Gazeteci Erkam Tufan Aytav, 30 Dakika Programında Gazeteci-Yazar Emine Eroğlu ile Ege’nin soğuk sularında hicret yolunda şehit düşen Maden ailesini konuştu.
24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Hüseyin Maden ve eşi Nur Maden’in yaşadıklarını konu alan programda Emine Eroğlu, “Ciğerleri yakan, kavura; vicdanları kanatan bir hadise cereyan etti. Cenab-ı Hak tekrarından muhafaza buyursun. Hepimiz şuna inanıyoruz. Eşyanın bir mülk bir de meleküt, bir başka deyişiyle görünen-görünmeyen yüzleri var. Maden ailesine Cenab-ı Hakka yaşattığı şeyler mülk cihetinden yaşadıkları, biz bunu görüyoruz. Oysa Cenab-ı Hakkın onlara ne yaşattığını bilmiyoruz. Bir biz bu insanların şehit olduklarına inanıyoruz. Bu insanlar Allah ve Resulune hicret ettiler. Şehitler için öldü demeyin diyor Allah. Bir başka hayat başladı onlar için… Onların son mesajı da ‘ışıkları gördük’ diye yazılmış. Belki sahili selamete bir başka boyutta çıktılar. Bunu bilmiyoruz. “ değerlendirmelerinde bulundu.
Hz. Yunus aleyhisselamı dostluk yüzünü gösteren o denizin Maden ailesine de gösterdiğinin altını çizen Eroğlu, “Aynı deniz Maden ailesini de cennetin kıyısına bırakmıştır.” dedi. Eroğlu, mülk yüzü kadar meleküt alemi vechesiyle de olaya bakılması gerektiğini hatırlattı.
Eroğlu, cahiliye dönemi adetlerinin ve Ashab-ı Uhdud adetlerinin diriltildiğini, bu yüzden zulmün çocuklara kadar ulaşmış hallerinin yaşandığını kaydetti.
Aytav ve Eroğlu’nun programının tamamı şöyle:
Vav Be!
On…
Birinci tokat!
Sevgili Kardeşlerim!
İtiraf ediyorum ki;
kendi vazifemi unutup Vazife-i İlâhiye’ye karıştığım için çok dehşetli fakat ziyâdesiyle merhametli bir şefkat tokadı yemiş bulunmaktayım..
Halifesi olarak yaratılan insan vasfımın dışına çıkıp bâtına çok dalarak bize lutfettiği “la ilâhe illAllah Muhammed Resululah” anahtırının ilâhi kıymetini unutup…içeridekilerin zâten bildiği kapıyı içeriden açan şifreyi..içeriye girmeden dışarıdan milyon kere tekrarlasan yine de açamayacak olduğunu unutup…fukaraya dağıtmaya kalkıştığım için..
beni insan vasfım olan Âlâyı İliyyinden alıp dâimi nefis muhasebesi indi olan Esfel-i Sâfilîne sokup çıkararak…Aliyy ve Azîm bir şefkat tokadını tattırarak Rahman-ür Rahîm hâliyle..
Oh be! dedirten de bir son hazırlamış…bana da tattıktan sonra..
Oh be! demek kaldı…
ve Oh be! dedim..Elhamdülillah
Şükren Lillah Şükren Lillah Şükren Lillah
lâ ilâhe illAllah MuhamMed Deden Resulullah!
bûda kıyağı oldu..kaymak!
der Sâd ki;
Ben beni seveni daha çok sever ilâhem yapar omuzlarıma alır beraber putları patır kütür yıkarız..sana n’oluyor…yoksa o putlardan biri olmaya kastın mı var..olsa n’olur…alır seni de kırarız..senin iyiliğin için ya! a be çilloş!
amedu aliyan..
der aman Allahım aman!
ben nefsine zulmettim…Ne der Sâd..O olur!
amentü billâhi ve râsuluhî…
amenna ve sâdıkna!
ben erkûl-u Rabbenâ ve gulâm Âli Muhammed
ne nefsim benim ne rûhum ne de cesedim
her kul özgür! kul oldu hür!
Biz Allahın hürleriyiz! hür yaşadık hür alemlere uçarız!
Herkesin dîni kendine..
Hepsinden Bêdisi ile…
vesSelâm
kardeş-i Bediüzzaman
lâ mevcûde illâ Hu
ve Hüve’l Bâki
hüve’l bâki
yâ Bâki Ente’l Bâki
yâ bâki ente’l bâki
Hu v’el Hüve..
hu v’el hüve…
Güneş ve gölgesi..
esSelâmu aleykûm ve Rahmetullâhi ve BerekâtuHuuuuu v’el Hüve…