Eczacı

PROF. DR. M. EFE ÇAMAN | YORUM

Ben hasta reçetesi hazırlamayı bilmem. İlaç kullanımı hakkında bilgi verecek kalifikasyonum da bulunmuyor. İlaç endüstrisinde çalışamam, AR-GE yapamam. Eczane işletemem ya da hastane eczanesi sorumlusu olamam. Laboratuarda çalışamam. İlaç dozajları veya yan etkileri konusunda benden size fayda gelmez. Eczane dosyası nasıl hazırlanır, hasta profili nasıl oluşturulur, ilaçlar arası tepkimeler nedir, ilaç saklama koşulları nasıldır – bunlar da hak getire. Eczacı değilim. Eczacılık fakültesinde eğitim almadım. Bu saydığım ve sayamadığım pek çok konuda hiçbir eğitimim, bilgim, deneyimim yok.

Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanı. Bu göreve gelmeden önce de CHP üst yönetiminde yıllarca görev yaptı. Milletvekili ve ana muhalefet lideri. Helal olsun, sorun yok. Elbette herkes siyasete girebilir, girebilmeli. Politikacı olmak için siyaset bilimi eğitimi alma zorunluluğu bulunmuyor. Politika böyle bir şey işte; oysa diğer alanlar politika kadar “kolay” (!) değil herhalde ki, hiçbir kalifikasyon şartı olmadan, bugünden yarına, hele de bir elinden tutanınız veya yol açanınız varsa siyasete girer, belediye başkanı, milletvekili, bakan, hatta parti başkanı bile olabilirsiniz!

Özgür Özel’in mesleği eczacılık; bunun eğitimini almış, beş yıl eczacılık okumuş. Eminim organik kimya, fizyoloji, anatomi, biyokimya, farmasötik kimya, patofizyoloji, eczane uygulamaları, farmakoloji, toksikoloji falan, bir sürü ders almıştır. Kafası bunlarla doludur. Bunlara kafası çalışır haliyle. Ben bunları bilmem. Bilemem. Eğitimini almadım. Dersin adı da dâhil, bu konularda hiçbir fikrim yok. Zaten bilgi olmadan fikir de olmaz. Olur belki ama bunun kimseye faydası olmaz!

Özgür Özel bir telefon ediyor. Telefonun öbür ucunda Ali Yerlikaya var. Adamlardan biri ana muhalefet lideri, diğeri içişleri bakanı. Daha önce rejimin içişleri 1 Mayıs kutlamaları için Taksim’in kapatma kararı aldıklarını açıklamıştı. Bu bilindik bir hikâyedir. Doğduğumuzdan beri bu 1 Mayıs ve Taksim muhabbeti bitmedi gitti. 1 Mayıs İşçi Bayramı yasaktı, onu kısmen bu iktidar cicim dönemlerinde AB’ye yaranma ve liberalleri kafalama etabında sözüm ona serbest bıraktı. Mağara devrinden çıktığımıza sevindiydik.

Sonra bunların bitleri kanlanınca başladılar devletlû tavırlar almaya. Devlet tanrısı güçlüdür. Yumrukları sıkılı bekler durur. Karşısına çıkanı ezer. Bunlar sisteme önce adapte oldular, sonra anayasal düzeni sivil darbeyle yıkıp suyun başına bağdaş kurup oturdular. O arada Gezi, 17 Aralık falan, derken kademeli ve seri olarak bugünlere gelindi.

Bir de bakmışız ki 2000’li yılların ezik gecekondu gülü İslamcılar muktedir olmuş, daha önce eleştirdikleri ceberut devleti yönetiyorlar. Hem de öyle böyle değil. Neysem ney – hey gidi Nejat (Uygur) abi – işte o zamandan beri 1 Mayıs konusunda Türkiye fabrika ayarlarına döndü. Bir Mayıs için “yassah hemşerim yassah!”  moduna geçildi.

1 Mayıs’ta Taksim konusu tabuydu zaten, ona da öyle devam ettiler. Dedim ya, biti kanlı İslamcılar sadece gecekondudan saraya-villaya terfi etmemişlerdi, devletin İttihatçılardan beridir devam ede gelen genetiğini de kendilerine başarıyla aktarmışlar, maşallah kendilerinden öncekilere taş çıkartacak uygulamalara başlamışlardı.

İşte telefon ediyor ya Özgür Özel, o telefonun arka planında bunlar var.

Telefonda muhtemelen tabii “alo” diyor. “Ali Bey’ciğim, canım ciğerim, nasılsın, iyi misin?”

“İyiyim Özür Beyciğim ya, senin sesini duydum daha iyi oldum!”

“Yav, bak Ali, şu 1 Mayıs işi var ya 1 Mayıs!”

“Evet? Ne olmuş?”

“Yav, gözünü seveyim şu konuya bir kolaylık getirelim be yav?”

“Ne öneriyorsun?”

“Ben kefil olayım bak, olay molay çıkmaz diye, siz de şu yasak içini kaldırıverin ve güzelim?”

