YORUM | M. NEDİM HAZAR
Friedrich Nietzsche meşhur eseri Böyle Buyurdu Zerdüşt’te şöyle der:
“Her şey gider, her şey geri gelir, bitimsizce döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; bitimsizce sürer varlık yılı.” (Bu konuda şöyle bir şey yazdıydım hatırlatayım.)
Tarih bir döngü; iyisiyle, kötüsüyle… Tekrardan ibaret…
Hep böyle olmuştur.
Hangi toplum olursa olsun, benzer süreçlerde benzer neticeler doğuyor hep. Yaşananları bir süreden beri ‘cinnet’ boyutuna taşıyan zihniyet, elindeki kibrit kutusu kadar fırsatı bile amacına hizmet etmeye adadığı için, malzeme tükendikçe vicdansızlık ve iz’ansızlık dozu giderek artmıştır, artacaktır.
Malum; artık neredeyse hiç kimse medyadan mesleğin genel kaide ve etik kurallarına uymasını beklemiyor.
Bu beklentisizlik eşiği o kadar dibe vurdu ki, yalan ile gerçek arasındaki net çizgi önce belirsizleştirildi, ardından tamamen kayboldu.
Esasen kimsenin bunu sorguladığı da yok zaten.
Şaşırtıcı olan; yalanın ortaya çıkmasının da bir öneminin kalmaması.
Galiba söylenirken bilinen yalan küçük bir ihtimal de olsa, yüze vurulsa bile etki etmiyor.
Algı üzerine vakfedilen mesleki kariyerler rendelenerek bitme noktasına gelince, doğru utandırmamaya başladı kimseyi. O kadar ki, yatsıyı bile beklemeyen iftiralar kızartmıyor kimsenin yüzünü.
Ortaya çıkan tuhaf ve hazin tablo ise sadece mizah malzemesi olarak kalıyor maalesef.
Nicedir devam ettirilen öcüleştirme ve şeytanlaştırma çabalarının vardığı boyut trajediyi çoktan aştı, komedinin en sığ sularına demirledi.
Zalimce bir intikamın kavurduğu kin ve nefret dolu bir muktedirin altında nicedir inliyor memleket.
Belki de günde beş vakit ve defalarca “Allahım bizi doğrudan ayırma” diye dua edenleri bile var bunların.
Özellikle seçim yaklaştıkça iktidarın uşağı olmuş medyadan akıl ve mantık içerikli yayın beklemek tamamen hayal oluyor.
Başta Erdoğan haberleri olmak üzere, şeytanlaştırma da dahil tüm haberlerde neredeyse tek doğru kelimeleri kalmadı artık.
Hakikaten garip bir dönemden geçiyoruz.
Muhalefet partileri parasıyla reklam yayınlayamıyorlar yandaş medyada.
Aynı medya baştan sona Tayyip Erdoğan güzellemeleriyle tıka basa dolu.
Bilmiyorum, belki gelecek zamanda acı acı gülümseyerek hatırlayacağız bu tür yayınları ama gelinen nokta, akıl tutulmasının gelişmiş boyutu. Vicdan ve iz’an yoksunluğuyla başka bir ülkenin devlet başkanını ‘imam’ yapabilmeyi izah için sadece ‘ideolojik hınç’ yeterli değil gibime geliyor.
Aslında her dönem vardı bu tür mevkuteler, sıkıntı şimdi ülke medyasının yüzde 90’ına yakınının aynı havuzdan beslenmesi.
Eski mevkutedaşlarında ucuz ve ‘sallama’ haberlerle çıkardı.
Eğlencelikti yani.
Bir yerden elde edilen fotoğrafların altına editörün hayal gücüyle orantılı üfürükten metinler eklenir, tamamen kurgudan ibaret haberler üretilirdi. Genellikle mizah ve cinsellik içeren mevkutelerdi bunlar. Bugünkülerin durumu çok farklı… Bazı şeyleri gizleme ve bazı kesimleri de şeytanlaştırma, tutulan tarafı koruma ve kollama adına, destek silahı olarak cepheye sürülen bu aparatlar, sadece kavramları iğdiş etmekle kalmıyor, mesleği de en dibe vurdurarak tarihi bir hasar veriyor haberciliğe.
Bakın şu birkaç kelimeyi yandaş medyadan çıkarın geriye haber kalmayacak:
Fetö, terörist, PKK, HDPKK, CHPKK, vatan haini, yerli ve milli, Başkan Erdoğan, Türkiye şahlanıyor, bizi kıskanıyorlar vesaire.
Eskiden özellikle boyalı basın denilen güruhun din cahili manşetlerine bakar eğlenirdik. İktidar medyası bir dönem şeytanlaştırmak adına cemaati aynı hedefe oturttu, hala da öyle zaten.
“Abdestsiz namaz” diye manşet atmışlar… Dönemin holding medyasına rahmet okutturacak cinsten.
“Bilgi sahibi ahmak bulunabilir ama mantık sahibi ahmak görülmemiştir.” diyor Rochefoucauld. Dolayısıyla vicdanın kilitlenip, bu kilidin pas tutmaya başladığı yerde mantık aranmıyor.
Bilemiyorum ‘Yeni Türkiye’den kasıt bu muydu!
İktidar dışında herkes terörist, saçmalığına inanarak ve yürekten katılarak tav olanların yarın, ‘uzaya indik’ haberi yapması çok mu akıl dışı?
Merkel’i vaktiyle “Almanya imamı” yazmakta beis görmeyenlerin, hoşlarına gitmeyen bir berberi ‘kıl imamı’, yemeklerini beğenmedikleri aşçıyı, ‘sofra imamı’ diye sunması uzak ihtimal mi?
Gidişat ciddiyet bağlamında ele alındığında hiç de iç açıcı değil ama mizahi açıdan epey bereketli bir dönem yaşıyoruz.
“Hacı bir fetöcülüğünü görmüşler” nev’inden yeni suç ve kabahatlerle birlikte, milli bayramlarda temsili muhalefet güçleri mi denize dökülecek mesela?