ANALİZ | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN
Ankara ile Washington’ın Türkiye ve Kürtler arasında ateşkes konusunda anlaşmış olmaları, sorunların bittiği anlamına gelmiyor. Türkiye anlamsız bir askeri macera sonucunda, demokrasisi ve anayasası olmayan, gazeteci hapseden, yüz binleri tasfiye ve takibat politikalarıyla sosyal soykırıma tabi tutan bir aktör imajına sahip olmasının yanı sıra, dünya kamuoyunda işgalci bir Ortadoğu ülkesi olarak algılanmaya başladı. Kısa süre içinde sivillerin katledildiği, savaş suçlarının işlendiği, en aşırı uç İslamcı ve nasyonalist imgelerin kol gezdiği askeri harekât, dünden itibaren beş günlük sürenin ardından sona erecek. 30 Kilometre derinliğinde bir hattan Kürtlerin güneye doğru çekileceği şeklinde lanse olan bu ateşkes planı, aslında tüm sınır boyunca geçerli değil. Fakat zaten mesele bundan daha büyük! Bu bölgeye – uzunluğu veya kısalığı fark etmez – çok yakında Rusya destekli Suriye ordusu girecek zaten. Türkiye’nin Suriye’ye girişi, Esad rejiminin Fırat’ın doğusuna doğru merkezi hükümetin kontrol ettiği toprakların genişletilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla Rusya bölgeye tümüyle hâkim olacak. Türkiye ise, iç savaş öncesi durumun tesisi için elinde ne var ne yok hepsini heba etmiş bir durumda masadan kalkıyor. ABD için reel politik ve stratejik anlamda Suriye batağından çıkmak, zararın neresinden dönülse kardır misali, olumlu olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar bu onursuzca çıkış Trump yönetimine siyasi kredi kaybettirse de, ABD reel olarak Rusya karşısında oyunu zaten kazanamıyordu. Suriye’de varlık sürdürmesi, uzun vadede olanaksızdı. Dahası IŞİD sonrası konjonktürde ABD çıkarları bakımından gerekli de değildi zaten. Rusya Suriye’ye yerleşmiş, Akdeniz’e inmeyi başarmıştı. ABD bunu engelleyememişti, Suriye’de bir süre daha kalsa da engelleyemeyecekti. Tıpkı Kırım meselesinde olduğu gibi, Ruslarla poker değil Rus ruleti oynanacağını anladı. Geri çekildi.
Türkiye bu krizde en fazla kaybeden oyuncudur. Suriye’de rejimin tasfiyesi ve Sünni devlet dizayn etmek için çıkılan yolda, bu amacın yanından bile geçemedi. Esad oyunu akıllı kurdu, Rusya ile hem ABD’yi hem de onun piyonu Türkiye’yi dengeledi. ABD’yi ve Kürtleri Sünni cihatçılarla çarpıştırdı. Esasında Rusya da ABD de havadan girdikleri bu savaşta, esas işi Kürtlere havale etti. ABD’nin kullandığı Kürtler, binlerce kayıp vererek Sünni cihatçıları yenmeyi başardı. Fırat’ın batısında ise Rusya kontrolündeki Esad güçleri saha hâkimiyetini önemli oranda tesis etti. ABD için Kürtlerin bir işlevi kalmamıştı. Onları Türkiye karşısında korumak da ABD çıkarları açısından hem olumlu olmayacaktı, hem de riskliydi. Türkiye’ye işgal için yeşil ışık yakarak Türkiye’deki olumsuz imajını telafi etmeyi seçen Trump, stratejik hata yaparak ülkesinde ve dünyada Kürtlerin inanılmaz ölçüde gündem olmasına yol açtı. Yaptığı açıklamalarda kullandığı dille de güvenlik çevreleri tarafından ABD çıkarlarına büyük zarar vermekle suçlanıyor. ABD kamuoyunda Kürtlere destek yüzde altmışlara ulaştı. AB nezdinde Kürtler siyasi gündemin belirleyicisi oldu. Ankara alenen işgale yeltenmekle suçlandı.
Bu arada Türkiye beş gün daha zaman kazanmış oldu. Sahadaki korkunç katliamlar devam edecek. Türkiye’nin ileride savaş suçları nedeniyle başı çok derde girecek. Bu rejimin her bir mümessili Türkiye dışına çıkamaz olacak, hatta oldu bile. ABD tarafından Erdoğan’ın yurt dışı mal varlığının araştırılması sürecine girilmesi, tehlike çanlarının ilki. Türk bakanların ABD’ye giriş yapamamaları demek, Türkiye dışına her çıktıklarında tedirgin olmaları demek. Bu yaptırımlar, aynı zamanda Türkiye devleti için hiçbir dönemde yaşanmadığı kadar aşağılayıcı. Bir haydut devletin, bir diktatörlüğün, bir muz cumhuriyetinin yöneticilerinin yaşadıkları, bugün Türkiye yöneticilerinin başına geliyor. Ufukta daha kötü gelişmeler var!
Kürtler ateşkese sadece belirli bölgelerde uyacaklarının, sınır hattında büyük oranda ateşkesi tanımayacaklarının sinyalini veriyor. Zaten ABD de ateşkes anlaşmasını aynı minvalde algılıyor. Ki zaten Erdoğan rejimine bu ateşkesi dikte eden ABD oldu. Yani bu bir anlaşma değil, bir kesin uyarı. Yaptırım sopasıyla Türkiye’nin ümüğünü yakalayan ABD, Trump’ın “aptal olma!” diye Erdoğan’ı uyarmasının hemen ardından Erdoğan’dan istediğini aldı. Aldığı, Türkiye’nin ABD iç kamuoyuna pazarlanabilecek türden “ateşkes sağladık işte!” mesajıdır. Nitekim Trump “kavga eden iki çocuğun bir süre boğuşmasına izin verip sonra ayırmak gerek” metaforuyla, Türkiye ve YPG’yi aynı tarafa koydu, Erdoğan rejimini bir kez daha aşağıladı. Bunlar hep Türkiye’nin ileride on yıllarca telafi etmeye gayret edeceği şeyler. Şu an halk ve kurgulu “elitler” anlamasa da – veya anlamazdan da gelse – cumhuriyet tarihinde de Osmanlı döneminde de Türkiye’nin bu kadar paçoz bir konuma düştüğü hiç görülmemişti.
Bir önemli sonuç da, ABD tarafından – mevcut – TSK’nın artık güvenilir muhatap olarak kabul edilmemesi. Sahada vandal ve vahşi cihatçılarla, en aşağılık ve askerlik onurundan uzak hareket eden gruplarla işbirliği yapan, askerleri neo-faşist selam veren ve sivilleri bombalayan bir profil çizen TSK, bir NATO ordusu olmayı hak etmeyen ve uygar davranmayan üçüncü dünya ordusu görünümünde. Bu bakımdan büyük prestij kaybetti. ABD Kongresi’nin yaptırımlarına tabi olacağı kesin gibi. Her ne kadar Türkiye rejimi kendi silahını ürettiğini söylese de, hiçbir silahı tamamen yerli olarak üretemiyor. Bu üretildiği söylenen silahların patentleri, elektronik parçaları, beyin kısımları diğer NATO üyelerinden alınıyor. Şu an Türkiye’ye neredeyse tüm NATO ambargo uyguluyor. Silah satmıyor. Başta ABD ve Almanya olmak üzere, silah alınan ülkeler uzun yıllar ne silah satacak, ne modernizasyon yapacak. Türkiye bu konuda giderek Rusya’ya bağımlı hale gelecek.
Çok yakın zamanda Erdoğan ve Esad’ın görüşmek durumunda kalacağını düşünüyorum. Kanımca Ankara’nın eli Esad’a karşı zayıfladı. Esad kuzey doğu Suriye’yi Rusya ile beraber kontrol edince, Ankara’ya başka opsiyon kalmıyor. Bu durum, Türkiye’deki Avrasyacıların başından beri istedikleri noktaya sonunda Erdoğan’ın da gelmesi anlamına gelecek. Bu durumu Erdoğan tabanına nasıl izah edecek diye sormuyorum. Çünkü tabanı her şeyi kabul edebileceğini gösterdi bu güne kadarki performansıyla zaten! Dolayısıyla Avrasyacıların güç kullanarak Erdoğan’ı devirmeleri durumunda bile bunu kabullenecektir kanımca. Ki bu şu an için olmaz. Çünkü Erdoğan zaten denileni yapıyor. Suriye’ye askeri müdahaleyle beraber bir süre daha soluk alabilir. Hem zaten muhalefet de bu konuda haddinden fazla kredi açmış durumda. Erdoğan, mağazada pazarlama yapan satıcı gibi. En akla yatmayan projeleri bile tabana güzel lanse ediyor. Türkiye kamuoyu daha farklı bir beklenti veya arayış halinde değil gibi. Dolayısıyla Erdoğan’ı bir süre daha görmeye alışalım. Zaten gitse de bir şey değişmeyecek. Dünyadan kopuk Türkiye ile durmak yok, yola devam.
Hocam, su da bir gercek ki, su donem dunya kopuklarla dolu; reelpolitik hic bu kadar top yapmamisti; ilkeler ve degerler cok geri planda; devlet eliyle insanlar kitir kitir kesiliyor, soykirim, katliam yapiliyor; halk yiginlari arenadaki guruh gibi…dibe vurup bir felaket yasamadan bu sarmaldan kurtulamayacak gibi…bir formula olmali ama ne?
Merhaba Efe Çaman bey
bi sorum olacaktı madem testi kırıldı.. CB(SîBi mi desek!) saymayın resep tayip ördogan herkesin açıklama beklediği sırada öncesinde kullanmadığı gibi “ypg” yerine neden “vay pîci” demeyi tercih etti veya mecbur kaldı acaba? Cevabı paylaşır mıyız *Lüften” tüm CK *CanKardÂşklarım*
la…Teşekkür ederiz
Merhaba size sormadan Ypg FaceBook sayfasında şunu paylaştım;
Merhaba..tc hükümeti cihatçı çeteleri satmıştır! fakat Kürtler ACImasız değil.. ACInın ne olduğunu bilir ve terk edilmişliğin… Afrin*e İdlibe Sünni Azınlıkla anlaşarak girin..Hizmet Hareketi arabulucu olabilir… Gelek Spastiqum!
……
HakHeyetine sunarım GüzelGünler
Ahmet Kaya “Beni vur” şarkısı bağlantı ekli