Ana Sayfa Eğitim Devlet kahyalığından idam sehpasına Halet Efendi

Devlet kahyalığından idam sehpasına Halet Efendi

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda karşı karşıya kaldığı dağılma sürecinde yanlış karar ve hatalı davranışlarıyla yıkılma sürecini hızlandıran bürokratların da önemli bir rolü oldu.

Bunlardan birisi de düzenli bir eğitim almadığı halde Mevlevi dergahına mensubiyetinin de etkisiyle III. Selim zamanında önemli bir konuma gelen ve Paris’e elçi olarak gönderilen, sonrasında da II. Mahmut döneminde padişaha yakınlığı nedeniyle “devlet kahyası” olarak adlandırılan Mehmet Asaf Halet Efendi’dir.

MEVLEVİ DERGÂHINA İNTİSAP

Padişah III. Selim şehzadeliği döneminden itibaren planladığı yenileşme hareketlerinde Fransa’yı örnek almaktaydı. 1798’de Fransızların Mısır’ı işgaline rağmen bu düşüncesinden vazgeçmedi ve Fransa ile ilişkilerin düzelmesi sonrasında Paris’e elçi olarak Fransızca bilmemesine rağmen Halet Efendi’yi gönderdi.

İstanbul’da dünyaya gelen Halet Efendi, düzenli bir medrese eğitimi almamış, okuma yazmayı babasının hizmetkarlık yaptığı bir ulema ailesinin konağında öğrenmiş ancak ilmiye yerine kalemiyeyi tercih etmişti. İlk memuriyetinde sebat etmediğinden İstanbul’dan Rumeli’ye gitmişse de istediği ortamı bulamayıp İstanbul’a dönmüştü.

Hırslı bir kişiliğe sahip olan Halet Efendi, hayatı boyunca İstanbul’da kalmak ve padişaha yakın olmak amacındaydı. Bu sırada Mevleviliğe intisap etti ve III. Selim’e yakınlığıyla bilinen Şeyh Galip Dede’nin takdirini kazanmayı başardı.

Halet Efendi’nin Paris elçiliği üç yıl sürdü. Böylesine önemli bir göreve tayininde Galip Dede’ye intisabının yanında Rumeli hakkında hazırladığı raporun etkili olduğu anlaşılmaktadır. III. Selim bu rapordan çok memnun kalmış ve 10.000 kuruş atıyye ile mükafatlandırmıştı.

PARİS GÜNLERİ

Halet Efendi, Paris’te diplomatik görevini yaparken bir taraftan da Fransa’ya dair çeşitli gözlemler yaptı. Bir süre sonra Fransa’nın İstanbul maslahatgüzarı Ruffen, Halet Efendi’nin “fuhuş ve içkiye dadanıp edep ve hürmet dairesinden uzaklaştığını” iddia edince yerine yeni elçi tayin edildi.

Halet Efendi, padişahın büyük hayranlık duyduğu ve reformlarına referans aldığı Fransa hakkında hakarete varan ifadeler kullanmıştır. Bunda Hıristiyan bir topluma karşı olan ön yargısının etkili olduğu düşünülse de daha önce Fener Rumlarıyla birlikte çalıştığı dikkate alındığında bu yaklaşımın nedenini anlamak mümkün değildir.

Avrupa’da önceden duyduğu şeylerle karşılaşmadığını düşünen Halet Efendi düşüncelerini şöyle belirtir: “…Subhanallah bu nâsın akıl ve itikâdları bir ‘acayib şey ki bu kadar müddetten beri medh u senâsıyla kulağımızı doldurdukları Frengistân Hüda hakkı için söyledikleri gibi olmadığından başka ekseri hilâfını bulduk…Zirâ Paris’e kadar geldik halkın nakl ve medh ettikleri Frengistân’ı dahi göremedik. O tuhaf şeyler ve o akıllı Frenkler kangı Avrupa’dadır bilmem…”

Halet Efendi bu önyargılarıyla Osmanlılarla Fransızlar arasındaki farkı “katiplerle kayıkçılar arasındaki fark” olarak değerlendirmekte ve devlet adamları arasında ise mukayese bile yapılamayacağını belirtmektedir.

Avrupa’yı övenleri de “yardakçılık ve casuslukla” suçlayıp şu ağır ifadeleri kullanmaktadır: “Frengistan’ı bizi ihâfe ve yahut iğrâ için her kim senâ eder ise suâl buyurasız. Sen Avrupa’ya gittin mi… Gitmedim der ise iki kısımdır ya eşektir, Frenklerin yazdıklarını tamama dinler yahut gayret-i diniyesinden nâşî Frenkleri medh eder ki zımnında ehl-i İslâmı tahkir çıksın deyu işte bu kaide-i külliyeyi belliyesiz“.

Halet Efendi’nin Fransa’yı eleştirdiği hususlardan birisi de ihtilalle “krallık” rejimini yıkıp yerine “cumhuriyet” rejimini getirmeleridir. Ona göre Fransızlar yeni rejimle birlikte devlet olma vasfını kaybetmişlerdir.

