Yıllardır uygulanan “borca dayalı büyüme” modeli, türkiye’yi büyüse de, küçülse de ekonomisi açık veren bir ülke haline getirdi. Türkiye’nin “ihracata dayalı büyüme modeli” uyguladığını söylese de, verilere göre Türkiye, “borca dayalı” büyüme modeli uygulanıyor.
DW Türkçe’de yer alan habere göre ekonomi, dışarıdan sermaye girişi olduğunda büyüyor. Verilere göre, on yıl önce 132 milyar dolar ihracat yapan Türkiye, on yılda ihracatını sadece 25 milyar dolar artırmış. Diğer yandan ihracatının yüzde 80’i ara malı, hammadde gibi ithal girdilerden oluşan Türkiye’nin, ihracat yapabilmek için de ithalata ihtiyacı bulunuyor. İhracat geliri ithalatını karşılamayan ve yatırımları dış borçla yapan Türkiye, sürekli dış açık veriyor. Bu da cari açığa yol açıyor. 2000’li yıllara kadar ekonomi küçüldüğünde cari fazla veren Türkiye ekonomisi, ekonomi küçülse de büyüse de Millî Gelir’in yüzde 4-5’leri düzeyinde cari açık vermeye devam ediyor. Kamu, bu borcu Merkez Bankası rezervleri ve dış borçla kapatıyor.
Ekonomi, dışarıdan sermaye girişi olduğunda büyüyor. On yıl önce 132 milyar dolar ihracat yapan Türkiye, ihracatını sadece 25 milyar dolar arttırmış. İhracatının yüzde 80’i ara malı, hammadde gibi ithal girdilerden oluşan Türkiye’nin, ihracat yapabilmek için de ithalâta ihtiyacı bulunuyor.
CARİ AÇIK VERİLMEYE DEVAM EDİYOR
İhracat geliri ithalâtını karşılamayan ve yatırımları dış borçla yapan Türkiye, sürekli dış açık veriyor. Bu da cari açığa yol açıyor. Ekonomi, millî gelirin yüzde 4-5’i düzeyinde cari açık vermeye devam ediyor. Kamu, bu borcu MB rezervleri ve dış borçla kapatıyor.
İhracat geliri ithalatını karşılamazken ve yatırımları dış borçla yapan Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken borç 226 milyar dolar oldu.
FİRMALARIN ZARARI 600 MİLYAR
TL’deki değer kaybı en çok şirketleri vurdu. FED eski araştırma direktörü Erkin Şahinöz, Şubat’ta borçlarını çevirmek için 3,70 TL’den döviz alan firmaların şu anda 6 TL’den döviz aldıklarını hatırlatarak, “Firmalar, 600 milyar TL’nin üzerinde kur zararı yazdı. Geçen yıl en büyük 500 firmamızın faiz, amortisman vergi öncesi kârları 97 milyar TL idi. İki ayda kârın altı katını kambiyo zararı yazdık” dedi.
“Dış borcun nasıl çevrileceği konusunda önümüzü göremiyoruz” diyen TÜSİAD Ekonomi Direktörü ve Koç Üniversitesi öğretim üyesi Selva Demiralp de, “Makro iktisatçı olarak görüşüm, çok ciddî bir faiz artışı olmadan mevcut konjonktürü değiştiremeyeceğiz. Öyle bir faiz artışı teklif edersiniz ki, ister istemez bu para Türkiye’ye girer. Bu, kaçınılmaz görünüyor. Bu kararı ne kadar erken alırsak, artırılması gereken faiz miktarı o kadar düşük olacaktır. Merkez faiz arttırmazsa sermaye çekebilmemiz çok zor görünüyor. Faiz artışı olmazsa, kur çok ciddî şekilde yükselir” ifadelerini kullandı.
REEL SEKTÖR ZORLANACAK
FED eski araştırma direktörü Erkin Şahinöz ise reel sektörün durumuna dikkat çekti. Uluslar arası derecelendirme kuruluşları Türk bankalarının kredi notunu indirse bile bankaların borçlarını çevirebildiğini belirten Şahinöz, “Zorlanacak kesim reel sektör olacak” dedi.
Şahinöz, “Firmaların borç yenileme oranı düşecektir, ama sıfırlanmayacak. Borçların bir kısmı zaten dönüyor. Ama bu şekilde 6 TL’nin üzerinde bir kur, yüzde 28’lere dayanmış ticarî kredi faizleriyle bu ortam düzelmezse, bu Türkiye’yi dışarıdan kaynak bulmak zorunda bırakabilir. Şu aşamada böyle bir durum yok” diye konuştu.
DIŞ BORCUN YÜZDE 90’I DÖVİZ
Merkez Bankası verilerine göre, özel sektör ve bankaların önümüzdeki 12 ay içinde geri ödemesi gereken dış borç miktarı 179,1 milyar dolar. Bu rakama yıl sonunda 47,2 milyar doları bulacak cari açık eklendiğinde, Türkiye’nin 226,3 milyar dolar borcu çevirmesi gerekiyor. Bir başka ifadeyle, ülkeye aylık ortalama 19 milyar dolarlık yabancı sermaye girmesi gerekiyor. ABD Merkez Bankası’nın faiz arttırdığı ve global likiditenin gelişmekte olan ülkelerden çekildiği bir dönemde, Türkiye’nin borçlarını çevirmek için portföy yatırımları ya da doğrudan yatırım olarak dış finansman ihtiyacı bulunuyor.
IMF’nin Nisan ayı raporunda da, Türkiye’nin dış borcunun sürdürülebilir, ancak döviz şoklarına duyarlı olduğu belirtilmişti. Gerçek bir devalüasyon şokunda borç seviyesinin önemli oranda artacağına dikkat çekilen raporda, dış borcun yüzde 90’ının dövizden oluştuğu belirtilerek, “TL’de yüzde 30 düzeyinde kalıcı bir devalüasyon, borç stokunu 2023’te Millî Gelir’in yüzde 83’üne yükseltir’ öngörüsü yapıldı.