HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Türkiye bir haftadan bu yana bir genç kızın ailesine karşı mahcup olmaması için zihninde kurup uyguladığı doktorluk macerasını konuşuyor. Ayşegül Özkiraz’ın bu yaptığının topluma maliyeti anlatılıp duruluyor, ama bir diplomasızın ülkeyi bir o yana bir bu yana savurmasını konuşmaktan korkuyoruz.
Olayı biliyorsunuz. Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesindeki devlet hastanesinde bir sahte doktor skandalı yaşandı. Ayşe Özkiraz isimli genç kız, üniversite sınavında ailesine karşı yüzünün kara çıkacağı düşüncesiyle zihninde bir plan hazırlayıp uygulamaya koyuyor.
Önce YKS sınav sonuç belgesi hazırlayarak ailesini Çapa Tıp Fakültesi’ni kazandığına inandırıyor. Anne babasının yanında yakın çevresinin tebriklerini topluyor.
Aile, ellerindeki belgelerle kızlarını İstanbul’da yurda yerleştiriyor. Genç kızımız, Çapa’daki hocalarla fotoğraf paylaşmaya başlıyor. Sonra Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda (TUS) “Çocuk cerrahisi bölümünü istiyorum” diyerek Çerkezköy Devlet Hastanesi’ne giderek pratisyen doktor gibi hareket ediyor.
20 yaşındaki bir genç kız, kendini TUS’a hazırlanan pratisyen hekim olarak tanıtıyor ve hastane yönetimini buna inandırıp ameliyatlara girebiliyorsa, bunun altında bir erkekle kurduğu ya da kurmuş göründüğü gönül ilişkisi olabilir. Daha yalın ifadeyle, bir erkek doktorun kadın zaafını kullanma durumu… Buna ilişkin hiçbir yerde bir bilgi yok. Bu bütünüyle benim kişisel kanaatim.
Sahte doktor Ayşe Özkiraz, hastanede “meslektaşlarına” karşı inandırıcı olmak için doğum gününde Çapa’dan gelmiş gibi lanse ediyor. Tahmin edildiği gibi “Çapa’nın gururu seni çok seviyoruz. İyi ki doğdun Dr. Ayşem” yazılı çelengi de kendi gönderiyor.
İşin garibi, Ayşe Özkiraz 21. doğum gününü kutluyor. “TUS’a hazırlandığına göre 6 yıl süren tıp eğitimini tamamlamak için sen üniversiteye 15 yaşında mı girdin?” diye sormak kimsenin aklına gelmiyor.
Şunu açık ifade edeyim. Sahte doktor, sahte olmayanların yanında sırıtmıyorsa, vay memleketin haline… Çevresindeki doktorların da kitap ezberlemekten beyni yanmış anlaşılan.
Bu kızımıza “sahte doktor” muamelesi yapılıyor da son yıllarda Türkiye’de hastanesi bulunmayan epeyce tıp fakültesi açıldı. Hastanesi olmayan tıp fakültelerinden yetişen doktorların sahte doktorlardan ne kadar farkı var diye bir soru sormadan kendimi alamıyorum.
Ben evde ufak tefek tamirat işlerini Youtube videolarını izleyerek yapıyorum. Bu fakültelerden mezun olan genç doktorlara da muhtemelen hocaları, Youtube videolarını izleyerek ameliyat yapmalarını öneriyordur.
SOSYOLOJİK BOYUTU, OLAYIN KENDİNDEN DAHA DERİN
Öğrendiğimiz kadarıyla sahte doktor, hastanede çalışan bir sekreterin çocuğunun üniversite sınav sorusunu çözemeyince şüphe uyandırıyor ve bu çocuk Çapa Tıp Fakültesi mezunlarını araştırması sonucu gerçeğin ortaya çıkmasını sağlıyor.
Bundan sonrası daha ilginç şekilde gelişiyor. Sahte doktor Ayşe Özkiraz, başka sahte doktor arkadaşını ihbar ediyor. O da gözaltına alınıp sorgulandıktan sonra serbest bırakılıyor. İddiaya göre Ayşe ameliyatlara gözlemci olarak katılıyor, sahte cerrah arkadaşıysa operasyon ekibinde görev yapıyor.
Bu bir genç kızın doktorluk hevesi gibi görünse de sosyolojik derinliği olan bir konu.
Birincisi: Bir tarafta aile ve toplum baskısının gençleri yanlış yollara yönlendirdiği boyutu var.
İkincisi: Sınav sistemi ve kurumların bilgi güvenliklerinin zafiyetine ilişkin yönü bulunuyor. İşin bu iki boyutunu ele aldığınızda Ayşe’nin başvurduğu yol, bunların yanında daha hafif kalabilir.
Sahte doktor devlet hastanesinde bir yıl hasta bakıp ameliyatlara girdi!
— Tele1 TV (@tele1comtr) November 25, 2022
İşin üçüncü bir başka yönü daha var. Türkiye’de katiller, tecavüzcüler, hırsızlar, soyguncular, uyuşturucu tacirlerinin isimleri gizleniyor. Bu genç kızın ismi açıkça ilk günden itibaren paylaşılıyor.
KHK’LI DOKTOR, SAHTE DOKTOR FARKI
İşin dördüncü boyutu var. Bunu biraz daha detaylı paylaşmak istiyorum.
Geçtiğimiz zaman diliminde yargıdan çıkan iki karar aynı zaman diliminde uygulamaya konuldu. Yargıtay, birden fazla cinayet işlediği ve azmettirdiği sabit olan Alaattin Çakıcı dosyasını bozdu.
Yargıtay, aynı gün ömrünü insanların hayatını kurtarmaya adamış gerçek bir doktor hakkında 2 yıl 1 ay verilen hapis cezasını onadı. Samsun Terme Devlet Hastanesinde görev yaparken KHK ile ihraç edilen doktoru, evinden alıp götürürken şanlı Türk polisi, aşağılamak amacıyla başına bastırıp yürüttü.
Türkiye’de sahte doktorun evinden alınıp adliyeye getirilişini hep beraber izledik. Yanındaki polis, zanlıya yapılması gerektiği gibi muamele ediyor.
Terme Devlet Hastanesi’nde görev yaparken ihraç edilen KHK’lı doktor İ.S. iki gün önce tutuklandı.
Ülkede sahte doktorlar cirit atarken gerçek doktorlar, KHK’lılara “YARDIM” ettikleri iddiasıyla, yakalandı süsü verilerek böyle götürülüyor.
Bu ülke iflah olur mu? pic.twitter.com/z5CK9sdQEW
— Sevinç Özarslan (@sevincozarslan) November 27, 2022
Bu güzel insanlara yapılanları gördükçe, insan bu ülkeye sahte doktorlar lazım demekten kendini alamıyor. ÜLKEYİ SAHTE DİPLOMALI EKONOMİST YÖNETİYOR
Koca koca adamlar günlerdir, ekranlarda sahte doktor skandalını konuşuyor. Bu ülkeyi yöneten bir numaranın diploması şaibeli. Ey kerli ferli konuşmacılar, siz hangi diplomasızdan söz ediyorsunuz.
Konuştuğunuz sahte doktor Ayşe’nin sadece hayatına dokunduğu insanlara zarar verme ihtimali var. Öteki diplomasız şahıs, ülkeyi fırtınaya tutulmuş gemi gibi bir sağa bir sola savuruyor.
Bu memleketin sadece bugününü değil, yarınlarını da mahvediyor. Bugün dost olduğunu yarın düşman ilan edip kıyameti koparıyor. Ondan sonra da yeniden barışmak için büyük tavizler vermek zorunda kalıyor.
Ne var ki bu ülkede ülkeyi bu kadar savuran kişinin üniversite diplomasının sahte olup olmadığının sorgulanamaması…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 4 yıllık üniversite diplomasının olmadığını söylemek, yazmak maalesef “cumhurbaşkanına hakaret” kabul ediliyor.
Erdoğan’ın okuduğu İmam Hatip Okulundan onlarca okul arkadaşı var. Hepsi de bugün hatırı sayılır konumlarda. Kimi bürokrasinin tepelerinde kimi iş dünyasında büyük işlere imza atıyor.
Ne var ki mezun olduğu söylenen Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi, Erdoğan’ın okulu bitirdiği söylenen yıldan sonra açılıyor. Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) verilen belge de “noter onaylı diploma sureti”.
YSK, sadece noter onayının doğruluğunun ilgilendirdiğini söyleyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Erdoğan’ın bugüne kadar fakültede okuduğunu söyleyen iki kişi çıktı. Prof. Aydın Ayaydın, işleri bozulmaya başladığında çıkıp, “Fakülteden benim talebemdi. Sınıf arkadaşı Mehmet Emin Arat da şimdi akademisyen” dedi.
İkinci isim ise geçtiğimizde İsrail’le ilişkilerin yeniden düzelme yoluna girdiğinde ortaya çıktı. İsrailli gazeteci Rafael Sadi, Erdoğan ile aynı sınıfta okuduğunu söyledi.
Sahte doktor olayı bize Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in meşhur sözünün ne kadar doğru olduğunu hatırlattı:
“Propagandada kullanılan yalanlar ne kadar büyük olursa insanların onlara inanması kolaylaşır.”
Yalan büyük olduğunda herkes inanıyor.
‘Cumhurbaşkanı’nın sahtesi olur da doktorun olmaz mı’ demek istediniz sanırım. Çünkü böyle bir kinaye daha ‘kötü-olumsuz’ olandan daha ‘az kötü-az olumsuz’ veya ‘gerçekleşmesi daha kolay olan’a doğru yapılır, dil sanatı bakımından.
Yanlis baslik olmus.Cumhurbaskanin sahtesi oluyorda , doktorun sahtesi niye olmasin daha mantikli bence.
bu delilsiz iftiranizdan dolayi Allah in huzurunda hesap verince umarim yuzunuz azicik kizarir.
delilsiz mesnetsiz bir bayanin iffetine dil uzatip iftira atiyorsunuz. sizi yazar diye burada tutanlarada yaziklar olsun!
“20 yaşındaki bir genç kız, kendini TUS’a hazırlanan pratisyen hekim olarak tanıtıyor ve hastane yönetimini buna inandırıp ameliyatlara girebiliyorsa, bunun altında bir erkekle kurduğu ya da kurmuş göründüğü gönül ilişkisi olabilir. Daha yalın ifadeyle, bir erkek doktorun kadın zaafını kullanma durumu… Buna ilişkin hiçbir yerde bir bilgi yok. Bu bütünüyle benim kişisel kanaatim.”