Halet Efendi’ye göre “sermayesi halka dayanan” Fransa ekonomisinin temelinde tütün, kristal, kâğıt, kumaş ve porselen üretimi vardır. Halet Efendi, Osmanlı ülkesinin kurtuluşu için de kolayca çözüm bulur. Eğer bu üretimleri yapacak beş imalathane kurulur ve birkaç tane de dil ve coğrafya eğitimi verilecek okul açılırsa Avrupa ile çok rahat başa çıkılabilecektir.   

DEVLET KETHÜDASI

Halet Efendi Avrupa’yı beğenmemekte ve batı tarzı reformlara da karşı çıkmaktaydı. Bu durum onun III. Selim devrinde gerçekleşen Nizam-ı Cedit reformlarına karşı çıkma nedenlerini de açıklamaktadır.

Halet Efendi “muhafazakâr” kimliğiyle Nizam-ı Cedit’e karşı ortaya çıkan ve III. Selim’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan Kabakçı Mustafa İsyanı sırasında “rikab-ı hümayun reisülküttaplığı” görevine tayin edildi. Bunda III. Selim’e yakın olsa da yenilik karşıtlarıyla ve Şeyhülislam Ataullah Efendi ile iş birliği yapmasının etkili olduğu anlaşılmaktadır.

Bu yönleriyle “her devrin adamı” olarak gözüken Halet Efendi, IV. Mustafa’nın tahta çıkışına tarih düşürerek onun hükümdarlığıyla “fitnenin bittiğini” ifade etmiştir.

Bu görevinde uzun süre kalamayan Halet Efendi, Fransız elçisinin “İngilizlerle gizlice haberleştiği” ihbarıyla Kütahya’ya sürgüne gönderildi. Sonrasında affedilip İstanbul’a dönünce yine Saray’a yakınlaşmayı başardı ve Bağdat’a tayin edildi.

Bağdat’ta Bağdat Kölemenlerinden vali Süleyman Paşa’yı ortadan kaldırarak devlet otoritesini yeniden kurdu. Böylece yeni padişah II. Mahmut nezdinde itibar kazanarak “rikab-ı hümayun kethüdalığına” tayin edildi.

Ardından gizli haberleşme işlerinin başına ve nişancılık görevine tayin edilen Halet Efendi, II. Mahmut üzerinde büyük bir nüfuz elde ederek padişahın başdanışmanı oldu ve halk arasında “devlet kahyası” olarak tanındı. Birçok tayin ve azilde etkili olan Halet Efendi, Fener Rumlarıyla birlikte hareket edecek, adı birçok yolsuzluk ve rüşvet hadisesine karışacaktır.

Halet Efendi Bağdat, Musul ve Diyarbakır çevresindeki her türlü icraata karışıyor ve bunun karşılığında servetine servet katıyordu. Halet Efendi ayrıca Fener Rumlarının tayininde etkili olmuş ve bu sayede Eflak-Boğdan’dan da önemli gelirler elde etmişti.

Halet Efendi hakkındaki en büyük suçlama ise Tepedelenli Ali Paşa’nın öldürülmesiyle ilgilidir. O dönemde Yanya ve çevresine hâkim olan Tepedelenli, büyük bir güce ulaşmış hatta bir hükümdar gibi yaşadığından batılılar tarafından “Yanya Sultanı ve Yanya Aslanı” olarak adlandırılmıştı.

Halet Efendi, iddialara göre ayanlarla büyük bir mücadeleye girişen II. Mahmut’u, istediği rüşveti vermeyen Tepedelenli’ye karşı kışkırtmıştı. Tepedelenli’nin öldürülmesinden sonra da muhallefatının bir kısmına Halet Efendi’nin el koyduğu ortaya çıkmıştı.

İşte bu sırada Fener Rumlarının yönetimindeki Eflak’ta Rumlar isyan edince Halet Efendi’nin yaptığı tayinler gündeme geldi. Rum isyanı üzerine Fener Patriği başta olmak üzere Kayseri, Tarabya ve Edremit patrikleri idam edildi. Bazı tarihçiler bu olayın Avrupalı devletlerin Yunan isyanını desteklemelerinde etkili olduğu kanaatindedirler. Şanizade ve A. Cevdet Paşa’ya göre bu idamların arkasında da Halet Efendi vardı.

ACI SON

Padişah üzerindeki nüfuzunu sonuna kadar kullanan ve amaçları doğrultusunda her türlü entrikaya başvuran Halet Efendi’nin gazabı da çok sertti. Halet Efendi önce Şeyhülislam Mekkîzade ile geçinemediğinden onun azlinde etkili oldu. Yeni Şeyhülislam Çerkez Halil Efendi ile de arası açılan Halet Efendi önce azledilmesini sonra da sürgüne gönderilmesini sağladı. Ardından Halil Efendi’nin karısını büyücülükle suçlayarak feci şekilde öldürttü. Karısının ölüm haberini alan eski şeyhülislam da felç oldu.

Halet Efendi kütüphanesi, Galata Mevlevihanesinin girişi.

Halet Efendi Yunan isyanı sırasında gayrimüslimlerin ittifak halinde isyana iştirak ettiklerini ileri sürüyor, bu nedenle “birazının katledilmesini” telkin ediyordu. Katliam teklifine “sadece suçlular cezalandırılmalıdır” diyerek karşı çıkan ve kendisini Rumları isyana teşvik etmekle suçlayan Sadrazam Benderli Ali Paşa’nın Kıbrıs’a sürülmesinin ve öldürülmesinin arkasında da o vardı.

Halet Efendi bundan sonra daha da gaddarlaştı, kendisini Rum isyanı nedeniyle suçlayanlardan çok sert bir şekilde intikam almaya başladı. “Rum taraftarı” olmadığını göstermek için Rum nüfusun yoğun olduğu Ayvalık’ın tahrip edilmesine yol açtığı gibi üst düzey görevlileri azlederek, Müslüman ve gayrimüslimleri sebepsiz yere öldürterek kendisi hakkındaki iddiaları kapatmaya çalıştı.  

Halet Efendi’nin sonunu yıllarca desteğini aldığı Yeniçeri Ocağı getirdi. Sultan, yeniçerilerin istemediği Halet Efendi’yi önce Konya’ya sürgüne gönderdi sonra da burada da rahat durmayıp kargaşa çıkaracağı endişesiyle idamını emretti. 

Konya’ya geldiğinde ilk önce Mevlâna Türbesi’ni ziyaret eden Halet Efendi, kendisi için hazırlanan eve geldiğinde boğuldu ve kesilen başı İstanbul’a gönderilerek Galata Mevlevihane’sinde kendi yaptırdığı türbeye defnedildi. Bir rivayete göre II. Mahmut, bir zamanlar “baş tacı yaptığı Halet Efendi’nin başını” türbeden çıkartarak Balat kanalizasyonlarına attırdı.

Ailesinden bir varlığı olmayan Halet Efendi, 1811-1822 arasında üst düzey tayinleri elinde tuttuğundan görevini kötüye kullanarak büyük bir servet toplamış, mallarını eşi ve manevi kızının üzerine yaparak ve kurduğu vakfa bağışlayarak güvence altına almıştı.

Masraf kayıtlarından bu yıllarda şaşaalı bir hayat sürdüğü anlaşılan Halet Efendi’nin on bir yıllık gelir gider meblağı neredeyse Osmanlı Devleti’nin bir yıllık bütçesine yakın olarak hesaplanmıştır. Ölümü sonrasında hemen müsadere kararı çıkarılmış ve II. Mahmut da el koyma sürecini bizzat takip etmişti.

Aynı zamanda iyi bir şair olan Halet Efendi’nin öldürülmesi sonrasında şu söz söylenmiştir:

“Ne kendi eyledi rahat ne âlem buldu huzur,

Yıkılıp gitti cihandan, dayansın ehli kubur”.

***

Kaynaklar: S. Yenidünya, Mehmet Sait Halet Efendi Hayatı ve Siyasi Faaliyetleri, İÜ SBE Doktora Tezi, İstanbul, 2008; A. Özcan, “Halet Efendi”, TDV İA, İstanbul, 1997, C. 15; K. Beydilli, “Tepedelenli Ali Paşa” TDV İA, İstanbul, 2011, C. 40; E. Z. Karal, Halet Efendi’nin Paris Büyükelçiliği, İstanbul, 1940; E. Serezli, Halet Efendi Kütüphanesi, Turing, 1940 (https://core.ac.uk/download/pdf/38316269.pdf) (11.11.2021).

3 YORUMLAR

  1. ibrahim baykuş
    Halet gibileri halen Türklerin kafasını şekillendiriyorlar misal Avrupa da WC yokken bilmem ne yapıyorlarken hiç bir Türk aydını demediki olan gittiğiniz yerde el alemin WC sine bilmem neyine ne diye takıldınız elçiler pisliğe takılırken halkada bunu propaganda yaptılar halkta WC takılıp kaldı
  2. Adem Manisali
    Muhterem hocam, cok istifade ettim yazinizdan, Rabbim omrunuze sihhat, kaleminize bereket katsin. Kullandiginiz bazi terimleri internette bulamadim. Sayet bu tur bulunamayacak terimlerin metin sonunda bugunku karsiligini yazasaniz, memnun olurum.
  3. Şuayp Doğu
    Adam bir de Mevlevi imiş. Ama iyi götürmüş anlaşılan. Demek ki 200 sene önce de "çalıyor ama çalışıyor" deniyormuş. Bizim toplumun çektiği sıkıntıların temeli buraya dayanıyor.