle yapabiliriz. Devlet kendisi için sorun gördüğü bir kitleyi yoğun bir propaganda ile şeytanlaştırmaya çalışmış, elindeki bütün kanalları kullanarak bir nefret objesi haline getirmeye çabalamış ama toplum ona benim böyle bir sorunum yok demiştir.
Selçuki’nin bu araştırması, iktidarın yapmak istediklerini temelden bozacak bir bilgi olduğu için hiç kimse bunun peşine düşmedi ve o araştırma ilgisizlikle yok edildi.
Benzer bir araştırmayı birkaç gün önce Metropoll araştırma şirketi açıkladı. Son yıllarda iktidara yakın bir yerde kendini konumlayan Özer Sancar’ın şirketi Metropoll, yaptığı araştırmada toplumun sadece yüzde 9,8’inin cemaati bir tehdit olarak gördüğünü ortaya koydu. Tam yedi yıldır tek bir cevap hakkı tanınmadan ülkedeki var olan her şey ile aleyhte propaganda yapılıyor, buna rağmen toplumun sadece yüzde 9,8’i bu kitleyi bir tehdit olarak görüyor.
Ben bu araştırmanın sahihliğinden tam emin olamıyorum. Yani bu 9,8 rakamında Özer Sancar’ın, konuşlandığı yeni bölgesinin tesirinde olduğunu ve rakamların yüksek gösterildiğini düşünüyorum.
Bundan önceki araştırmanın verilerinin tam rakamlarını bulamadım ama 2020’deki Can Selçuki’nin verilerinde bu rakamın 3 ile 4 arasında olduğunu hatırlıyorum.
Metropoll’ün araştırmasındaki bir sürü handikapı gündeme bile getirmiyorum. En azından içinde cemaatin olduğu bir ankette insanların gerçek düşüncelerini açıklamaktan çekineceği gerçeğini konuşmaya gerek bile görmüyorum.
Düşünün devletin bütün imkanlarıyla bir kitleye sosyal soykırım uygulamışsınız, seferberlik tetkik kurulu bütün elemanlarını seferber etmiş, hükümet yandaşı ya da karşıtı tüm medya ile en küçük cevap hakkı tanımadan linç kampanyaları yapmışsınız; devlet kurumlarının yanı sıra iktidar ve muhalefetiyle soluksuz bir iftira kampanyasına maruz bırakmışsınız ama toplum bu insanları hala bir tehdit ya da sorun olarak görmemeye devam etmiş.
Toplum düzensiz göçü yani bugün iktidarda olanların en önemli politikalarından birisini ülke için en büyük tehdit olarak görmeyi sürdürmüş.
Burada asıl sorulması gereken soru: Toplumda bir karşılığı olmamasına rağmen iktidar ve muhalefet olarak siyasetin, ülkenin en büyük sorunu olarak mazlum bir kitleyi göstermelerindeki ısrarın sebebi nedir? Toplumda karşılık bulmuyor, oy getirmiyor olmasına rağmen bu ısrarın sebebini siyasetin açıklaması gerekir.
Toplumda bir karşılığı yok fakat siz sabah akşam fütüyle yatıp fütüyle kalkıyorsunuz, sarma saran teyzeleri ülkenin en büyük sorunu olarak yutturmaya çalışıyorsunuz, toplum da bunu yemiyor, siz yine de bu politikalarda ısrar ediyorsunuz.
Bu ısrarı sadece iktidar yapıyor olsa bunu Recep T. Erdoğan’ın kiniyle açıklamamız mümkün olacak ama muhalefetin de aynı koro içinde olup aynı terminolojiyle nefret suçuna iştirak etmesi akıllara siyaset dışı bir iradeyi getiriyor.
Kim bu irade? Türkiye’nin aklını, izanını ve vicdanını elinden alan işte bu irade neresiyse, ülke için en büyük tehdit işte odur.
Bu irade devlet adamlarının kodlarına işlenen ‘devlet’ mantığı. Devlet baba sever de döver de.
Hırsızlar sürüsü ve bu sürüde yer almak için çırpınanlardır..