HSYK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz’ın “En güçlü delilimiz” dediği Bylock kumpası bir bir çöküyor. Emniyet’ten mahkemelere gönderilen, “Bu Bylock listesi delil niteliği taşımaz” itiraflarına bir yenisi daha eklendi. Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü’nün Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği 18 Ekim 2016 tarihli yazıda, 94 Bylock kullanıcısının ismi sıralandıktan sonra, “Bylock modülü içerisindeki bilgiler PVSK EK-7. Madde kapsamında ve istihbari mahiyette olduğundan hukuki delil niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle haricen delillendirilmedikçe yapılacak adli ve idari işlemlere bizzat gerekçe teşkil etmez.” denildi. Daha önce de İstanbul Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü’nün 21 Ekim 2016 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda birebir aynı cümlelerin kullanıldığı görülmüştü. Aynı şekilde MİT’ten de mahkemelere benzer ibarelerle yazı gönderildiği haberlere yansımıştı. Türkiye genelinde MİT ve Emniyet’ten savcılıklara gönderilen bütün Bylock yazılarında aynı ifadelerin kalıp olarak kullanıldığı anlaşılıyor. Polislerin bu sayede hem Bylock’un delil niteliği taşımadığını itiraf ettiği hem de hukuki sorumluluktan kurtulmaya çalıştığı düşünülüyor.
Çanakkale’de yapılan cadı avı operasyonları sonrası başsacılık, 12 Ekim 2016 tarihinde emniyete bir yazı yazarak haklarında soruşturma yürütülen 94 kişinin Bylock kullanıp kullanmadığını sordu. Ayrıca bu isimlerin Bylock renginin de belirlenmesi, yani programın kullanım yoğunluğuna göre ‘kırmızı, turuncu ve mavi’ listeden hangisine girdiğinin tespit edilmesi istendi. Terörle Mücadele Şube Müdür Vekili Selçuk Gedik imzasıyla gönderilen “46063102-11289.(63044) / 1719” sayı numaralı yazıda, bu 94 kişinin isimleri ve numaraları listelendi. Belirtilen isimlerin tamamının Bylock kullanıcısı olduğu, renklerine göre kodlanarak savcılığa iletildi. Yazının sonuna, “BYlock modülü içerisindeki bilgiler PVSK EK-7. Madde kapsamında ve istihbari mahiyette olduğundan hukuki delil niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle haricen delillendirilmedikçe yapılacak adli ve idari işlemlere bizzat gerekçe teşkil etmez.” uyarısı eklendi.
MİT de daha önce kendilerinden gelen belgelerin adli delil niteliği taşımadığını vurgulamıştı. Ergenekon davası sırasında Hukuk Müşaviri Asuman Bozoklu imzasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen 23 Aralık 2008 tarihli yazıda, “Müsteşarlığımıza pek çok kaynaktan gelen bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi ve yorumlanması neticesinde hazırlanarak ilgili makam ve kurumlara gönderilen istihbari bilgi ve belgelerin delil olarak kullanılması da mümkün değildir.” denmişti.
Hukukçular da bu temel gerçeğin altını çiziyor. Son olarak Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, 5 Mart’ta çıktığı Habertürk canlı yayınında benzer tespitlerin altını çizmişti. [VİDEO] Prof. Dr. Şen, “Öyle her önüne gelen delili kullanamazsın. Delilin elde edilme metodu vardır. Hukuka uygun deliller kullanılabilir. MİT’in elde ettiği deliller istihbari mahiyettedir. Öyle birşey var ise kesinlikle itiraf etmesinler o delillerin hukuka uygunluğu tartışmalıdır.” demişti.
SAVCILIĞIN ‘BYLOCK DELİLDİR’ KARARI HAYRET VERİCİ
Buna rağmen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT’ten gelen Bylock listelerinin ‘delil’ olarak kabul edilebileceği yönünde görüş ortaya koydu. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Haymana İlçe Emniyet Müdürlüğü’ndeki eylemlere ilişkin 7 polis hakkında düzenlediği iddianamede, ByLock yazışmalarının delil kabul edilebileceğini ileri sürdü. Gerekçe olarak da Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun ek 1. maddesindeki “Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk hariç olmak üzere adli mercilerce istenemez” şeklindeki hüküm gösterildi. Açılan davaların hiçbirinde ‘devlet sırlarına karşı suç işlendiği’ veya ‘casusluk’ delili ortaya konmamasına rağmen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu yaklaşımı, hayretle karşılandı. Bylock kullanıcı listesinin nasıl elde edildiği bir yana, hangi tarihte kiminle görüşüldüğü ve mesaj içerikleri dahi ortaya konmamışken bunun ‘casusluk’ amaçlı olduğuna nasıl hükmettiği muamma. Savcının bu mütalaası, son dönemde Bylock iddialarının çökmeye başlaması ve bunun bir delil niteliği taşıyamayacağı yönündeki savunmalar nedeniyle alınmış zorlama bir tedbir olarak kabul ediliyor.
Halbuki Anayasanın 38. maddesi 6. fıkrası “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” demektedir. Ayrıca CMK 217. madde 2. fıkraya göre hukuka aykırı deliller ceza yargılamasında kullanılamaz. MİT listelerinin yasal yollardan elde edilmediği, istihbari çalışma niteliği taşıdığı yolu mahkemeye bir kez düşen sıradan vatandaşın bile bildiği temel bir gerçek. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin de bu doğrultuda çeşitli kararları bulunmaktadır. AYM, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Devrimci Karargah davasında dosyaya ‘delil’ olarak konulan MİT raporunun delil niteliği taşımadığına hükmetmişti. Yüksek Mahkeme, 9.1.2014 tarih ve 2013/533 sayılı kararında, “Demokratik bir toplumda, doğruluğu hiçbir şekilde sorgulanamamış ve denetime tabi tutulmamış istihbari nitelikteki bilgilerin dava dosyasına konulması suretiyle alenileştirilmesi kabul edilemez” hükmünü vermişti.
Bunun dışında gerek savcılığın iddianamesi gerek havuz medyasının yayınları, bir algı çalışmasından başka bir şey değil. Bylock’a dair hukuki gerçekler kapatılmaya ve savunmalar zayıflatılmaya çalışılmaktadır.
Adli soruşturmalarda delil toplama usulü ile ilgili hükümler Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlemiş durumda. Buna göre ne tür delilin, hangi tedbirle ve hangi mercilerin talimat veya kararıyla toplanacağı açıkça belli. Bu kanunun çizdiği çerçevenin dışında toplanmış bulgular, hukuka aykırı deliller olarak kabul ediliyor. Anayasa’nın 38, CMK’nın 206, 217 ve 289 maddelerine göre de hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kullanılması yasak.
BU YAZILAR SORUMLULUKTAN KURTARMAZ
Bylock Modülünde yer alan veriler bir mahkeme kararına dayanmadığı gibi usule uygun bir delil toplama veya delil tespiti yöntemine de dayanmıyor. Herhangi bir ceza muhakemesi işlemi hüviyeti taşımıyor. Bu nedenle Bylock tespitlerinin adli soruşturmaların konusu olması imkanı da yok. Bir kere ortada denetim veya sağlama işlemine açık hukuki standartlara sahip ham bir veri bulunmuyor. Bylock listesinde olduğu iddia edilen bir kişi, kendisine iftira atıldığını savunsa ve adının el ürünü bu listeye haricen dahil edildiğini iddia etse, aksini ispat edecek bir sağlama işlemi yapma imkanı dahi söz konusu değil. Sadece bu açıdan bile Bylock listelerinin somut ve hukuki kabul edilmesi mümkün değil.
Bu açıdan bakıldığında MİT ve Emniyet’in neden mahkemelere gönderdiği belgelerin altına bu notu düştüğü gayet anlaşılır. Çünkü yarın hukuk normale döndüğünde yapılacak yargılamalar için hiç kimse sorumluluk almak istemiyor. Burada asıl tartışılması gereken, bir adli kolluk birimi olan emniyet terörle mücadele müdürlüklerinin, ‘delil niteliği taşımayan’ bu tür belgeleri adli soruşturma dosyasına dahil ettiği.
Yani hem ‘hukuki delil niteliği taşımamaktadır’ uyarısı yazıp hem de bu belgeyi adli bir dosya kapsamında savcılığa veya mahkemeye göndermek bir şark kurnazlığından başka bir şey değil. Fakat bu durum onların sorumluklarını kaldırmadığı gibi binlerce kişiyi tutuklamaya sevk eden savcıları ve tutuklama kararı veren hakimleri de sorumluluğa ortak etmektedir.
Bylock nedeniyle yargılanan bir kişi, “Ben hiçbir zaman Bylock kullanmadım, adım modül denen şeye haricen eklenmiş, şahsıma iftira atılıyor, ilgililerden şikayetçiyim” dese bunun sağlamasını yapabilecek bir veri bile yok. Bu durumda listeleri gönderen polisler veya istihbarat personeli, “Biz delil olmadığını yazdık, buna rağmen savcı-hakim tutukladı” dese bile kendileri de ‘iftira’ suçu işlemiş durumuna düşecektir.
Hal böyle iken Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kendi delil kabul etmediği Bylock fişleme listelerini, arama motoru benzeri bir yazılımla 81 ilin emniyetinin kullanımına açması ayrı bir skandal. Türkiye’nin herhangi bir noktasında yapılacak GBT (Genel Bilgi Toplama) sorgusunda, kişinin Bylock listesinde olup olmadığı belirlenecek ve anında gözaltı yapılacak.
Teşekkür ediyorum. Gerçekleri olduğu gibi yazarak, doğruların ortaya çıkmasına yardımcı olduğunuz için. Umarım bu gerçekler daha fazla kişiye ulaşır ve insanların hukuka aykırı olarak haksızca suçlandığı ortaya çıkar.