Doktoru bırak, şifacı da kalmadı 

TARIK TOROS | YORUM 

Türkiye, epeydir içinde ‘tımarhane’ kelimesi geçen cümlelerle tanımlanıyor. 2023 “aydınlanmasından” sonra, 2024 “gerçekleşmeleri” gösterdi ki durum bunu aşıyor artık.

CHP Genel Başkanı, “Türkiye’yi sevenlerden oy istiyoruz. Bedelli askerliğe kaçanlardan değil!” diyerek istatistiklere göre son 40 yılda bu imkândan yararlanmış 1.5 milyonun üzerinde seçmeni çizdi.

AKP İstanbul adayı, “31 Mart’ta Gazze’deki mazlumlar sevinecek!” diyerek el yükseltti, Erdoğan’ın, “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz?” sözüne tur bindirdi.

Meral Akşener, masadan “seçmen yanlış bulduğu için” kalkmış, devamla parlamenter sistemi de rafa kaldırmış. Niye? Seçmen yanlış buldu diye!

O arada Bülent Arınç, “Bundan sonra ‘hastane’ kelimesi kullanılmamalı ‘şifahane’ denmeli.” buyurmuş. Şimdi burada kalkıp Türkçe’de ‘şifacılık’ ile ‘doktorluk’ farklıdır falan diye polemik çıkarmanın manası yoktur.

Herkes saçmalamaya başladı.

Konuşulması gereken, Almanya’daki TC vatandaşı doktor sayısının 2 bin 600’ü geçmesidir. “TC vatandaşı” diyorum birkaç yıla Alman vatandaşlığına geçecekler çünkü.

Yine, Macaristan Başbakanı Orhan’ın, “Erdoğan Avrupa kıtasını kurtardı; Türkiye olmasaydı AB ülkeleri istikrarını kaybederdi.” çıkışına yoğunlaşmak gerekir. Burada iktidar yandaşları gibi ilk cümleyi alıp devamına bakmazsanız “göçmen parkı ülke” imasını görmezden gelir, ayetin işine gelen tarafıyla amel eden dervişe dönersiniz.

***

Ayet demişken… Sosyal ağlarda hayli ciddiye alınan 1-2 dakikalık “hoca videolarıyla” hiç mi hiç ilgilenmiyorum. O hoca şunu demiş, öteki şöyle fetva vermiş, beriki cumhuriyet değerlerini ayaklar altına almış, filanca kadınları meta yerine koymuş, vesaire.

Tüm ülke mahalleleri, söylemine veya duygusuna hangisi iyi gelirse onu paylaşıyor ve hemen her gün dolaşıma giren benzer videolar katlanarak büyüyor.

Din, iman, Kur’an bu kadar umurunuzda olsa imam Yusuf Kılıç’a dair bir şeyler çiziktirmeniz gerekmez miydi? AKP’nin Erdoğan’ın İzmir Mitingi’ne “cemaat toplama” talebini reddetti ve hakkında soruşturma açıldı. Tehditlerin ardından sürgün edildi. “Cemaatimden bir kısmını mitinglere götürürsem ben, bu caminin ilkesine, amacına karşı düşmüş olurum!” dedi. Ömer Faruk Gergerlioğlu’ndan başka siyasetçi ilgilenmedi.

Nerede “Hak, hukuk, adalet!”

Türkiye mahallelerinin hak arama mücadelesi anca “kendi hakları” ile sınırlıdır.

***

Dün, 3 Mart 1924’ün 100’üncü yıldönümüydü. TBMM bu tarihte üç yasayı kabul etti. İlk kanunla, Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı (Şeyhülislamlık, şer’i mahkemeler.)

İkincisi, Tevhid-i Tedrisat kanunudur (Eğitim kurumları birleştirildi, Milli Eğitim’e bağlandı.)

Üçüncüsü, hilafet kaldırıldı.

Ezbere büyük kutlamalar yapılırken ilk ikisi atlandı, üçüncüsü üzerinde yoğunlaşıldı.

Tabi neyi nasıl düzelteceksin.

Burada birer cümleyle değineyim, sonra siz müsait vakitte yoğunlaşır bir de bu gözle bakarsınız:

Bir kere 1924’te veya öncesinde hangi halifelikten bahsediyorsunuz? Fiili olarak çoktan bitmiş, son Osmanlı padişahları dahil sanıldığı gibi itibar gören makam değildi, hilafet makamı. TBMM noktayı koydu sadece.

“Tevhid-i Tedrisat”a ise bugünkü Milli Eğitim’in içler acısı halini alkışlayacak hal olmadığı için değinilmedi sanırım.

Peki ya Şeyhülislamlık? Acaba 100 yıl sonra yargı neye, hangi esaslara göre hüküm veriyor?

***

Başlarken “Herkes saçmalamaya başladı!” dedim. Kastım tek başına Özgür Özel veya Murat Kurum değildi. Onların saçmalıklarını dillerine dolayanların çıkamadığı komadan söz ediyorum. Ne çare, doktoru bırak şifacı da kalmadı ülkede!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Yoo gonuda haksıssıın. şifacı yooda ooot yemeğe alışmış olan bu millete ot satanlar var. hemide bol miktarda. kiraz sapından zangalak ağaç kabuğuna kadar bilimum ot satılıyoo valla.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin