YORUM | M. NEDİM HAZAR
Önce biraz tıptan bahsedelim. Ancak şunu ifade edeyim pek de hoş olmayan bir mevzudan bahsedeceğim, lütfen mazur görünüz.
Kanser teşhisi konulduktan sonra yapılan testlerde kanserin kaçıncı evrede olduğu bilgisine ulaşılır. Bunun amacı, kanserin evresini bilmek, uygulanacak tedavi yöntemine karar verebilmektir.
Peki nelerdir bu evreler?
Kanser hastalığı beş evre ile ifade edilir. Kanserin nerede yerleştiğinin, nerelere yayıldığının ya da vücutta diğer organları etkileyip etkilemediğinin tanımlandığı evreler şunlardır:
Evre 0 Kanser: Kanser olmadığını, kanser olma ihtimali taşıyan hücreler olduğunu gösterir. Evre sıfır “Karsinoma in situ” olarak da adlandırılır.
Evre 1 Kanser: Erken evre kanser de denilen evre 1 tümörün küçük olduğu anlamına gelir. Evre 1’de tümör, başlangıç aldığı organla sınırlıdır.
Evre 2-3 Kanser: Daha ileri aşamadaki bir kanser hastalığını ifade eder. Tümör çevresindeki dokulara doğru, örneğin lenf bezlerine yayılmış olabilir.
Evre 4 Kanser: Kanserin son evresi evre 4 olarak isimlendirilir. Kanserin son evresinde yaşananlar ise; tümörün vücudun diğer bölgelerine yayılması yani metastaz olmasıdır.
Kan kanseri, beyin kanseri ve lenfoma kanserinin kendine özel bir evrelemesi vardır. Bu türlere özel evreler de kanserin ilerleme durumunu gösterir.
Maalesef bu elim hastalığın son evresinde yapılabilecek pek bir şey yoktur. Tıp kısıtlı yöntemler ile hastanın ömrünü en fazla birkaç ay belki etkileyebilir. Genelde bu evreden sonra hastanın daha kaliteli ve konforlu bir hayat sürmesi için tedavi yöntemleri vardır.
Anadolu’da “Cevap etmek” diye bir tabir vardır bu durumlar için. “Doktor cevap etmiş, alın hastanızı götürün demiş” derler.
Yani yapacak bir şeyimiz kalmadı, götürün evinde vefat etsin.
Şahsen Türkiye’nin durumunun giderek bu 4. evre kansere benzediğini düşünüyorum.
Saray ve paydaşları için zaten önemli değil.
Onlar için önemli olan tek şey, kendi kazançları ve gelecekleri.
Dolayısıyla ülkenin kanser olmasını, metastaz yapmasını asla umursamıyorlar.
O sebeple son faiz açıklaması öncesi iki değerli gazetecinin yaptığı (Turhan Bozkurt ve Ercan İnan) “Merkez Bankası 650 baz puan faiz artırımı için izin istedi, Erdoğan 250 puana razı oldu” türünden kulis bilgilerine asla itibar etmedim.
Bunun ilk sebebi şüphesiz artık Erdoğan’ı çok iyi tanıyor olmam.
Ancak hala bu ülkenin yaşadığı gerçek üstü kötülüğe akıl erdiremeyen bazı -sözüm meclisten dışarı- safdiller Erdoğan’ın bu kadar kötülüğü yapamayacağını düşünerek buna inanmayı tercih ettiler.
Hatırlar mısınız Şevki Yılmaz isimli militan siyasal İslamcının yaptığı konuşmayı. Devletin kasasındaki altınların hemen harcanması gerektiğini, iktidarı kaybetmeleri halinde hazinenin bomboş olarak yeni gelenlere verilmesi gerektiğini söylemişti.
İnanın sarayın ve Erdoğan’ın fikri de aynen böyledir.
Bu ülke bize yar olmayacaksa batsın!
Düşünceleri budur.
İkinci önemli mesele ise kanser olmuş ve dördüncü evreye gelmiş bir ülkeye 10 bin baz puan artırsanız ne olacak ki?
Batılı ekonomistler bu konuda daha rasyonel.
Bizimkiler biraz da inanmak istemedikleri gerçekliği bükümlemeye çalışıyor, bu sebeple bu tür kulisler uydurup, sonra kendileri inanıyorlar.
Durum açık ve nettir.
Bu ülke ağır hastadır.
- evreye gelmiş ve doktorlar cevap vermiştir.
Git istediğini ye, istediğini iç, kalan ömrünü istediğin gibi geçir.
600 puan artırsan ne olacak, 500 puan indirsen ne?
Vaziyet böyledir sevgili okur.
“Al benden de o kadar” sevgili yazar.
“Bitmiş de okeye dönüyor”…
“Battı balık yan gider”…
“Ölmüş de ağlayanı yok”…
vs. vs. vs…
Kanser hücreleri kendini kamufle etme özelliği kazandığında kanda serbest dolaşma yeteneği kazanır. Dolaşır dolaşır kimseye yakalanmaz. Ama dolaşması yetmez, bir yere tutunma özelliği ve daha sonra tutunduğu dokuyu parçalayarak ilerleme özelliği kazanması gerekir. Bu şekilde diğer organlarda tutunur ve çoğalır. Yani kanser devletin her yerine yayılırken savunma görevini yapamamıştır çünkü kanseri tanımlayamamıştır. Bazen kanser kansere karşı savunma yapması gereken hücrelerde gelişir. Yani ordu ve emniyette kanser gelişir. Kanser başlangıcı küçük mutasyonlarla başlar. Normalde bünye bu hatalı hücreleri ilk başta fark edip yok etmeye programlanmıştır. Ve günde binlerce hücre bu şekilde yok edilir. Yani eğitim sistemi kanser hücrelerini rehabilite eder. Fakat bazen küçük mutasyonlar kanser hücrelerini hatalarını düzeltmek olmadı ise o hücrede programlı ölümü başlatırlar. Hata saptayıp, hatayı ayıklayıcı sistemde görevli genlerde hata meydana geldiğinde o hatayı ayıklayıcı sistem çalışmayacak demektir. Yani rehber kanser hücresine dönüştüğünde öğrencilerse onu düzeltecek kabiliyet olmayacaktır hatayı rehabilite etmek için. İşte bu hücreler kanser gelişiminde ilk değişikliklerdir. Bunun gibi belki onlarca dönüşüm geçirecektir. Ve her seferinde bir sonraki basamağa sıçramayı kollayacaktır. Devlete sızan kanser hücreleri sayısız basamağı atlatması gerekmektedir. Ve görünürde bu gerçekleşmiş. Birçok kuruma metastaz yapmıştır. İleri evrelerde bile tedavi seçenekleri vardır. Son evrelere kadar tedavi denenir. En azından yaşam süresini uzatır. Çok kötü kanserlerde yaşam süresi birkaç ay ile sınırlıdır. Şimdiki kanserde yavaş yavaş yayıldı yani yaşam süresi kısa değil yani birkaç yıldır hastayı yani devleti yada üzerindeki varlığı yaşatıyor. Ölüm demek varlıkların birbiriyle organik ve duygusal bağların parçalanması çürümesi demektir. Toplum hala kuyruğunu sallayabiliyor. Yavaş yavaş boğuluyor. Bunun kontrolsuz bir ölüm olduğunu düşünmüyorum. Uluslarası sistem ölmesini ve çürümesini istemiyor üstündeki varlıkların. İki yunan gemisi kovalanınca varlıklar hemen canlılık belirtisi gösteriyor ve heyecanlanıyor. Hani can çıkar huy çıkmaz derler ya. Yada milli maç olsa ve bir gol atılsa hemen herkes ayağa kalkacak ve goooool diye bağıracak. Yada pkk ya dikkat çekildiğinde herkes birden tek yürekmiş gibi tek ses oluveriyor son can cıkmadan ki son nefesine kadar. Kanser yanılmıyorsam son evreye kadar tedavi edilebiliyor. Yani küçülüyor. Devletin kanser hücreleri ile istilası sürecinde bir kere görünür bir direnç ile karşılaştı. Yayılımı önlemek için savunma mekanizması devreye girdi. Fakat savunma mekanizması tek kalmıştı. Vucüttaki bütün farklı organlar kanserden yanaydı. Çünkü çoğu organda kanseri tanıma yeteneği yoktu. Kanser iyi savunma sistemi düşman görüldü. Bünyede herşey tersine dönmüştü. Bu bünyenin sanıldığından çok daha büyük bir hastalığı olduğunu gösteriyordu. Çünkü haram helal olmuş, helal haram olmuştu. Bünyede kanser gelişimi demek bu zayıf bünye nedeniyle gelişmişti. Yani kalp hastaydı. Hasta kalp haram ve helali ayırt edemiyordu. Beyin de kalbe uymuştu. Kısmen sağlam kalan savunma sistemi herşeye rağmen üzerine düşen görevi yerine getirerek en azından sebepler planında olayların akışını etkileyerek tarihine ölümsüz bir iz bırakmıştır. Adeta bir hakkı vardı onunla adeta pimi çekip el bombasını kanserin ortasına bırakmıştı. Vücudun organları kanseri yabancılamadılar. Çünkü vücuttaki diğer hücrelerde zehirlenmişti. Kanser hücresi onlara hiç anormal gelmiyordu. Demek ki hücreler kanser hücresi ile oldukça benzer yönleri var. Zaten kanser hücresi benzer özellikleri kullanarak kendini kamufle etmektedir ve dolaşım içinde rahat rahat hareket edebilmektedir. Kimse ona hiçbir hesap sormuyordu. Kanserin çok yaygın olduğu görüldü. Tedavi edecek bütün iç mekanizmalara kanser sıçramış ve orayı ele geçirmiş. Dış faktörler sanki kanseri kontrollü bir şekilde tutmaya çalışıyorlar. Son evredeyiz. Son evrede kanser tedavi edilemez. Çünkü kanser hücreleri artık tedavide kullanılabilecek bütün ilaçlara direnç kazanmıştır. İlaçlar kanser hücrelerine etki edememektedir. Kanser ilaçları zehirlidir. Dış güçlerin rusyaya yaptıkları gibi bazı tedavi yöntemleri var ama bu yöntemler sadece kanser hücresini değil ‘normal’ hücreleri de etkiler. O yüzden ilgilenmiyormuş gibi gözükerek işi kontrollü bir sürece bıraktılar. Burada son evre kanserdeyiz diye düşünürken birden bir sürpriz olacak. Sağ sol çatışmasında 80 darbesi ile tam bitmek üzereyiz derken kurtarıcı geldiyse muhalefete dikkat ederseniz doğru dürüst kanser sürecinden ve tanımlamalarından kaçınırken sanki kurtarıcı gibi geliyorlar. Hemde hiçbir şey yapmadan. Yani öldürmeyecekler bizi. Süründürecekler sonra kurtarıcılar gelecek. Kurtarıcılar daha adaylarını bile ortaya çıkarmaktan korkarken. Demek ki herşey kısmi kontrollü olarak geçti. Halbuki kanser hastasında ileri evrede geriye dönüş ve kurtuluş imkansızdır. İşte bir hastalık ile bir rejimin uyuşmadığı nokta burası. Çünkü son evrede kanser hücrelerini yok edecekler. Hemde hiçbir şey yapmadan, teşhis koymadan, insanlara olup biteni açıklamadan. Hiçbir şeyi anlatmadılar ama sanki çok büyük bir hastalıktan toplumu kurtarma edasında. Kanserin kontrol altına alınması erken evrelerde tedaviye başlamaktır. Şimdi türkiye son evreye girmiş, kanser devleti sarmış, ama muhalefet hiçbir şey anlatmadan bayram havasında kutlama yapıyor. Demek ki bu bildiğimiz kanserlerden değil. Bu kanser sanki sanıldığı gibi kötü değil. Biraz da kötü gösterilmiş. Kanseri daha kötü göstermek için sanki yayılmasına izin verilmiş gibi. Bu sanki bir programlı ölümün devreye sokulduğunu gösteriyor. Yani kanser saptanmış ve kontrollü ölümü için program devreye sokulmuş gibi.
Sebebi şu. Erdoğanın yaptığı herşey kendi çıkarı için. Kendi çıkarı ile ülke çıkarı ters düşüyor. Bu yüzden o kendi çıkarına oynuyor. Ülke battıkça erdoğan çıkıyor. Ülke fakirleştikçe erdoğan zenginleşiyor. Bunu fark edebilenler erdoğanı çözdü. Fark edemeyenler halen erdoğana akıl vermeye çalışıyorlar.