Selin Sayek Böke’nin istifası CHP kadar AKP mevzilerinde de çalkantıya sebep oldu. Muhalefetteki mevcut dizilim belli ki AKP’yi mutlu ediyor; değişme ihtimali üzerine paniğe kapılıp saldırıya geçiyorlar. MHP’de başta Meral Akşener olmak üzere bütün muhalifler yandaş medyada boy hedefi haline geldi. Sinan Ogan ve Ümit Özdağ fiili saldırıya uğradı. Devlet Bahçeli’yi koruma kanunu çıkarsalar şaşırmayacağız. Bahçeli’ye biatlı partililer onu koruma mevzunda AKP’lilere yetişemiyor.
Benzer süreçleri CHP’liler de yaşayacak galiba. İşin ilginç yanı liderlerin refleksleri de benzeşiyor: Kapıya koymak. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Bahçeli’nin yolunda. İhraç giyotini Fikri Sağlar için işlemeye başladı. Bu aslında gözdağı, diğer partililere ayağınızı denk alın mesajı. İşlemin bir sosyal demokrat partiye yakışmaması bir yana, ne kadar seviyesiz bir söylem: Kapıya koymak. Çocuğunuza söyleseniz ağır kaçacak ifadeyi, siyasette bir konumu ve kariyeri olan insanlara karşı kullanmak Kemal Bey’e yakışmadı.
HIRİSTİYANFOBİ!
Böke için yandaş medyada işaret fişeği çakılan itibar suikastlerinin arkası gelecek. Öyle anlaşılıyor. Daha önce de yaptıkları gibi Böke’ye dini tercihinden yüklenecekler. Hıristiyan olduğunu, onun için liderlik koltuğuna oturamayacağını yazıp duruyorlar. Aynı şeyi Batı’da bir Müslüman siyasetçi için yapsalar İslamofobi diye kıyameti koparırlar. Selin Hanım’ın dini tercihini bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ama İslamofobi bayraktarı İslam tüccarlarının iki yüzlülüğünün mide bulandırıcı halini görmek gerekiyor.
Yandaş medyanın Böke karşıtlığı bunula sınırlı kalmadı. ABD elçisiyle görüştükten sonra istifa ettiğini iddia ettiler. Selin Hanım sert bir dille yalanladı. Plan basit, sol kesimdeki ABD antipatisi üzerinden Böke’yi linç ettirecekler. Güya çok karşı oldukları Kılıçdaroğlu’na bundan daha iyi kıyak olmaz diye düşünüyorlar. Kemal Bey gerçek bir demokrat ve kayıkçı kavgası yapmayan sarı muhalefet değilse bu oyunu bozmalı. Ne yazık ki şu ana kadar Saray’ın işini kolaylaştırıcı adımları attı.
GAYRİ MEŞRULUĞU KABULLENMEK…
Böke istifa metninde şunları söylüyor:
“Referandumun gayrimeşru sonucunu kabullenerek hedefler ve politikalar oluşturmak, demokrasiye ve her şeyden önce demokrasi iradesini ortaya koymuş milyonlara haksızlıktır.”
Bu görüşe katılmayacak aklı başında bir muhalefet olabilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresinin yüzünden düşenin bin parça olduğu referandum gecesi Kemal Bey ortadan kayboldu. Kısa bir basın toplantısından sonra soru bile almadan salondan kaçtı. Yüzde 49’luk hayır blokunu arkasına alıp Erdoğan’ı köşeye sıkıştırabilecekken topu gol çizgisinden taça vurmayı başardı. Peş peşe hatalarla da hileli seçimin unutturulmasına zemin hazırladı. Bu arada eski lider Deniz Baykal’ın yaptıkları da cabası.
AKP’nin 7 Haziran seçim yenilgisinden sonra tekrar ayağa kalkmasında da bu ikilinin katkısı büyüktü (Bahçeli’yi de unutmayalım). Hiçbir teklif almadan günlerce ‘istikşafi’ görüşme saçmalığıyla oyalanıp Erdoğan’a manevra fırsatı verdiler.
Böke, hileli seçimi kabullenmemek adına Meclis’ten çekilmeyi önerdi. CHP apar topar kendi sözcüsünü yalanladı. Blöf olarak dahi kullanmadılar çekilme seçeneğini. Kemal Bey, uyum yasaları Meclis’e gelmez, KHK ile gidilirse düşünebileceklerini dile getirerek tornistan yaptı. Oysa nitelikli çoğunluk ve sıkı prosedüre rağmen anayasa değişikliğinde yapamadıkları neyi uyum yasalarında başaracaklar? Tamamen baştan savma zaman kazanma amaçlı bir açıklama…
Kemal Bey’in, Türkiye’nin yaşadığı şeyin geçici bir durum olduğu ve demokrasinin ortadan kalkmayacağına inandığı var sayılabilir. Zaman kazanmayı çözüm gibi görebilir. Bu iyimser tahmin. Kendisine çıkmaz sokakta gittiği anlatılmalı. Ancak Erdoğan’la danışıklı dövüş görüntüsü de yabana atılmamalı. O zaman muhalefet Kemal Bey’siz alternatifler üzerinde çalışmalı.