YORUM | HAKAN TANER
Dünya her geçen gün daha adaletsiz bir yer haline geliyor.
Adaletsiz ve eşitliksiz dünya her coğrafyada iktidarı ellerine geçiren ve bir daha bırakmamak için türlü entrikalar çevirenlerin omuzlarında yükseliyor.
Her geçen gün yatağa aç-susuz giren, hatta evsiz-yurtsuz (homeless) olarak yaşayanların sayısının arttığı bir dünya bilerek ve isteyerek.
Kendilerini ülke ve dünyanın efendileri olarak gören bu güruh kendi elleriyle cehennemi inşâ ettiklerini fark edemeyecek kadar gözünü hırs bürümüş, çıkar ilişkilerine bağlı birlikteliklerden müteşekkil menfaat çetelerinden oluşmakta.
En demokratik ve gelişmiş kabul edilen ülkelerde bile zaman içerisinde bir bozulma ve çürüme yer yer kötüye yönelim gözlenmekte ve hissedilir hale gelmeye başladı.
İçinde yaşadığımız bu asrın en önemli handikaplarından biri ülkelerin başındaki liderlerin, öngörüsüz, vizyonsuz ve vicdansız olmalarının en büyük ortak noktaları olmasıdır.
Bu aslında halkın da genel temayülü ve davranışlarının bir yansıması…
Tarih bize öğretti ki vicdansız, hukuksuz ve izansız bir dünya sürdürülebilir bir dünya olmadı. Er ya da geç nihayet buldu, lakin etkileri ve yenisinin inşâsı uzun yıllar aldı ve o döneme denk düşen nesillerin hebası ile sonuçlandı.
Bir önceki nesillerin yanlışı bir sonraki nesiller ödüyor. Bir anlamda ebeveynlerinin yanlışları da doğruları da çocuklarına torunlarına miras kalıyor …
YOKSUL VE YOKSUNLARIN İSYANI BÜYÜYOR
Dünyanın her yanında diktatörler ve oligarşi yönetimleri ülkenin ürettiği katma değeri kendilerine eza ve cefasını millete ödetmekle meşhurdur.
Haksız ve hukuksuzluğa itiraz edenler için cezaevleri, fiziksel ve ruhsal işkence, muhaliflere envai çeşit zorluklar çıkarma diktatörlerin tüm dünyadaki ortak yöntemleridir.
Bütün bu olup bitene rağmen tüm dünyada yayılan bir yoksulluk ve haksızlık ateşi var.
Bu birilerinin yaktığı sahte Arap ateşine de benzemiyor. Umulur ki bu ateş fazla yayılmadan durumun ciddiyetinin farkına varılır ve dünya yeni bir kaos çağı ile tanışmaz.
Petrol zengini-demokrasi fakiri Venezuela uzun zamandan bu yana kamyon şoförü cahil bir diktatörün elinde adeta can çekişiyor. Halk uzun zamandır sokaklarda ve açlık susuzluk ve hukuksuzla mücadele etmeye çalışıyor. Muhalefet çeşitli işkencelere maruz kalıyor.
Şili’de zamlardan bunalan halkın en son ulaşıma ve elektriğe yapılması düşünülen yüzde 20 zammı haber almasıyla birlikte sokaklar alev almaya başladı. Elektrik idaresi ateşe verildi.
Bir başka coğrafyada Azerbayacan’da halk bu kez iktidardakilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve halka hesap vermesi için sokaklardaydı.
Bu ülkede de zenginlik hak hukuk iktidardakilerin inisiyatifinde …
Lübnan’da halk günlerdir sokaklarda. Bu ülkede de bıçak kemiğe dayanmış durumda. Görünürde WhatsApp görüşmelerinden vergi alınmak istenmesi gibi gözüken isyan, bıçağın kemiğe dayandığının göstergesi.
Arjantin’de iktidarın uygulamaları sonucu gelen fakirliğe aylardır isyanda. Hakeza Brezilya’da hukuk, yolsuzluk ve usûlsüzlükle zenginleşen, halkı fakirleştirenleri kısmen cezalandırsa da halk bu durumun yansımalarından etkilenmeye ve isyan etmeye devam ediyor.
Meksika’da yaşanan yolsuzluk ve usûlsüzlükler hükümet ve devlet başkanı değişikliği ile sonuçlandı. Yeni başkan işe ultra lüks devlet başkanlığı uçağını satışa çıkartıp herkes gibi tarifeli uçuşları tercih etmeye başlayınca ülke şimdilik daha iyi bir gelecek umuduyla şimdilik sükûnet buldu.
Bu örneklere her geçen gün yeni halkalar eklenmeye devam ediyor.
Dünyayı yönetenler ve yönettiğini sananlar biran önce bu duruma şiddet dışı bir çözüm önermez ve bulmazlarsa dünya kendileri için de yaşanır bir yer olmaktan çıkacak.
İSYANIN ORTAK NOKTASI
Huzur ve refahın gelişi ile gidişinin sebepleri aynı. Bir ülke tam ve gerçek demokrasi ile yönetiliyorsa, kuvvetler ayrılığı ilkesi arızalı değilse, iktidar birilerinin babasının tapulu malı değilse, zenginliğin kaynağı iktidar değilse, ülkenin ürettiği katma değer tüm vatandaşları arasında adil ve eşit bir şekilde bir bölüştürülüyorsa orada huzur refah ve mutluluk endeksi yüksektir.
İbn-i Haldun’dan bu yana Mukaddime’den Daron Acemoğlu’nun Ulusların Yükselişi ve Düşüşü’ne kadar tüm temel kaynaklarda bu böyledir.
Bunları okuyup da aksini yapan kim varsa ülkesine ihanet ediyor demektir.
Okumayan da zaten ülke yönetmeye talip olmasın, okumadığı halde ülke yönetmeye talip olmuş ve halkı tarafından da münasip görülmüş ise, tercihlerinin bedelini ödemekle mükellef demektir.
Fakat başkalarının yanlış tercihlerinin bir başkasına ödettirilmesi meselesine henüz çare bulunamamış durumda bütün dünyada da en büyük acı ve zulmü de bu kesim yaşıyor maalesef.