“…”

Böylece anayasal hakların ve yasaların izin verdiği ama despotların gayet keyfi olarak yasakladığı bir gösteri ve toplanma hakkı konusunda dünya siyaset ve hukuk literatürüne gerçekten çok güzide, değerli, yaratıcı, muhteşem ötesi bir katkıda bulundu Özgür Bey.

Acaba kendisinden önceki muhalefet liderleri “Yahu bu bizim neden aklımıza gelmedi be mirim!” diye hayıflanmışlar mıdır? Kim bilir!

Acaba Özgür Bey şunu da demiş midir? “Bak, Ali, senin oğlan yok mu oğlan? Hah! Duydum geçenlerde bir üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmiş! Bak aklında bulunsun, ona bir dahaki sefere profilaktik geniş spektrumlu bir antibiyotik başlayın gözüm! Augmentin 600, 6 saatte bir, yemek üstü yapalım ciğerim.”

Özgür Özel, gerçekten özel biri. Demiş ki bu konuşmada bir de: “Taksim’de biz kefil olursak, kutlamalar sorunsuz olur. Yemin ederim ki! Ha! Sağ ol. Canım o senin güzelliğin. Ali’m dinle. Bak başka partideniz de, seni çok severim bilirsin. Bak koç, istersen tüm CHP üyelerini gerekirse emrine veririz. Polisin yanına. Tabii! Sonra bak vekiller, bizler, geliriz. Hatta taşkınlık falan oldu mu, hafazanallah, bize de birer cop ver, bak gerisine karışma!”

Burada bir Grup Yorum parçası koyun ki CHP’nin sol bir parti olduğunu herkes bir defa daha idrak etsin. “Beyaz gelinlik, giydireceğiz, kendi ellerimizle, cennet vatana!” Hatta daha damardan gireriz: “Alnında yıldızlı bere, elinde mavzeriyle, çıkıp Dersim dağlarında türkü söylemek var ya, oy Cemo, Cemo can, Cemo can”.

Yol bu bölücü örgütü çağrıştırır. CHP sevmez bu işleri, korkar, hatta aklına Şark Islahat Planı’nı geliştiren atalarına ihanet falan takılır, depresyona girer. Başka şarkı var mı çocuklar? Şunu deneyelim: “En güzel deniz, henüz girilmemiş olandır.” Az Yorum, az Zülfü, oldu mu? Ya bak ne güzel anlaştık.

“Ali’m, can kardeşim, yap bir güzellik bize. Gözden geçir en azından. Yani sen anladın onu. Tayyip Bey’e şey ediver. Yani affını isteme de, ona nasıl arzu ettiklerini, nasıl takdir edeceklerini falan sor.”

Özgür Bey, sırtım ağrıyor. Şöyle sağlam bir merhem var mıdır önereceğiniz? Voltaren falan?

Özgür Bey, biraz öksürük var da, şey, şöyle söktürücü bir şurup diyorum, ne dersiniz?

Siyaset gibi değil tabii eczacılık işleri.

Bak adam ne güzel anayasal sorunlara falan şıppadak gayet pragmatik çözüm önerileri getiriyor. Tutar, tutmaz kardeşim! Kötü niyetlisiniz. Bırakın eleştirmeyin Özgür Bey’i yahu! Kıskanıyorsunuz, bu çok açık! Siz Farmokokinetik biliyor musunuz? Farmaakoterapi nedir duydunuz mu? Demokrasi teorisini, anayasa hukukunu, idareye girişi falan kim takar be? Bunlar sözelcilerin dandik dandirik konuları! Katip işleri bunlar.

Adam bilimin kralını öğrenmiş. Kim ipler anayasayı, devlet mimarisini, insan hakları hukukunu falan? Telefon var telefon! Adam medenice aramış, rica etmiş. Anayasanın ilgili maddesi, AGİT’in yaklaşımı, Avrupa Konseyi ölçütleri, AB kriterleri falan bunlar müfredatlarında yoksa bu Özgür Bey’in suçu mudur? Ayrıca bu iş Ali-Özgür arası bir diyalogla çözülse kime ne zararı var!

Ben tümüyle Özgür Özel Bey’in destekliyorum. Aslandır, kaplandır! Hastalanan Türkiye demokrasisine de icabında bir geniş spektrumlu Augmentin patlatır, alırsınız 6 saatte bir, 10 gün, bakın bakalım sorun morun kalıyor mu! Tüm siyaset bilimciler, hukukçular falan senin eczacı kalfan olamaz! Kim tutar seni?

O halde, 1 Mayıs’ta Taksim’e, aydınlık güzel günlere!

Perde.

1 YORUM

  1. Şakir
    Duruşunuzu, yazı ve yorumlarınızı genelde beğeni ile takip ediyorum M.Efe Bey. Ancak bu defa tarz olarak biraz seviyeniniz altına düşmüşsünüz sanki, israf-ı kelam olmuş adeta. Keşke hiç bu tip basitliklerle uğraşmasanız derim haddimi belki biraz da aşarak. Selametle...