YORUM | TARIK TOROS
Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişi kamuda çalışıyor!
Çalışan her 6 kişiden 1’i devlette istihdam edilmiş durumda.
Böyle düzende her şey olur.
2021 yılı itibariyle detaylandıralım.
“Kayıtlı” çalışan sayısı 28.6 milyon.
Kamu çalışanlarına bakalım:
-3 milyon memur,
-530 bin sözleşmeli personel,
-1.2 milyon işçi,
-107 bin de diğer statüde (yargı mensubu, öğretim elemanı gibi) olmak üzere…
Devlet, toplam 4.84 milyon personeli istihdam etmiş durumda.
***
İşçi, esnaf ve memur emeklisi, toplam 13.7 milyon kişi emekli aylığı alıyor.
Türkiye nüfusu 84.6 milyon.
Yaklaşık 29 milyon çalışan, nüfusun geri kalanı ve emeklilere bakıyor.
***
6 yıldır yaşadığım İngiltere’nin nüfusu 68 milyon.
Kamuda çalışan sayısı 475 bin.
Ve hükümet, geçenlerde aldığı bir kararla bunu 384 bine düşürmeye çalışıyor.
Varın, yaşadığınız ülkeyle kıyaslayın.
***
Türkiye’de 5 milyon kişi kamuda çalışırken…
Bunu azaltma çabası var mı?
Olmadığı gibi son iptal edilen Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) 1.5 milyon kişi girdi.
Elbette hepsi işe alınmıyor.
Yerleştirmede sınav değil mülâkat belirleyici oluyor.
Yani, sınavda notunuz kaç olursa olsun, bir heyetin önüne çıkıyorsunuz ve son sözü onlar söylüyor.
***
Öteden beri, dar gelirli kesim için kapağı devlete atmak…
Primleri bir biçimde tamamlayıp işçi ve esnaf emeklisi olmak temel amaçtır.
Çocuklar bu kodlarla büyütülür.
Buna AKP döneminde yaygın biçimde, “devletten doğrudan yardım alma” seçeneği de eklendi.
Şimdi sıkı durun:
Aile Bakanlığı verilerine göre, 27.2 milyon kişi yaşamını yardımlarla sürdürüyor. Nüfusun yüzde 32’sine tekabül ediyor.
Son 2 senede devlet yardımından yararlanan hane sayısı iki katına çıkmış.
Buna yerel yönetimlerin, sivil toplumun vs. yardımları dahil değil.
***
Daha fazla rakama boğmadan kestirmeden söyleyeyim:
Böyle sosyal devlet olmaz.
Çünkü böyle devlet olmaz, olursa da sürdürülemez.
Hızla fakirleşmeye, ardından batmaya mahkûmdur.
***
Devlet, maaşları ödeme güçlüğü yaşamaz.
Para basar, öder.
Fakirleşme, hayat pahalılığı ile kendini gösterir.
Haneler öteden beri tek maaşla geçinemiyordu.
Artık, iki maaş da yetmiyor.
Hele, ailenin başını sokacak evi yoksa…
***
Soruların, önceden basılan kimi test kitapçıklarında ve YouTube videolarında çıktığının tespit edilmesiyle KPSS sınavı iptal edildi.
Sınavın sahibi ÖSYM’nin başkanı görevden alındı.
Ama sistem durduğu yerde duruyor ve Eylül’de sınav yenilenecek.
Deniyor ki, tümüyle revize edilmeli.
Orta yerde duran “mülâkat” gerçeğini ne yapacaksınız?
***
Acı ama gerçek:
Türkiye ne zamandır bir devlet değildir.
Devlet çökmüştür.
Çöküş, adı üzerinde “düzgün kurum” bırakmaz.
Yakın zamana kadar “restorasyon” diyordum.
Artık demiyorum.
Çökmüş olanın restorasyonu olmaz.
Ülke adı konulmamış bir buhran içinde.
Yakın vadede çıkış görünmüyor.
***
Eski Türkiye, mükemmel olmasa da seçimini ve sınavını düzgün yapan bir ülkeydi.
Ufak tefek hadiseler geneli gölgelemezdi.
ÖSYM mesela, tartışmalı 1-2 soru oldu mu, en fazla onları iptal eder, sonuçları ona göre ilân ederdi.
***
Mesele tek başına sınav sistemi sorunu değil.
Cumhurbaşkanı’nın konuyu havale etmek üzere kendine bağlı Devlet Denetleme Kurulu’nu seçmesi bile konunun nasıl halının altına süpürüldüğünü gösteriyor.
***
Devlet, tüm organlarıyla araçsallaştırılmış ve kirletilmiş durumda.
Eskiye dair ne varsa gömülmeli, temeller sıfırdan atılmalı.
Ama ondan önce kaçınılmaz olan yaşanacak gibi görünüyor:
Dünya literatürüne geçecek bir çöküş.
Bakın bu, dibe vurmaktan daha fenadır.
Harika bir yazı. Tek veriye daha gereksinim var.
2011’de Türkiye’deki özel sektör/kamu personeli oranı nasıldı?
Eğer verdiğiniz ölçüler, çökme alametiyse “ne zaman çöktü bu devlet?”
Devlet yıkıntılarını kaldırıp atabilir ve yenisini kurabilirsiniz. Ama bu şekilcilikten öteye geçmeyecektir. Çünkü insanların kafasında bir devlet kurmak, devletin yerini ayrı, tanrının yerini ayrı konumlandırmak, devlet için hırsızlığın cihat olduğunu yani devlet için dini her yöne çekebilme fırıldaklığının engellenip sağlam direklere çakılması, insandan devlete gidilmesi gerektiği, devletten insanı doğru yani devlet üzerinden insanın tanımlanmasının yanlış olduğu nasıl anlatılmalıdır.
Hukukun ne olduğu, hukuku ortadan kaldırmanın devleti ortadan kaldırmak demek olduğu, yani kutsal bir devlet adına hukuku yok etmenin aslında kutsal devlete hizmet etmediği, anarşist devlete hizmet ettiği, düşman için hukukun yok edilmesinin aslında devleti de beraberinde yok ettiği, bunun adının kutsal dedikleri devlete ihanet ve işbirliği olduğu, dünya değerleri ile çarpışmanın türk kimliği anlamına gelmediği, türk kimliğinin içeriden değerler ile var olduğu yani insanın kendini ahlak üzerine inşa etmek demek olduğu, yunanistana, batıya sövmenin bir türk karakteri olmadığını sadece nefsani duyguların kendini ifade etme fırsatı bulduğu gerçeği anlatılmalıdır.
Deveti kurmak çok zordur ama mesela insanlar şimdi yeni bir devlet kurulması ile her sorunun biteceğini sanmaktadır. İnsanlar devleti bir çeşit kendi var oluş gerçeğinden kurtulma, kaçış olarak görmektedir. Zaten o yüzden devleti kutsallaştırıyorlar. Bu sayede kendi sorumluluklarından kurtulmuş oluyorlar. Sanki kendini inşa etmesi gerekenin sadece devlet olduğu ama kişilerin kendilerini yıkıcı düşüncelere karşı inşa etme sorumluluğu yokmuş gibi davranılıyor. Eğer kendisi ile ilgili bir karmaşıklık, sorun çıkarsa bu sorunu çözmek yerine, yani kendisine yönelmek yani zor olanı yapmak yerine karşısında bir düşman konumlandırarak ve o kişiyi kutsal devlete düşman olarak tarif ederek kendisiyle yüzleşmekten kurtulmaktadır. Çünkü karşısındaki devlet düşmanına karşı bir kılıf olarak bu kötü, çıkarcı, ayırımcı, üstünlükçü düşüncelerini kamufle etme imkanı bulmaktadır. Devlet ile yıkık insanların kurduğu bu ilişki hem devleti kontrol edenlerin işine gelmekte hemde insanlığı yitirmiş insanların işine gelmektedir.
Devlet hem devletin arkasındakilere hem de yıkılmış insanların çıkarları için kullandığı bir şeydir. Bu devlete karşı devleti kullanma pozisyonlarını gizlemek için kutsal devlet adını koymaktadır. Aslında kutsallık burada kendi çıkarlarıdır. Çıkarları zedelendiği zaman hemen kutsal olan çıkarlarını korumak için kutsal devlete sığınırlar ve kutsal devleti korumaya çalışırlar. Asıl savundukları kutsal çıkarlarıdır. Devlet aslında sahipsizdir. Devletin ne kadar sahipsiz olduğunu gördük.
İnsanlar el birliği için çıkarları devleti yok etmek olunca hiç bir tereddit etmeden yok etmişlerdir. Kimse devletlerini, hukuklarını, kurumlarını, anayasalarını sorgulamamaktadır. Nasıl olur? İnsanlar nasıl bu kadar çıkarcı yada yıkıcı olabilir? Bu dehşet birşey. İnanılmaz bir yıkıcılık gücü var bu insanlarda. Bütün dünyayı bunlara verseniz bir dünyayı yok edebilirler. Bu yıkıcılığın büyüklüğü nereden geliyor? Nasıl gözlerini kırpmadan türkiyeyi yıktılar? Bu annesiz babasız bir çocuğun sokakta büyümesi sonucu geliştirdiği bir kimliğe benziyor. Bu sokak çocuklara karşı olan modern ve müslüman insanlar 80 milyonu ilgilendiren bir devleti yıkabiliyorlar. Pkk nın başaramadığını başardılar. Pkk istese de devleti yıkamazdı. İnsanlar devleti çıkarları için kullandıkları süre boyunca dejenere oldular. Hukuk ve anayasa değerleri burada silindi. Hukuk ve anayasa kendisini insanlara tanıtmadı. Çünkü devletin arkasındaki mafya kendisini devlet benim olarak tanıttı. Babasız büyüyen bir çocuğun yıllar sonra babası karşısına gelse onu tanımaması gibi. Devleti yapmak kolay ama sokak çocuğunu rehabilite etmek zordur. Onu tekrar güven duygusunu kazandırmak, kendisine, insanlara, çevreye, devlete güven kazandırması zordur. Düşmanlık duyguları, nefretin kendini kontrollü bir şekilde düzeltmesi yıllar sürebilir. Bu süreçte sevgi dolu ve güven veren tutarlı insanların çocuğun eğitiminde yer alması gerekmektedir.
Ama o sokak çocuğun rehabilite edilmesi insanları acayip rahatsız etmektedir. Çünkü o çocuk kötülüğü simgelemektedir. İnsanlar o kötü çocuğa bakarak ne anneler ne babalar yada ne insanlar var bu dünyada diyerek kendi insanlıklarını tatmin etmektedir. Bu çocuğun onların kötü karakter olarak ellerinden alınması bu insanların kötülüklerini kamufle edebilecekleri kötü insanların kalmaması demek olacak. O yüzden çıkarlarını korumak için çocukları rehabilite eden insanlara iftira atarlar. Bu insanları engellemek isterler. Çocukların rehabilitesini engellemeye çalışmak için güven veren insanlara iftira atarlar. Bunun için önlerinde devlet engel oluyorsa devleti de yok ederler.
Ingiltere ile ilgili bilgilerde eksiklik var sanirim, cunku sistem Turkiye’den biraz farkli. Bahsettiginiz sayilara, NHS (1.9 milyon kisi), Education (1.5 milyon), Public Administration (630 bin), Police (273 bin), HM Forces (157 bin) vs dahil degil. Bu sayilari da eklediginizde, sayi Turkiyede’kinden fazla oluyor (5.7 milyon). Sonucta gerek ordu, gerek NHS ve devlet okullari devlet tarafindan fonlaniyor. Her ne kadar yazinizda vardiginiz sonuca katilsam da bu giridyi de yapmak istedim.
(https://www.ons.gov.uk/employmentandlabourmarket/peopleinwork/publicsectorpersonnel/datasets/publicsectoremploymentreferencetable)
(https://www.statista.com/statistics/284104/public-sector-employment-uk-by-industry/)
Bilgiler yanlis Britanyada memurlar tüm calisanlarin %18, Türkiyede %12, Danimarka en yüksek %31. Almanyada Kamuda calisanlarin sayisi yaklasik 5 milyon, 22 milyon emekli var, calisan sayisi Parttime la birlikte yaklasik 40 milyon. Yani 1/8 i, tam calisana yani Parttime calisanlari yarim diye toplarsan 6 da biri. Türkiyede mesele Liyakat, Adalet, Katma deger üretme aski verilmemesi onun yerine Maas in nekadar meselesi.