ORHAN ÖZCAN | YORUM
Türkiye’de son aylarda dolar kurunda yaşanan sakin seyir bir süredir carry trade’i tekrar hortlatmış durumda. Carry trade, yatırımcıların iki ülke para birimi arasındaki faiz oranları farkından yararlanarak düşük faizle borçlanıp, yüksek faize yatırım yapmaları demek. Bir başka deyişle, düşük faizli para birimini yüksek faizli para birimine çevirerek, yüksek faizli para birimine yatırım yapmaktır carry trade.
Türkiye’nin 2001 finansal krizi öncesi, Türkiye’de Merkez Bankası kontrolünde dar bir patika içinde dalgalanan bir kur rejimi vardı. O dönemde Türk bankaları bir patika içinde giden bu kur politikasına güvenerek, açık pozisyonlar oluşturmuşlardı. Bir süre sonra giderek büyüyen bu açık pozisyonlar ile birlikte bankacılık sistemi bu yükü kaldıramayacak hale geldiğinde hatırlanacağı gibi çok sayıda banka batmış ve ülke büyük bir krize girmişti. Bugün Türkiye’de bankaların açık pozisyon limitleri kontrol altında olmakla beraber, sürekli müdahale edilerek dezenflasyon politikası gereği çok dar bir bantta tutulmaya çalışılan döviz ve yüksek faiz ortamı yabancı yatırımcının iştahını kabartmış durumda. Bu iştahla yabancının yaptığı yatırım ise ‘sıcak para’ diye adlandırılan portföy yatırımları.
Bu politika, durumu giderek kötüleşen hastaya bir süre ağrılarını dindirebilmek için ağrı kesici vermeye benzer. Uzun vadede sürdürülebilir değildir. İşlerin biraz terse dönmesi durumunda bu yabancı yatırımcılar hemen ve çok hızlı bir şekilde dövizlerini alıp çıkıp giderler. Bu da, şu sıralar carry trade yolu ile rezerv biriktiren Merkez Bankasının kısa süre içerisinde rezervlerinin erimesiyle sonuçlanır. Bir başka deyişle başlanılan yere geri dönülür!
Bugün dünyada tüm ülkelerin peşinde koştuğu yabancı yatırım şekli doğrudan yabancı yatırımdır. Bu yatırım, uzun vadeli, kalıcı, istihdam yaratıcı ve ülkeye gerçek döviz kazandırıcı yatırım şeklidir. Carry trade’ler ise böyle değildir.
Geçen ay bilindiği gibi enflasyonla mücadele kapsamında parasal karşılığı tam olarak bilinmeyen ve hesaplanamayan kamuda tasarruf tedbirleri açıklandı. Dikkatli bir çalışma sonunda parasal karşılığının 100-150 milyar TL gibi bir tasarrufu hedeflediği, bunun da 11,2 Trilyon TL bütçe içinde son derece önemsiz ve etkisiz olduğu dikkate alındığında, aslında görüntüde ve kamuoyunu susturmak için hazırlanmış bir paket olduğu anlaşılmış durumda. Açıklanan paketin bir bölümü ise tamamen soyut temennileri içermekte.
Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi enflasyonla mücadele hem çok ciddi ve hem de çok zor bir iş. Bu şekilde palyatif, göstermelik önlemlerle geçiştirilemeyecek kadar ciddi bir iş. Bunun en güzel örneğini ABD’de görüyoruz. ABD’de faiz oranları son 23 yılın en yüksek seviyesinde olmasına, bu kadar artırılmış faiz oranlarına rağmen halen istedikleri hedefe yaklaşamadıklarına tanık oluyoruz.
Göstermelik tasarruf tedbirleri ile, sadece sıkı para politikası ve sıcak para ile başarıya ulaşılması imkansız. Herşeyden önce hukuk ve demokrasi alanında önemli adımların atıldığının tüm dünyaya gösterilmesi lazım. Bu palyatif önlemlerle bir süreliğine rahatlama sağlanır ve bir süre sonra tekrar başlanılan yere dönülür.