Dört mevsim Bosna

Bosna-Hersek, en çok ziyaret ettiğimiz ülkelerden biri. Bunda, Bosna’nın kültürel açıdan yabancılık çekilmeyen bir coğrafyada olmasının etkisi büyük. ‘Saraybosna, Mostar ve Travnik’, mimarî ve sosyal dokuları itibarıyla bu ülkede öne çıkan üç önemli şehir.

Orta Avrupa’da farklı kültürlerin buluştuğu çok renkli bir ülke olan Bosna-Hersek’te MÖ I. yüzyıldan itibaren Romalılar, Bizanslılar, Macarlar, Sırplar, Osmanlılar, Avusturyalılar hâkimiyet kurdu. Dinî ve kültürel sahada en büyük tesiriyse Osmanlılar bıraktı. Asırlarca kan gölüne dönen bu coğrafya, Fatih Sultan Mehmed’in yaptığı fetihlerle huzuru soluklamaya başladı. Bosna, 1463’te fethedildikten sonra Rumeli eyaletine bağlı bir sancak statüsü kazandı ve rivayetlere göre 30 bin Boşnak topluca Müslüman oldu.

Osmanlı toplumu içinde Boşnaklar çok özel bir konuma kavuştu; Devlet-i Âliye’ye sadakatle bağlı kalan bu onurlu millet arasından pek çok devlet ve ilim adamı çıktı. Boşnakların İslâm dinine girmesiyle birlikte Türklerle Boşnaklar arasında ortak bir tarih yaşanmaya başlandı. 1800’lü yılların başlarında Osmanlı Devleti’ne karşı Sırp isyanları çıktı ve bundan sonra Boşnaklara yönelik katliamlar başladı. 1878 Osmanlı Rus Harbi’nde yenilen Osmanlı, Bosna-Hersek’i, kâğıt üzerinde sahip olmakla birlikte fiilen Avusturya-Macaristan yönetimine devretmek zorunda kaldı.

Yugoslavya’yı oluşturan ülkelerden Bosna-Hersek’te, 1990’da yapılan seçimleri Aliya İzzetbegoviç liderliğindeki Demokratik Eylem Partisi kazandı ve Aliya, devlet başkanı seçildi. Boşnaklar ve Katolik Hırvatların oylarıyla 1992 Mart’ında bağımsızlık kararı alındı. Bu önemli gelişme Bosna’da, 1992 ile 1995 yılları arasında yaşanan savaşın ve soykırımın başlamasına zemin hazırladı. 14 Aralık 1995’te Paris’te imzalanan Dayton Barış Anlaşması ile ateşkes sağlandı ama bu anlaşma ile ortaya çıkan karmaşık düzen toplumda büyük rahatsızlıklar meydana getirdi.

Mostar’ın yurdu

Fatih devrinde fethedilen Saraybosna, Gazi Hüsrev Bey’in 1521-1541 yılları arasındaki Bosna valiliği sırasında yapılan imar faaliyetleriyle Osmanlı üslûp ve mimarisini yansıtan bir şehir hâline geldi. I. Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen suikastın işlendiği Latin Köprüsü, dünyaca meşhur ‘Şarkiyat Kütüphanesi’, ‘Hünkâr Camii’ olarak da bilinen ‘Fatih Camii’, şehrin merkezinde bulunan ‘Başçarşı’, ‘Moriçe Han’, Gazi Hüsrev Bey adına yapılan külliye, Saraybosna’da ziyaret edilecek mekânlardan sadece bir kısmı. Aliya İzzetbegoviç’in kabri, Pazaryeri Katliamı’nın yaşandığı mekân, Vrelo Bosna su kaynağı ve Bosna Savaşı sırasında tarihi bir hizmet gören Tünel de görülen yerler arasında yer alır. Elbette Saraybosna’ya gelenler, meşhur Boşnak köftesini (çevapi), kömürde pişirilen böreği ve lokum ya da baklava eşliğinde ikram edilen kahveyi tatmadan bu şehirden ayrılmamalı.

 

Aliya İzzetbegoviç’in kabri

Saraybosna’ya 120 kilometre uzaklıkta bulunan Mostar köprüsünün Hırvat topçusunun acımasız saldırısı neticesinde Neretva Nehri’nin sularına karışması hafızalarda yer edinmişti. 1993’te yıkılan köprünün yerine 2004 yılında yenisi yapıldı. Koski Mehmed Bey ve Mehmed Karagöz Bey camileri, Mostar’daki irili ufaklı ecdat yadigârından sadece ikisi. Mostar yakınlarındaki Blagay köyünde bulunan ‘Alperenler Tekkesi’ de tarihi yapısı ve konumu itibarıyla ziyaretçilere çok farklı hisler yaşatan bir mekân. Tipik bir Osmanlı köyünün bütün karakteristik özelliklerini içinde barındıran Mostar yakınlarındaki Poçitel köyü de mutlaka görülmeli.

Saraybosna’nın fethinden altı gün sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından alınan Travnik’te geçmişte pek çok devlet adamı yetişmişti. Travnik, Osmanlı döneminde “Vezirler Şehri” olarak bilinir. Zira Travnik kökenli 70 vezir, çeşitli tarihlerde Devlet-i Âliye’ye hizmet etmiştir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin