Son yıllarda yapılan birçok çalışma oruç gibi aralıklı beslenme tarzının insülin direncini üzerinde olumlu etkiler yaptığını ortaya koysa da, diyabet hastaları için genelleme yapmadan kişiye göre karar vermek gerekiyor. Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Ferit Kerim Küçükler, hastaların oruç tutma kararını doktorlarıyla görüşmesini tavsiye ediyor.
Küçüker, oruç tutması veya 18-20 saat aç kalması sakıncalı hasta grubunu şöyle sıralıyor:
* İnsülin kullanan hastalar,
* İnsülin kullanmayan fakat kan şekeri kontrol altında olmayan hastalar,
* Sulfonilüre grubu ilaç kullananlar,
* Diyabete bağlı göz ve böbrek hastalığı olanlar,
* Gebelik diyabeti olanlar ve emzirme dönemindekiler.
Ramazan ayı süresince beslenme alışkanlığındaki değişikliklerin düzenli giden şeker ve tansiyon değerlerinde bozulmalara yol açabileceğine işaret eden Doç. Dr. Ferit Kerim Küçükler, ’’Ramazan ayı boyunca günlük kalori ve karbonhidrat alımının düşerken yağ tüketimi artmaktadır. Sağlıklı kişilerde günlük kalorinin yüzde 65’i iftarda alınmaktadır. Bu hatalı davranış yerine günlük kalori alımı iftar ve sahur arasındaki döneme yayılmalıdır. İftarda çorba gibi sıvı gıdalar ve hafif kahvaltılıklar yendikten sonra ana öğüne geçilmeli, öğünlerde aşırı kalori alımından kaçınılmalıdır.’’ diyor.
Kan şekerinizi düşürmeyin
Dr. Küçükler’e göre Ramazan ayı boyunca hem tip 1 hem tip 2 diyabetlilerde hipoglisemi yani kan şekeri düşüklüğü daha fazla yaşanmaktadır. Diyabetik hastalarda kan şekerinde saat 15.00 sularında düşme, saat 21.00 – 08.00 arasında ise artış olduğu görülmektedir. Sahur öğününün atlanması diyabetlilerde kan şekeri düşüklüğü yaşanmasına neden olabilir. Özellikle yaz aylarında yeterli sıvı alımı mutlaka sağlanmalıdır. Orta ve ağır egzersizlerden gün sonu saatlerde ve yaz aylarında kaçınmak gereklidir.
Aralıklı beslenme insülin direncine iyi gelebilir
Oruç da bir aralıklı beslenme biçimidir. Deneysel çalışmalar aralıklı beslenmenin insülin direncini, yağ dokusunu, karaciğer yağlanmasını, vücuttaki iltihabı azalttığını, kanserin ilerlemesini yavaşlattığını ve bağırsak mikrobiyotasında olumlu değişiklikler yaptığını göstermektedir.
Oruç tutma kararı verilirken genellemelerden uzak durulması ve her diyabet hastasının bireysel olarak değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.