ÖZEL HABER | İmamoğlu kararındaki garabet; CMK değil Saray hukuku!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘yolsuzluk’ suçlamasından tutuklanıp, ‘terör’ suçlamasından tutuklama talebinin reddedilmesinin gerekçesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Zira Nöbetçi Sulh Ceza Hakimi, İmamoğlu’nun ‘yolsuzluk’ suçlamasıyla zaten tutuklandığını, dolayısıyla ‘kuvvetli suç şüphesi’ olmasına rağmen ‘terörden’ de tutuklanmasına gerek olmadığını söylüyordu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, “Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturmalar kapsamında nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğince, mali nitelikli soruşturma kapsamında şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak, irtikap, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından tutuklanmasına, şüpheli Ekrem İmamoğlu hakkında ise üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kuvvetli suç şüphesi bulunmakla birlikte mali nitelikli suçlardan zaten tutuklanmasına karar verildiğinden bu aşamada gerek görülmemekle talebin reddine karar verilmiştir.” denildi.

Hakime göre İmamoğlu ‘yolsuzluk’ suçlamasıyla zaten tutuklandığı için ‘terörden’ yeniden tutuklanmasına gerek yok!

Peki böyle bir karar ne kadar hukuki? 

Hukukçular, söz konusu kararın hukukla açıklanamayacağını söylüyor. Avukat Hatice Yıldız, “O suçtan tutuklandığımız için bu suçtan gerek görmedik diye bir gerekçe olmaz. Hangi fakültede okudunuz hukuku ? Hangi CMK öğretildi size?” diyerek söz konusu kararı eleştiriyor. 

KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Hasan Dursun ise TR724’e yaptığı açıklamada, söz konusu kararı şöyle değerlendiriyor:

  • İstanbul Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamayı, tutuklamanın şartlarını düzenleyen CMK’nın 100. maddesi ile izah etmek mümkün değil. Açıklama, yapılan tutuklamanın zihin kodlarını da içeriyor sanki. Yani hukukilikten ziyade siyasi bir karar olduğunu ele veriyor.
  • CMK’nın 100. maddesine göre her suçun tutuklama şartları kendi içinde değerlendirilmek zorundadır. Eğer şartları gerçekleşmişse (kuvvetli suç şüphesinin varlığı, kaçma ve delilleri karartma ihtimali) hakim tutuklama kararı verebilir.
  • Ekrem İmamoğlu’nun ‘suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak, irtikap, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak’ suçlarından tutuklanmasına karar veren İstanbul Sulh Ceza Hakimi, ‘kuvvetli suç şüphesi’ bulunduğunu düşündüğü ve diğer şartlarının da var olduğunu kabul ettiği ‘silahlı terör örgütüne yardım etme’ suçundan dolayı tutuklama yapmamasına, diğer suçlardan verdiğini tutuklama kararını gerekçe gösteremez.
  • Hukukilikten ve hukukçuların kullandığı dilden uzak böylesi bir gerekçenin ardında, yargının yasalara göre değil, Ekrem İmamoğlu’na yönelik hazırlanan siyasi bir operasyonun hayata geçirilmesinde emir ve talimatla hareket ettiğinin itirafı yatmaktadır.

Kemal Karanfil: “Özgür iradesi olmayan kişiye hakim denmez!”

KHK’lı Hakim Kemal Karanfil ise söz konusu kararın hukukla alakası olmadığını söylüyor. Karanfil, “Her dosya bağımsızdır. Her soruşturma dosyasında savcı tutuklamaya sevk ettiğinde hakim o dosyaya bakar. Diğerlerinden tutuklu olup olmadığına bakmaz. Tutuklamaya yeterli delil varsa tutuklar, değilse tutuklama talebini reddeder. Ama daha da önemlisi ülkede şu anda CMK vs. uygulandığı yok! Saray’dan çıkan kararlar hakimlere dayatılıyor. Kürsüde oturanlar hakim de değil zaten. Özgür iradesi olmayan kişiye hakim denmez.” ifadelerini kullanıyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin