YORUM | YÜKSEL DURGUT
Şimdilerde iletişim teknolojisi hayatımıza daha önce hiç olmadığı kadar hükmeder durumda. Elbette faydalarının yanı sıra büyük tehlikeleri de var. Örneğin “yalan haberler”. Yalan haber olgusu yeni bir durum değil. Günümüzde yalan haberlerin bu kadar yaygın şekilde her platformda yer almasının ana nedeni bilgi kanallarının çoğalması ve sosyal medyanın hayatımızı örümcek ağı gibi sarmasından kaynaklanıyor.
Sosyal (çevrimiçi) platformlar, yalan/yanlış bilgilerin yayılması için birer araç haline geldi. Sahte haberler, sosyal medyanın gücü ile denetimsiz bir ortamda rahatlıkla dolaşıma sokulabiliyor. Sosyal medya platformlarındaki anonimlik, trollere ve yalan haber sağlayıcılarına yaradı. Tehditleri ve nefret söylemlerinden sorumlu tutulmayacaklarının güvencesini bu şekilde elde etmiş oldular. Yalan haberler, intikam korkusu olmadan sosyal medyada rahatlıkla dolaşıma sokulabiliyor.
YAPAY ZEKANIN GÜCÜ
“Deepfakes” -Yapay Zekâ (AI) kullanılarak hazırlanan üzerinde oynanmış videolar- artık yaygın olarak sosyal medyada insanları aldatmak için kullanılıyor. Sosyal medya şirketlerinin iş modeli, doğru veya yanlış olup olmadığına bakılmaksızın bölücü ve sansasyonel içerikler üzerinde güvenlik protokolü uygulamalarını engelliyor. Bu, ‘dijital orman yangınlarının’ nadiren kontrol altına alındığı anlamına geliyor.
Dijital teknoloji aynı zamanda suç işlemek ve nefretin yayılmasını sağlamak için de kullanılıyor. Yukarıda kısaca bahsini ettiğim açıklamalar, toplumları tehlikeye atıyor. Yaşadığımızı düşündüğümüz bu hayal dünyası, “Hakikat sonrası ÇAĞ” olarak adlandırılabilir. Bu dönem maalesef sosyal istikrara meydan okuyor.
Dijital teknoloji aynı zamanda halk içinde kutuplaşmayı ve bölünmeyi de körüklüyor. Bu konuda yürütülen çalışmalar, yaşadığımız çağın demokrasi üzerindeki yıkıcı etkisine işaret ediyor.
Mart ayında Avrupa Gelecek Araştırmaları bülteninde yayınlanan bir makalede şu ifadelere yer verilmiş: “Troller ve sahte haber yayıcılarla dolu sosyal bir dünyada, yapay zekanın da yardımı ile eşi görülmemiş kutuplaşma ve hoşgörüsüzlük tırmanışa geçmiştir. Bu, demokrasiden yoksun ülkelerdeki liderlerin iktidara gelmesiyle daha da artış göstermektedir.”
Popülist liderlerin yükselişi ile onların yalancı ama etkili sosyal medya uygulamaları arasındaki bağlantı bu araştırma sonucunda yeniden gün yüzüne çıkmış oluyor.
OTONOM TEHDİTLER
Yapay zekâ, gizliliğin ihlali ve güvenliğin tehlikeye atılması gibi birçok tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Otonom sistemlerinin oluşturduğu en büyük tehdit, insan elinden istedikleri kararları ve stratejileri alabilmeleridir. Hedefledikleri rakipleri etkisiz hale getirebilirler ve risk hesaplaması yapmadan çalışabilirler. Günümüz yapay zekâsı, yeni süper güçlerin rekabet dünyasında ölümcül otonom silahlanma yarışlarını da körüklüyor.
Henry Kissinger, Eric Schmidt ve Daniel Huttenlocher tarafından ortaklaşa kaleme alınan “Yapay Zekâ Çağı/ The Age of AI” kitabında, insanların gelecekte karşılaşacakları tehlikeler gözler önüne seriliyor.
Kitapta Google’ın eski CEO’su Schmidt, insan ilişkilerinde bir devrimi başlatan yapay zekanın ‘insan bilincinde yeni bir döneminin kapılarını araladığını’ aktarıyor. Schmidt, bu yeni dönemin insanların akıl yürütme yeteneklerini kaybetmesine yol açabileceğini öne sürüyor ve ekliyor; “Yapay Zekânın, genç nesillerin gerçeklikle olan ilişkisini kalıcı olarak değiştirmesi mümkün.”
Yapay zekanın askeri alanlarda ve özellikle de savaşlarda nasıl etkili bir araç olduğu bilinen bir gerçek. Düşman ülkeler arasındaki güvenlik sorununu daha belirgin hale getirecek olan bu silah beraberinde nükleer ve siber savaşları da kızıştıracaktır.
Kitabın yazarları, nükleer çağda ulusal güvenlik stratejisinin amacının ‘caydırıcılık’ olduğu üzerinde vurgu yapıyorlar. Dünya genelinde ‘Yapay Zekâ’ hakimiyeti konusunda ABD ve Çin arasında büyük bir rekabet var. İki ülkenin de bu konudaki yetenekleri, geleneksel güvenlik kavramına meydan okuyor. Kissinger, Schmidt ve Huttenlocher’ın kaleme aldığı kitapta, “insan dışı mantığın askeri sistemlere enjekte edilmesinin” felaketle sonuçlanabileceği vurgusu yapılıyor.
UZAKTAN GÜDÜMLÜ SAVAŞLAR
Gelişmiş yeni nesil askeri teknolojilerin, uluslararası barış üzerindeki etkileri nedeniyle artan bir endişe var. ABD liderliğindeki Batılı güçlerin Afganistan’da 20 yılı aşkın süre yürüttüğü uzaktan güdümlü bir savaş yaşandı. Bu savaşta insansız hava araçları kullanıldı. Bunun ciddi sonuçları oldu ve masum insanlar hayatlarını kaybetti.
Yeni nesil askeri savaşın bir diğer örneği de ABD’nin 2007’de İran’ın nükleer programını hacklemek için kullandığı siber silah -Stuxnet bilgisayar solucanı- olmuştur. Bu yeni nesil silah, türünün ilk örneğidir.
Rus ve Ukrayna savaşında da iki ülkenin ordusu karşılıklı insansız hava araçlarını aktif olarak kullanıyor. Teknoloji, nimetlerinden faydalanayım derken savaş halindeki ülkeleri beklenmedik sorunlarla karşı karşıya getirebiliyor. Ukrayna savaşında Rusya’nın ilk hedefi internet alt yapısına düzenlediği saldırılar oldu. Cephe hattındaki Ukraynalı askerler internet bağlantıları kesilince birlikleri ile iletişim kuramamışlardı. Ukrayna ordusunun yardımına Elon Musk yetişti ve Starlink uydu internet bağlantısını ücretsiz sağladı.
Yeni teknolojinin global çapta yıkıcı etkisi hakkında küresel tartışmalar sürekli yapılıyor. Modern teknoloji eğer doğru kullanılırsa sayısız olumlu gelişmeye yardımcı olduğu su götürmez bir gerçek.
Teknoloji sayesinde bilgileniyoruz, üretiyoruz, tıbbi ve bilimsel bilgiye kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Bunlar hayatımıza olumlu katkı sağlayan birkaç başlık. Teknolojik gelişmeler, benzeri görülmemiş sosyal ve ekonomik ilerlemenin sağlanmasına da yardımcı oluyor.
Ancak dördüncü sanayi devrimi ‘Teknoloji çağı’, aksamaların yanı sıra yeni güvenlik açıklarını da beraberinde getirdi. Dijitalleşen dünyada, tehditler arttıkça beraberinde siber güvenlik sorunları da oluştu. Veri hırsızlığı, siber saldırılar, finansal piyasaların ihlalleri bu sorunların sadece başta gelenleri.
Bu tür yeni teknolojilerin risklerine ve tehlikelerine rağmen, kullanımını düzenlemek bir yana, yönetilmesi için de uluslararası bir çaba yok. Siber ve yapay zekâ silah kontrolü konusunda büyük güçler diyalog kurarak konunun çözümü için herhangi bir hamle yapmıyorlar. Küresel çapta internete bir düzenleme getirilemiyorsa ve sosyal medya şirketleri yapay zekaların sağladığı veriler üzerinden kâr elde etmeye devam ediyorsa, ileride yaşanabilecek siber ve yapay zekâ destekli savaşların etkisini azaltmak da mümkün olmayacaktır.