‘Domuz bağı mı, Kandil Dağı mı?’

YORUM | M. AHMET KARABAY

Meclis seçimleri tamamlandı, cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk turda sonuçlanmadı. Kimi ülkeler tarafından “diktatör” diye nitelendirilen Tayyip Erdoğan, Batı’ya ne kadar demokrat olduğunu gösterme fırsatı bulduğu için seçimler ikinci tura kaldı. Şimdi tiyatronun ikinci perdesini izleyeceğiz.

Bu köşeyi takip edenler, Erdoğan’ın sandığa gitmeyeceği iddialarına hep karşı çıktım. Bir yıl önce bugünlerde “Erdoğan bir bahane bulacak ve seçime gitmeyecek” iddialarının yoğunlaştığı sıralarda 22 Haziran 2022’de, Erdoğan seçimden asla kaçmaz diye yazdım. Kendimce gördüğüm gerekçeleri sıraladım.

Niçin kaçmayacağını anlattıktan sonra da ilave ettiğim bir cümle olurdu. O cümle de aynen şu idi:

İşi sandığa gitmeden bitirip seçime öyle gider.”

Erdoğan, isteseydi seçimi birinci turda kazanırdı. Bunun için her türlü alt yapısı hazırdı. Muhalefetin hazırladığı söylenen seçim takip sistemi içten çökmeye hazır hale getirilmişti. Seçim takip sisteminin başında, daha birkaç ay önce bir vesile oluşturulup AK Parti iktidarından 95 milyon dolar alan Tuncay Özkan ve iktidara yakınlığı defalarca yazılıp çizilen Onursal Adıgüzel vardı.

Cevheri Güven, Tuncay Özkan’a verilen bu parayı hangi amaçla ödendiğini anlatıp uyarmıştı.

CHP Genel Merkezi’ndeki sistemden alınan ve Yüksek Seçim Kurulu verilerine dayandığı söylenen verilere göre, gece 23:30’a kadar hep Kemal Kılıçdaroğlu 2-3 puan önde gidiyordu. Sonra 15 Mayıs’ın ilk saatlerinde Yüksek Seçim Kurulu, sonuçları paylaştığında Kılıçdaroğlu’nu 4 puan geride diye açıkladı.

Acaba, bu verilerin aktarılmasında ilk baştan itibaren bilerek bir tahrifat mı yapıldı? Yapıldı ise bunun sorumlusu kim/kimler?

Burada akıllara takılan soruları Aydın Apaydın derleyip toparlamış. Ben o konuya hiç girmeyeceğim. 

ERDOĞAN, PLANLARINI İKİNCİ TURA GÖRE YAPTI

Erdoğan, 14 gazeteciyi karşısına dizip 29 kanaldan birden söylediklerini canlı yayınlattığında TV 100 adına katılan bir gazeteciye “kaybederseniz gidecek misiniz?” sorusu sordurulmuştu. Erdoğan da “Nasıl geldiysek, milletimiz farklı bir karar verecek olursa, demokrasinin gereği neyse onu yaparız” cevabını vermişti

Erdoğan, isteseydi yüzde yarım puan seçim hilesi yapamayacak biri miydi? Anayasa değişikliğinin oylandığı referandumda daha seçimin ilk saati içerisinde ortaya atılıp, mühürsüz kullanılan milyonlarca oyu geçerli saydırdıktan sonra “atı alan Üsküdar’ı geçti” diye kazandığını ilan etmişti

İstese 14 Mayıs akşamı da bunu yapabilirdi. Erdoğan, en başından bu yana seçimin ikinci tura kalmasını istiyordu. İlk turda asıl amacı, Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı’nın kazanmasını sağlamaktı. Salt çoğunluk olan 301 sandalyeden 20 daha fazla çıkararak 321 milletvekilliği çıkardı.

Erdoğan, Batılı ülke halkları ve liderleri tarafından ülkesinde demokrasiyi rafa kaldıran lider olarak algılanmasından uzun zamandan bu yana çok rahatsızdı. Bu seçimi bir fırsat olarak gördü. 

YSK çıkıp da gecenin ilerleyen saatlerinde birinci turda kazandığını açıklasa kim ne diyebilirdi? Deseler bile sesini kaç kişi duyabilirdi?

Şimdi ikinci tura bırakarak şu mesajı verdi:

“Bakın Türkiye’de demokrasi var. Ben bile ancak ikinci turda seçilebildim. Türkiye’ye ve bana haksızlık ediyorsunuz.”

MUHALİF CEPHEYİ PARÇALAYIP TARİHİ FARK ÇIKARMAK

Erdoğan’ın, seçimin sonuçlanmasını ikinci tura bırakmakla sadece Batılı ülkelere “demokrasi tiyatrosu” oynamaktan öte başka hedefleri de var.

Muhalefeti ve muhalifleri dağıtıp tarihi bir fark ortaya çıkarmak istiyor. İktidarını her ne kadar kurduğu 7-8’li ittifakla sağlasa da önemli olanı kendi aldığı oy olarak görüyor.

➡️ 10 Ağustos 2014: Yüzde 51,79
➡️ 24 Haziran 2018: Yüzde 52,6
➡️ 28 Mayıs 2023:  Yüzde ?

Erdoğan, soru işaretinin bulunduğu yere en az yüzde 55 rakamının yazılması peşinde. Bununla toplumun kendisini sevdiğini ve hâlâ şahsına büyük güven duyduğunu göstermek istiyor. Ne de olsa ilk turda alınan sonuç, bir yıla kalmadan unutulup gider. Ama yüzde 55-60 oyla sonuçlanması halinde bu hiç unutulmaz!

Bu oy oranını yakalayabilir mi?

Sorunun cevabı zor değil. Bir iki şart yerine gelmesi halinde bunu yakalayabilir. Muhalefet kanadında “Çekilelim. Tek adayla seçime gidilsin. Böyle olursa seçim referanduma dönüşür. Erdoğan tek başına yüzde 50’nin üzerinde oy alamaz ve seçim süreci yeniden başlar” düşüncesinin olduğuna ilişkin bilgiler geliyor. 

Millet İttifakı’nda böyle bir görüşün olduğuna ilişkin bilgiler var ama bunun ağırlık kazandığına ilişkin bir bilgi bende yok. 

İki adaylı yapılması halinde Erdoğan’ın daha avantajlı olduğunu belirtmek gerekiyor. 

🔺 Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluğu kazandı. Seçmen Meclis’le cumhurbaşkanının uyumlu çalışmasını ister.
🔺 Milletvekilliği seçimi bittiği için bu seçmenin odağının dağıldığı anlamına gelir. İki adayın yarışı gibi görülür. Bu muhalefetten çok Erdoğan’ın işini kolaylaştırır.
🔺 İttifak liderleri arasında ve tabanda Kılıçdaroğlu’nun “doğru aday değil” tartışmaları vardı. Bu tartışma ister istemez tırmanacak ve motivasyonu kıracak.
🔺 Sinan Oğan’a pazarlık sonucu bakanlık ve cumhurbaşkanı yardımcılığı verilmesi kabul edilirse bu kez de HDP tabanında sandığa gitmeme eğilimi yaşanacak.

SİNAN OĞAN’I BEKLEYEN İKİ ZOR SORU

Ata İttifakı’nın adayı Sinan Oğan, seçimde yüzde 5,28 oy aldı. Bu oran sürpriz olarak görüldü. Millet ve Cumhur ittifaklarıyla pazarlık yapacaklarını önceden açıklayan Sinan Oğan, seçim sonuçları belli olduktan sonra da “kırmızı çizgilerini” ortaya koydu. 

Ancak, Oğan’ın ortaya koyduğu şartlara bakılırsa Erdoğan’a da Kılıçdaroğlu’na da destek vermemesi gerekiyor. “Terörle mücadele ve mültecileri geri göndermenin kırmızı çizgilerimiz olduğunu zaten açıkça belirttik” diyen Oğan’ın, kimi destekleyeceği kadar önemli bir başka soru var:  Oğan, aldığı oyu yönlendirip peşinden götürebilir mi?

Oğan’ın oyları arasında;

♦️ MHP’li olup Erdoğan’ı istemeyenler var.
♦️ CHP’li olup Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyenler var.
♦️ İYİ Partili olup Kılıçdaroğlu’na oy vermeyenler var.
♦️ Zafer Partisi oyları var.
♦️ Bir miktar da kendi oyu var.

Şimdi Sinan Oğan’ın önünde “kırk katır mı, kırk satır mı?” türünden bir ikilem var:

Anayasanın ilk 4 maddesiyle ve Türk bayrağıyla sorunları bulunan domuz bağı cinayetleriyle anılan Hizbullahçı terör örgütünün siyasi temsilcisi Hüda Par’ı Meclis’e taşıyan Erdoğan’a mı oy verecek?

Yoksa düne kadar PKK’nın siyasi kolu olarak nitelediği HDP’nin destek verdiği, Kemal Kılıçdaroğlu’na mı oy verecek?

Oğan, kendisinin ısrarla üzerinde durduğu sığınmacılar konusunda “göndermeyeceğim” diyerek kendisinin tam tersini söyleyen Erdoğan’a mı yoksa, “Suriyelileri göndereceğim” diyen Kılıçdaroğlu’na mı destek açıklayacak?

Kararı ne olursa olsun, aslında bir tür “torba oy” olan Sinan Oğan, kime destek verirse versin oy veren kitlesini oraya taşıyamayacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin